Önümüzdeki 3 yılda girişim fonlarına 5 milyar dolar akar

Türkiye sermaye piyasaları kabuk değiştiriyor. 1 Temmuz 2014’ün Türk sermaye piyasaları için milat olacağını vurgulayan Rhea Portföy Yönetim Kurulu Başkanı Onur Takmak öngörülerini anlattı

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

ece-001.jpg

Rhea Portföy Yönetim Kurulu Başkanı Onur Takmak’a göre önümüzdeki 3 sene içerisinde Türkiye’de girişim sermayesi fonlarına 2 ile 5 milyar TL arasında bir fon akacak. Eğer, girişim sermayesi fonları gibi alt yapı ve enerji gibi alanlarda fonlar kurulursa 10 milyar TL’lik bir büyüklük oluşacak.
2020’ye geldiğimizde kaçınılmaz olarak Türkiye’deki her 10 portföy yönetim şirketinden 3’ünün de yabancı olacağına inandığını da aktaran Takmak, Türkiye sermaye piyasalarındaki yapının da büyük ölçüde değişeceğini öngörüyor. Bankaların dağıtım tarafına odaklanacağı, bağımsız oyuncuların gelişeceği, ürün çeşitliliğinin artacağı bir döneme girileceği görüşünü savunan Takmak, “1 Temmuz 2014 sonrasına birikmiş büyük bir beklenti var” dedi.

Türkiye sermaye piyasaları son yıllarda yeni terimlerle ve farklı yatırımcı kitleleri ile tanışıyor. Melek yatırımcı diyoruz, farklı fon ailelerinden bahsediyoruz. Her geçen gün girişimciyi destekleyen yapıların arttığını görüyoruz. Rhea Portföy Yönetimi de şimdiden farklı yatırımcıları cezp edecek ve farklı alanlarda büyüme çabasına girmiş girişimcileri destekleyecek 3 farklı fon için çalışıyor. Bunlardan ilki ODTÜ ile kaynak ihtiyacı olan çekirdek ve başlangıç aşamasındaki girişim projelerine destek verecek bir Girişim Sermayesi Yatırım Fonu. Rhea  ile ODTÜ işbirliği protokolünü imzalarken fonun büyüklüğünün 80-100 milyon TL olacak. Üstelikte bu fondan sadece ODTÜ Teknokent’teki projeler değil, diğer teknokentlerdeki projelerden de çekirdek ve başlangıç aşamalarındaki projelere destek verilebilecek.

Yeni bir ürün gamı oluşturan Rhea, teknoloji fonu dışında KOBİ’lere dönük bir fon hazırlığı daha yapıyor. Bu fonda ise planlanan büyüklük 250 milyon TL ve global bir ortak ile çalışmalar yürütülüyor. Rhea, 2015 ve 2016 için ise enerji ve alt yapı ile ilgili fonlar üzerinde çalışıyor. Geçen ay Rhea Akademi adıyla girişimciler için bir kuluçka merkezi bilgisini de veren Takmak, “Burada da Yazılım Sanayicileri Derneği – YASAD’ın GEMIM projesi kapsamında girişimcilere alt yapı desteği vereceğiz” bilgisini de paylaştı.
 
Ekosistem oluşmadığı için girişimciler hep tıkanıyor

Onur Takmak, şimdilik ön hazırlıkları süren fonlarla ilgili yatırımcılarla görüştüklerini anlatarak temmuz ayında SPK’ya başvuracaklarını söyledi. Takmak, girişim sermayesi fonlarının yatırım yapmak için en efektif yapı olduğunu da iddia ederek vergi teşviklerinden yararlanmak için nisan ayına dikkat edilmesi gerektiğini söyledi. 

