2 bini aşkın yönetici kızağa çekildi

CHP MYK toplantısının ardından açıklamalarda bulunan Güler, "Partizan kadrolaşmanın tarihte görülen en kapsamlı örneklerinden biriyle karşı karşıyayız" diye konuştu.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

ANKARA – CHP Parti Sözcüsü Prof. Dr. Birgül Ayman Güler, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında toplanan, yaklaşık 5 saat süren CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK) toplantısının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Güler, Hükümet'in, 28 Mart 2011 günü Yetki Kanunu ile TBMM'nin yasama yetkisine adeta el koyduğunu söylerken, "Çıkardığı KHK'ler, kabul edilmiş Yetki Kanunu'nun sınırlarını da içeriğini de aşmıştır. Aceleyle çıkarılan KHK'ler, başka bir KHK ile ortadan kaldırılmaktadır. Bu düzenlemeler ile 2 bin 250 üst ve orta kademe yönetici kızağa çekilmiştir. Partizan kadrolaşmanın tarihte görülen en kapsamlı örneklerinden biriyle karşı karşıyayız" diye konuştu. Bu düzenlemelerle belediyelerin imar planlama ve uygulama yetkilerinin, en yüksek rant alanları bakımından merkezi yönetimin tekeline çekildiğini kaydeden Güler, şöyle devam etti:

"Şehircilik, hem hemşehrilerin karar alanından çıkarılmakta, hem de en değerli kentsel topraklar Hükümet yetkililerinin ellerine teslim edilmektedir. Devlet Planlama Teşkilatı kaldırılmış, kalkınma planlaması devri kapatılmıştır. TBMM bundan habersizdir. Tüm devlet sistemini değiştiren bu talanı önlemek, Anayasa Mahkemesinin elindedir. CHP olarak Yetki Kanununu Anayasa Mahkemesine götürmüş ve yalnızca iptal değil aynı zamanda yürürlüğü durdurma kararı da istemiştik.

Anayasa Mahkemesi hala sessizdir. Bu tutumu nedeniyle Hükümet'in bu yanlışlarını paylaşma konumuna düşmüştür. Anayasa Mahkemesinin bir an önce karar vererek, kendisini bu talihsiz durumdan kurtarmasını diliyoruz. Bürokrasi darbesini engellemek için KHK'leri de Anayasa Mahkemesi'ne götürdük. Kamuoyunu ve basınımızı bu önemli süreçle yakından izlemeye çağırıyoruz."

Koşaner'in ses kaydı

Güler, Orgeneral Işık Koşaner'e ait olduğu iddia edilen bir ses kaydının paylaşım sitesinden yayınlanmasını nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine "Bu olmamalı. Olmaması gereken özel konuşmalarımızın hiç bilmediğimiz yetkili ve ya yetkisiz kişiler tarafından hukuka aykırı olarak dinlenmesi, arşivlenmesi ve kendileri için uygun bir zaman geldiğinde servis edilerek bizim birey olarak anayasal haklarımızın ihlal edilmesi, olmaması gereken kuşkusuz bu" diye konuştu.

Öte yandan Türkiye'nin son derece sıkıntılı zamanlar yaşadığını ifade eden Güler, "Kuzey Afrika ülkelerine bakın, Irak, terör sorunu, Suriye'de yaşananlar… Bir taraftan ordudan ülkenin güvenliği açısından çok yüksek beklentileriniz var ama öte taraftan ordunun durmadan yıpratılması yönünde adeta sistemli bir resmi çalışma yürütüyorsunuz. Mutlaka bu süreçle ilgisi olsa gerek" dedi.

Güler, toplantıda ses kaydının içeriğinin değerlendirilip değerlendirilmediğinin sorulması üzerine ise "Hayır" cevabını verirken, bir değerlendirme yapmayı da düşünmediklerini ifade etti. Güler, "Öncelikle bu yapılan işin üzerine tüm dikkatleri çekmek istiyorum" dedi.

Hükümet sorumluluğunu yerine getirsin

Hükümetin, sorumluluğunun gereklerini nasıl yerine getireceğini açıklaması gerektiğini vurgulayan Güler, şöyle devam etti:

"Hükümet, bu sorumluluğunun gereğini yerine getirmeli, başarısızlığının yükünü ordunun omuzlarına bırakmaktan vazgeçerek terörle mücadele çalışmalarındaki sonuçları doğrudan kendisi, Hükümet'in sorumlusu Milli Savunma Bakanı açıklamalıdır.

Öte yandan, Hükümet üyelerinin konuşmalarını banda almış olabilecekleri kuşkusuyla, gazete ve yayın bürolarını basan Hükümet'in, doğrudan kendisinin kullandığı dinlemeler için duyarsız kalması dikkat çekicidir.

Türkiye, yine en üst devlet yöneticilerinin özel telefon görüşmelerinin izlendiği gerçeğini seyretmektedir. Üzerinde konuşmamız gereken şey, izinsiz ve yasa dışı dinlenen telefon konuşmalarının konusu, içeriği, üslubu değildir. Üzerinde konuşulması gereken, bireyin temel anayasal haklarının pervazsızca ihlal edilmesi ve Hükümet'in bu ihlal ile ilgili olarak inceleme, soruşturma ve sorumluları ortaya çıkarma görevinin kendisine ait olduğunu aklına bile getirmemesidir.

Tüm siyasal ve yönetsel kişiler ve yalnızca onlar da değil, tüm vatandaşlar dinlenebiliyor, dinlemeler arşivleniyor, bunlar arzu edildiği zaman ortalığa saçılabiliyor. Böyle bir mekanizma, Türkiye'de nasıl güvensiz ve nasıl anti-demokratik bir ortamda nefes almaya çalıştığımızı yeterince açık biçimde gösteriyor. Hükümet'i, Işık Koşaner Paşa'nın konuşmalarını dinleyip kaydedenleri ve ortalığa saçanları araştırıp bulmaya ve ifşa etmeye çağırıyoruz."

Deniz Feneri Davası'nı yakından izlemeyi sürdürdüklerini de dile getiren Güler, "Bu davanın savcısının görevden alınması, Hükümet'in yargı organlarını siyasallaştırma politikasının yeni bir uygulamasıdır. Bu uygulama hukukun üstünlüğü kuralına, soruşturmanın gizliliği kuralına, yani temel yargı ilkelerine uygun davranan yargıç ve savcıların, bundan böyle Hükümet'in görevden alma tehdidi altında bırakılacaklarının göstergesidir. Hükümet'i, yargının bağımsızlığı ve yargı adamlarının mesleki güvenceleri konusunda evrensel ilkelere uygun davranmaya çağırıyoruz" dedi.

Kılıçdaroğlu Suriye'ye gidebilir

Güler, geçtiğimiz MYK'da da bugünkü MYK'da da üzerinde durulan ve kararlaştırılan konunun, Suriye'ye bir CHP'li heyetin gideceği ve orada durumu yerinde inceleyerek MYK'ya, Parti Meclisi'ne, gerekirse bütün organlara raporun sunulacağı olduğunu vurguladı.

Güler, Suriye'ye gidecek CHP'li heyette kimlerin olacağı konusunda da, 3 milletvekilinin heyette bulunacağını, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu'nun gitme ihtimalinin bulunduğunu kaydetti. Suriye'ye gidecek heyetin henüz kesinleşmediğini söyleyen Güler, ziyaretin zamanının da belli olmadığını kaydetti.

Bu konularda ilginizi çekebilir