Anadolu'nun proje üretme kabiliyeti yükseltilmeli

Sanayide değişimin kendi içinde belli bir hızla gerçekleştiğini belirten AK Parti Gaziantep Milletvekili Nejat Koçer, değişimi hızlandıracak bir sürece ihtiyaç olduğuna söyledi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

 
Canan SAKARYA
 
ANKARA - AK Parti Gaziantep Milletvekili Nejat Koçer Suriye ile ilgili gelişmelerin bölge ihracatını etkilemeyeceğini, açığın farklı ülkelere yapılacak tek bir ürün ihracatı ile dahi kapatılabilecek küçüklükte olduğunu söyledi.
 
Türkiye'nin sanayide değişimi kendi içerisinde belli bir hızla yaptığını belirten Koçer, bu değişimi hızlandıracak bir sürece ihtiyaç olduğunu vurguladı. Koçer,  katma değeri yüksek ürünler üretilmesi ve  teknolojik ürünlerin ortaya çıkarıldığı bir sanayi modeline doğru gidiş gerektiğine dikkat çekerek Sanayiciye bunların da var olması gerektiğini anlatacak yeni bir modele ihtiyaç var." diye konuştu.
 
Yeni teşvik sisteminde çatının doğru çatıldığını belirten Koçer,  "Daha esnek,  daha oturaklı, daha kucaklayıcı bir teşvik sistemi ortaya çıktı" dedi. Koçer, bundan sonraki süreçte  çalışmaların sınai mülkiyet hakları, Ar-Ge ve inovasyona yoğunlaşması gerektiğini kaydetti. TBMM Plan Bütçe Komisyonu Üyesi Koçer, kalkınma ajanslarının kurulma aşamasının sancılı olduğunu ancak bu sürecin yavaş yavaş atlatıldığını belirterek,  ajansların illerin markalaşması konusundaki projeleri desteklemesi gerektiğini söyledi.
 
Koçer, Ankara Temsilcimiz Barış Ferit Parlak ile arkadaşımız Canan Sakarya'nın sorularını yanıtladı:   
-Suriye ile son gelişmeler sınır illerin ekonomisini nasıl etkiledi? 
Son bir yıl içerisinde Dışişleri Bakanımız, Ekonomiden Sorumlu Bakanımız Suriye ile çok önemli görüşmeler yaptı. Türkiye'nin arzu ettiği şey Suriye'nin bir an önce sıkıntılarını aşması ve bu sorunu çözmesiydi. Bunlarla ilgili Türkiye'ye verilen sözler de oldu, Türkiye her türlü yardım ve desteği vermeyi de kabul etti. Biz bunları son bir yıldır Ankara'da takip ettik ilgili bakanlarla sürekli konuştuk. Çünkü Suriye ile ilgili bir sorun olduğunda Karadeniz, Trakya, Ege bölgemiz hissetmez bunu Güney ve Güneydoğu hisseder. Türkiye ile Suriye'nin dış ticaret hacmi çok sıkıntıya sokacak rakamlar değil. Sınır illerimize, Antakya'nın, Gaziantep'in, Şanlıurfa'nın rakamlarına baktığımızda bunlar da yine toplamın içinde sorun yaratacak bir durumda değil. Örneğin Gaziantep'in geçen yıl yaptığı 5 milyar dolar ihracatın içinde Suriye ihracatı 95 milyon dolar. Bu yaklaşık yüzde 2'ye tekabül ediyor. Herhangi bir yeni ülke ve ürünle kapatabilecek durumda. Bu anlamda bir sorun yok. Bu sorunun da uzun yıllar devam etmesi mümkün değil, aşılacak. Libya'da aşıldı son 3 aydan bu yana ihracatımızda yüzde 200-300 artışlar söz konusu. Dolayısıyla Suriye'deki gelişmeler önümüzdeki aylarda bundan daha kötü olmayacak. 
 
