2010: Küresel Beklentiler ve Türkiye
Ali Kemal Yıldırım / Bankacı
1980'lerin sonunda oluşan ABD'nin tek süper güç olduğu yapı 20 yıl kadar bir süre sonunda çok ciddi bir şekilde tartışılır hale gelmiştir. Bu durum gün geçtikçe yeni düzen arayışlarına sebebiyet vermektedir. Uluslararası güç dengesinin sağlandığı, yeni düzen inşasının tamamlandığı ana kadar sarsıcı çalkantılar yaşanmaya devam edecektir.
Özellikle 2000'li yıllarda daha da net bir şekilde görülebileceği üzere, ABD'nin dünya sistemindeki ağırlığı azalmıştır. Bu durum hem siyasal açıdan hem de ekonomik açıdan geçerlidir. 2010'un dünyasında en güçlü ülke halen ABD olmakla birlikte, aynı ABD'nin tek başına dünyaya yön verebilme kabiliyetinin azaldığı söylenebilir.
ABD'nin bu düşüşünün ardında 11 Eylül 2001 sonrası dönemin etkisinden özellikle bahsedilebilir. Bush'un uyguladığı ekonomik olmayan ve ittifakları gözetmeyen girişimleri hem siyasal başarısızlığa uğramasına hem de ekonomisinin zayıflamasına sebep olmuştur.
Buna karşılık, güç dengesinde gittikçe daha fazla söz sahibi olan ülkeler de söz konusu: Çin, Rusya, Hindistan, Brezilya gibi. 2010'da yükselen ve düşüş içerisinde bulunan (buna yerinde sayanları da ekleyelim) güçlerin mücadelelerine rastlanacaktır. Bu kimi zaman siyasal, kimi zaman ekonomik, kimi zaman kültürel, kimi zaman da çevresel olabilir. Bu başlıklara toplumsal alanın tüm unsurlarını ekleyebiliriz.
Önceki yıllarda başlayan çok taraflı diplomasi uygulamaları 2010 yılında daha da net bir şekilde görülecektir. Tek taraflı ya da küçük bir azınlığın elinde olan karar alma süreçleri daha geniş tarafların oluşturduğu yapıya doğru yönelecektir. Bunun en iyi örneklerinden biri Türkiye'nin de aralarında bulunduğu G20 yapılanmasıdır. Dünya siyasetinde sözü geçen ülkelerin yanında Arjantin, Avustralya, Brezilya, Çin, Hindistan, Endonezya, Meksika, Güney Kore ve Türkiye gibi ülkelerin içerisinde bulunduğu bu yapı G8'in oluşturduğu yapının yerini alacaktır. Ekonomik alanlara ilişkin kararların yanı sıra, G20, G8'e oranla daha da çok siyasal alanın içerisine girecektir. G20'nin Pittsburg zirvesinde İran'ın sürekli gündeme getirilmesi buna örnek verilebilir.
ABD'nin tek başına birtakım uygulamaları gerçekleştirme gücü azaldıkça daha yakın müttefik ilişkisine gereksinim olması da doğal karşılanabilir. Bu hem uluslar arası örgüt bazında hem de tek tek ülke ilişkileri için geçerlidir. Ekonomi konusunda Çin en önemli konuma sahip ülke olarak karşımıza çıkarken Ortadoğu'da güvenlik, barış konularında ise Türkiye ile ilişkileri daha da sıkılaştırması beklenebilir.
2010 bu ortam içerisinde özellikle ABD Başkanı Barrack Obama'nın hamlelerinin önem kazandığı bir yıl olacaktır. Tüm söylemlerine, diplomaside çok taraflılığa geçiş yönlü hareketlerine rağmen hem ABD sistemi hem de dünya sistemi için kayda değer bir değişim olmadığı söylenebilir. 2009'un ilk seçim yılı olduğu düşünülürse; İsrail-Filistin, Afganistan, Irak, İran'a ilişkin planların 2010 yılı içinde netleşeceği, planlara ilişkin uygulamaların da yine bu yıl içinde gerçekleşeceği öngörülebilir.
2010 yılı AB'de İspanya Dönem Başkanlığında başladı. Onların da önceliği ekonomik krizden çıkma, küresel ekonomik krizin yol açtığı işsizlikten kurtulma. Yine, 1 Aralık 2009'da yürürlüğe giren Lizbon Antlaşması'nın öngördüğü yapının oluşması süreci ve bu sürecin sancılarına 2010'da gözleyeceğiz. Bu kapsamda AB Dışişleri Bakanlığı'nın kurulacağını belirtelim. AB vatandaşlığı bu dönemde üzerinde durulacak konular arasında. Hırvatistan bu yıl içerisinde AB'ye üye olabilir. İzlanda ile Sırbistan'ın üyelik konularında adımlar atılacak. İspanya, Türkiye'nin AB üyeliğini desteklediğinin altını çizelim.
Türkiye açısından demokratik açılım, siyaset-ordu/ siyaset-yargı ilişkileri, ekonomik kriz, işsizlik, Kuzey Kıbrıs, AB gündemdeki yerlerini korumaya devam edecek. Küresel alanda oluşan çok taraflı diplomasi içerisinde Türkiye'de yerini alacaktır. Ortadoğu'da başta siyasal ve ekonomik ilişkiler olmak üzere etkinliğini artırmaya çaba sarf edecektir. Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin önünde engel olan Yukarı Karabağ sorununu çözme girişimi 2010 yılında önemli bir yer işgal edecektir. Ancak çözüm ihtimali oldukça düşük.