600 yıllık dünya kültür mirası ”Uşak halısı”
Süleyman Dilsiz / İş Geliştirme Uzmanı
Okuduğumuz kitapta bir cümle, ya da bir fikir yaşamımızı yönlendirir bazen. Brezilyalı P. Coelho'nun "Simyacı" kitabında ki edindiğim ana fikir etkilemiştir beni; "Hayattaki zenginliğimiz, bazen bize uzak gibi görünse de çok yakınımızda olabilir. Bunu geç de olsa anlamak bizim en büyük zenginliğimizdir."
Bu zenginliklerimizden birisi de; çocukluğumun geçtiği burnumun dibindeki Uşak'ın halılarını çok geç tanımamdı. Google'da "usak carpet" ya da "ushak carpet" olarak arama yapıldığında, bu eşsiz kültür mirasını yüzlerce yabancı sitede bulunması bilinirliğinin, itibarının tescili sanki. Dünyada en çok ziyaret edilen Louvre Müzesi eserlerinin Sabancı Müzesi'nde ki, Üç İslam Uygarlığı Sergisi'nin 68 Osmanlı eserinden sekizini Uşak halısı oluşturması bu zenginliği keşfetmenin doruğuydu belki de. Uşak'a özgü 600 yıllık ulusal markamız. Dünya kültür mirası, öz sanatımız "Uşak halısı"
Öz sanatlarımızdan olan dokumacılığın dünyada ilk düğümlü örneği Orta Asya'da Türklerin bulunduğu bölgelerde ele geçirilmiş. Bu eşsiz sanat Anadolu'ya Selçuklular eliyle yapılan düğümlü halı dokumacılığıyla taşınmış. Kayseri'den Kula'ya, Kars'tan Milas'a yurdun her köşesinde sürdürülen dokumacılık çalışmalarının göz nurunu en çok dünyadaki bilinirliğiyle Uşak halıları parlatmış. Halıcılığın Uşak'ta gelişmesiyle ekonomik değer olması ve Avrupa'da tanınması, 15.yy'a rastlar. 16. yy'da İzmir'de bulunan İngilizler, Fransızlar, daha sonra Hollandalılar, İtalyan Prensleri, Avusturyalılar ve Almanlar hem sarayları hem de kiliseleri için buradan Uşak halılarını almışlar. İstanbul camilerinin ve saraylarının Uşak'a halı sipariş etmeleri ile daha da gelişmiş; O yüzyıllarda Sultanahmet, Süleymaniye, Bayezıd, Selimiye ve Fatih camileri Uşak halılarıyla bezenmiş.
Uşak halısı değerini; bu şehirdeki dokuma endüstrisinin tarihinden, tasarımının diğer hiçbir halı desenine benzerlik taşımamasından, tasarım özgünlüğünden ve üretim hacminden alır. 1894 yılı verilerine göre Uşak'ta yılda 250 bin metre kare halı dokunmakta ve üretiminin tümünü Avrupa'ya ihraç ederek, 196 bin altın lira gelir elde edilmekte idi. Nitekim 19. yy'da İzmir'i ticari açıdan besleyen Uşak, buradan ihraç edilen ürünlerin yarısını Uşak halıları oluşturmuştur. Osmanlı'da Anadolu'ya elektrik getirilen ilk il olmasının nedeni de yurtdışından bu yoğun talebi karşılamaktı. Sonuçta o dönemde tarım egemen toplum yapısında Uşak'ta gerçek bir sanayi oluşmuş, fabrikalar ve dokumahaneler, evlerdeki tezgahlar bu sektörün dinamikleri olmuş. Avrupa'da Uşak halısının bu popülerliği 1. Dünya Savaşı yıllarına kadar sürmüştür. Bu savaş sonrasında Kurtuluş Savaşımız döneminde, Avrupa ile olan ticaretin azalmasıyla, Uşak halısının Avrupa'da pazarlama dönemi sona ermiş. Uşak halıları bu tarihlerden sonra müze ve müzayede halısı sıfatıyla anılmaya başlanmış ve dünyanın seçkin müzelerinde sergilenerek, ünlü müzayede salonlarında büyük bedellerle koleksiyonculara satılır olmuş. Avrupalı sanatçılara da ilham kaynağı olmuş. Vermeer'in Terborch, Venedikli Rönesans ressamı Paris Bordone'nin 1534 tarihli bir resminde daha yüzyılın ilk yarısında Uşak halıları görülür.17. yy'da portre ressamı olarak bilinen Hans Holbein'in birçok eserlerinde Uşak halısı "Holbein Halıları" olarak bilinmiş. Uşak halıları Avrupa'da bilindik ressamlara ilham kaynağı olmuş ve Avrupa'nın soylu çevrelerinde itibarını artırmış.
