Adalet hizmeti sağlıklı yürümüyor

Gerçeker, "Bölge idare mahkemeleri faaliyete geçirilmedi. 2005 yılında da 2010 yılında da daire sayımız aynı ama iş yükümüz arttı" dedi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

ANKARA - Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, Yargıtay'daki iş yoğunluğu sorununun, "yargılamaların makul süre içinde bitirilememesinden kaynaklandığını" belirterek, "Onun için öncelikle davaların kısa sürede bitirilmesinin, makul sürede bitirilmesinin çareleri aranmalı" dedi.

Gerçeker, gündemdeki konularla ilgili olarak makamında basın toplantısı düzenledi ve gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Gerçeker, "tutuklu dosyalarının zamanında karara bağlanmadığı" yönündeki eleştirilerle ilgili, "Deniliyor ki, 'Bu dosyalar önemli dosyalardı. Bu uzatma sürelerinin 2010 sonunda yürürlüğe gireceği biliniyordu. Niye bunun çaresi aranmadı?'. Bu doğru değil. Kesinlikle söylüyorum, altını iki kere kırmızı kalemle çizerek söylüyorum. Böyle bir iddia kesinlikle doğru değil. Bütün arkadaşlarımız, tutuklu dosyalar gelir gelmez gerekli işlemleri yapmışlar. Duruşma gününü vermişler, tebliğname tebliğe çıkarmışlar. Ama her dosyanın bir inceleme prosedürü vardır, yasal süreci vardır. Her dosya aynı şekilde incelenmez" ifadelerini kullandı.

Yargıtaydaki iş yoğunluğu sorununun, "yargılamaların makul süre içinde bitirilememesinden kaynaklandığını" vurgulayan Gerçeker, "Onun için öncelikle davaların kısa sürede bitirilmesinin, makul sürede bitirilmesinin çareleri aranmalı" dedi.

Gerçeker, bölge adliye (istinaf) mahkemeleri hayata geçirilecekse, Yargıtay'da daire sayısının artırılmasına gerek olmadığını kaydederek, bölge adliye mahkemelerinin kurulmasıyla Yargıtay'ın iş yükünün azalacağını anlattı.

"Adalet sistemini siyasi bir meta yapmayın"

Gerçeker, yargı ve adalet sisteminin "siyasi bir meta" haline getirilmemesi gerektiğini belirterek, yargının sorunlarının devlet politikası şeklinde ele alınarak, toplumun bütün kurumlarının sorunu olduğu bilinci ile çözümünün aranması gerektiğini ifade etti.

Yargıtay personelinin fedakarca çalıştığını, bu nedenle haksız bazı eleştiriler nedeniyle üzüntü duyduğunu ifade eden Gerçeker, "Ama elbette ortada bir hastalık var. Bir sakatlık var, bir yanlışlık var. Adalet hizmeti iyi yürümüyor, işlemiyor. Adalet hizmetinin birtakım yerlerinde tıkanıklıklar var. Önemli olan mazeret bulmak değil, mazeret bulmak kolaydır. Önemli olan çare üretmektir. 'Bu çareyi nasıl üretebiliriz, bu hastayı nasıl iyileştirebiliriz, adalet hizmetinin çarklarının dönmesini nasıl sağlayabiliriz', aslında bunları tartışmak lazım" diye konuştu.

Gerçeker, aynı daire, üye ve personel sayısına karşın, 2005'te Yargıtay'da 724 bin 477 dosya sirkülasyonu bulunduğunu, geçen yıl ise bunun 1 milyon 800 bin 69 olduğunu bildirerek, "Arkadaşlarımız eğer, bu fedakarca çalışmaları yapmasalardı, bunu sağlamak mümkün müydü? 2005'te çıkan iş sayısı 518 bin, geçen yıl sonu itibarıyla çıkan iş sayısı 825 bin. 300 bin dosya daha fazla çıkmış. Bütün bunları niye söylüyorum? Önce olayın genelini bir görelim, ondan sonra somut birtakım olayları alıp da geneli görmezlikten gelmeyelim" ifadelerini kullandı.

Ceza yasalarındaki değişikliklerin de etkisiyle Yargıtay'ın iş yükünün 5 yılda yüzde 232,1 oranında arttığına dikkati çeken Gerçeker, "mevcut kadroyla ne kadar çalışılırsa çalışılsın, iş yükünü azaltmanın mümkün olmadığını" vurguladı.

