Bahçeli'den hükümete Dağlıca isyanı
"Artık müzakereci acizlik son bulsun"
YAYINLAMA
GÜNCELLEME
ANKARA - MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Dağlıca'da 8 askerin şehit olmasının ardından AK Parti hükümetinin kararını ve tarafını belirlemesi, PKK terörünün kökünü kurutmak için devletin tüm imkanlarını harekete geçirmesi gerektiğini ifade ederek, "Artık müzakereci acizlik, Oslocu çürümüşlük son bulmalıdır" dedi.
Bahçeli, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, Hakkâri'nin Şemdinli ilçesi Dağlıca kesimindeki sınır birliklerine bu sabah ağır silahlarla saldıran PKK'lıların 8 askeri şehit ettiğini, 16 askeri yaraladığını kaydetti. Son bir haftalık süre içinde, şehit olan 3 polis ve 1 askerle birlikte toplam 12 vatan evladının kanlı örgütün eylemleriyle hayatını kaybettiğini ifade eden Bahçeli, "Aziz şehitlerimize Cenab-ı Allah'tan rahmet, ailelerine, silah arkadaşlarına, millete sabır ve başsağlığı, yaralılara acil şifalar diliyorum" diye konuştu.
Bölücü terör örgütünün kahpe ve kalleş saldırılarını şiddetle kınadıklarını ve lanetlediklerini vurgulayan Bahçeli, "Bu son hunhar hadiseden sonra AK Parti hükümeti kararını ve tarafını belirlemeli, PKK terörünün kökünü kurutmak için devletin tüm imkânlarını harekete geçirmelidir. Artık müzakereci acizlik, Oslocu çürümüşlük son bulmalıdır. AK Parti hükümeti Türk milletinin ve devletinin hayat haklarıyla, dokunulmaz ve ilişilmez değerleriyle oynamayı bırakmalı ve görevini layıkıyla yerine getirmelidir" diye konuştu.
Bahçeli, Kandil Dağı'nın ve teröristlere lojistik imkân sağlayan bütün unsurların gecikmeksizin etkisizleştirilmesi için Türkiye Cumhuriyeti'nin teyakkuza geçmesi ve iktidarın bu süreçte gerekli her tedbirin alınmasına önayak olması gerektiğini dile getirdi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın bundan böyle yıkım yolundan çıkması ve Türkiye'nin kanlı bir bölünme sürecine doğru hızla ilerlediğini artık görmesi gerektiğini ifade eden Bahçeli, şunları kaydetti:
"Meselenin küçümsenecek, ihmal edilecek ve hafife alınacak tarafı kalmamıştır. Meclis'te temsil imkânı bulan siyasi bölücüler ise demokrasi ve barış sözleri altında terörü meşrulaştırmaktan bir an önce vazgeçmeli, ana muhalefet yapay sorunları terk etmeli ve AK Parti iktidarı ise yıkım projesinden kesinlikle caymalıdır. Gerçekten Türk milletinin artık sabrı tükenmiş ve bölücülüğü meşrulaştırmaya çalışan iktidardan ana muhalefete kadar öfkesi kabarmıştır. Başbakan Erdoğan ve hükümetini bundan sonra şeref ve haysiyet mücadelesi beklemektedir. Ve Türk milletinin hıyanet maskeli kanlı tezgâhın musallatından muhafaza etme konusunda kendisinin ne kadar azimli, ne kadar samimi, ne kadar cesur ve omurgalı olduğunu yakında herkes anlayacaktır. Biz bedeli ne olursa olsun terörün kanlı senaryosunun başarıya ulaşmaması için üzerimize düşen her sorumluluğu yerine getirmeye sonuna kadar varız ve kararlıyız. Zira Türk vatanı yalnız ve sahipsiz değildir."
