Armatörler aleyhine açılan davalar iki yılda zirve yaptı

Denizcilikteki krizle birlikte maaşlarını alamayan deniz çalışanlarının gemi sahiplerine karşı açtıkları dava iki yılda zirve yaptı. Örgüt olarak hareket etmeyi öğrenen Türk gemiadamları maaşları alamayınca greve gidiyor veya boykot yapıyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

 

 
Murat ERDOĞAN
 
İSTANBUL - Uluslararası Taşımacılık İşçileri Federasyonu'nun (ITF) Türkiye'deki temsilcisi Deniz Çalışanları Dayanışma Derneği'nin varlığı Türk gemiadamlarının haklarını arama mücadelelerini artırdı. Denizcilik sektöründeki krize bağlı olarak armatörler aleyhinde açılan davalar zirve yaptı. DADDER Başkanı Ural Çağırır, "2011 her majör ve minör davaların patladığı yıl oldu. 2011'de 112 majör, 500 civarında ise minör dava vardı. Bu yıl da benzer seviyede olacağa benziyor" dedi.
Deniz çalışanlarının ekonomik, sosyal, kültürel hak ve çıkarlarını korumak için mücadele eden DADDER, ITF'in de Türkiye'deki temsilciliğini yürütüyor. Türk gemileri ve Türk gemiadamlarının çalıştığı gemileri denetlemenin dışında DADDER, Türkiye'ye gelen tüm gemileri ITF adına da denetleme yetkisine sahip. Beş yıl önce kurulan DADDER'in, Türk gemiadamları için umut olduğunu söyleyen dernek başkanı Ural Çağırıcı, geçmişte hakkını alamayan çok denizci olduğu için, gemiadamlarının ışık gördüğü yere müracaat ettiğini belirtti. Dokuz kişinin görev yaptığı derneğin iş yükünün her geçen gün arttığına dikkat çeken Çağırıcı, "Ekonomik kriz sonrası maaşlarını alamadıkları için şikâyette bulunan gemiadamlarının ITF'in uluslararası ağında sabit bir artış varken bizde ciddi artış var. Fakat bu artışın ne kadarı krizden ne kadarı bizim bilinirliğimizin artmasından kaynaklanıyor, çok net bilemiyoruz" dedi. 
 
100 tane gemiyi tutuklatma davası var
DADDER kurulmadan önce ödenmemiş maaş yüzünden gemi personelinin çok nadir greve gittiğinin altını çizen ITF Enspektörü Muzaffer Civelek "Artık yılda 100-150 gemide bu tür operasyonları yönetiyorum. Ödenememiş maaş nedeniyle gemiler mahkeme kararıyla tutuklanmaya başladı. Bugün bu tür devam eden 100'e yakın dava dosyası var" diye konuştu.   
 
Davaların patladığı yıl oldu
Majör ve minör diye davaları ikiye böldüklerini söyleyen Civelek, şu bilgileri verdi: "Bir iki personelin maaşları içeride kaldığı için yapılan başvuruları minör dava olarak adlandırıyoruz. Fakat bütün gemi personelinin boykot yaptığı ve 180 bin dolar ödeme talebi olan dava bizim için majördür.  2011 her iki tip davaların da patladığı yıl oldu. 2011'de 112 majör, 500 civarında ise minör dava vardı. Bu yıl bütün dosyaları işleyemedik ama benzer seviyede olduğunu tahmin ediyoruz. Bu gemiler üstündeki basıncın artmasından kaynaklanıyor. Armatörlerin kazanamamasından dolayı maaşların ödenememesi ve gemilerin bakılamaması davaların artmasında etkili oluyor."
 
