Sıcak parayı soğutacak liman yok

Türkiye İş Bankası Yönetim Kurulu Başkanına göre uluslar arası yatırımcı için Türkiye cazip. Ama dikkat edilmesi gereken nokta sermayenin sıcak gelmesi değil onu ılıklaştıracak finan merkezinin kurulması.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

Ece CEYHUN
BORSA / FİNANS SERVİSİ
 
Türkiye Fitch'ten yatırım yapılabilir ülke notunu aldı. Şimdi ikinci bir derecelendirme kuruluşundan bekleniyor. Öte taraftan sermaye piyasaları tek borsa çatısı altında toplanıyor ve sektör yeni bir yasaya kavuşuyor. Türkiye Cumhuriyet'in 100'üncü yılını kutlamaya bir yıl daha yaklaşıyor. Bu yoldaki önemli projelerden biri de İstanbul Finans Merkezi. Bu arada da 'yatırım yapılabilir' seviyeye çıkan Türkiye'ye gelecek yatırım miktarında artış bekleniyor. 
 
Türkiye İş Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Ersin Özince'ye tüm bu gelişmeler hatırlatıldığında ise sıcak paranın gelişinden duyulan endişeyi haklı bulduğunu söylüyor. Özince, "Bizim şebekemiz zayıf. Biraz yağmur fazla yağdı mı sel oluyor boğuluyoruz içinde" diyor. 
 
İstanbul Finans Merkezi Projesi'nin geciktiğini ve bu projeyi yaparken Türkiye'nin Dubai örneğinde olduğu gibi bölgeden yatırımcıları da çekmesi gerektiğini düşünen Özince, "Sorun Türkiye'ye sıcak para gelmesi değil. Sıcak para gelirse ılıştıracak soğuk paranızın olmamasında problem. Sıcak para hiç de sıcak gelmeyecek. Bugünün fiyatları ile çok ucuza gelecek. Hatta, bu kadar yoklukta yatırım yapacak ülke kalmadığı için uzun yıllar kalmak için gelecek ülkenize. Ama sıcak gelecek. Çünkü sizin ne onu taşıyacak limanlarınız (piyasalarınız) ne de ılıştıracak soğuk suyunuz (yerli sermaye) var. Bakın bir silkelendik kaç ton altın çıkardık. Türkiye'nin müstakbel boyutu, ihtiyaçları ve yöresinin ihtiyaçları ile bağdaşık bir mali sektöre ihtiyacı var. Türkiye'nin dünyanın konsolide olduğu bu güzel yıllarda fırsatı kaçırmaması lazım. Bu kadar paranın yağdığı yerde limanınız yoksa nafile. Tam yapmanın zamanı ama yıllar geçiyor" dedi. 
 
Türkiye'de bankaların gündeme kar rakamları ile geldiğini ama büyümenin dolayısıyla 2023'ün motoru olacak mali sektörün toplamının hala birkaç Belçika bankasının bilançosuna erişemediğini vurgulayan Özince, "Bankalar eleştirilsin ama bankacılığın çok gelişmesi lazım. Ondan daha çok da sermaye piyasasının gelişmesi lazım. Sıcak para gelirse sermaye piyasalarımıza gelecek. Yerli bankada yabancı bankada olacak ama en önemlisi ulusal bankacılık ve mali sektör stratejisi olacak. Sermaye piyasalarına odaklanılması gerekiyor. Böyle bir ülkede GSMH'ya bankacılığı oranlarken bir de sermaye piyasanızı oranlayın. Burada belli bir cazibe yaratılamazsa, reel faiz tartışmaları yaparsanız, banka faizinin dışında alternatif yaratamazsanız olmaz. Biz artık Türkiye'de maalesef öylesine bir hayat pahalılığına üretim maliyetlerine geldik ki gelişen ülkelerin bir çoğu ile rekabet şansımız azaldı. Bundan sonra 'yapmamanın' çok daha büyük riskleri var. Üstelik de demografiden ötürü. Bugün avantajımız olan demografi yarın dezavantaja dönecek" diye konuştu. 
 
