10 turistin 4’ü komşulardan

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

Ünal SADE / Kamu Yönetimi Uzmanı

2010 yılının temmuz ayında Trabzon'a bir seyahatim vardı. Trabzon'da sahilde yer alan güzel bir otelde konakladım. Benden bir gece sonra seyahatimize katılan arkadaşıma otelde yer bulamadık. Daha düşük standart bir otelde de zor yer bulduk.

Trabzon'da o tarihlerde ne bir festival vardı nede bir kongre. Her yer Arap ülkelerinden gelen turistlerle doluydu. Artvin'e giderken uğradığımız meşhur Uzungöl'de de durum farklı değildi. Oteller, restoranlar, gezi alanlarında hep yine aynı misafirleri gördük. Oysa daha önce oralara yaptığımız seyahatlerde böyle bir şey görmek mümkün değildi.

Bursa'ya yaptığım seyahatlerde de Bursa'ya uzun yılardır gelen Arap kökenli turist sayısında artış olduğunu hem gözlemlemiş hem de ilgililerden teyit etmiştim.

Kültür ve Turizm Bakanlığının verilerine göre Türkiye'ye:

2008 yılında              26.336.677,

2009 yılında              27.077.114,

2010 yılında ise         28.632.204,

Turist ziyaret etmiş. 2010 yılında gelen turist sayısı bir önceki yıla oranla %5.74 artış kaydetmiş.

Ocak-Aralık 2010 döneminde Ülkemize en çok ziyaretçi gönderen ülkeler sırasıyla:

1.Almanya % 15.32 (4.385.263)

2.Rusya Federasyonu  % 10.85 (3.107.043)

3.İngiltere  % 9.34 (2.673.605)

Şeklinde gerçekleşmiştir.

Bu üçlü sıralama son üç yılda değişmeden devam etmektedir.

Türkiye'nin yeni dış politika vizyonu çerçevesinde izlediği aktif siyasetin ve "sıfır sorun politikasının" bir sonucu olarak vizelerin kalktığı komşu ülkelerden gelen turist sayısının artmasında ciddi bir katkı sağladığı ve kriz yılı olmasına rağmen Türkiye'nin yüzünün gülmesine yol açtığını yukarıdaki gözlemlerimizi teyit ederek söyleyebiliriz.

Türkiye'ye gelen her 10 turistten 4'ünün komşu ülkelerden olduğunu ve bu ülkelerden gelen turist sayısının geçen yıllara oranla gözle görülür bir şekilde arttığını istatistikler de teyit ediyor.

Örneklememiz gerekirse,

İran'dan gelen turist sayısı:

2008 yılında  1.134.965

2009 yılında  1.383.261

2010 yılında  1.885.097

Olarak gerçekleşmiştir. İran'dan gelen turist sayısı toplam turist sayısına oranı % 4.31 den % 6.58 e çıkmıştır.

Suriye'den gelen turist sayısı ise son üç yılda toplam turist sayısına oranla % 1.55'den % 3.14 e çıkmıştır. Diğer körfez ülkelerinden gelen ziyaretçi sayılarımızda da durum değişmiyor.

İslam ülkeleri dışında diğer komşularımız olan Bulgaristan ve Gürcistan'dan gelen turist sayıları da ciddi bir artış göstererek bu ülkelerde Ülkemize turist gönderme sayısı bağlamında ilk 10'da 5 ve 6. Sırayı almışlardır.

Türkiye'nin dış politika yaklaşımları ve Davos çıkışıyla taçlanan "Filistin" üzerinden Arap dünyasına uzatılan elin karşılıksız kalmadığını ve kazanılan itibarın gelen turist sayılarına yansıdığını bu sayılarla da görmüş oluyoruz.

80'li yıllarda tv ve radyolarda her duyduğumda üzüntüyle dinlediğim ve eziklik hissettiğim Türkiye'yi tanıtım amaçlı şu şarkıyı çokça duyardık. Bu mesaj bizi sıradanlaştıran, özgün yönlerimizi ortaya koyamayan sadece deniz, kumsal, eğlence eksenli bir profil çizen görüntülerle de desteklenirdi.

 

Kucak kucak insanlar gelmeli Türkiye'ye

Yanyana oynamalı samba ve harmandalı

Gitar cevap vermeli şu bizim türkülere

Dünya gülümsemeli ve hep böyle kalmalı

 

İnsanlar bir arada hayattan zevk almalı

Düşünün Antalya'da mutlu bir Hollanda'lı

Türk, İtalyan, İngiliz bir Bodrum gecesinde

Rakı bardaklarında kardeşliği bulmalı

 

Bu ezik, şahsiyetsiz turizm mesajlarının da terk edildiğini ve yurt dışındaki tanıtımlarda kullanılan görsellerde termal, sağlık, spor ve kongre turizminin ön plana çıkarıldığını memnuniyetle öğrendik.

Türkiye komşularını düşman görmeyen, komşularının sorunlarıyla aktif olarak ilgilenen, onların haklarına ve yönetimlerine saygı duyan bir dış politika izlemeye, turizmi deniz-kum-güneş kıskacından çıkaran tarihini, kültürünü, kaplıcalarını, spor ve kongre turizmi imkanları dahil geniş bir yelpazeye oturan zenginliklerini ortaya koymaya devam ettiği ve hedef ülke halklarının beklentilerini ön plana çıkaran "her ülkeye özel" tanıtım çalışmalarına devam ettiği müddetçe bu tablonun daha da lehimize değişeceğini;

Tunus'ta başlayıp Mısır'da devan eden halk hareketlerinin oluşturduğu kaos ortamının en az iki yıl bölgeye olan turizm ilgisini azaltacağı gerçeğinden hareketle bölgede bir "huzur adası" olan ülkemize daha fazla turist geleceğini,

Söylemek hiç de zor değildir.

Bu olumlu tabloda tek ciddi problem alanı İsrail'dir. Mavi Marmara gerginliği ile tırmanan Türkiye-İsrail ilişkileri turizme olumsuz yansımış ve İsrail'den gelen turist sayısı 2008 yılına oranla % 74 azalmıştır. Türkiye'nin İsrail konusundaki tavrında ısrarlı olmaya ve Mavi Marmara konusunda özür ve tazminat isteğinden taviz vermeden İsrail'e yönelik politikalarını İsrail halkını kırmadan devam ettirecek bir orta yol bulma gereğinin altını çizmek yararlı olacaktır. İsrail devletinin politikalarını tasvip etmeyen pek çok İsrail vatandaşının da olduğu düşünüldüğünde özel bir strateji izlenerek İsrailli turistlerin korkmadan ülkemize gelmeye devam etmelerini sağlamamız gerekmektedir.