Oslocu çürümüşlük son bulsun
AKP hükümetinin tarafını belirleyerek, "PKK terörünün kökünü kurutmak için devletin tüm imkânlarını harekete geçirmelidir" diyen Bahçeli, "Artık müzakereci acizlik, Oslocu çürümüşlük son bulmalıdır" dedi. AKP'nin Türk milletinin ve devletinin "hayat haklarıyla, dokunulmaz ve ilişilmez değerleriyle oynamayı" bırakması gerektiğinin altını çizen Bahçeli şöyle devam etti:
"Kandil Dağı'nın ve teröristlere lojistik imkân sağlayan bütün unsurların gecikmeksizin etkisizleştirilmesi için Türkiye Cumhuriyeti teyakkuza geçmeli ve iktidar bu süreçte gerekli her tedbirin alınmasına önayak olmalıdır. Başbakan Erdoğan bundan böyle yıkım yolundan çıkmalı ve ülkemizin kanlı bir bölünme sürecine doğru hızla ilerlediğini artık görmelidir. Meselenin küçümsenecek, ihmal edilecek ve hafife alınacak tarafı kalmamıştır. Meclis'te temsil imkânı bulan siyasi bölücüler ise demokrasi ve barış sözleri altında terörü meşrulaştırmaktan bir an önce vazgeçmeli, ana muhalefet yapay sorunları terk etmeli ve AKP iktidarı ise yıkım projesinden kesinlikle caymalıdır. Gerçekten Türk milletinin sabrı artık tükenmiş ve bölücülüğü meşrulaştırmaya çalışan iktidarından ana muhalefetine kadar öfkesi kabarmıştır. Başbakan Erdoğan ve hükümetini bundan sonra siyasi şeref ve haysiyet mücadelesi beklemektedir. Ve Türk milletini hıyanet maskeli kanlı tezgâhın musallatından muhafaza etme konusunda kendisinin ne kadar azimli, ne kadar samimi, ne kadar cesur ve omurgalı olduğunu herkes yakında anlayacaktır. Biz, bedeli ne olursa olsun terörün kanlı senaryosunun başarıya ulaşmaması için üzerimize düşen her sorumluluğu yerine getirmeye sonuna kadar varız ve kararlıyız. Zira Türk vatanı yalnız ve sahipsiz değildir."
Urfa cezaevindeki yangın
Şanlıurfa E Tipi Kapalı Cezaevinde meydana gelen olayları da hatırlatan Bahçeli, "İlk izlenim olarak, söz konusu cezaevinin kapasite sınırlarının üzerinde mahkûm sayısını barındırdığı, huzursuzluk ve anlaşmazlıkların da bundan kaynaklandığı ortaya çıkmıştır. Yine de meselenin çok yönlü ve derinlemesine tetkik ve tahkikinin yapılarak aydınlatılması, hiçbir şeyin sır perdesi arkasında bırakılmaması mutlak anlamda sağlanmalıdır" dedi.
Türk milletinin "Ayırıcı, ötekileştirici ve dışlayıcı nitelikteki açmaz ve kumpasların taciz ve tazyikiyle yüz yüze" olduğunu söyleyen Bahçeli, "Bin yıllık kardeşlik hukukunun derin hatırası ve kutlu emaneti peş peşe tahrik ve tarizlere muhatap kalmaktadır. Dili, dini, dirliği, dokusu, dünü, düğünü ve dünyası bir olan aziz milletimiz tırpanlanmak ve etnik kimlik dinamitiyle parçalanmak istenmektedir" şöyle devam etti:
"Türk kültürü ve bu çerçevede başak veren Türk kimliği oldukça yoğun saldırı altındadır. Mazinin kederini ve sevincini birlikte kucaklamış, yarının umut ve beklentilerine beraberce gönül vermiş Türk milletinin; tarihi çizgisinden çıkarmak, kutsallarından koparmak ve ülkülerinden uzaklaştırmak maksadıyla yoğun bir kirli rekabet hızla sürmektedir. Bu sürecin tarafları iyice belirginlik kazanmış, saflar iyiden iyiye netleşmiş durumdadır. Bir yanda müzakereciler, mütarekeciler, federasyoncular ve teslimiyetçiler vardır; diğer yanda Türk milletinin birliğini sadakatle savunan Türkiye sevdalıları bulunmaktadır. Bir yanda bölünmeyi, dağılmayı ve çözülmeyi heyecanla ilerletmeye uğraşan gafiller vardır; diğer yanda kardeşliği, bütünlüğü ve birlikte yaşamayı dua gibi dilinden düşürmeyen milliyetçi-vatanseverler bulunmaktadır.