-Suriye üzerinden transit geçişlerin durması, Türk ihracatçıların Ortadoğu pazarlarına erişimini güçleştiriyor, bu durumun başta maliyetler olmak üzere olumsuz etkileri nasıl aşılabilir?  
 Bizim TIR'larımızın Ro-Ro seferleriyle İskenderiye'ye oradan Akabe limanına taşınması yine Irak üzerinden Ortadoğu'ya inilmesi konusunda zaten alternatif çözümler planlandı ve bunlar tek tek yürürlüğe girdi ve giriyor. Elbette maliyetleri yükseltiyor ama burada maliyetlere bakamazsınız ortada bir sorun var ve bu sorunu yaratan biz değiliz sonuç itibariyle hükümet ortaya çıkan soruna çözüm buluyor. Suriye, Türkiye ile iyi geçinmek ve komşuluk ilişkilerini daha iyi duruma getirmek zorunda çünkü bölgede Türkiye'ye ihtiyacı var. Komşu komşunun külüne muhtaç ama Suriye bize çok daha muhtaç. Her anlamda Türkiye yardımcı olabilecek bir ülke. Türkiye ortak bakanlar kurulu toplantısı, sıfır sorun gibi çok idealist, çok vizyoner bir ilişki koydu ortaya. Suriye  dilerim yanlıştan bir an önce döner. 
 
-Bu kriz bir süre sonra fırsata döner mi?
 Suriye ekonomisi ciddi anlamda geriye gitti. Bundan sonra Türkiye ile olan ilişkileri ve satın alacağı mallar itibariyle bir farklılık ortaya çıkabilir. Kriz fırsata dönebilir belki ama bu yine oradaki rejimin alacağı kararlarla ilgili. Suriye'deki ekonomik durum Türkiye gibi değil. Bankalardan istediğiniz gibi gidip akredistasyon yaptıramıyorsunuz, banka işlemleri kısıtlı. Rejim tam  demokratik rejim olmadığı için bir çok anlamda Türkiye'den bazı mallar alınmıyor, ihraç edilmiyor, serbest ticaret anlaşması olmasına rağmen yapılmıyordu. Şu anda Serbest Ticaret Anlaşması ortadan kalktı önümüzdeki dönemde tabii ki fırsatlar ortaya çıkabilir ama henüz o aşamada değiliz. Şu uçak hadisesi olmasaydı biraz daha farklı konuşabilirdim. Uçak hadisesinden sonra izlemekte fayda var. 
 
-Kuzey Irak sınırında denetimler arttı. Yabancı denetim kuruluşlarının ağır şartları nedeniyle ihracatçımızın maliyetleri yükseliyor. 
Türkiye'nin gerek kalitesinde gerekse markasında çok iddialı olması lazım SGS şu anda bir maliyet getiriyor. Eğer SGS devam edecekse bu maliyetlerin aşağı çekilmesi lazım. Kalite anlamında Türk mallarının bölgede Kuzey Irak'da çok iyi yer edinmesini sağlamamız lazım. Ondan sonra SGS belki kalkabilir. Bununla ilgili benim girişimlerim oldu gerek ilgili bakanlıklar nezdinde gerekse Kuzey Irak nezdinde ancak şu anda onlar bunu talep ediyorlar. Onların bunu talep etmesinin nedeni de bazı Türk firmalarının ihraç ettiği ürünlerde kalite sorunu olması.
Şu anda bunu Kuzey Irak istiyor, kendilerinin de görüşmesi lazım 'ben bunu istiyorum ama bunun maliyetlerini aşağı çekin' demesi lazım. Çünkü isteyen taraf bunu konuşmalı bununla ilgili görüşmelerimiz oldu bu bir süreç SGS süreci dünyada bir çok ülkede çeşitli zamanlarda  hala devam eden bir durum bunun hem alışta hem satışta faydaları da var maliyeti de var. Malına kalitene güveniyorsan sorun olmaz ama belli bir maliyet getiriyor. 
 
