Avrupa Birliği'nde son durum: Borç sorunu girdabında içe çekiliş
Görkem KAVÇAK
Piyasa Analisti / Yıldırım Holding
Yunanistan ve İspanya ile ilgili son haftada yaşananlar piyasalardaki algıyı tekrar olumsuza çevirdi. Yunanistan ile ilgili olarak öne çıkan gelişme, IMF'in yapılan yardımları kesebileceği oldu ki bu iflasın resmileştirilmesi anlamına gelebilir. İspanya'da ise bankalara sağlanacak olan 100 milyar euroluk kurtarma paketinin kabulünü takiben Valencia Bölgesi'nin merkezi yönetimden yardım talep etmesi gündemi hızla karamsarlığa doğru itti.
Bu gelişmeler sonrasında Avrupa Birliği'nin son durumuna kısa vadede yaşananlar üzerinden değil de geniş bir perspektiften bakmakta, büyük resmi görebilmek adına fayda bulunmaktadır. Bu yaklaşım doğrultusunda, öncelikle, Yunanistan'ın uzun vadeli borçlanma faiz oranları incelendiğinde; Kasım 2011'den beri hızla artan faiz oranları, mart ayı ile beraber 10 puan oranında gerilemiş olsa da siyasi belirsizliklerin ortaya çıkması, faizler üzerindeki baskıyı tekrar arttırdı. Daha sonrasında yaşananlar da faizlerin yüksek seviyelerde kalmasına neden olmayı sürdürüyor.
Her ne kadar diğer AB ülkelerinin faiz oranları (borç maliyetleri) Yunanistan kadar yüksek olmasa da gidişat özellikle Portekiz'in riskinin halen yüksek olduğunu ortaya koyuyor. Diğer taraftan İspanya ve İtalya ile ilgili algının giderek bozuluyor olması, bu 2 ülkenin faiz oranlarını, Avrupa Birliği'ne katıldıkları 1999'dan bu yana ortalamaları olan, sırasıyla, %4.5 ve %4.6'nın üstüne çıkarmakta.
Diğer taraftan Almanya, borç krizine karşı halen direnç göstermeye devam ediyor. Bu durumun oluşmasına sebep olan unsurların başında ise gerileyen avro geliyor. İhracat odaklı bir ekonomik yapısı olan Almanya'nın, düşen euro ile beraber ihracat pazarlarını halen canlı tutuyor oluşu ekonomik yapıya katkı sağlıyor. Almanya İstatistik Ofisi (Destatis) tarafından açıklanan veriler, Almanya'nın ihracatının son dönemde aylık 90 milyar dolar civarında olduğunu gösterirken, büyüme hızının ise %6-7 arasında olduğunu ortaya koyuyor.
Ayrışma hız kazanıyor ve girdabın hedefinde merkez ülkeler var
Oluşan bu belirsizlik ortamının ortaya çıkardığı sonuçlardan bir diğeri ise avroda yaşanan değer kaybı olmakta. Geçtiğimiz yılın mayıs ayının başında gördüğü zirve noktasından sonra giderek zayıflayan euronun, Yunanistan ile ilgili son gelişmeler (eurodan çıkış ihtimali ve siyasi belirsizlik) sonrasında değer kaybı hızlandı. Son dönemde uluslararası piyasalarda avro 1,21-1,26 dolar bandında işlem görürken, değer kaybı son 2 senenin en yüksek seviyesine oranla %15'e, geçen seneye oranla %10 düzeyine ulaştı.
Fakat euroda meydana gelen bu hızlı gerilemede tek suçlu Yunanistan değil zaten hâlihazırda piyasa Yunanistan ile ilgili çoğu olumsuz haberi satın almış durumda. 2012 ile beraber daha sık gündeme gelen, diğer Avrupa ülkelerinin borç seviyeleri üzerine kurulan senaryolar ise avronun gerilemesini sağlayan öncü faktörlerin başında geliyor. Özellikle İspanya'nın borçlarını döndürememesinin Avrupa'yı 2. bir finansal krize sürükleyebileceği ile ilgili endişeler, euroya baskı yaparken diğer taraftan belirsizliğin ve spekülasyonun yayılmasına sebep oluyor.
Avrupa Birliği borç krizi ekseninde en çok takip edilen göstergelerin başında, ülkelerin borç seviyelerinin gayri safi milli hâsılalarına oranı gelirken, bankacılık sisteminin üstündeki kredi riski bu denli takip edilen bir başlık olmamaktadır. Ancak bahsi geçen "borçlu" ülkelerin bankacılık sisteminin ne büyüklükte bir risk altında olduğu bu perspektiften incelendiğinde, manzara çok da hoş gözükmemektedir.
Almanya %2.4, Fransa %4.5 ve İngiltere %2.5 daha düşük sorunlu kredi oranı ve artış hızına sahipken (%2,8/%-2,3/%-3), Yunanistan'ın hem sorunlu kredi oranının artış hızı %25.3 hem de toplam krediler içindeki sorunlu kredi oranı %7.7 kayda değer oranda risk oluşturmaktadır. İspanya ise tüm AB ülkeleri içinde, İtalya ile birlikte, riski ciddi ölçüde artış eğilimindeki iki ülke olmaktadır. İtalya sorunlu kredi oranı %9 ile ön plana çıkarken, İspanya sorunlu kredi hacmindeki artış hızı %11.9 ile tehlike sinyali vermektedir.
Görünen manzara ise İspanya ve İtalya'nın; Almanya, İngiltere ve Fransa eksenine kaymasını gerektirecek bir durum olmadığını ortaya koyduğu gibi diğer taraftan gidişatın hem bu ülkeler hem de AB noktasında daha da olumsuz bir noktaya kayabileceğini işaret etmektedir.
Sonuçta ortaya çıkan manzaranın, geniş bir perspektiften, karamsar olarak ifade edilmesinin başlıca sebepleri; kriz sonrasında yaşananların kalıcı ya da uzun vadeli etkiler oluşturmaya başlaması, negatif yapısal değişimin emarelerinin görülmesi (Örn: siyasi belirsizlik) ve Avrupa'da siyasi otoritenin çözüm üretme mekanizmalarını bir şekilde etkin kullanmıyor/kullanamıyor oluşudur.