Uşak halıları bugün;
Dünyaca ünlü Paris Louvre Müzesi'nde L. De Vinci'nin Mona Lisa'sıyla aynı havayı solumakta, Floransa Bardini, New York Metropolitan Sanat, Philadelphia Londra'daki Victorio ve Albert, National Gallery of Art, Budapeşte El Sanatları, Berlin İslami Sanatlar ve Metropolitan Ulusal Kuveyt müzelerinde ve çok çeşitli özel koleksiyonlarda örnekleri bulunmakta. İstanbul Türk ve İslam Eserleri ile Vakıf Halı, Konya Mevlana müzelerinde, Birleşmiş Milletler'in önemli odalarında bu halk şaheserleri, dünyaca ünlü Christie's Müzayede Evi'nin katalogunda en nadide, paha biçilmesi zor parçalar arasında yer almakta.
Uşak halıları örneğinde, halk sanatından doğan bir kültür ürününün, ekonomik alanda yaratabileceği küresel değeri görebiliriz. Gelecekte başarılarımızın temelinde belki de Uşak halılarında olduğu gibi on bin yıllık Anadolu'nun binlerce yıllık deneyimlerini gün ışığına çıkararak, kültürel mirasına sahip çıkan ve "yerel düşünüp küresel davranan," mutlak bir vizyon yatıyor.
ABD Başkan yardımcısı D.Chaney'in ülkemizi ziyareti sırasında Uşak halısı diye satın aldığı üç halının Çin, Hindistan üretimi olması, nerede üretildiği sorulduğunda satıcıların halıların Uşak'ta üretildiğini söylemesi düşündürücü. Hala 600 yıllık mirasın coğrafi marka tescili yok. İlde sadece bir kadın girişimcinin üretim çırpınmaları dışında hiçbir dokuma girişimi yok maalesef. Nüfusun yüzde 53'ünü kadınların oluşturduğu, hızla kırsaldan kente göçün arttığı, kadınların işgücüne katılım oranının azaldığı, kimsenin dikkatini çekmiyor ve onca AB ve DB teşviği olmasına rağmen hala alternatif politika üretilemiyor.
Dünya şehirler tarihinde "Uşak" denildiğinde halılarıyla ünlü bir kent akla geldiği, ilde bu 600 yıllık değerin öne çıkarılmaması şehrin markalaştırılamaması ürkütücü. İl ticaretini ve sanayisini yönetenlerin 25-30 milyon dolarlık değer zincirinden bihaberler. İl ticaret odasının global eğilimleri dikkate alarak, hazır giyimcilere ilin iplik üreticileri için açtığı damping soruşturmasından daha stratejiktir kültür mirasına sahip çıkmak. 1894 yılında bile 300 halı dokumahanesinin olduğu, 7-8 milyon dolar iş potansiyeli sağlayan, 600 yıllık kültür mirası ilgisiz, sahipsiz. Birkaç akil aydının dillendirmesiyle, Uşak halısına sahip çıkmak için kurulan dernek dışında hiçbir sahiplenme yok.
Uşak sanayisini ve ticaretini yöneten sivil ve kamu örgütlerine önerim;
Acilen Isparta'da bulunan halı ihtisas gümrüğünü Uşak'a çekilerek, Uzakdoğu menşeli Uşak halıların ithalinin kontrol altına alınarak, zorlaştırılması, dünyada önemli mekanlarda sergilenen Uşak halıların envanterini kitaplaştırma, ülkemizin ilk halı müzesinin kurulması, coğrafi marka tescilinin yapılması, dünya kültür mirası tescili için Birleşmiş Milletler düzeyinde girişimde bulunulması, Uşak halısına yerel duyarlılığın ve sahiplenmenin arttırılması, üreticilerin teşviki ve yönlendirilmesi, çeşitli fuarlarda sergisinin sağlanması, tarihi mekanların Uşak halılarıyla kaplanması öncelikle ele alınmalıdır.
Bu durumda ülkemizin yerel politika planlamacılarına önerim;
Nasıl ki TURQUALITY marka teşviğiyle küresel rekabet edebilecek sanayi markalarımız teşvik ediliyorsa; daha önceki yazılarımda ele aldığım TURK MADE teşviğiyle ulusal marka olabilecek ürünlerin, mekanların, konseptlerin coğrafi marka tescili yaptırmış, ihracat taahhütlü yerel ürünlerin ihracı durumunda SGK prim muafiyeti gibi çeşitli teşvikler düşünülebilmesi elzem.
"Uşak halısı", sadece bir yöre halısı olmaktan da öte, ulusumuzun Osmanlı döneminde oluşturduğu, anıtsal bir prestij ürünü, 600 yıllık burnumuzun dibinde zengin miras. Nasıl ki Britanya'nın "İskoç Battaniyeleri", Fransızların "Goblenleri", "Savarona Halıları" ulusal bir marka olarak dünyaya kültürel zenginlik olarak sunulabiliyorsa, bunlardan daha görkemli, itibarlı Uşak halısını tüm dünyada Türk kültürünün evrensel markası yapmak amaçlanmalı. Yoksa yaratıcı yıkımın etkisiyle, koyun ekonomisi yaklaşımlarıyla, kadını işgücüne katamadığı için işsizlik, üretimsizlik kaderimiz olmaya devam edecektir. Genç ve dinamik ülke olma böbürlenmeleriyle derin uykuda hoyratça her iki rekabetçi mirası tüketerek seyre devam. İnsanlarımızı yönetime katamadan, sadece temsil ederek…