TSKB, bir ilke imza attı
Sürdürülebilir ve kapsayıcı bankacılık vizyonuyla ülke ekonomisine ve reel sektörün dönüşümüne önemli katkılarda bulunan TSKB, COP27’den hemen önce yayınladığı Sorumlu Sürdürülebilirlik İletişimi politikasıyla Türkiye’de yeni bir ilke imza attı.
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin (UNFCCC) 27’nci Taraflar Konferansı (COP 27) bu yıl Mısır’ın Şarm El Şeyh kentinde gerçekleşti. Türkiye Sınai Kalkınma Bankası'nın (TSKB) da katılım sağladığı konferansta; düşük karbonlu ekonomi, toplumsal cinsiyet eşitliği, sürdürülebilir altyapı yatırımları, Türkiye’de iklimle ilişkili riskler ve finans sektörünün rolü gibi konu başlıkları masaya yatırıldı. TSKB, ilgili tüm departmanlarından geniş bir temsilci heyetiyle katılım sağladığı COP 27 sonrası, dünyanın ve Türkiye’nin sürdürülebilirlik gündemini ilgilendiren önemli notlar paylaştı.
“Sürdürülebilirlik performansının global kabul görmüş standartlara göre raporlanması, sorumlu bir sürdürülebilirlik iletişiminin en kritik aracı”
COP 27’de öne çıkan konularından biri olan yeşil boyama kavramının altını çizen TSKB Genel Müdürü Murat Bilgiç: “Şirketlerin sürdürülebilirlik gereklilikleri yerine getirmeden iletişim kanalıyla tüketicilerde ve iş ortaklarında yanıltıcı algı yaratmasını nitelikli bir yeşil dönüşümün önündeki en büyük engellerden biri olarak görüyoruz. Sürdürülebilir bir gelecek için adımlarımızı hızlandırmamız gereken bu yeni dönemde, aslında uzun zamandır kullanılan Green Washing yani Yeşil Boyama taktiklerinin yerini somut ve ölçülebilir çözümlere ve gerçek başarı öykülerine bırakması gerekiyor. Banka olarak bir kılavuz niteliğinde hazırladığımız Sorumlu Sürdürülebilirlik İletişimi Politikamız ile tüm sektörlerde sürdürülebilir bir gelecek için atılan katma değerli adımların ayrışması yönünde farkındalık yaratmayı hedefliyoruz. İklim risklerine dirençli, çevreyi, doğal kaynakları ve biyoçeşitliliği koruyan bir üretim ve tüketim boyutuna geçebilmek için tüm kurumların ekonomik, çevresel ve sosyal sonuçlarını bir bütün olarak ele alması gerekiyor. Finansal ve finansal olmayan tüm sermaye öğeleriyle yaratılan olumlu ve olumsuz etkinin yakın takip edilmesi de ayrıca önemli bir konu. Yapılan sürdürülebilirlik projelerinin gezegenimize gerçek anlamda katkı sağlaması için tüm yönleriyle ölçülebilir bir olumlu etki yaratması şart. O nedenle sürdürülebilirlik performansının global kabul görmüş standartlara göre raporlanmasını ve periyodik bazda tüm paydaş gruplarının bilgisine sunulmasını sorumlu bir sürdürülebilirlik iletişiminin en kritik aracı olarak görüyoruz. Yayınladığımız politikanın tüm marka ve iletişim profesyonellerine ve yeşil yaka çalışanlara ilham vermesini umuyoruz” dedi.
"Ülkemizin Net Sıfır hedefine somut katkı vermeye devam edeceğiz”
COP 27’de 1.5 derecelik küresel ısınma hedefinin tutturulabilmesi için emisyonların 2030 yılına kadar yarıya indirilmesi gerektiği tartışılırken, dünyada atılan adımların bir miktar yavaş kaldığına dikkat çeken Murat Bilgiç, “TSKB olarak COP27’yi ilgili çalışma arkadaşlarımızın katılımıyla oldukça geniş bir heyetle yakından takip ettik. Tüm dünya ve Türkiye için oldukça önemli gündemlerin tartışıldığı bu zirvede TSKB olarak sürdürülebilirlik odaklı çalışmalarımıza farklı bir boyut kazandırmak amacıyla kendimize de pek çok ev ödevi çıkardık. Türkiye tarafında en önemli konuyu 2053 Net Sıfır hedefinin geçen yıl açıklanmasının ardından Ulusal Katkı Beyanı’nın (NDC) güncellenmesi olarak görüyoruz. İklimle mücadelenin başarısı için çok boyutlu bir yaklaşım gerekiyor. Finans sektörünün kilit öneme sahip olduğu bu süreçte, TSKB olarak kalkınma finansmanı kurumlarından sağladığımız sürdürülebilirlik dönüşümünü destekleyen orta ve uzun vadeli kaynaklar ve danışmanlık gücümüzle ülkemizin Net Sıfır hedefine somut katkı vermeye devam edeceğiz” dedi.