Dünyada ulusal bankacılık alevleniyor
[PAGE]
Dünyada ulusal bankacılık alevleniyor
 
Dünya bankacılığında ise son IMF toplantıların ulusalcılık söyleminin dozunun gittikçe artmaya başladığını iyice gördüğünü söyleyen Özince, gözlemlerini şöyle paylaştı: "Ulusalcılığın arttığını gözlemliyordum ama mecburiyetten oluyordu. Krizde herkes kendi bankasını kurtarıyordu. Japon bankasını Amerikalılar, Amerikan bankasını Araplar kurtarmıyor. Hatta kurtarılmasını istemiyor bile. Hatta Amerikan bankasını Koreliler ve Araplar hissedar olmak istediler izlediğimiz kadarıyla Amerikalılar 'bunlar bizim bayrağımızı taşıyan gemilerimiz biz kurtarırız' dedi ve kimseye bırakmadı. Batırılacaksa da kendi batırıyor. Bankacılık artık ulusal bir iş kolu oldu diyordum bu teşhisimi Japonlar, teyit ettiler. IMF toplantılarında üst düzey bankacılardan biri 'bundan 15 sene önce 14 tane büyük bankamız vardı şimdi 4 tane var. konsolide ettik daha güçlü daha büyük bankalarımız oldu bunlar uluslar arası bankacılığa da ayak uydurabilir ama bir ülkenin ekonomisi, stratejilerinin sürmesi için ulusal bankacılık stratejisinin olmazsa olmaz olduğunu gördük' yorumunu yaptı. Dolayısıyla dünya bir enternasyole kavuşmadıkça ki AB bu konudaki deneyimlerine en talihsizi olarak şu anda önümüzde duruyor. Bu yorumumda ulusalcı bir söylem ya da eleştiri olarak algılanmasın ama uluslararası bankacılık olmaya devam edecek buarada bayraklar oldukça ulusal stratejiler gerekecek. Bundan sonra 'Türkiye'nin büyüme momentumuna ayak uyduracak sermayedarlar burada mı acaba?' diye bakmak gerekecek. Bankacılık sektörümüzde sermayedar değişiklikleri olmaya devam edecek. Bankacılık sektörünü bir yere getirdik. Fakat bu sektörün dengeleri ile çok fazla oynamaya gerek yok." 
 
Kaynak vadesi 5 yıla sermaye piyasalarıyla çıkar
 
Türkiye'de mevduat vadesinin kısa olduğu her zaman tartışılır ve söylenir. Özince'ye bunu hatırlattığımızda Türkiye'de kaynak ve vade sorununun çözümünün birazda sermaye piyasalarında olduğu cevabını veriyor. Özince, "Dünyanın neresinde 10 yıllık vadeli mevduatla konut kredisi verildiğini görmüşüz. Hangi tasarruf erbabı mevduatını 5 yıla yatırır?" diyerek şöyle devam etti: "Şilili iktisatçı Hernando DeSoto diyor ki: Gayrimenkulü geri kalmış ülkeler menkulleştiremez. Mesela Türkiye'de Amerika'daki Freddie Mac nerede. Türkiye gibi gayrimenkul meraklısı demografisi, kentleşmesi, kültürü buna uygun ülkelerin bunun piyasasını kurması lazım. İstanbul Finans Merkezi hadisesi gayrimenkul piyasaları ile düşünülmeli."
 
Van'da konut fiyatları almış başını gitmiş gayrimenkulde regülasyon şart
 
"Türkiye'nin rekabet gücünü sınai alanda da hizmet sektöründe kaybolduğunu düşünüyorum" diyen Özince, gayrimenkul fiyatlarında bazı illerde ulaşılan seviyenin 'regülasyon şart' sinyali verdiğini düşünüyor. Sadece büyük şehirlerde ya da şehir merkezlerinde değil bir çok yerde tarım arazilerinin fiyatları nedeniyle atıl hale geldiğine dikkat çeken Özince, "Van'da devlet 16 bin konut bitirmiş dağıtmış. Öğrendik ki şehrin içinde arsa fiyatları almış başını gitmiş. Gayrimenkul sektörü kilit bir sektör. Bana göre ülkeye çok lüks olan bugünkü fiyat gelişimi regüle edilmezse çok yazık olur" değerlendirmesinde bulundu. 
 
