'Geri Kabul Anlaşması'nı yürürlüğe koymayacağız'
AB Bakanı Çelik, Avrupa'nın mültecilerle ilgili verdiği sözleri tutmadığını belirterek, "Geri Kabul Anlaşması'nı yürürlüğe koymayacağız" dedi
Avrupa Birliği (AB) Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, İsviçre'nin SRF televizyon kanalının "Rundschau" adlı programına verdiği röportajda, AB ülkelerinin Türkiye'ye verdikleri sözleri tutmadığını belirtti.
AB ülkelerinin vadettikleri Suriyelilerin yüzde 1'ini aldıklarını, Türkiye’nin 2 ila 3 milyon arasında sığınmacı barındırdığını hatırlatan Bakan Çelik, Avrupa ülkelerinin 300-500 kişinin alınması için oylamaya gitmekten bahsettiklerini kaydetti.
Bakan Çelik, sözlerine şöyle devam etti:
"Ne mültecilerin kabul edilmesi ne de Türkiye'ye maddi destek verilmesi konusundaki sözler tutuldu dolayısıyla Geri Kabul Anlaşması'nı yürürlüğe koymayacağız. Vize serbestisi olmazsa, hiçbir meselede ilerlemeyeceğiz. Bire bir anlaşması sayesinde Avrupa'yı en büyük krizlerden birinden koruduk. Bunu insani nedenlerden dolayı yapıyoruz. Türkiye'ye teşekkür etmek yerine, Türkiye adeta sanık sandalyesine oturtuluyor. Bunu asla kabul etmiyoruz."
Bakan Çelik, Avrupa'dan beklentinin ne olduğu sorusuna "Bu açık. Yani çok net bir şey bu. Birincisi Türkiye'nin AB'ye tam üye olmaması için hiçbir sebep yoktur. Biz Kopenhag ve Maastricht kriterlerini diğer AB ülkelerinden çok daha fazla yerine getiriyoruz. Türkiye ve AB arasında yeni bir başlangıcın ve yoğun temasların vakti gelmiştir. Bu şimdi gerekli. Olumsuzlukları bir tarafa koyup pozitif bir dil ve ajanda ile çalışmamız lazım." yanıtını verdi.
AB ile Türkiye arasındaki işbirliğinin uzun bir geçmişe dayandığını ifade eden Çelik, "Uzun bir ortak tarihimiz var. Aslında ilişkilerin çok yakın ve yoğun olması beklenen bir zaman diliminde olmamız gerekirken, maalesef öyle değil." şeklinde konuştu.
'Müzakereler objektif kriterlere göre yapılmıyor'
Dünyada yaşanan krizlere işaret eden Çelik, “Mülteci krizi var. Dünyada bölgesel güvenliği, refahı ve istikrarı tehdit eden çok ciddi bir kriz var. Avrupa'da ekonomik kriz hakim. Arap Baharı'nın olduğu ülkelerde ciddi demokrasi krizleri var. Bu şartlar altında Türkiye ve AB arasındaki ilişkilerin çok daha yakın ve yoğun olması gerekir. Maalesef Avrupa'da aşırı sağın etkisiyle Türkiye karşıtı kampanya ilerliyor.” değerlendirmesinde bulundu.
AB üyeliği referandumu öncesi kampanyasında eski İngiltere Başbakanı David Cameron'un Türkiye'nin bin yıl daha AB'ye üye olmayacağını söylediğine işaret eden Çelik, "Bu bakımdan müzakereler objektif kriterlere göre yapılmıyor. Burada Türkiye’nin veya başka bir ülkenin eleştirilemeyeceğini ifade etmek istemiyorum. Türkiye, geçmişi boyunca bir Avrupa ülkesi ve Avrupa demokrasisi olmuştur. En son darbe girişimi sırasında da milletimizin nasıl birinci sınıf demokrasi bilincine sahip olduğunu gördük." ifadelerini kullandı.
'Türkiye'yi tehdit edemezler'
AB Bakanı ve Başmüzakereci Çelik, idam cezasının geri getirilmesi taleplerine dair soruya, "Cumhurbaşkanımız halkın talebine karşılık verileceğini söyledi. Bunu yaparken halkın tartışılmasını istediği konuyu dile getirdi. Bu ifadelerden dolayı Türkiye’nin AB üyeliği sorgulanıyor ve NATO’dan dışlanması tartışılıyor. Bunlar Türkiye’ye tehdit gibi. Bakın biz her alanda tartışmalara açık bir devletiz. Ancak Türkiye’yi tehdit edemezler." yanıtını verdi.
