ABD'nin borca bağımlılığı ve doların devalüasyonu

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Mustafa YILDIRAN

Küresel finans sisteminin krizinde geliştirilen çözümler, içinden çıkılamayacak sonuçlar doğurabilir. ABD Merkez Bankası FED'in son olarak tahvil alarak piyasaya dolar zerk etmeyi planlaması iyi bir haber olarak değerlendirmek ne kadar doğrudur? Tartışmalıdır.

ABD ekonomisinin yüksek likidite ve düşük faizle finanse edilen bütçe açıklarının yol açtığı riskler, absorbe edilmeden girişilecek yeni adım içinden çıkılamaz sonuçlar doğurabilecektir. Öncelikle ABD ekonomisi 2001'den bu yana savaş finanse etmek ve vatandaşlarının rahatını sağlamak için gevşek mali politikalar uygulamıştır. Özelikle Bush döneminde vergi kesintileri ve masraf artışı bütçe açıklarının artışını ateşlemiştir. Son olarak ta, krizin etkilerini azaltmak için finans kesimine sağlanan destekler ve diğer teşvikler nedeniyle, 2010 yılında IMF mali görünün raporuna göre, kamu açıklarının milli gelire oranı, %11.1 seviyesine kadar çıkabilecektir. ABD'nin 2010 - 11 döneminde finanse etmek zorunda olduğu toplam açığın milli gelirdeki payı %26.5 seviyesindedir. Yani ABD, Belçika, İtalya ve Yunanistan gibi ülkeler için ciddi finansman açığı bulunmaktadır. FED bu durumda düşük faiz ve bol likiditeye dayalı politikasını son olarak, tahvil alımı ile teşvik edecektir.

Krizle mücadelenin bittiği yönündeki iyimser beklentilerle yapılan yorumlar, bu müdahalenin küresel likiditeyi olumlu etkiyeceği ve borsalarda artışa neden olması gibi beklentiler meydana getirmektedir. Fakat ABD doları açısından bu süreç ciddi riskler içermektedir. Özelikle ABD doları artan likidite nedeniyle değer kaybetmeye devam edecektir. Yani tahvil alım kararı bir devalüasyon kararıdır. Aslında bu tercihle dolara yatırım yapacaklar için dolar bazlı ürünlerin faiz oranının yükselmesi gerekir. Fakat iç piyasada durgunluk olmaması ve dış ticaret açıklarının artmaması için faizlerin yükseltilmesi de zordur. ABD değer kaybeden bir parayla finansman sorununu çözmek zorundadır. Ülkeyi dışarıdan finanse edenler için riskli bir yatırım tercihi söz konusudur. Olup biten krizlerin tipik sonucunda devalüasyonlarla bir ülkenin kendine gelme çabasıdır. Fakat bu açıkların kısa sürede azalmayacağı göz önüne alınırsa, devalüasyona dönük uygulamalardan ABD vazgeçemez. Bunun doğal sonucu da, ülkenin parasının uzun dönemli bir çözülüşe doğru gitmesidir. Finansal piyasalar açısından bu süreç, ABD'nin küresel piyasalardaki etkisinin azalmasıyla sonuçlanabilir. ABD dolarının düşüşü altın ve diğer emtianın değerlenmesini gerektireceğinden ülkelerin dolarla dış ticaret yapmasını riskli duruma getirecektir. Artık ülkelerde altın karşılığı rezerv biriktirme ve barter sistemleri gibi finansman yöntemleri kağıt paralarla işlem yapılmasına göre tercih edilebilir Türkiye'deki enflasyonun artışı, tarım ürünlerindeki fiyat artışı ve altının yükselmesi bu süreçten ayrı değerlendirmek zordur. 

Bu konularda ilginizi çekebilir