Notçulara not verilse çoktan kapatılmışlardı
[PAGE]
Notçulara not verilse çoktan kapatılmışlardı
 
Özince, uzun yıllardan beri Türkiye'nin notunun çok düşük olduğu değerlendirmesi yaparken son gelen açıklamaları, "Yatırımcı notla gelmez güvenle gelir.  Azerbaycan'ın seviyesine getirmişler. Niye? Petrolü var diye mi? Türkiye çok yanlış notlandı ve notlanmaya da devam ediyor. Not verenlere, not verilse şimdiye kadar kapatılmışlardı. Komple not sisteminin lağv edilmesini ve dünyanın gerçeklerine uygun bir sistem bulunması gerektiğini düşünüyorum" sözleri ile değerlendiriyor. 
Notta, Mısır Türkiye'yi geçtiğinde muhatap olduğu bazı notçularla 'Mısır Türkiye'yi geçiyor ama bu ülkelerde muhtemel siyasi riskler var' uyarısında bulunduğunu belirten Özince, "Çin'in bile Türkiye'den yüksek bir notla değerlendirilmesini kabul edemiyorum. Türkiye'nin notunun artırılmayışında ki son tereddütlerden 2 tanesi meşhur cari açık ve siyasetti. Türkiye gibi bir ülkede siyaset tereddüt konusuysa Çin karmakarışık. Çin'de 57 orjin olduğu konuşuluyor. Japonya'daki IMF toplantılarına Çinliler gelmedi. Üstelik bir çok toplantının birinci konuşmacısı Çinli uzmanlardı. Bir ada sorunu yaşıyorlardı ama orada gördük ki kıta sahanlığı sorunu da var. Aslında bankacılıkta da benzer bir yapı vardır. Biz müşteriye not veririz. Moralitesine, istikrarına bakarız. Aile şirketiyseniz çocuklarınız nasıl, sizden sonra ne olacak. Profesyonellerinizi nasıl kullanıyorsunuz? Müşteriye verdiğimiz notta en önemli konulardan biri bilançosu değildir" ifadelerini kullandı. 
 
Facebook'ta 5'inciyiz
[PAGE]
 
Facebook'ta 5'inciyiz ama Türkiye'de derslik ihtiyacı da şube ihtiyacı da sürecek
 
Türkiye'de teknoloji kullanımı artıyor. Bankacılıkta da teknoloji kullanımı artıyor. Artık bankalar her geçen gün sosyal medyada daha fazla yer alıyorlar. Bir taraftan da bu kullanım şubeli bankacılığı hangi yöne götürüyor diye tartışılıyor. Özince, Türkiye gibi büyük transformasyonlardan geçen ülkelerde bazı dinamiklerin çok hızlı değiştiğini ama daha alınacak çok mesafeler olduğunu da vurguluyor ve şöyle diyor: "Bir anda bakıyorsunuz Facebook ta 5'inci olabiliyorsunuz. Bir anda yollarınız elektriğiniz hatta elektrik olmayan yerde beyaz eşya çeyiziniz olabiliyor. Böylesine bir takım zıtlıklar yaşıyorsunuz haberdarsınız çünkü. G-20'ye girecek kadar büyük ekonomisiniz ama OECD'nin eğitim standardına göre 60'ıncısınız. Bankacılar bakıyorlar bankacılığımız çok iyi ama bebek ölümünün en yüksek olduğu ülkelerden birisiniz. Dinamik ve tüketen bir toplumuz. Hızlı şehirleşme ve değişen aile tanımı bankacılığı da bir çok sektör gibi itiyor ama Türkiye'nin dinamikleri ve realitesi o kadar farklı kiÖ Şubeli bankacılık bitecek demek Türkiye'de çölleşme problemi yok demek ya da Türkiye'de derslik sıkıntısı yok demek gibi bir şey. Bugün Urfa'da derslik sıkıntısı var. İstanbul'da da derslik sıkıntısı var. Bırakınız Türkiye'yi Avrupa'da bile şube bankacılığının bitmesi mevzu bahis değil. Amerika, perakende bankacılığı nispeten az gelişmiş ama borsacılığı derinleşmiş bir ülke. Amerikan bankacılığını GSMH'na kıyaslayacak olarsak oran Türkiye kadar çıkar aşağı yukarı. Fransızlarla Amerikalılar tartışıyor. Fransızlar diyor ki biz hala mevduat toplumuyuz. Biz hala insanların tasarruflarını bankaya getirdiği bir toplumuz diyor. Banka deyince de bankanın müşteri ile en iyi temas noktası neresiyse orası kullanılır. Facebook ise facebook, şube ise şube. Türkiye gibi ülkelerde daha uzun yıllar dersliğe de ihtiyaç var, şubeye de, emeğe de ihtiyaç var. Ama herkesin de kendi stratejisi var. Ulusal bankanın stratejisi farklıdır. Uluslararası bankanın stratejisi farklıdır."
 