'Karadeniz'de ITF standardını uygulamak imkansız'
Türk gemi işletmeciliğini büyük tonaj ve küçük tonaj olarak ele almak gerektiğini söyleyen Dernek Başkanı Çağırır, büyük tonaj gemi sahiplerinin ITF sözleşmesi altında çalıştıklarını ve oranın yüzde 80'lere ulaştığını belirterek "Karadeniz ve Doğu Akdeniz piyasasının koşulları, her anlamda substandart. Bu bölgede bayrağı ne olursa olsun ITF sözleşmelerinin uygulama alanı yok. Gemilerin yapısından tutun çalışanının yeterliliğine kadar. ITF'in minimum gereksinimlerinin pratikte uygulanamayacağı koşullara sahip. ITF skalasında usta gemici maaşı 1702 dolardı. Bu gemilerde bir usta gemiciye bu kadar para veren armatör batar. Çünkü gemilerin amortisman maliyeti çok arttı. Çok ciddi kredi borçları var. Gemilerin başına bir şey gelince armatör gemisini bırakıp gidiyor. Bir Türk armatörünün gemisi İspanya'da denize yakıt kaçırdığı için 600 bin euro ceza aldı. Armatör dört gemisini de bırakıp gitti. Çünkü gemiler zaten borçluydu. Gemilerin kazancı bu cezayı ödemeye yetmiyordu" yorumunu yaptı. 
 
Türk zabitler daha kaliteli
ITF'in deniz çalışanlarının maaş skalalarını da belirlediğini söyleyen Çağırır, Türkiye'deki zabit maaşlarının ITF skalasının üstünde olduğunu fakat gemici kadrosundaki maaşların, ITF skalasının altında olduğunu kaydetti. Çağırır, "Büyük tonajlarda çalışan Türk zabitlerin kalitesi diğer ülke personeline nazaran açık ara daha çok olmasına rağmen maaş ücretleri düşük. Sebebi de pazarlanamıyor olmaları. Türk gemiadamını dünya gemilerine pazarlayan bir sistem yok. Bu nedenle yabancı armatörlerin gemilerinde çalışan Türk zabit sayısı sınırlı kalıyor" ifadelerini kullandı.
 
Kartal'da terk edilmiş gemiler var 
Dünya genelinde borçlarından dolayı mahsur kalan Türk armatörlerine ait gemi sayısı her geçen gün artıyor. Tahminlere göre 20'nin üstünde Türk gemisi çeşitli limanlarda tutuklu. Türkiye'de de terk edilen gemiler olduğunu söyleyen DADDER Başkanı Ural Çağırır, şöyle konuştu: "Sadece Kartal demir sahasında 6-7 gemi var. Bir kısmı hacizli ve gemiyi genelde tutuklatan da yakıt şirketleri. Türkiye'de terkedilen gemilerin personeli en çok başımızı belaya sokan konuydu. Çünkü adamları ülkelerine göndermemiz gerekiyor fakat Liman Başkanlığı gemide personelin kalması gerekli diyor. Geminin sahibi tarafında muhatap bulabileceğimiz kimse de yok. Krizin patlak verdiği dönemde 21 gemi, sahipleri tarafından bırakıldı. 21 gemi personeline kumanya taşıyorduk. Bu gemilerin bir kısmı satıldı, çoğu hurdaya gitti. Hala hacizli olduğu için denizde bekleyen gemi var." 
 
Denizde intiharlar arttı
Denizde çalışma koşullarının iyileştirilmesi gerektiğini ve ITF'in bu konuda çalışma yaptığını söyleyen Ural Çağırır şunları söyledi: "İki yıl içinde gerçekleşen intihar vakası 15 civarında. Bunlardan üçü Türk armatörüne ait gemilerde oldu. İntihar vakalarının nedenleri çeşitli; kimi ailevi sebepler, kimisi gemideki kişisel sorunlar, kimisinde muhtemel ruhsal hastalık ve bir kısmında da sebebi tespit edilemiyor. Sebepler bakımından bir ortak nokta aramak doğru değil, fakat gemideki yaşam ve çalışma koşullarının ruhsal açıdan basınç oluşturmasının yanında, tespiti, zamanında ve doğru biçimde müdahale edilebilmesi bakımından da sıkıntılı olduğu aşikar. Asıl büyük travma ise sevdiklerini denizde kaybeden ailelerin durumu. Kabullenebilmeleri mümkün değil, hele bazı vakalar var ki, ortada cenaze yok. Şüpheci ve güvensiz bir toplumuz, buna bir de bilmediğinin farkında olmayıp her konuda konuşan yapımız da eklenince aile ve yakınlarının durumu bir daha toparlanamayacak bir hal alıyor.