Bir yanda İmralı'nın gölgeliğine sığınan, küresel güçlerin kucağında şımaran, Kandil çetesine boyun eğen korkaklar vardır; diğer yanda gücünü ve ilhamını yalnızca Türk milletinden alan milli vicdanlar bulunmaktadır.
Vicdansızlar koalisyonu
Bir yanda ana dil havarisi, sözde Kürt sorunu çığırtkanı ve etnik kimlik borazancısı riyakar ve nankörler vardır; diğer yanda Türkçe ve Türkiye tutkunu, vatan ve bayrak aşığı fazilet timsalleri bulunmaktadır. Ve şüphesiz bir yanda AKP, CHP, BDP, peşmerge, Okyanus ötesi ve PKK vardır; diğer yanda ise şükürler olsun ki Türk milleti ve Milliyetçi Hareket Partisi bulunmaktadır."
Gidişat oynanan oyunları açığa vurduğunun altını çizen Bahçeli, "ittifakları gün ışığına çıkarmış ve ihanet ayinlerini de belgelemiştir" dedi. Sözde Kürt sorunu tanımlamasındaki ısrarın, "Bu kapsamdaki teklif ve aşağılık icraatlar bize başkaca bir yorum ve fikir ileri sürme şansı bırakmamıştır" diyerek şöyle devam etti:
"Vicdansızlar koalisyonu, Oslo birlikteliği, Habur kafası, İmralı kılavuzluğu, güdümlü medya, boyunduruk altına girmiş iktidar, kimliğini kaybetmiş ana muhalefet, teröre sırtını dayamış siyasi bölücüler geniş bir yelpazede buluşmuş ve Türkiye'yi teslim almak için adeta sefere çıkmışlardır. Bunun en önemli göstergesi ise sözde Kürt sorunu kapsamında dile getirilen ve ileri sürülen hususlar olmuştur. Malumunuz olduğu üzere, ısrarla sözde Kürt sorunu gündemde tutulmakta, çözüm tezahüratları yapılmakta ve türlü maskaralıklar sergilenmektedir. Silahların susması, ateşkesin sağlanması ve şehit cenazelerinin gelmemesi için bu sorunun konuşulması ve çözüme kavuşturulması dayatılmaktadır.
Bu kapsamda dört koldan hummalı bir faaliyet sürdürülmekte ve bizim dışımızdaki tüm taraflar tam bir fikir birliği içinde hareket etmektedir.
Ana muhalefet partisi CHP'nin bizimle görüşme talepleri, sözde Kürt sorunu masasına çekme gayretleri inatla sürmektedir.
Elbette bizim bu yapay ve sanal sorun hakkında bırakınız bir araya gelmeyi, dolaylı veya zımnen görüşme teşebbüsünde dahi bulunmamız mümkün olmayacaktır. Tekrarında yarar görüyorum ki, bizimle sözde Kürt sorunu konusunda görüşme talep eden kim olursa olsun bunlara karşı kapımız açılmayacak üzere kapalıdır.
Zira biz yanlışta uzlaşmayız, bölünmede buluşmayız, teşhis ve tanı zafiyetine ortak olmayız. PKK'nın tezlerini, tekliflerini ve tavsiyelerini elimizin tersiyle iter ve muhataplarının yüzüne çarparız. Bin yıllık derin bağı incitecek girişimlere tahammül edemeyiz, Kürt kökenli kardeşlerimi sorun gören zavallılarla aynı havayı dahi teneffüs etmeyiz.
Her şeyden önce makul, mantıklı ve milli akıl, Türkiye'nin bir Kürt sorunu değil, bölücülük ve terör musibetiyle karşı karşıya olduğu gerçeğini kabul ve ikrar edecektir."
