”Adeta toplumsal bir cinnet hali yaşamaktayız”

Anayasa Mahkemesi Başkanı Kılıç, toplumun son yıllarda güvensiz, sevgisiz ve hoşgörüsüz yaşantısıyla ciddi bir travma geçirdiğini belirtti

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

ANKARA - Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, toplumun son yıllarda güvensiz, sevgisiz ve hoşgörüsüz yaşantısıyla ciddi bir travma geçirdiğini belirterek, "Adeta toplumsal bir cinnet hali yaşamaktayız" dedi.

Ufuk Üniversitesi yeni akademik yıla, üniversite konferans salonunda düzenlenen törenle başladı.

Törene katılan Anayasa Mahkemesi Başkanı Kılıç, "Açılış dersi" verdi.

Konuşmasına, "Ders veren değerli hocalarımızın karşısında sizlere ders vermek gibi bir niyetim yok" sözleriyle başlayan Kılıç, ancak hukuk adına ve hukuk devleti anlayışına katkı yapabilmek amacıyla bazı mesajların altını çizmenin bu anlamlı güne uygun düşeceğine inandığını dile getirdi.

Demokratik anayasaların en önemli işlevinin, siyasi iktidarı etkili bir şekilde sınırlandırmak suretiyle bireyin hak ve özgürlüklerini korumak olduğunu ifade eden Kılıç, anayasaların bu işlevinin, toplumsal yaşamın olmazsa olmazı özgürlük ve otorite arasındaki denge arayışının sonucu olduğunu kaydetti.

Bireysel özgürlüklerin ancak otoritelerin kullanım alanlarının hukuk kurallarıyla belirlendiği ve sınırlandığı durumlarda güvence altına alınabileceğini vurgulayan Kılıç, bu durumun çoğunluk ilkesinin hakim olduğu çağdaş demokratik rejimler için de geçerli olduğunu kaydetti.

"Meşruluk kriziyle karşı karşıya"

Demokrasilerde egemenlik halka ait olmakla birlikte egemenliği kullanan siyasi çoğunluğun otoritesinin de sınırsız olmadığına işaret eden Kılıç, şöyle devam etti:

"Buradaki sınır, bireylerin hak ve özgürlükleridir. Burada ifade edilen, iktidarın etkili bir şekilde sınırlandırılmasından sadece yasama ve yürütme organlarını değil aynı zamanda yargı iktidarını da kastettiğini belirtmek isterim. Zira, hesap vermeyen bir yargının sınır tanımazlığı, felaketlerin en büyüğü olarak ifade edilmektedir.

Anayasa mahkemeleri, halk iradesi sonucu ortaya çıkan yasama ve yürütme organlarını sınırlandırmak amacıyla kurulmuşlardır. Bu mahkemelerin meşruiyeti de temel hak ve özgürlükleri korumak amacıyla çoğunluğun iktidarını sınırlandırma işlevinden kaynaklanmaktadır. Ancak, 'negatif yasa koyucu' olarak da nitelendirilen Anayasa yargısı alanında faaliyet gösteren aktörlerin varoluş hikmetinden uzaklaştığı, bireysel hakları koruyamadığı ve demokratik siyasi iradeyi vesayet altına almaya kalkıştığı durumlarda Anayasa yargısı meşruluk kriziyle karşı karşıya kalmaya mahkumdur."

Devletin güç ve kudret demek olduğunu ifade eden Anayasa Mahkemesi Başkanı Kılıç, bunun sınırlanmadığı ve denetlenmediği yerde keyfilik ve hukuksuzluğun var olacağını söyledi.

Hukuk devletinin temel unsuru olan yargının, toplumu hukuk süzgecinden geçirerek arındıran bir niteliğe sahip olduğunu söyleyen Haşim Kılıç, "Yargı bu görevini ancak iki koşulun var olduğu bir ortamda gerçekleştirebilir. Birincisi çağdaş dünyadaki evrensel hak ve özgürlükleri gerçek anlamda bünyesinde barındıran ve demokrasinin tüm kurum ve kurallarını millet hayatının en uç noktalarına kadar ulaştırabilmiş bir anayasa ve buna uygun çıkarılmış yasaların varlığı, ikincisi de bunları hayata geçirebilme maharetini gösterebilecek hakimlerin varlığıdır" diye konuştu.

"Toplum ciddi bir travma geçiriyor"

Anayasa Mahkemesi Başkanı Kılıç, son yıllarda toplumun güvensiz, sevgisiz ve hoşgörüsüz yaşantısıyla ciddi bir travma geçirdiğini belirterek, şöyle konuştu:

"Adeta toplumsal bir cinnet hali yaşamaktayız. Hayatın her aşamasında şiddetin, öfkenin, kinle nefretin dalgalarıyla savrulmaktayız. Birlikte yaşamamak için ne gerekiyorsa yapıyoruz. Akıllara durgunluk veren ölüm ve cinayet yöntemleri toplumun ilgiyle izlediği dizi programları arasına katıldı. Görsel ve yazılı basının reyting uğruna insani tüm değerleri alt üst eden yaklaşımları, toplumda yaşanan bu travmanın ivme kazanmasında önemli katkıda bulunmuştur. Ekonomik ve siyasi çöküşler bu krizin yanında önemini daha az hissettirmekte, sonuçları ise kontrol altına daha çok alınabilir görülmektedir. Ekonomik hayattaki olumsuzlukların bu soruna olan etkileri şüphesiz ki göz ardı edilmez. Ancak hiç bir gerekçe bu toplumsal çılgınlığın haklılığını izah edemez. Üniversitelerimizdeki tüm sosyologların, toplum bilimcilerin ve felsefecilerin bu sosyal travmaya karşı çok acil çözüm yolları ve çareler üreteceklerine inanıyorum."

Kılıç, hukuk devletinin topluma sağlıklı ve güven içinde yaşanır bir ortam sağlamayı taahhüt ettiğini belirterek, her bireyin devletten bu yükümlülüğü yerine getirmeyi isteme hakkı bulunduğunu kaydetti. Bu yükümlülüğün sorumlularının yasama, yürütme ve yargı organları olduğunu söyleyen Kılıç, hukuk devletinde bu organların insanlara, insan onuruna yakışan bir hayat sağlama görevi bulunduğunu ifade etti.

Haşim Kılıç, "Aydınlık bir Türkiye'ye ulaşmanın olmazsa olmaz koşulu üstünlerin hukuku değil, hukukun üstünlüğünün sağlanmasıdır" dedi.