BM Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarının TSKB bankacılık modelinin merkezinde yer aldığını ve tüm hedeflerin SKA bazlı belirlendiğine dikkat çeken Bilgiç, sözlerine şöyle devam etti: “2030 yılına kadar 8 milyar ABD Doları Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları bağlantılı finansman sağlamayı hedefliyoruz. 2025 yılına kadar SKA bağlantılı kredi oranımızı yüzde 93 seviyesinde tutmayı planlıyoruz. Sadece iklim ve çevre ile ilgili SKA bağlantılı kredi oranı hedefimiz ise yüzde 62 oranında. Öte yandan, yatırım ve işletme kredilerimizin tamamında finansal ve teknik değerlendirmeye paralel olarak, çevresel ve sosyal risk değerlendirmesi de yapıyoruz. Bunun için kendi geliştirdiğimiz ve ERET ismini verdiğimiz bir model kullanıyoruz. Elde ettiğimiz ilk bulgulara göre, yönetilmesi gereken konuları ve alınması gereken aksiyonları belirliyoruz.”
2021 yılında İklimle Bağlantılı Finansal Beyanlar Görev Gücü (TCFD) çerçevesinde finans sektörünün ilk İklim Riskleri Raporunu yayımladıklarına değinen Bilgiç, değerlendirmelerini şöyle tamamladı: “İklim risklerini kredi süreçlerimize entegre etmeye devam ediyor, ürettiğimiz model ile bu kapsamdaki riskleri tahsis aşamasında ölçüyoruz. Ekim ayında Birleşmiş Milletler Çevre Programı Finans Girişimi tarafından kurulan Net-Sıfır Bankacılık Birliği’nin imzacısı olduk. Bu imzacılıkla, kredi ve yatırım portföyümüzü 2050 yılına kadar sıfır emisyon hedefleriyle uyumlu hale getirmeyi taahhüt ediyoruz. Bu doğrultuda Bilim Temelli Hedefler inisiyatifi ile de birlikte çalışıyoruz.”
TSKB perspektifiyle COP27’de öne çıkan başlıklar:
-Küresel Karbon Bütçesi çalışmasına göre; bu yıl küresel emisyonların yüzde 1 artarak 40,6 milyar ton seviyesine yükselmesi bekleniyor. Çalışma, bu emisyon seviyelerinin devam etmesi durumunda, küresel ısınmanın 1,5 derece eşiğini yüzde 50 ihtimalle 9 yıl içinde aşacağına işaret ediyor.
- Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Sn. Murat Kurum tarafından açıklanan yeni Ulusal Katkı Beyanı’na göre Türkiye emisyonlarda zirveyi 2038 yılında görecek, ardından emisyonlar düşüşe geçecek ve 2053 yılında net sıfır hedefine ulaşacak. 2030 yılı için hedef emisyon değeri ise normal durum senaryosuna göre yüzde 41 artıştan azaltıma işaret ediyor.
-Düşük karbonlu bir ekonomiye geçiş için yıllık ihtiyaç duyulan küresel yatırım miktarının 4 ile 6 trilyon dolar arasında olduğu tahmin ediliyor.
-İklim Politikaları İnisiyatifi’nin tahminlerine göre ise (Climate Policy Inititative - CPI) 2019-2020 yıllarında yıllık ortalama küresel iklim finansmanı 632 milyar dolar seviyesinde gerçekleşmiş durumda.
-Pandemi sonrası artan borçluluk oranları, son dönemde yükselen faizler, yavaşlayan küresel ekonomi, enerji krizi, gıda fiyatları ve artan enflasyonist baskı özellikle gelişen ülkeler açısından zorlayıcı bir makroekonomik konjonktür yarattığına dikkat çekildi.
-Zirvede, hem finansman açığı hem de makroekonomik konjonktürün bir yansıması olarak, finansman alanındaki taleplerin yüksek sesle dile getirildiği ve nihai karar metninde karşılığını bulduğu görülüyor.
-Çok Taraflı Kalkınma Bankaları’nın (MDB) reformu konusu, taraf olan tüm ülkelerin onayıyla nihai metinde ilk kez yerini aldı. Yakın dönemde; G7’nin 2022 sonunda kuracağını açıkladığı İklim Kulübü, Aralık 2022’de Sınırda Karbon Düzenlemesinin alacağı nihai hal ve Nisan 2023’te IMF Dünya Bankası toplantılarında çok taraflı kalkınma bankalarının yeniden yapılandırılması konuları yakından izlenmeye devam edilecek.