CHP ne zaman idrak edecek
Ana dilde eğitim kararının önemli bir kilometre taşı olduğunu ifade eden Bahçeli, "Görüyoruz ki, Türkiye'nin bölünmesine kafa yoran, zamanını buna hasreden çevreler sözde malum sorunun altına gizlenmekte ve masumluk kisvesine bürünmektedir" dedi. Sürecin böyle gitmesi halinde, "Türk milletinin, alt kültürlerin tanınma istekleriyle ve bütüne itiraz girişimleriyle sarsılması kaçınılmaz olacaktır" diyen Bahçeli, çözüm çağırısı yapanlara şu soruları sordu:
"Sözde Kürt sorunu kapsamında bizimle neyi görüşecek neyi konuşacaksınız? Türk kimliğinin ayaklar altına alınmasını mı önereceksiniz? Türklüğü geri plana atıp, etnik kimliklerin meşrulaşmasını mı isteyeceksiniz? Milletin nasıl parçalanacağını, nasıl mezara sokulacağını mı anlatacaksınız? Terörle mücadele kaybedildi de çıkış yolu mu arıyorsunuz? Teröre karşı kahramanca mücadele veren asker ve polisin nasıl yargılanacağını mı bildireceksiniz? PKK'nın affedilmesini, İmralı canisinin salıverilmesini, teröristlerin siyasete kazandırılmasını mı dile getireceksiniz? Türkçe'nin ezilmesini, mahalli dillerin özendirilmesi marifetiyle yeni milletlerin doğumunu mu müjdeleyeceksiniz? Federasyona nasıl rıza gösterdiğinizi, hatta sözde Kürdistan'ın kurulma planını nasıl heyecanla sahiplendiğinizi mi izah edeceksiniz?
Türk milletine sadakatsizliğinizi, hıyanete nasıl ortak olduğunuzu ve bölücü terör örgütünün doğal elçiliğine nasıl soyunduğunuzu mu kanıtlayacaksınız? Bizimle neyi paylaşacak, neyi tartışacak ve neyi pazarlık edeceksiniz? Türkiye'nin yok olması, Türk milletinin tarih ve müzelik olması mıdır sizin istediğiniz?
Ne Mutlu Türküm Diyene seslenişini bize miras bırakan Mustafa Kemal'in kurduğu parti bunları mı istemektedir? Bu kara tablonun neresinden tutacağız, neresine sessiz kalacağız?
AKP'nin peşine düşmesinin Cumhuriyet'in kalbine hançer sallamak, BDP'nin dümen suyuna girmesinin Türk milletine ağır hakaret olduğunu kendisini yeni diye avutan CHP ne zaman idrak edecektir?"
AKP - CHP - BDP üçlü sacayağı
AKP, CHP, BDP üçlü sacayağı olduğunu belirten Bahçeli, "Artık bu şeytan üçgeninin sorun diye gördüğü konuya Kandil fitnesi de olumlu anlamda müdahil olmuş ve aralarındaki bağlantı bütün hatlarıyla şekillenmiştir. Ne kadar ilginç bir zamanlamadır ki, bölücülükten sabıka yemiş bir kadın milletvekili Başbakan Erdoğan'ın sözde Kürt sorununu çözeceğine inandığını, buna dair umudunu ve inancını yitirmediğini söylemiştir" dedi. Bahçeli sözlerini şöyle sürdürdü:
"Başbakan Erdoğan'ın; ön tarafta BDP'yle, CHP'yle kavga ederken arka tarafta bu iki yoldaşıyla kucaklaştığını artık kimse inkâr edemeyecektir. AKP ile BDP'nin aynı melun geminin mürettebatı, aynı karanlığın ürünleri oldukları tam olarak gün yüzüne çıkmıştır.
Arkalarındaki filikaya yeni CHP'yi de alarak Türk milletini alacakaranlık kuşağa doğru aceleyle çekmektedirler. Anlaşıldığı kadarıyla bu üçlü arasında sinsice tezgâhlanmış bir rol paylaşımı söz konusudur ve birbirlerine yönelik ithamları durumu ve günü kurtarmaya yönelik asılsız ve temelsiz sözler olarak görülmelidir.
Nitekim AKP'nin sulu gözlü başbakan yardımcısının İmralı canisinin ev hapsine alınabileceğine dönük ifadesi, CHP Genel Başkanı'nın buna hemen destek verir mahiyetteki çıkışı, PKK ve BDP'nin izinden yürüdüklerini berrak bir biçimde gözler önüne sermiştir.
Başbakan'a ümit bağlayan bölücülüğün malum milletvekilinin, yaklaşık bir yıl önce sarfettiği ‘Devlet Öcalan'ı aranıza getirecek' sözleri şimdi yerini bulmakta ve yavaş yavaş bu öngörü gerçekleşmektedir.
