Sönmez: Varlık Fonu Türkiye'nin yetenek havuzu olacaktır
Türkiye Varlık Fonu Genel Müdürü Sönmez, "Türkiye Varlık Fonu, Türkiye'nin sermaye çözüm platformu, Türkiye'nin stratejik yatırım platformudur. Varlık fonu, 5 yıllık, 10 yıllık zaman diliminde Türkiye'nin yetenek havuzu olacaktır. Türkiye'nin uluslararası kartviziti olmak zorundadır." dedi.
Türkiye Varlık Fonu Yönetimi Genel Müdürü Zafer Sönmez, Türkiye Varlık Fonu'nun, Türkiye'nin sermaye çözüm ve stratejik yatırım platformu olduğunu belirterek, "Varlık Fonu, 5 yıllık, 10 yıllık zaman diliminde Türkiye'nin yetenek havuzu olacaktır. Türkiye'nin uluslararası kartviziti olmak zorundadır. Bugün Singapur'un Temasek'i neyse, Malezya'nın Khazanah Nasional'ı neyse biz de oraya gelmek zorundayız." dedi.
Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği (TSPB) tarafından düzenlenen Türkiye Sermaye Piyasaları Kongresi kapsamında "Sermaye Piyasasının Geleceği" başlıklı panel gerçekleştirildi.
Panelde konuşan Sönmez, büyük bir kararlılıkla yola çıktıklarını belirterek, ilk olarak fonun yol haritasını ortaya koyduklarını söyledi.
Varlık Fonunun banka, hazine, emeklilik fonu, özelleştirme idaresi olmadığını dile getiren Sönmez, aslında bir kalkınma fonu olduğunu vurguladı.
Sönmez, "Türkiye Varlık Fonu, Türkiye'nin sermaye çözüm platformu, Türkiye'nin stratejik yatırım platformudur." dedi.
Dünyada varlık fonu rakamlarına bakıldığında, toplam 8 trilyon dolar seviyelerinin söz konusu olduğunu aktaran Sönmez, Türkiye'de 40 milyar olarak zikredildiğini, bu rakamın toplamın yüzde 0,5'ine tekabül ettiğini bildirdi.
Sönmez, bu oranı yüzde 5'e ve daha yukarıya çıkarma vizyonuna sahip olduklarını kaydederek, Türkiye'nin stratejik yatırımlarıyla ilgileneceklerini söyledi.
Şeffaflık ilkesinin kendileri için çok önemli olduğunu vurgulayan Sönmez, 2018 rakamlarını 2019 içerisinde her platformda anlatacaklarını, kafalardaki soru işaretlerini kaldıracaklarını, Türkiye Varlık Fonu'nu büyütmek için ilerleyeceklerini aktardı.
Sönmez, "Varlık Fonu, 5 yıllık, 10 yıllık zaman diliminde Türkiye'nin yetenek havuzu olacaktır. Türkiye'nin uluslararası kartviziti olmak zorundadır. Bugün Singapur'un Temasek'i neyse, Malezya'nın Khazanah Nasional'ı neyse biz de oraya gelmek zorundayız." diye konuştu.
"Sermaye piyasalarında altyapı ve teknoloji konusunda yeterliyiz"
Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) Başkanı Ali Fuat Taşkesenlioğlu, 2012'de çıkan 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu'ndan bahsederek, bu kanun sonrası yapılan düzenlemeler sayesinde 2013 sonunda Türkiye'de sermaye piyasalarının hukuki altyapısı ile kurum ve araçlarının uluslararası standartlara uygun hale geldiğini söyledi.
Taşkesenlioğlu, sermaye piyasalarına güveni artırmak, sermaye piyasalarını büyütmek, tasarruf sahipleri için alternatif yatırım imkanları oluşturmak, kur ve faiz maliyetlerinin aşağı çekilmesine yardımcı olmak, tasarruf oranlarını artırmak ve Türkiye'nin büyümesine katkı sağlamak hedefleri doğrultusunda çalışmaları sürdürdüklerini anlattı.