-Uzun yıllar  teşvik politikalarını yakından takip eden bir isim olarak yeni teşvik sistemini nasıl buldunuz, Türkiye sonunda doğru teşvik sistemini buldu mu ?  
 
Bir çoğunda da ben ciddi eleştirilerde bulundum. Çünkü doğu için çıkan bir teşvik 13 ille başladı 49 ile çıktı ve o zamanda teşvik teşvik olmaktan çıktı. Her ilde sanayi her ilde OSB diye çıktı ama hiçbir şey olmadı. Doğu için yapıldı hiç kimse gelmedi dendi ve sonuçta teşvikler yerini bulmadı. Yeni teşvik sisteminde ilk defa doğru kriterlerle yola çıkıldı 61 kriter esas alındı. Esnek bir teşvik modeli ortaya kondu. Şöyle ki bulunduğunuz şehirde OSB dışında yapıyorsanız ayrı bir bölge, OSB olursa ayrı bir bölge olarak görülüyorsunuz, OSB'nin içerisinde devletin istediği yatırımı yapıyorsanız bu kez ayrı bir bölge olarak teşvik alabiliyorsunuz. Bir ilde 3 ayrı teşvik kategorisinde  teşvik alabiliyorsunuz. Bu ilk kez çıkan bir düzenleme. Bir kere model esnek, onun dışında illerin kategorilerine baktığımız zaman örneğin Gaziantep'in 3. bölge olarak 4. veya 5. bölgeden farklılığı ana kalem olarak yok sadece rakamsal olarak var. Birinde yüzde 50 ise diğerinde yüzde 60'a çıkarmış ama ana kalem aynı. Bir diğer konu OSB'lerde devletin istediği yatırımları yaptığınız takdirde ki 5. bölge statüsüne giren yatırımlar var onları yaptığınız takdirde sizi ayrıca teşvik etmesi önemli ve ilginç. Artık daha esnek,  daha oturaklı, daha kucaklayıcı bir teşviğin çıktığı ortada. İyi olan diğer bir tarafı verilen teşviklerde ilk defa 5 yılın üzerine çıkması, 6. bölgede 10 yılı da aşan sürelerde teşvik verilmesi. 
 
-Kümelenme nasıl gidiyor? Bu konuda neler yapılmalı?
Kümelenme çok önemli. Doğru yerde kümelenme teşvikten çok daha doğru bir teşvik. İşçiyi, altyapıyı bulabilmek, teknik destek, araç gereç temini kümelenme  içinde çok daha önemli bir teşvik unsuru haline geldi. O bölgenin kendisine has bir özelliği varsa gidilir yapılır ama sadece teşvik var kendi şehrimden çıkıp oraya gidiyim demek için çok iyi hesap kitap yapmak lazım. Yerel girişimcilerimiz geçmişte kendilerine verilecek teşvikten ziyade başka bölgelere verilen yanlış teşviklerin kurbanı oldular. Bu nedenle haksız rekabet istemiyorlar eğer doğru bir rekabet ortamı olursa ben herkesle yarışırım diyor.Yeni teşvik döneminde bu konu çok daha iyi oturacak. Doğu ve Güneydoğu'da dinamizmi sağlayacak bizim yerel girişimcimiz.  Bölgeye bu güne kadar yerel girişimci gelmediyse bugünden sonra mutlaka gelmesini bende arzu ederim ama gelmezse şu olur bu olur demenin anlamı yok. 
 
