AB kendi mültecilerinin derdinde

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Ahmet COŞKUNAYDIN
ahmetcoskunaydin@hotmail.com

Ülkemizde sayıları artık belirsiz hale gelen mülteciler (göçmenler), kendi çapında Avrupa Birliği’nin de (AB) sorunları arasında. Bizim yetkililerimize göre 2 milyon ile 3 milyon arasında değişen ve gelecekleri tamamıyla belirsiz insanların, sorunu için ne plan, ne de önlemin henüz kamuoyunda paylaşılmadığı günümüzde, AB içişleri bakanları soruna çözüm arıyor. Bizden neredeyse 60 ile 70 defa daha az sayıda göçmen barındıran İtalya’da bulunan göçmenlerin belli bir kota altında çeşitli Avrupa ülkelerine paylaşılması önerisi geçtiğimiz aylarda gündeme gelmiş, fakat bunun zorlama olacağı gerekçesiyle, bu yaklaşım yerini gönüllü göçmen kabulüne bırakmıştı. Söz konusu göçmen kabul yaklaşımında, Bulgaristan, Macaristan ve İngiltere devre dışında bırakılmışlardı. Gönüllü göçmen kabulde en ılımlı yaklaşım ise yaklaşık 9 bin göçmen ile Almanya’dan gelmişti.

Avrupa’nın ciddi bir sorununu oluşturan ve Avrupa sorununa dönüşen, İtalya’daki 40 bin göçmenin en büyük çoğunluğunu Eritreliler ve Suriyeliler oluşturuyor.

AB’yi bu telaşa iten etkenlerin başında ise, yerli halkın mültecilere karşı takındığı olumsuz tutum. İtalya’nın kimi kentlerinde, halk, göçmenlerin kalacağı yurtlara baskınlar düzenleyerek, henüz onların canlarına zarar vermeseler bile, tüm eşyalarını tahrip ediyorlar ve hatta kimi yerlerde de kendilerine engel olmak isteyen güvenlik güçleriyle çatışıyorlar.
      
Göçmenlere yönelik bu saldırı ve olumsuz yaklaşımda en çok endişe uyandıran ise kimi yerel yöneticilerin yangına körükle gitmesi, örneğin Sağcı Kuzey partisi (Liga Nord) partisinden Venetto bölge valisi olan Lucia Zain’in, bölgesinin Afrikalıların işgali altında olduğu söylemi ile kimi İtalyan kentlerinde zenginlerin yaşadığı mahallelerin sakinlerinin, kızlarının hayatlarının tehlike altında olduğu söylemleri, olayın çözümü daha da ağırlaştırıyor ve zorlaştırıyor.

Ülkemize gelirsek, kendi başımdan geçen bir olay, konunun ne boyutlara geldiğinin bir göstergesi olarak değerlendirilebilir. Ramazanın son günlerinde bir iftar davetine katılmak üzere gittiğim İstanbul’un Yeşilpınar mahallesinde, gecekondu semtlerinde adrese sorduğum 5 kişinin, ‘no Türkiş’ ‘Suriye, Suriye’ diye verdiği cevaplardı.

Yani sanki Türk’ten çok Suriyeli yaşıyordu oralarda. Göçmenlere herkes olumlu bakmalı. Sonuçta bu her ulusun başına, her halkın başına gelebilecek bir faciadır. Burada önemli olan, sorunun belli bir program ve hedef altında ele alınması, çözüm için devlet ile hükümetler düzeyinde çalışılmasıdır. Avrupa 40 bin mülteci için içişleri bakanlarını toplarken, ondan 60 hatta 70 kat fazla mülteci barındıran, Türkiye, bu konuda hem Avrupa’dan dışlanmış, hem de yetkililerce kamuoyunu tatmin edecek, önlemler paketi sunulamamıştır…

Sorunlar, eğer zamanında önlem alınmazsa, bir 'zehirli sarmaşık' gibi tüm bünyeyi saracaktır… Ve o zaman da iş işten geçmiş olacaktır…

Not: Geride bıraktığımız Ramazan bayramınızı gecikmeli de olsa, içtenlikle kutlar. Tüm sevdiklerinizle, sağlık, esenlik ve huzur dolu nice bayramlar dilerim.