Bölge adliye (istinaf) mahkemeleri yasasının 2005'te yürürlüğe girdiğini, mahkemelerin kuruluşunun daha sonra 2010'a ertelendiğini kaydeden Gerçeker, 2008'de göreve gelmesinden sonra istinaf mahkemelerinin kuruluşuna ilişkin ertelemeyi de dikkate alarak, Yargıtay'daki dosya birikimini önleyebilmek için Adalet Bakanlığından Yargıtay'da 6 ek daire kurulmasını talep ettiklerini anlattı.

"Sorunlar birbirine bağlı"

Gerçeker, "Sayın Başbakan ile de görüştüm, bizzat sözlü olarak ilettim. Bu rapor halinde de dosyamızı sunduk. O zaman siyasi tercih, öyle bir yapılaşma öngörmedi, bugünlere geldik. 2010 sonu itibarıyla bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçmiş olması gerekiyordu. Maalesef yine geçirilemedi. Zaten bunun için tasarıya da gerek yok. Bakanlığın tasarrufuyla, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun (HSYK) onay vermesiyle hemen faaliyete geçebilir. Ama altyapısını tam oluşturamadılar. Hakim sayısı yetersiz. Sorunlar hep birbirine bağlı" diye konuştu.

İstinaf mahkemelerinin faaliyete girmesi halinde Yargıtay'ın daire sayısının artırılmasına gerek olmadığını, bu durumda Yargıtay'ın elindeki dava dosyalarını birkaç yıl içerisinde bitirebileceğini anlatan Gerçeker, "Yargıtay şu anda temyiz mahkemesi gibi çalışıyor, istinaflar kurulursa temyizi onlar yapacak, biz içtihat birliği için çalışacağız. Dünyanın her yerinde yüksek mahkemelerin görevi budur. İstinaf mahkemesi olmayan bir ülke görmedim" dedi.

Yargıtay'ın tutuklu dosyalarına her zaman için öncelik verdiğini, "önemli dosyaların çaresinin aranmadığı" iddialarının da doğru olmadığını ifade eden Gerçeker, Yargıtay dairelerinin tutuklu dosyalarına gerekli işlemi zamanında yaptığını, her dosyanın bir inceleme prosedürü bulunduğunu, yasal süreç geçirdiğini, ağır ceza mahkemesinden gelen dosyaların duruşmalı görüşüldüğünü söyledi. Kamuoyunda tartışılan Hizbullah davası sanıklarının tahliyelerine ilişkin dosya da yasal sürecin işlediğini belirten Gerçeker, bu dava dosyasının Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına 9 ay önce geldiğini, Başsavcılığın tebliğnamesini 1 ay gibi kısa bir zamanda hazırladığını, 26 Ekim 2010 tarihinde de dosyanın ilgili ceza dairesine geldiğini, dairenin duruşma günü verdiğini ve bütün bu işlemlerin Yargıtay'da 2 aylık bir sürede yaşandığını kaydetti.

Gerçeker, "Yaşanan süreçte arkadaşlarımın ihmali olsa ilk başta ben karşı çıkarım. Yapılmayan hiçbir şey yok. Öncelik her zaman için tutuklu dosyalarına, zaman aşımı yakın dosyalara ve açığa alınan memurlarla ilgili dosyalaradır. Arkadaşlarım fedakarca çalışıyor ama bitmiyor. 20 bin dosya 1-2 günde nasıl bitirilebilir. Akıl, mantık var. Bütün bunları nazara alarak değerlendirme yapmak lazım ama sonuçta önemli olan sorunu çözebilmek" diye konuştu.

Adalet Bakanı Sadullah Ergin'in açıklamalarından sorunların çözümüne dair öneri paketi olduğunu anladıklarını, ancak kendilerinden tartışılan konulara ilişkin bir görüş sorulmadığını vurgulayan Gerçeker, belki yasama aşamasında görüş sorulabileceğini dile getirdi.

Yaşanan süreçte vatandaşların tepki göstermesinin normal olduğunu ifade eden Gerçeker, şöyle konuştu:

"Çünkü vatandaşın devletinden beklediği hakkının biran önce kendisine teslim edilmesi, suçluların cezalandırılmasıdır. Bunlar için hiçbirimiz mazeret üretme lüksüne sahip değiliz ama bu çareyi sadece bizim üretmemiz bugünkü olanaklarla mümkün görünmüyor. Yargı, adalet sistemi siyasi bir meta haline getirilmemeli. Bu sorunlar devlet politikası şeklinde ele alınarak, toplumun bütün kurumlarının sorunu olduğu bilinci ile ele alınıp çözülmeli. En kısa, süratli adaleti nasıl sağlayabiliriz bunu düşünmeliyiz. İktidar, muhalefet ve diğer kurumlar bu işe eğilmeli, en iyi yargı hizmetini nasıl sağlarız bunu düşünmeliyiz. Gecikmeden adımlar atılmalı, geciktikçe sorunlar büyüyor.