-Kalkınma Ajansları işlevini yerine getirebiliyor mu? 
 Kalkınma Ajansları yeni yeni çalışmaya başladı çünkü kuruluş sancıları çok fazlaydı. Ben bir dönem İpek Yolu Kalkınma Ajans'ında görev yaptım sanayi odası başkanı olarak. Bir kalkınma ajansının  bölgesel ve şehir bazında yapması gereken ana konularda hedefler güzel. Ancak bazı başlıklar var ki aynı başlıkları başka kurumlar da veriyor. Kalkınma ajansının bunlara girmemesi daha çok şehrin ya da bölgenin kalkınmasını sağlayacak rekabetini yükseltecek büyük projelere girmesi gerekiyor.  Çevre ile ilgili  şehrin ve insanların yaşam kalitesini artıracak projeler varsa bunlara girebilir. Kalkınma Ajansı KOSGEB tarzı destekler vermeye kalkarsa bu yanlış olur.
Anadolu'nun proje üretme kabiliyetinin yükselmesi lazım bu yavaş yavaş kendini göstermeye başladı. Proje yapan proje ile çalışan bir ülke değildik ama ne zaman Hükümet bütçede bu konuda gereken destekleri koydu, KOSGEB, TÜBİTAK ve Bakanlığın diğer birimleri proje bekler hale geldi. Dolayısıyla kurumlarımızın proje yapma yeteneği de yükselmeye başladı. 
 
-'Tekstil sektörü bitiyor veya bitecek' gibi iddialar vardı. Ama  Türkiye'nin sektörde daha fazla büyüyeceği markalaşma gibi, teknik tekstil gibi alanlar olduğunu gördük. Sektörde son durum nedir? 
İnsan yaşamı devam ettiği sürece giyim kuşam devam ediyor. Nüfus artıyor sonuç  itibariyle burada üretim modelleri  değişiyor düne göre  daha farklı artık daha çok Ar-Ge daha çok inovasyon daha çok markalaşma ön plana çıkıyor. Daha çok farklılaşmak önemli bu kurallara uyan kendini geliştiren sektör üyeleri varlığını, üretimini yatırımını devam ettiriyor. Türkiye aslında sanayide değişimi kendi içerisinde belli bir hızla yapıyor ama bu değişimi hızlandıracak bir sürece de ihtiyaç var. Özellikle daha katma değerli ürünler yapmak, artık tonlarca iplik yerine gramlarla teknolojik ürünlerin ortaya çıkarıldığı bir sanayi modeline doğru gidiş gerekiyor. Bunların önünü açacak, farkındalığı geliştirecek sanayiciye bunların da var olması gerektiğini anlatacak yeni bir modele ihtiyaç var. Burada teknoparklar,  üniversite sanayi işbirliği Ar-Ge destekleri, KOSGEB destekleri önemli. Sanayicinin bu destekleri talep etmesi önemli kurumlarda Ar-Ge yeteneğinin gelişmesine katkı sağlamalı. 
 
-Yeni yasa mesleki eğitim konusuna nasıl bir etki yapar?
 4+4+4 ile mesleki eğitime değer veren mesleki eğimi daha çok öne çıkaran bir eğitim anlayışı ortaya çıkarıldı. 2 yıllık meslek yüksek okullarına gitmese bile bir öğrencinin lise düzeyinde meslek lisesi mezunu olması Türkiye'de bana göre altın bilezik. Çünkü biz  bütün gençlerimizi 4 yıllık üniversitelerde okutursak bu sefer ara eleman bulamayacağız ki zaten bulamıyoruz. Şu anda açık öğretim ve lisans düzeyinde olmak üzere çok fazla iş arayan insan var ve kalifiye değiller. Sanat okulu,  torna tesfiye ya da elektrik mezunu bir insan üniversite mezununa göre daha çok  tercih ediliyor ve hatta aynı maaşı alıyorsa o zaman burada durup düşünmek lazım. Demek ki her şey 4 yıllık üniversiteyi bitirmek değil. 2 yıllık öğrenimde askerlik süresi ona göre belirlenmeli, 4 yıllık kısa dönem yapıyorsa 2 yıllık yapan da 9 ay yapsın kendi içinde bir cazibe getirilsin. 
 