Teknolojik gelişmelerin küresel anlamda yatırım modelini değiştirdiğini, yatırımcı davranışlarında da değişimlere yol açtığını dile getiren Taşkesenlioğlu, yeni nesil finansman araçları ile finansal kapsayıcılığın arttığını vurguladı.
Taşkesenlioğlu, sözlerini şu şekilde sürdürdü:
"(Sermaye piyasaları alanında) Ülkemizdeki mevcut yasal ve teknolojik altyapıyı gelişmiş ülkelerle kıyasladığınız yeni trendler ışığında büyük oranda yeterli düzeyde olduğumuzu görüyoruz. Kripto paralar, ICO gibi son dönemde öne çıkan ve henüz ciddi bir testten geçmemiş yeni enstrümanlar konusunda SPK olarak bugüne kadar temkinli bir duruş sergiledik. Ancak buna rağmen finansın demokratikleşmesi anlamında ciddi katkı sağlayacağına inandığımız kitle fonlaması, yeni nesil finansman modelleri konusunda kurul olarak proaktif bir davranış sergiledik."
"Tebliğ ve yönetmeliklerimiz daha açık ve anlaşılabilir olacak"
Taşkesenlioğlu, "İyi işleyen sermaye piyasalarının ön koşulu uluslararası normlara uygun, sermaye piyasalarının güvenli, kesintisiz, etkin ve verimli bir şekilde işlenmesini sağlayacak teknolojik bir altyapısı bulunan finansal altyapı kuruluşlarına sahip olmaktan geçiyor. Biz ülke olarak buna sahip olduğumuzu düşünüyoruz." diye konuştu.
Finans sektöründe sermaye piyasalarının payının azlığına değinen Teşkesenlioğlu, bu payı artırmak için yaptıkları çalışmalara değindi.
Taşkesenlioğlu, Sermaye Piyasası Mevzuatını herkesin anlayacağı şekilde sadeleştirmek istediklerini dile getirerek, şunları kaydetti:
"Önümüzdeki süreçte öncelikle tebliğlerden ve yönetmeliklerden başlayarak piyasa dostu, açık, anlaşılabilir sade bir hale getirmeyi düşünüyoruz, planlıyoruz ve bu konuda çalışıyoruz. Ekonomik büyümenin temel varlıkları olan KOBİ'lerin sermaye piyasalarından nasıl faydalanacağına dair birtakım öneriler geliştirdik, onlar üzerinde çalışacağız. Şirket satın alma işlemlerinin daha az maliyetli hale getirilmesi konusunda birtakım öneriler geliştirdik."
Taşkesenlioğlu, emeklilik şirketlerinin daha etkin çalışmasıyla, özel sektörün borçlanma araçlarında karşılaşılan sorunların çözülmesi gibi çalışma yapacakları alanlardan bahsetti.
"Teknolojik gelişmelere çok hızlı adapte oluruz"
Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği (TSPB) Başkanı Erhan Topaç, Türkiye'nin sermaye piyasaları alanında önemli gelişmelere imza attığını belirterek, son derece iyi bir altyapıya sahip olduğunu söyledi.
"Ancak yeni yeni, çok farklı algoritmik gelişmeler var." diyen Topaç, yapay zeka ve benzeri tüm gelişmelerin sermaye piyasalarına da geleceğini bildirdi.
Topaç, "Biz zaten bunları konuşmaya başladık. Benim tavsiyem yeni teknolojilerin çok iyi takip edilmesi. Sermaye piyasaları bu konuya en hızlı adapte olabilecek grup. Yeter ki ülkemiz bu konuda geri kalmasın. Biz hazırız, teknolojiden uzak kalmamamız lazım. Biz zaten birçok şeyi kullanıyoruz." dedi.
Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi Başkanı Arda Ermut, Türk Ekonomi Bankası (TEB) Genel Müdürü Ümit Leblebici’nin yönetimiyle gerçekleşen panelde, “2002 yılına kadar Türkiye'ye gelen doğrudan yatırım toplam sadece 15 milyar dolardı. 2002'den günümüze kadar ise yaklaşık 200 milyar dolara yakın doğrudan yatırım Türkiye’ye geldi.” bilgilerini verdi.
Türkiye’nin geçen yıl doğrudan yabancı yatırımlar pastasının yaklaşık yüzde 1’ini alabildiğini anlatan Ermut, şunları kaydetti:
“Atılacak hala çok adım var. Bizim dünyadaki doğrudan yabancı yatırımlarda aldığımız pay hala yüzde 1 civarında. Yani nominal olarak en yüksek rakamı dünyada da doğrudan yatırımların patladığı 2007 yılında çektik, 22 milyar dolarla. Fakat pay olarak en fazla 2006 yılında yüzde 1,36 ile aldık. Bu aslında kısa vadede bizim yüzde 1,5’luk bir hedefi kolayca tutturabileceğimizi gösteriyor.
Dünyadaki doğrudan yatırımlar geçen sene aşağı yukarı 1,5 trilyon dolar seviyesinde gerçekleşti. Bu da bizim aldığımız pay 22,5 milyar dolarlık bir seviyeye tekabül eder. Eğer biraz daha bunun genişlediğini ya da bizim yüzde 2’lik pastaya doğru ilerlediğimizi düşündüğümüzde 30 milyar dolarlara yakın nominal anlamda yatırım çekmeye çalışıyor olmamız lazım ama tabii bu işin sadece hacim kısmı…”
“Bazı çok önemli boşlukların olduğunu görüyoruz”
Türkiye’nin daha katma değerli yatırımlara ihtiyacı olduğunu eden Ermut, cari açığı doğrudan ya da dolaylı olarak azaltacak yatırımlara ihtiyaç duyulduğunu kaydetti.
Ermut, şöyle konuştu:
“Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi olarak katma değeri esas alan yatırımlar konusunu biraz daha önceliklendirerek çalışmayı hedefliyoruz. Çünkü bazı sektörlerde hakikaten ülkemiz iyi bir konumda. Örneğin üretim anlamında ilk iki sırada Toyota ve Ford gibi global otomotiv üreticileri görüyoruz. Yüzde 85, yüzde 75 oranında ihraç ediyorlar fakat otomotiv sektörümüzün genel tedarik zincirine baktığımızda hala bazı çok önemli boşlukların olduğunu görüyoruz. O boşlukları doldurduğumuz zaman hem hali hazırdaki üreticilerimiz çok daha rekabetçi hale gelecek hem de bizim ciddi anlamda cari açık verdiğimiz bazı kalemleri ülkemizde üretmeye başlayacağız. Bu alanda daha fazla katma değeri oluşturmuş olacağız.”
Ermut, 2002 sonrasında sağlanan siyasi istikrarla gelen reform ortamının Türkiye’ye yabancı doğrudan yatırımları artırdığını söyledi.
“Yatırım odaklı çalışmaların arttığını göreceğiz”
Türkiye’nin son yıllarda yaşadığı sarsıntılı süreçlere rağmen reform gündeminden uzaklaşmadığını söyleyen Ermut, “Önümüzdeki dönemde daha çözüm odaklı, daha yatırım odaklı çalışmaların arttığını göreceğiz.” dedi.
Ermut, Cumhurbaşkanlığı bünyesinde kurulan İnsan Kaynakları Ofisi’nin (İKO) Türkiye’de inisiyatif alma kültürünü kamu kurumlarında yeniden yaygınlaştırmayı hedeflediğini söyledi.
