Abdi İpekçi ölümünün 44. yılında anıldı
Uğradığı silahlı saldırı sonucu 44 yıl önce yaşamını yitiren Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Abdi İpekçi, Nişantaşı’ndaki Abdi İpekçi Anıtı ve Zincirlikuyu Mezarlığı'ndaki kabri başında düzenlenen törenlerle anıldı.
Duayen gazeteci Abdi İpekçi, 44 yıl önce Milliyet gazetesi genel yayın yönetmenliği yaptığı sırada Mehmet Ali Ağca tarafından düzenlenen silahlı saldırı sonucu yaşamını yitirdi. İpekçi, bugün Nişantaşı’ndaki Abdi İpekçi Anıtı ve Zincirlikuyu Mezarlığı'ndaki kabri başında düzenlenen törenlerle anıldı.
Zincirlikuyu Mezarlığı’ndaki törene, Abdi İpekçi’nin kızı Nükhet İpekçi İzet, eski çalışma arkadaşları ve sevenleri katıldı. Nükhet İpekçi İzet ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Genel Sekreteri Sibel Güneş, anma töreninde konuşma gerçekleştirdi.
İpekçi’nin kızı Nükhet İpekçi İzzet törende şunları söyledi:
"- Bu yıl içinde bir arkadaşımın 'artık uğraşma, kimse hatırlamıyor o günleri.' sözleri dikkat çekiciydi. Çok sevgili bir yakınım da 'En iyisi bu yıl protesto et, oraya hiç gitme.' demişti. Aslında bir zamanlar onu da yapmıştık. Annemle birlikte 'konuşacak ne kaldı ki' demiştik. Bütün suikast kurbanlarıyla alay edercesine, engellenen çabalarla dolu bir oyunun parçası olmayı, oradan oraya çekiştirilip kullanışlı mağdur haline getirilmeyi içimize sindirememiştik. O zaman da 'Bu bir vazifedir, bir sorumluluktur. Susmak korkmaktır, suça yer açmaktır. Konuşmak, var olmak, olanları hatırlatmak, tanıklık etmek, unutturmamak zorundasınız' diyenler olmuştu.
- Hala 1979 yılındayım. O zamanki İçişleri Bakanı'nın kendi makam odasının ardında, gizli bir oda daha olduğunu dehşet içinde fark ettiği ve bir komploya uğratıldığı dönemdeyim. O andaki hakikatin, yani aslında hepimizi ilgilendiren bu dehşetli hakikat, incelenip irdelenmemiş, isimlendirilmemiş ve tarihteki yerine resmen kaydedilmemiş haliyle olduğu gibi duruyor.
- Bütün bu birikimle, burada o sorumluluğu ve çaresizliği hissediyorum. Başı dik ve keskin bir kararlılıkla değil, yerine getirilmemiş bir borcun ağırlığıyla çöken omuzlarımla buradayım. ‘Bir varmış, bir yokmuş' tan öteye gidemiyoruz. Bütün bunlar bir borç duygusu yaratıyor."
- Cinayet dosyalarının yeniden açılması, bir arkeolog titizliğiyle çalışılması tuzaklar kuran, engel olan, taş koyan, duvar ören, üstüne toprak örten, şaşırtmaca ve kandırmacalar yayanların ortaya çıkarılması, ne kadar iyi olurdu.
- Hatta o zamanlar neye hizmet ettiğinin bile ayrımında olamayanların bazıları kendiliğinden de mertçe ortaya çıkabilir hakikate katkıda bulunabilirlerdi. Ne iyi olurdu.
- Abdi İpekçi henüz 30 yaşına varmadan yazdığı bir yazıda bu borçluluk duygusunu şöyle dile getirmiş: "Vatana borç, yedek subaylık vazifesi ile ne başlar ne de biter. Borcumuz hayatımızla kaimdir. Doğduğumuz gün başlar, öleceğimiz güne kadar devam eder.". Gazetecilik vazifesi boyunca hep bu anlayış ve vicdanla yaşarken onun öleceği günü planlayıp canımı almasalar ne iyi olurdu."