Meclis'te kendimi yetiştirme imkanı buldum
Gaziantep Sanayi Odası başkanlığım, 11 yıllık TOBB Yönetim kurulu üyeliğinden elde ettiğim bilgi ve deneyimi ülke için kullanmaktan mutluluk duyuyorum Üyesi olduğum Plan Bütçe Komisyonu'na gelen konular Türkiye'nin, iş aleminin ekonominin kaderini ilgilendiren konular. Bu konularda hem katkıda bulunma hem de yeniden kendimi yetiştirme imkanı buluyorum. Plan Bütçe'de olmak zor çok fazla mesaisi olan bir komisyon ama memnunum ve bir ayrıcalık olarak görüyorum. Kendimi geliştirebildiğim bir mecrada olduğumu için memnumum. Ülkemize katkıda bulunmak için buradayız ve burada bulunmaktan çok mutluyum. 
 
Nonoteknolojide henüz yeterli değiliz
Dünyada bu konuda ileri giden ülkeler var organik tarımın  gelişmesi ile birlikte özellikle nanotekstil çok öne çıktı. Nanotekstile baktığımızda  ya da nanoteknolojiye baktığımızda Türkiye bu alanda çok ileride değil.  Özellikle belli üniversitelerimizin nanomerkezleri içerisinde araştırma ve geliştirmeler devam ediyor. Seramikte otomotivde tekstilde pek çok sektörde yapılabiliyor ve yine Ar-Ge öne çıkıyor. Yağmur geçirmeyen, sigara kokusu barındırmayan bir kumaş ya da ter kokmayan çorap gibi yeni ürünler çıkmaya başlıyor. Firmalarımız nanoteknolojiye kulak vermeye başladı ama yeterli değil. Ar-Ge ve inovasyonda, markalaşmada almamız gereken çok yol var. Bir de tasarım ve dizayn başka bir dünya, insanlar aldıkları ürün ucuz dahi olsa tasarım arıyor dolayısıyla insanların tercihi değişmeye başladı. 
 
Dün proje vardı para yoktu bugün ise para var proje az
Sanayi  Bakanlığı'nın inovasyon kapasitesinin yükseltilmesi, sanayi de dizayn ve tasarım konusunda çalışmaları var. Bununla ilgili bir konsey kuruldu .TÜBİTAK ve KOSGEB destekleri son birkaç yıl içinde çok zenginleşti artık kimsenin şu konuda da destek verilmiyor dediğini duymuyorum. Pek çok ana başlıkta destek alabiliyorsunuz bunu çok önemsiyordum. TÜBİTAK bugün elinde çok büyük bütçesi olan  ve proje bekleyen bir kurum haline geldi ama dün proje vardı elinde parası yoktu. Bugün elinde parası var ama Anadolu'dan proje az geliyor. Bu kapasiteyi yükseltmek zorundayız. Bana göre Türkiye'de bundan sonraki süreçte atılması gereken adımlar fikri sanayi haklarla markalaşmak bu yıllardır üzerinde çalıştığımız bir konu. . Bugün Ar-Ge noktasında TÜBİTAK ve KOSGEB'in parasal hiç bir sorunu yok. TÜBİTAK 'bana yeterli proje gelmiyor' diyor. KOSGEB 'yeterli proje geliyor ama bu projeleri seçmek için zamana ihtiyacım var' diyor. 
 
