Bahçeli'den '14 Aralık' açıklaması
MHP Lideri Bahçeli, "Türkiye'de, bir medya organına baskın düzenlenmesi, gazetecilerin, yönetmenlerin akıllara durgunluk veren suçlamalarla gözaltına alınmaları izaha muhtaç bir garabettir" dedi
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, yaptığı yazılı açıklamada, İstanbul merkezli 14 Aralık operasyonu kapsamındaki gözaltıları değerlendirdi. Ceza Muhakemesi Kanununda yapılan 'makul şüphe' değişikliğinin ilk meyvesini verdiğini belirten Bahçeli, "17-25 Aralık 'Rüşvet ve Yolsuzluk Soruşturması'nı kapatan yandaş Sulh Ceza Hakiminin, bir kez daha devreye girerek, hukuku siyasi amaçlara eklemlemeye çalışması ayrıca değerlendirilmesi gereken bir husustur" görüşünü savundu.
Gözaltına alınan kişilere, 2009-2010 yıllarında 'Tahşiyeciler' ismiyle anılan gruba iftira atmak, suç ve delil uydurup kumpas kurmak, silahlı terör örgütü kapsamında sahtecilik yapmak suçlamalarının yöneltildiğini belirten Bahçeli, şu ifadeleri kullandı:
"Bu durum karşısında Türk Silahlı Kuvvetleri'ne kumpas kurulmasıyla ilgili somut itiraf ve ihbarların kayda değer görülmediği, hatta ciddi ve önemli sayılmadığı anlaşılmaktadır. Tahşiyecilerin kumpas kurbanı olduğu sonucuna varan ve bu maksatla hukuku harekete geçiren siyaset zihniyetinin, Türk askerine yönelik ağır tahrik ve tuzak konusunda çekimser davranması en açık tabirle çifte standarttır.
AKP Hükümeti, uzunca bir süredir rüşveti perdelemek, yolsuzluğu gündemden düşürmek, dikkatleri başka yön ve taraflara çekmek için adalet cinayetleri işlemektedir. Bir yıldır iktidarın sığınağı ve propaganda aracı olan 'paralel devlet' söylemiyle ahlak ve hukuk ilkeleri taammüden çiğnenmektedir. AKP, muhalif sesleri kısmak, hür basını susturmak, ifade ve haber alma hürriyetini engellemek için tüm gücüyle uğraşmakta, tüm gücünü kullanmaktadır.
Demokrasi ve hukukla yönetildiğine inanmak istediğimiz Türkiye'de, bir medya organına baskın düzenlenmesi, gazetecilerin, dizi film yönetmenlerinin akıllara durgunluk veren suçlamalarla gözaltına alınmaları izaha muhtaç bir garabettir. Sözde darbe davalarında görülen usulsüzlük ve haksızlıkların bir benzerinin tekrarı çok hazin, çok düşündürücüdür."
'Zaman Gazetesi'ni girilecek 'in' seviyesine düşürmesi ibretlik bir sondur'
Devlet Bahçeli, "rüşvetçilerin, yolsuzluk şebekelerinin, devletin kasasına göz diken çetelerin korumaya alındığını", suç ve suçlularla mücadele eden polislerin ardı arkası kesilmeyen operasyonlarla eziyet yaşadıklarını" ileri sürerek, bunun "kindar ve ahlaksız" bir yönetimin eseri olduğunu iddia etti. Bahçeli, şöyle devam etti:
"17-25 Aralık'ta foyası ortaya çıkan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, gerçekleri bastırmak, doğruları öğütmek, dürüstlüğü mahkum etmek için başlattığı inkar ve saldırı kampanyası artık çok tehlikeli boyutlardadır. Erdoğan'ın, yıllar yılı yediği içtiği ayrı gitmediği çevrelere 'inlerine gireceğiz' diyerek acımasız ve çok şiddetli tepki göstermesi esasen ruhundaki panik ve korkunun tezahürüdür. Nitekim ileri demokrasi sözleri ilkel bir hesaplaşmaya dümen kırmış, normalleşme beyanları namert ve nankörlüğü alttan alta teşvik etmiştir. Erdoğan'ın 25 Ocak 2012 tarihinde, hakkı, hukuku ve demokrasiyi savunduğunu gururla söylediği, Türkiye’nin vizyonunu genişletip ufkunu açtığından övgüyle bahsettiği Zaman Gazetesi'ni girilecek 'in' seviyesine düşürmesi ibretlik bir sondur.