Eleştirilere biz her zaman açığız ama eleştiri yapılırken herkes elini vicdanına koysun. Bütün bu koşulları görsünler, eleştirilerini öyle yapsınlar. Bizim elimizden gelen bu. Bundan ötesi siyasi iradenindir. Ne tedbir alınacaksa bunu bir an önce yapmalı."

Türkiye'deki hakim ve savcı sayısının Avrupa ülkelerinin çok gerisinde olduğunu, Yunanistan'da bile Türkiye'nin 3 katı hakim ve savcı bulunduğuna dikkati çeken Gerçeker, Türkiye'deki hakim ve savcı sayısının mutlaka Avrupa standartlarına ulaştırılması gerektiğini kaydetti. Gerçerek, Yargıtay'ın altyapı ve bina sorununu çözmek için de uğraş verdiklerini, bina konusunda yaşanan talihsizlikler olduğunu ve arsa tahsisine ilişkin yürütmenin durdurulması kararı verildiğini anlattı.

"Başsavcılıkta 1227 dosya bekliyor"

Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını da yanıtladı.

Gerçeker, bir soru üzerine, sorunların sadece istinaf mahkemelerinin kurulmasıyla çözülemeyeceğini, hakim-savcı açığının kapatılması, bina ve altyapı sorunlarının çözülmesinin de gerektiğini söyledi.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığında bin 227 tutuklu dosyasının beklediğini, 50 bin dava dosyasının zarfının bile açılamadığını, mevcut depolara sığmayan dava dosyalarının başka kurumlardan temin edilen depolara gönderildiğini anlatan Gerçeker, "Eğer istinaf mahkemeleri en kısa sürede faaliyete geçecekse, fedakarca çalışan arkadaşlarımız daha çok fedakarlık yaparak, dairelerdeki dosyaları birkaç yılda eritir. Bu kadar hantal bir yüksek mahkeme olmaz. Biz yüksek mahkeme değil, temyiz mahkemesi, istinaf mahkemesi gibi çalışıyoruz" dedi.

Bir soru üzerine Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmesinde 6 yeni daire kurulmasını istediklerini, sorunun çözümüne ilişkin önerilerini dile getirdiğini aktaran Gerçeker, kendisine herhangi bir cevap verilmediğini söyledi. Gerçeker, "Görüşmede dile getirdim, daha sonra iki defa yazı yazdım ama o şekilde kaldı. Siyasi iradenin ne düşündüğünü, ne yapmak istediğini bilemiyorum. Bir cevap gelmedi bize" diye konuştu.

Hizbullah dosyasının adli tıpta da 5 yıl beklediğini, 100 bin dosyanın adli tıpta beklediğini anlatan Gerçeker, Hizbullah dosyasının 5-6 aydır Yargıtay'da bulunduğunu belirtti.

Farklı dairelerin, farkı kararlarının karşılaştırılmasının kamuoyunun yanılmasına neden olacağını, dairelerin iş yoğunluğunun dosya içeriklerinin farklı olduğunu dile getiren Gerçeker, "Ortada bir gecikme yok, öne almama öncelik vermeme gibi bir durum yok. Arkadaşlar dosyayı geldiği gün işleme koymuş" dedi.

Gerçeker, kendisinin de uzun yıllar tetkik hakimlik yaptığını, Yargıtay'da üye ve daire başkanı olarak çalıştığını anımsatarak, "Askeri mahkemelerde de çalıştım. Bir dosyayı 6 ay, 1 senede okuyorduk. Kılı kırk yarmamaz lazım. Adalet hizmeti kolay değil. Hakimlik vicdan sahibi olmak demektir, okumadan karar veremezsiniz" değerlendirmesinde bulundu.

Bir gazetecinin "Hükümet tarafından Yargıtay'da yeni daireler kurulmasının Yargıtay'da yaklaşan seçimleri etkilemeye yönelik olduğunu yorumlarının" yapıldığını ifade etmesi üzerine de Gerçeker, bu konuda bir şey söylemek istemediğini, önceliklerinin sorunların çözümü olduğunu kaydetti.

Yargıtay Ceza Genel Kurulunda, tahliyelere ilişkin bir değerlendirme görüşmesi yapıldığını, ilke kararları alındığını ancak bu kararların bağlayıcılığı bulunmadığını bildiren Gerçeker, bir üyenin talebi doğrultusunda yapılan değerlendirme görüşmesine ilişkin alınmış resmi bir karar olmadığını söyledi.

 

Bu konularda ilginizi çekebilir