Nitelikli Serbest Bölgeler şu an için cazip değil
Ben TOBB Yönetim  Kurulu'ndayken bir proje kapsamında Nitelikli Sanayi Bölgelerini (QIZ) incelemek üzere Ürdün'e gittim. Ürdün'de  3 ayrı QIZ bölgesi var burada incelemeler yaptık. Özellikle Akabe'deki Ürdün İsrail birlikteliği ile Amerika'ya sıfır gümrükle mal satan bölgeler. QIZ bölgeleri tamamı siyasi bir tercih  oluşturulan ülkeler tarafından desteklenen ve nihai olarak da sonuçlandırılan bir özel bölge. Türkiye'ye dönüp baktığımız zaman Türkiye'de QIZ bölgesinin kurulması ancak bizim ekonomik işbirliği yaptığımız müttefik birkaç ülke ile birlikte oluşturabileceğimiz bir durum. Tabii ki bu durum AB'ye giriş sürecinde bize zarar veriyor. Çünkü hem AB'yi gireceğimizi söylüyoruz hem de QIZ bölgeleri kurmayı hedefliyoruz. AB kurallarına da ters geliyor, bugüne kadar  çok da öne çıkamadı özellikle kriz dönemlerinde çok konuşulan konulardı.  ama zaman içinde görüldü ki özellikli bölgelerden ziyade bizim özellikli sektörler oluşturmamız gerekiyor. Türkiye'nin her yerinde üretim yapan özel öneme haiz Türkiye'nin Ar-Ge yeteneğini kalitesini  ve marka gücünü almış  bir çok sektörümüz dünyada çok daha etkin işler yapabilmeyi başardılar. Cazibe bölgelerinin desteklenmesi önemli. Türkiye'de 5-6 tane cazibe bölgesi var. Bunlardan bir tanesi Gaziantep bu gibi cazibe bölgelerini altyapı şehirleşme imkanları ile desteklenmesi gerekiyor. Dolayısıyla nitelikli serbest bölge, Türkiye için şu anda cazip görünmüyor. 
 
Suriye sorununda daha iyi bir noktaya geleceğiz
Zaten Serbest Ticaret Anlaşması iptal oldu. Gümrük vergileri dondu, bu üç dört ay önce başlayan bir süreç. Şu anda hangi noktadaysak bu en kötü nokta. Daha kötü bir nokta olacağını düşünmüyorum. Tam tersi sürecin daha iyiye doğru gideceğini düşünüyorum. Ancak geçtiğimiz hafta meydana gelen bir olay var bu olayın geleceğini şu anda okumak zor. Suriye'nin atacağı adımlar çok önemli. NATO ve BM'nin alacağı kararlar çok önemli. Olay aslında Suriye- Türkiye ekonomik ilişkilerinin azlığı çokluğu noktasından bölgesel hatta uluslararası bir boyuta girdi. O anlamda gerek Suriye'deki yatırımcılarımızın gerekse ihracat yapan firmalarımızın geleceği açısından açıkçası çok öngörebileceğimiz bir tarih şu anda yok, izleyeceğiz, biraz temkinli olmakta fayda var. 
 
KOÇER'İN DİKKAT ÇEKTİKLERİ
 
Ferit B.PARLAK
 
Suriye krizi ve Irak girişinde yaşanan denetleme/belge sıkıntısı, "Güneydoğulu ihracatçıyı olumsuz etkileyecek." diye beklerken, tam tersi bir durum yaşanıyor.
Suriye'ye geçen yılın ilk 5 ayında 86 milyon dolarlık ihracat yapılırken, bu yılın aynı döneminde 22 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirildiği ve bunun daha da düşeceği biliniyor. Irak sınırındaki denetlemenin de maliyetleri önemli oranda arttırdığı kabul ediliyor.
Ancak Ocak-Haziran 2012 döneminde bölgeden yapılan 3.9 milyar dolarlık ihracat rakamı, 2011 yılının aynı dönemine oranla yüzde 16.2'lik bir artışa işaret ediyor.
Bu rakamlar Nejat Koçer'in,  "Suriye'ye ihracat o kadar düşük ki, açığı farklı bir ülkeye yapacağımız tek bir ürün ihracatı ile kapatabiliriz." iddiasını doğruluyor. 
Koçer'in, "Komşu komşunun külüne muhtaç ama Suriye bize çok daha muhtaç" sözü ise iki ülkenin dış ticaretinin geleceğine ışık tutuyor.