MB'nin gündemi TL'deki volatiliteyi azaltmak olacak

Ekonomistlere göre; TL'deki volatiliteden ve değer kaybından rahatsız olan TCMB'nin önceliği volatiliteyi azaltmak olacak.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

İSTANBUL - Kurdaki sert dalgalanmaların gerek enflasyona gerekse de özel sektör şirketlerinin bilançolarına olumsuz yansımasını engellemek için önümüzdeki dönemde TCMB'nin gündeminin ilk sıralarında TL'deki volatiliteyi minimize etmek yer alacak.

Reuters'ın hazırladığı analize göre; ekonomistler, TCMB'nin Temmuz ayı PPK toplantısı sonucunda gecelik borç verme faiz oranını 75 baz puan artırarak yüzde 7.25'e çekmesi ve üst bantta ve politika faizinde artırımların devam edebileceği sinyali vermesinin TL'deki volatiliteyi azaltmayı ve kredi genişlemesini yavaşlatmayı amaçladığını belirtiyorlar.

MB kurdaki gelişmeleri çok daha yakından takip edecek

Özyeğin Üniversitesi'nden Profesör Ümit Özlale, "TCMB'nin bu seferki ek parasal sıkılaştırma kararı kur dinamikleri ile yakından ilişkili. TCMB, daha önce ek parasal sıkılaştırmayı finansal istikrarı tehdit edecek bir kredi artışına karşı kullanıyordu. Şimdi ise TL'deki değer kaybının enflasyon ve şirketlerin bilançosuna olumsuz yansıyacağını düşündüğünde ek parasal sıkılaştırmaya giderek TL'nin değerini korumaya çalışacak. Dolayısıyla 2013 yılı ve devamında TCMB kurdaki gelişmeleri çok daha yakından takip edecek gibi görünüyor" dedi.

Yeni bir para politikası döneminin başlangıcı olabilir

TCMB'nin üst koridorda yaptığı faiz artırımının "yeni bir para politikası döneminin başlangıcı" olabileceğini belirten Özlale, "TCMB, faiz koridorunu yukarı doğru genişleterek ortalama borçlanma maliyetinin ve piyasa faizlerinin artabileceği bir alan yaratıyor. Burada bir başka dikkat edilmesi gereken nokta, TCMB'nin kurun seviyesini ve volatilitesini baskılaması sonucunda, özel sektörün zaten yüksek sayılabilecek YP cinsi yükümlülüklerinin artması ihtimalidir" diye konuştu.

[PAGE]

Son yıllarda küresel piyasalardaki likidite bolluğunun getirdiği düşük faiz ortamı ve TCMB'nin uyguladığı politikaların kurdaki oynaklığı minimize etmesi Türk bankaları ve şirketlerinin yurtdışından borçlanmalarının hızla artmasına neden oldu.

TCMB verilerine göre, özel sektörün uzun vadeli yabancı para cinsi borcu 2004 yılında 36.86 milyar dolarken, bu yıl Mayıs itibariyle 142.76 milyar dolara ulaştı. Söz konusu borcun, 58.8 milyar doları finans kesimine, 83.94 milyar doları ise finans dışı şirketlere ait.

Özel sektörün kısa vadeli YP cinsi borcu ise 2004 yılındaki 10.18 milyar dolardan aynı dönemde 37.27 milyar dolara yükseldi. Bu tutarın 32.87 milyar doları finans kesimine, kalan 4.4 milyar doları ise finans dışı kesime ait. Finans dışı şirketlerin kullandığı ticari krediler de aynı dönemde 12.6 milyar dolardan 33.3 milyar dolara yükseldi.

Türkiye'de tasarruf oranının yüzde 12-14 gibi düşük seviyelerde seyretmesi ve mevduatın vadesinin çok kısa olması uzun vadeli kredi veren bankaların da yurtdışından borçlanmasını hızlandıran bir diğer faktör oldu.

BDDK verilerine göre, kredi büyümesi 19 Temmuz itibariyle yıllık bazda yüzde 26.5 ile TCMB'nin referans aldığı yüzde 15'in oldukça üzerinde. Özel sektörün borçlanmasını yakından izlediğini belirten bir ekonomi yetkilisi, "Özel sektörün yabancı para cinsi borçları düşündüğümüzden daha hızlı artıyor" dedi.

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan da 24 Temmuz'da İSO'da yaptığı konuşmasında şirketleri kur riski konusunda uyararak, "Biz 'Bilançolarınızda aktifi pasifi koyun. Eğer yabancı para birimi varsa, bunlar dengeli olsun' diyoruz. Reel sektörde de buna özen gösterilmesi gerektiğini düşünüyorum. Kur bundan sonra düşer ya da artar demek, kumar gibidir. Dikkat etmek lazım. Kur riskinden mutlaka korunmak lazım" diye konuştu.

[PAGE]

Merkez, TL'deki volatiliteden ve değer kaybından rahatsız

Liradaki değer kaybının enflasyona olumsuz etkisinin olacağını ve şirketlerin bilançolarına da yansımaya başladığını belirten BGC Partners Başekonomisti Özgür Altuğ, "TCMB hiçbir zaman açıkça söylemese de enflasyonu artıracağı ve özel sektörün YP yükümlülüklerini artırdığı için TL'deki volatiliteden ve değer kaybından rahatsız. Özel sektörün dış borcunun GSYH'ya oranı son altı yıldır yüzde 24-28 bandında seyrediyor ve şimdiye kadar da Türk şirketleri bir geri ödeme sorunu ile karşılaşmadılar ancak zayıf lira son olarak Türk Telekom'un sonuçlarında olduğu gibi şirketlerin finansman giderlerinin artmasına ve kârlarında düşüşe neden oluyor" dedi.

Dış açıklar yüksek

Ekonomistler, Türkiye'nin yüksek dış açıkları devam ettiği sürece TCMB'nin "değerli lira" politikasını destekleyemeyeceğini ancak Fed'in tahvil alım programını azaltacağı açıklamasıyla başlayan ve özellikle gelişmekte olan piyasalardan sert sermaye çıkışlarının olduğu bir ortamda ekonomi yönetiminin özel sektör üzerindeki kur riskini azaltacak adımlar atması gerektiğini belirtiyorlar.

Türk yetkililerin bir an önce adım atması gerekiyor

Standard Bank gelişmekte olan piyasalar araştırma direktörü Tim Ash, "Ben aslında kısa vadeli borcun çevrilebilir olduğunu düşünüyorum çünkü bunun önemli kısmı dış ticaretin finansmanı ancak yatırımcılar, kredi derecelendirme kuruluşları modellerine baktıklarında 220 milyar dolara yaklaşan bir dış finansman açığı alarm verici gelebilir. Bu nedenle, özellikle önümüzdeki dönemde Fed'in politikaları nedeniyle finansman imkanlarının zorlaşacağı düşünüldüğünde Türk yetkililerin bir an önce adım atması gerekiyor" dedi.

Kredi derecelendirme kuruluşu Fitch de yayınladığı raporda, TCMB'nin gecelik borçlanma faizini artırmasının zayıf lira, yüksek enflasyon ve gerileyen sermaye girişlerinin yaratacağı risklere karşı daha hazırlıklı olduğuna işaret ettiğini açıkladı.

Fitch Türkiye'nin piyasalardaki değişimlere karşı hâlâ kırılgan olduğunu, dış finansman ihtiyacının kredi not açısından ana zayıflık unsuru olduğunu ve dengelenen büyüme, fiyat ve kur istikrarının politika yapıcıların önündeki zorlukları oluşturduğunu belirtti.