İdam cezasının demokrasinin standardı için belirleyici olmadığına, AB üyelik kriteri olduğuna dikkati çeken Bakan Çelik, "AB ülkesi olmayan demokratik ülkelerde idam cezası var. Bu konuda bir karar almış değiliz. TBMM konuyu görüşmüş değil. Cumhurbaşkanımız sadece kararı parlamentonun vereceğini söylüyor. Halkın seçtiği parlamento halk adına karar veriyor. Bu tartışmaların özgürce yapılmasının önüne geçemeyiz." şeklinde konuştu.
'Vatandaşların OHAL'le ilgili sıkıntısı yok'
Bakan Çelik, darbe girişiminden sonra Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) üyelerinin temizlenmesine ilişkin soru üzerine "Bakın, Türk ordusundaki generallerin 3'te 1'i tanklar ve savaş uçakları ile bir darbe girişimine katıldı. Siviller arasında hayatını kaybedenler var. Bu kadar tehlikeli. Çok sayıda hakim ve savcının FETÖ'nün üyesi olduğu açıktır. Tutuklanan savcıların ve hakimlerin ifadeleri iyi takip edildiğinde, aslında ne kadar tehlikeli ve geniş bir örgüt olduğu ortaya çıkıyor." dedi.
Olağanüstü halin (OHAL) devletin içinde ilan edildiğini anlatan Çelik, "Vatandaşlarımızın günlük hayatında OHAL ile ilgili bir sıkıntısı yok. Bunu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 15. maddesine ve Anayasamızın ilgili maddesine dayanarak yaptık. Ülkemizin geleceği için hukuk standartları çerçevesinde hareket etmenin öneminin bilincindeyiz. Biz bu darbe girişimin arkasındakilerle hukuk çerçevesinde daha etkin mücadele ortaya koyabileceğimizi biliyoruz." şeklinde konuştu.
Bakan Çelik ifade özgürlüğüne ilişkin sorulardan zannedildiği gibi rahatsız olmadıklarını kaydetti.
Çelik, "İfade ve basın özgürlüğünün en önemli değerlerden biri olduğunu düşünüyorum. Bunu korumalıyız. Ülkemizin geleceği için vazgeçilemez. Kuşkusuz anlaşılması güç bir konu. Yani akademisyenlerin, gazetecilerin ve öğretmenlerin bu olaylara karışmış olmaları. Dışarıdan bakıldığında bunun anlaşılması zor, ancak zaten dünyada bu olayları açıklayabileceğimiz ikinci bir örnek de yok." ifadelerini kullandı.
'Problem Türkiye’nin doğru algılanmaması'
Rusya ile Türkiye arasındaki ilişkiler konusunda da açıklama yapan Çelik, "Tarih boyunca Rusya ile ilişkilerimiz inişli çıkışlı olmuştur. İhtilaflara rağmen işbirliğimizi devam ettirdik. Örneğin ekonomi, turizm ve enerji sektöründe Rusya ile her zaman özel ilişkilerimiz olmuştur. Ayrıca darbe girişimi sonrasında ilk arayanlardan biri Sayın Putin’dir. Kendisine çok teşekkür ediyorum. AB ile tam üyelik müzakereleri sürdüren, ABD'nin müttefiki olan, Rusya ile yakın ilişkileri ve Ortadoğu'da bağlantıları olan, Afrika'daki ilişkilerini genişleten, Latin Amerika açılımı yapan bir Türkiye, dünya için daha iyidir." dedi.
Çelik, Avrupa'nın Türkiye'nin buradaki camilere verdiği maddi destekten korktuğu yönündeki yoruma ilişkin, bu bahsedilen korkuların hiçbirinin temeli ve gerçekliği olmadığını kaydetti.
AB Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, "Problem Türkiye’nin doğru algılanmamasıdır. Türkiye, Rusya ile ilişkilerini genişlettiğinde, sanılıyor ki, bir eksen kayması söz konusu veya Türkiye Batı'ya sırt çeviriyor. Türkiye’de geçmişte tüm sosyal ve siyasi kimlikler yasaktı. Bizim iktidarımızda aksi gerçekleşti. Aynı Avrupa'daki gibi, tüm sosyal ve siyasi kimlikler serbest bırakıldı. Doğru olan, çoğulculuğun hakimiyetinin sağlanması ve muhafaza edilmesi önemli. Bu çoğulculuk temin edildiği ve muhafazakar insanların görünürlüğü arttığında bazıları İslamlaşmaktan bahsediyorlar. Ancak bunlar gerçek değil. Türkiye'de gelişen şey çoğulculuktur." değerlendirmesinde bulundu.