 Onur Takmak, şimdiye kadar teknokentlerden çıkan girişimcilerin ellerinden tutan bir yatırımcı ekosistemi olmadığı için hep bir noktaya geldikten sonra tıkandıklarını da kaydederek şöyle konuştu: “Erken aşama fonları teknokentlerden çıkan şirketler için köprü olacak. Girişim sermayesi işi bir bayrak yarışı gibi. Her aşamanın yatırımcı profili ayrı. Çünkü her aşamanın risk ve getiri beklentisi farklı. Türkiye’de ise bu ekosistemin parçaları yok. O yüzden girişimciler yeteri kadar destek bulamıyor. Yeni düzenlemelerle burada ciddi bir hacim oluşacak. TÜBİTAK’ın 1514 programından da cesaret alarak Türkiye’de erken aşamaya şimdiye kadar yapılan yatırımdan daha fazla fon toplanacağını düşünüyorum. Sadece bu alana odaklanmış 8-10 fon çıkar.”  

Bu tip girişimcilere yatırım yapmak isteyen çok farklı yatırımcı grupları olduğuna da işaret eden Takmak, “Çok enteresan bir ilgi var. Bunu kendi uhdesinde yapamayan 2-3 tane sanayi şirketi kurumsal bir yapı içerisinde gerçekleştirmek istiyor. Mesela melek yatırımcılardan oluşan bir kitle var. Aileleri konvansiyonel işler yapan ama kendisi inovasyon yapmak isteyen ikinci, üçüncü kuşak Anadolu sanayicisi var. Yeni alanlara açılmak isteyen aileler bu tip projeler içinde yer almak istiyor” açıklamasını da yaptı.
 
Milyar dolarlık şirket çıkartma hedefi var

Girişim sermayesi fonlarına getirilen teşviklerinde kendileri için itici bir güç haline geldiğini ifade eden Takmak, “Yeni Sermaye Piyasaları Kanunu’nun en önemli unsurlarından olan girişim sermayesi fonu, alt yapı fonu, gayrimenkul yatırım fonu gibi vergi teşvikleri ile desteklenen yapıların  ön plana çıkacağını düşünüyoruz. Nitekim bizde ODTÜ Teknokent ile 100 milyon TL’lik bir teknoloji fonu oluşturduk. Teknokentler ağırlıklı olarak bakacağımız çekirdek aşamasındaki teknolojik ve yaratıcılığa dayalı şirketlere yatırım yapan bir fon olacak. ODTÜ’nün girişimcileri yurt dışına taşıyan ilave bir takım programları ile de birleştirerek bir fon kuruyoruz. Bu fon ile belki şirketlere birkaç milyon yatıracağız ama mutlaka bir başarı hikayesi çıkartmak istiyoruz. 2020’ye ‘milyar dolarlık şirket’ çıkartma hedefimiz var” dedi.

 Takmak, “Nitelikli yatırımcılar, devlete ödeyecekleri yıllık kazanca ilişkin vergi matrahının, yüzde 10’una kadarlık bölümünü bu fonlar için ayırabilecek ve vergi matrahından düşebilecekler. Ayırdıkları tutar için ödeyecekleri vergiyi, fonun faaliyet süresince de ötelemiş olacaklar. Fonun süresi sona erdiğinde ötelenen  vergi miktarı devlete geri ödenirken de herhangi bir artış olmadan, aynı miktarda ödeme yapılıyor. Yalnız burada dikkat edilmesi gereken konu nisan ayındaki vergi beyanına kadar bu doğrultuda karar almış olmaları gerekiyor” dedi.

Takmak, ayrıca, GSYF ile yatırım yapılan şirketlerin satışından elde edilen gelirin kar payı yolu ile dağıtılması halinde de herhangi bir verginin söz konusu olmadığına da işaret ederek “Nitelikli bireysel yatırımcılardan, GSYF aracılığıyla elde edecekleri kazanç üzerinden %15 stopajın alınmayacak olması da bu niteliğe haiz yatırımcılar için ek bir teşvik imkanı sunuyor. Özetle, GSYF modeli sayesinde nitelikli yatırımcılar, büyüme potansiyeli yüksek girişim şirketlerine, devlet ‘destekli’ ve ‘teşvikli’ yatırım imkanına sahip olacaklar” açıklamasını yaptı.
 