Kanaryalar ötmeyi öğreniyor
[PAGE]
Kanaryalar ötmeyi öğreniyor
2 keçi 4 oldu, kazlar 14'e çıktı
 
İş Bankası'nın Levent'teki kulesinde 37'nci katta bir oda. Kapının hemen önünde bir tablo. Yüzlerce personelin fotoğrafı ile oluşturulmuş bir İş Bankası logosu. Ersin Bey hemen geliyor ve "Her gelen kendi fotoğrafını arıyor" diyor. Siz o hoşlukla odadan içeriye girdiğinizde ise ilk duyduğunuz müthiş bir kanarya sesi. İkinci bir şaşkınlık. Her zaman Sayın Özince'nin çalışma odasında kanarya beslediğini bilirdik ama artık kendi deyimiyle de işi 'azıya' almış durumda. Bu sene kanaryalardan 15-20 tane yavru çıkarmış. Nitekim odasında da hızlıca sayabildiğim kadarıyla en az 5 kafeste kanarya vardı. Ve kanaryalar ötmeyi öğreniyordu. Dillere destan olan ve Rüştü Bozkurt ile bir türlü yapamadıkları keçi işinde ise alında bayağı mesafe almış. O 2 keçi yavrulamış artık 4 olmuş. Kazlar 3 taneyken 14 tane olmuş. Ersin Özince, doğaya düşkün bir isim. İş Bankası 81 ilde 81 orman projesini tamamlarken Özince, şimdi bakımını yapacağız o diktiğimiz fidanların diyor. Artık doğayla olan ilişkisine de daha çok vakit ayırdığını söylüyor ve ekliyor: "Bir binanın 37'nci katında sanki bir New York'lu gibi 12 yıl geçirmişim. Bu 12 yıllık ömrümün yarısı burada geçse 6 yıl eder. Onun için mümkün olduğunca her tarafım çamur olacak gibi ya yalnız ya yörenin insanıyla gidiyorum. Hiç kimsede faiz ne olacak demiyor!"
 