'Korku imal ederek bir yere gidilmez'
Çok değil, yaklaşık üç yıl evvel, Erdoğan tarafından ateşte açan çiçek gibi görülen, muhteşem eser olarak takdim edilen, bu toprakların sesi ve nefesi olarak ülkemizin fikir ve medya dünyasına renk kattığı ileri sürülen bir gazete bugün fitne kaynağı olarak sunulmaktadır. Ne olmuştur da, yılarca aralarından su sızmayan, gizli bir protokole imza atmışcasına bir ve beraber hareket edenler şu günlerde iki ayrı husumet kampında mevzilenmiştir? Paylaşılamayan, anlaşılamayan, uzlaşılamayan gerçekte nelerdir, hangi konulardır? Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, 17-25 Aralık'ın arkasındaki gerçek gücü üst akıl olarak tanımlaması, Cemaat yapılanmasını da maşa olarak tarif etmesi teferruatlı şekilde açıklanmalıdır. Hakikaten varsa, Türkiye'ye son 1,5 yıldır içeriden ve dışarıdan operasyon yapan mihrakların kimler olduğunu Erdoğan aziz milletimize anlatmalı, herkesi bu kapsamda aydınlatmalıdır. Korku imal ederek bir yere gidilemeyecektir."
Bahçeli, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne paralel bir yapılanma nüfuz etmişse, yasa ve anayasa aykırı olacak biçimde gayri meşru bir organizasyon kurulmuşsa, buna göz yummanın, buna izin vermenin de büyük bir vebal, vatana ihanetle eşdeğer büyük bir suç olduğunu belirtti.
"Paralel" kavram ve karmaşasının, 'müphem bir kisveden, müdrik bir kıvama' acilen getirilmesi gerektiğini kaydeden Bahçeli, açıklamasında, "Erdoğan'ın bir yıl önce, 'ne istediler de vermedik' sözleriyle sitem ettiği cemaate bugün düşman kesilmesi, 12 yıllık iktidar döneminde yan yana, kucak kucağa dururken birden bire paralel tezlerine sarılarak darbe seferine çıkması en başta milletimizi kandırma, kir ve pası örtme teşebbüsüdür. Şayet paralel devlet varsa, paralel virüs devlet bünyesine bulaşmışsa bunun sorumlusu, bunun suçlusu muhataplarından önce Recep Tayyip Erdoğan ve AKP Hükümetleridir. Yalana, riyakarlığa, istismara ve saptırmaya kanacak yoktur" görüşlerine yer verdi.
'Saraya şirinlik yapan Başbakan Davutoğlu'
Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun, "gün imtihan günüdür" şeklindeki sözlerini de eleştiren Bahçeli, şöyle devam etti:
"(Gün imtihan günüdür) sözleriyle saraya şirinlik yapan Başbakan Davutoğlu, önce yargının karşısında yolsuzlukların hesabını verecek bir imtihana etrafıyla birlikte, vesayeti altında bulunduğu Erdoğan'la ele ele girmelidir. Adalet güven vermeli, 17-25 Aralık'ın elebaşlarıyla hakkında iddia bulunan herkes bağımsız mahkemeye çıkmalı, Türkiye baştan ayağa durulanmalıdır. İlaveten millet iradesine tam bir bağlılık ve sadakat gösterilerek önümüzdeki yılki milletvekilliği genel seçimi sükunet, emniyet ve istikrar içinde yapılmalıdır. Türkiye ihanet ve hırsızlıkla hesaplaşmadan, adaletsizlik ve hukuksuzlukla yüzleşmeden, geçmişteki kirli ilişkilerden arındırılmadan düzlüğe çıkamayacaktır. Kimin suçu varsa, kimler sahip oldukları yetki ve imkanları kötüye kullanmışsa hukuk önünde hesaba çekilmelidir. Millet vicdanı ancak bu şekilde müsterih olacak, temiz siyaset, temiz yönetim, tertemiz bir toplum ancak bu sayede ortaya çıkacaktır. Bu kapsamda gecikmeye ve ötelemeye tahammül yoktur. Hukuka sığmayan fiil ve eylemlerden dolayı millet ve tarih önünde makul ve somut delillerle şüpheli olanların kuldan utanmıyorlarsa Allah'tan korkmaları kendi hayırlarınadır. 17-25 Aralık'a misilleme yapmak için 14 Aralık'ı icat edenler, kendi üzerlerinde atılı duran, peşlerini bir gölge gibi takip eden yolsuzluk suçlamalarından kurtulmak için adaletin huzuruna çıkacak haysiyet, cesaret ve namusu gösterebilmelidirler. Zaman alsa da bedel ödense de hak kayıplarına ve mağduriyetlere neden olsa da rüşvet ve yolsuzluğa adı karışanlar eninde sonunda adaletin soluğunu enselerinde hissedeceklerdir."
Devlet Bahçeli, bugünkü meseleyi "hükümet-cemaat" kutuplaşmasına irca edenlerin, siyasileşmiş, tarafsızlığını ve bağımsızlığını kaybetmiş yargıya umut bağlayanların yanıldıklarını, yanlış yaptıklarını mutlaka anlayacağını ifade etti.