2013, 10 milyon tartışmaları ile kayıp bir yıl oldu

Onur Takmak, 2012 yılının son günlerinde Meclis’ten geçen yeni Sermaye Piyasası Kanunu’nun aynı 2002 yılında Türk bankacılık sektöründe olduğu gibi yabancı yatırımcının iştahını Türkiye piyasalarına çektiğine işaret etti. Takmak, fakat daha sonra, başta portföy yönetim şirketlerinin sermaye şartını 10 milyon TL’ye yükseltilmesini öngören fakat sonradan değiştirilen tebliğ taslaklarının, yabancı yatırımcıdan gelen ilgiyi askıya aldığını anlattı.
2013 yılının düzenleme taslaklarının tartışmaları ile geçtiğini kaydeden Onur Takmak, “İstanbul Finans Merkezi eylem planı ile başlayan finansal hizmetler sektöründe değişimin omurgasının çizilebildiği noktaya ancak geldik. 1 Temmuz finansal hizmetlerin, A’dan Z’ye değişeceği bir dönüm noktası olacak. Ana çizgiler çizilebilecek. Bankacılık, aracı kurum, portföy yönetimi ve saklama birbirinden ayrılıyor. Yeni bir düzleme giriyoruz” değerlendirmesinde bulundu.

Takmak, şöyle konuştu: “10 milyon şartı çıkınca bütün ortaklık görüşmeleri durdu. Sektöre girmek isteyen yabancı yatırımcılar tereddüt gösterdiler. Düzenlemelerin sonucunu görmek istediler. Sonradan düzenlemede değişikliğe gidildi ama araya bu defa Gezi olayları girdi. Dolayısıyla Türkiye, sektöre olan ciddi bir yatırımcı girişi fırsatını kaçırmış oldu. Sermaye piyasaları açısından 2013, 10 milyon tartışmaları ile kaybedildi. Ama yarın yine gelecek bu yatırımcılar.”
 
1 Temmuz 2014 sermaye piyasaları için milat olacak

1 Temmuz tarihini sermaye piyasaları açısından bir ‘milat’ olacağını sık sık vurgulayan Takmak, bunu da banka, aracı kurum ve portföy yönetim şirketleri arasında yaşanacak ayrışmaya bağladı. 1 Temmuz sonrasında piyasada ayrışmanın yanı sıra liberalleşme ve ürün çeşitliliğinin de artacağına dikkat çeken Takmak  yeni ürün ve yatırımcı grupları için getirilen vergi teşviklerini de çok önemsiyor ve piyasayı güçlendirici adımlar olarak nitelendiriyor.
 
Nakit akışınız ne diyorsa yatırım tercihiniz de o yönde olmalı

Onur Takmak’a piyasalardaki volatilitenin yüksek olduğunu ve yatırımcılara ne tavsiye ettiğini de sorduk. Takmak, “Kendi nakit akışım neyi gerektiriyor diye düşünmeli yatırımcı. Dolara ihtiyacım varsa dolarda, TL’ye ihtiyacım varsa TL’de dururum” dedi. Sermaye piyasalarında kırılma noktalarının yaşandığı dönemde yatırımcıların daha fazla arayışa girdiğine ve daha çok soru sorduğuna işaret eden Takmak, “Bu tip dönemlerde sakin olmak çok önemli. Çok kısa vadeli değil uzun vadeli bakmak lazım” diye konuştu. Takmak, yıllar önce tanıştığı bir yatırımcı ile olan anısını da anlattı. Takmak, yatırımcının kendi ülke varlıklarına yatırım yaptığını ve bunu ‘algı arbitrajı’ olarak nitelendirdiğini de söyledi. Takmak şöyle anlattı: “Ne iş yapıyorsunuz diye sordum. ‘Yabancı yatırımcıların buradaki algısının arbitrajını yapıyorum’ dedi. Kanada’dan ya da Texas’tan bakan yatırımcının bizim ülkemize dair risk algılaması ile burada yaşayan bizlerin algılamamız çok farklı. Yabancılar ‘eyvah Türkiye parayı nereden bulacak’ derken bizim algımız ‘Türkiye parayı bulur. Maliyeti artar ama para bulunur’ diye. Gezi’de biz ‘dur bakalım ne çıkacak’ dedik, yabancı ‘burada risk var, yürü Endonezya’ya’ dedi. Biz sürekli, kendi risk algımızla değil yabancı nasıl reaksiyon verir diye hareket ediyoruz.”

Bu konularda ilginizi çekebilir