Türklerin iş ahlakının Türkiye’yi rakipleri arasında pozitif ayrıştırdığını ifade eden Ermut, yabancı şirketlerde yönetici olarak çalışan Türklerin şirketlerin Türkiye’ye yatırım kararlarında etkili olduğunu ifade etti.
“Çok zor bir görev olduğunu biliyoruz”
Borsa İstanbul Genel Müdürü Murat Çetinkaya da sermaye piyasalarının derinleşmesi için Borsa İstanbul’a önemli sorumluluklar düştüğünün farkında olduklarını ifade etti.
Türk finans piyasalarının birincil oyuncusunun bankalar olduğunu söyleyen Çetinkaya, ekonomiyi bankaların fonladığını hatırlattı.
Yeni Ekonomik Plan’da kendilerine verilen görevlere çalıştıklarını ifade eden Çetinkaya, kurum olarak tüm paydaşları ilgilendiren ve destek olabilecekleri konularda görüşleri toplayarak çalışmalar yaptıklarını söyledi.
Çetinkaya, bankaların likidite eksenli sorunlarına çözüm için yeni bir platform üzerinde çalıştıklarını anlattı.
Bunun yoğun emek isteyen aşamalı bir süreç olduğunun altını çizen Çetinkaya, üzerinde çalıştıkları bir projeye ilişkin şu bilgileri verdi:
“Yurt dışında bir TL likiditesi var. Bu TL likiditesine büyüyen ekonomiyi fonlamak için tek motor olarak çalışan bankalar, ulaşabilmek için ellerindeki borçlandıkları yabancı parayı veriyorlar, Türk Lirası'nı alıyorlar ve onu sistem içerisinde kaynak olarak kullandırıyorlar. Biz acaba Borsa İstanbul olarak tabii ki bütün paydaşlarla çalışmak suretiyle, bankalarımızın ellerindeki bu sendikasyonlar, bono ihraç, Eurobond ihraçları vesilesiyle toplamış oldukları fonları, OTC (Tezgah üstü) Piyasa’da, Londra’da, swap yapmak suretiyle dövizi vermeden o TL’yi alabilecekleri bir ortam yaratabilir miyiz? Çok zor bir görev olduğunu biliyoruz. Bunun tabii pek çok boyutu var. Bankalarımıza ‘biz platform açtık, gelin burada swap yapın’ demekle olmayacağının farkındayız.”
“Banka krediyi veriyor ama kendini hedge etmek için bir enstrümanı yok”
Çetinkaya, hali hazırda teknik olarak hizmete açtıkları Para Swap Piyasası’nın likidite amaçlı işlemler için yeterli olduğunu ifade ederek, bunun ancak kısa vadeli çözümler sağlayabileceğini anlattı.
Çetinkaya şöyle konuştu:
“Banka 20 senelik, bazen 10 senelik, 15 senelik konut kredileri veriyor. Burada çok büyük bir risk alıyor. Krediyi kullanan açısından maliyeti fiks. Banka krediyi veriyor ama kendini hedge etmek için bir enstrümanı yok. Faiz swap piyasası yok özetle… Mesela biz Borsa İstanbul olarak kendi pazar yerimizde Türk Lirası-Türk Lirası, bir Faiz Swap Piyasası açabilir miyiz?
‘Hadi açalım’ demekle olmuyor. Açmak için adım adım gitmek zorundayız. Önce paranın el değiştireceği piyasayı açmamız lazım ama TL likiditesi şu anda bir Merkez Bankamızda var bir de off-shore’da var, yabancılarda var. Bunu çekmek için biz piyasaya yabancı bankanın örneğin Londra şubesine diyeceğiz ki gelin burada işlem yapın ya da biz buna Merkez Bankamızı ortak yapacağız. Şimdi buradaki kritik konu şu; bizim sağlıklı bir şekilde 3 aylık değişken Türk Lirası faizine ulaşma ihtiyacımız var, Faiz Swap Piyasası’nı hayata geçirebilmek için.”