 
Merkez Bankası ile ilk işlemi yaptık
Herkes 'en iyisini' ben yaptım dedi
 
Ersin Özince ile konuşurken unutamadıklarını da sorduk. İlk anda aklına gelen bir anısını da paylaştı. Bazılarını bizde aktaralım istedik. İşte onun sözleri ile Türkiye'de yapılan ilk TL O/N işlem: Merkez Bankasından sonra Türkiye'de Hazine (dealing room) birimini kuran ilk bankalardan biri İş Bankası.  Dealing room'un sadece adı bile herkese çok garip gelmiş ama müthiş şeyler duyuyoruz. Başbakan Özal geldi, Yaman Törüner'in odasında oturuyor diye anlatılıyor ve müthiş bir heyecan. Sayın Rüştü Saraçoğlu Merkez Bankası Başkanı. Sayın Yaman Törüner de Para Piyasaları Müdürü. Merkez Bankası'nda Aclan Acar, Hüsnü Akhan, Erdal Arslan gibi arkadaşlarımız var. Fakat işlem yapılacak. Kimse ilk işlemi yapmak istemiyor. Aclan Acar telefon etmiş İş Bankası ile yapılacak. Merkez Bankası diyor ki; 
-Fazla paranız varmı? 
-Var. 
-Bize satın. 
-Satalım. 
-Kaça. 
-Kaç para vereceksin. 
Neyse sonunda belli bir fiyata anlaşıyorlar. Ama işlemi herkes kendince yorumluyor. Biz diyoruz ki, nasıl kandırdık, onlar diyor ki nasıl kandırdık. İlk işlemi yaptık ama Merkez Bankası'nın dealing room'una da özendik. Maçka'da ilk döviz dealing room'u kuracağız. Araştırdık çok pahalı geldi bana. Bende hemen "Ankara'da sitelerde yaptırırım ben bunları" dedim. Biz dealing room yaptırmaya marangozdan başladık. 
 
 
En çok hangi habere şaşırdı
[PAGE]
En çok hangi habere şaşırdı
 
Türkiye'nın IMF'li dönemi. Bankalar Birliği Başkanı olarak Ersin Özince'de IMF heyeti ile görüşmelere katılıyor. Devamlıda eleştiri oklarına maruz aklıyor. Eleştirilerden biri de "Bankalar Birliği IMF ile el ele." Özince gazeteyi açtığında şok oluyor. Çünkü dönemin IMF Türkiye masası şefi Carlo Cottarelli ile el ele bir pozu gazetede yer alıyor. Özince o gün yaşadıklarını ise şöyle anlatıyor: "Bakıyoruz, bakıyoruz içinden çıkamıyoruz. Sonradan anladık ki ben bir yerde eşimle gidiyorum. Carlo Cottarelli'de bavulunu çekerek havalimanından geliyor."
Peki başka? diyoruz ve Özince, "Var" diyerek başlıyor anlatmaya: "Bir gün Ece Ceyhun geldi, konuşuyoruz. Biri Tobin Vergisi'nden bahsetmiş, o da bana sordu. Bende konunun sıcak parayla ilgili olduğunu biliyorum ama tüm ince detaylarına hakim değilim. Sağduyuyla bunların yatırımcı olmadığını bildiğim için bir açıklama yaptım. Bir Tobin patladı. Herkes tartışmaya başladı. Tartışmak güzeldir. Tartışa tartışa doğruları buluruz. Hala çok büyük hata olduğunu düşünüyorum. Alet kullanmak kadar güzel bir şey yok. Mesela nasıl tasarruf mevduatında güvence miktarı artsın diye talep edildi ve Türkiye'den mevduat kaçar denildi. Ama biz Bankalar Birliği olarak karşı çıktık ve en nihayetinde Bakanlar Kurulu yetkisinde bırakıldı. Tobin'de de koyarsınız ama sıfır uygulanır dersiniz. Söylemeseydim dediğim çok şey var ama beni tanıyan tanıyor. Benim en veciz ifadelerimden biri şudur. Bir; ben bu konudan hiç anlamam erbabına sorun. İki; beyanımın doğrusunu görmek istiyorsanız ya canlı yayına bakın ya da DÜNYA Gazetesine. İş hayatımda işleri adeta ödün verircesine konsensusla birlikte yönetmeye özen gösterdim. Hayatta yanlış kararlarda veriliyor. Ama İş Bankası gibi bir Cumhuriyet kurumunda çalışmasaydım bankacı olduğuma pişmandım. Hayıflandığım bir konu ise şu: İş Bankası'nın Yeni Ufuklar Değişim Projesi'ni Genel Müdürlüğümün ilk yıllarında akıl edememiş olmamıza hayıflanıyorum. 
 
Bu konularda ilginizi çekebilir