‘Silah Kürtlerin sigortasıdır' diyen bu şahsiyetin, Kürdistan'dan, bağımsızlıktan, ayrı bir millet olmaktan bahseden fikirleri gittikçe yandaş toplamakta ve AKP tarafından görüşülebilir ve tartışabilir bir noktaya gelmektedir. Başbakan Erdoğan ceset avcısı diyerek suçladığı BDP'yle yanak yanağa; ahlaksız, ikiyüzlü, omurgasız, cibiliyetsiz, yüz karası ve seviyesiz sözleriyle küfürler savurduğu CHP'yle de sarmaş dolaş bir hale gelmiştir.
Kendisinin, CHP'nin kurultay yaparak BDP'yle birleşmesini önermesinin üzerinden de çok geçmemiştir. Asıl bundan sonra Başbakan Erdoğan'ın, bu iki partinin liderleriyle birlikte İmralı canisini de fiilen yanlarına alarak yeni bir Dalton Kardeşler çetesini kurması kendisi açısından daha makbul ve yerinde olacaktır."
PKK'ya teslim olmak
Kimsenin anadilini konuşmasına itirazları olmadığını vurgulayan Bahçeli, "Bize göre bu durum saygı duyulması gereken bir konu ve hassasiyet düzeyi yüksek bir gerçekliktir. Ne var ki ana dilde eğitim demek, milliliği iflas eden eğitim sistemi eliyle yeni milletlerin ortaya çıkarılması demektir. Ana dilde eğitim; PKK'ya teslim olmak, Türk milletinin şerefini ve çağları aşan derin kültürünü çiğnemek anlamına gelecektir" dedi.
Dilin "millete giden yoldur, dil kimliktir, dil bağımsızlık öncesi son viraj" olduğunu belirten Bahçeli, "Bu nedenle bölücü terör örgütü ana dil eğitiminde ısrarlıdır" diyerek bir "Balkan sendromunun" kapıda olduğuna dikkat çekerek, "İkinci vahim kopuşun fitili böylelikle ateşlenmiştir" diyerek şöyle devam etti:
"Gelişmelerden ırkçılar rahatsız oluyor diyerek, bizi aklınca hedef yapma ve ırkçılıkla aynı çizgiye getirme küstahlığına soyunan PKK'nın AKP'deki kontenjanı ve bölücülüğün truva atı genel başkan yardımcısı da, gün gelecek adının bulunduğu sayfanın başında hainler yazdığını inşallah görecektir.Bizim anadil eğitim konusundaki tepkimiz aynı zamanda Başbakan'ı da ürkütmüş ve kontrolünün kaybolmasına yol açmıştır. Başbakan Erdoğan'ın MHP alerjisi, MHP kâbusu, MHP nefreti görüldüğü kadarıyla kendisini kaygıya sevk etmiş, ağzından çıkanların kulağı tarafından duyulmamasına neden olmuştur.
Kendisi şaşırmış ve panik bir halde MHP ve ülkücülere saldırmaktadır. Dizginlerinden boşanmışçasına hakaret ve küfürler yağdırmaktadır. Bizim Osmanlı ve Selçuklu tarihini öğrenmemizi zerre utanma emaresi göstermeden tavsiye etmiş, imparatorluk döneminde konuşulan dillerden örnekler vererek İstanbul ve Anadolu'da Türkçe konuşulduğunu; ama onun dışında hiçbir yerde, hiç kimsenin diline karışılmadığını, hatta kolaylıklar gösterildiğini ifade etmiştir.
Başbakan baktığında; haçlıların bezginliğini, bugünkü dostlarının bozgununu ve 19.yüzyılda yabancı sefirlere kul köle olmuş vezirlerin çürümüşlüğünü görmektedir. Biz tarihe baktığımız zaman Metehan'ı, Tuğrul Bey'i, Alparslan'ı, Osman Gazi'yi, Sultan Fatih'i, Kanuni'yi, Mustafa Kemal'i görüyoruz. Başbakan baktığında; Romen Diyojen'i, Prens Lazar'ı, Kazıklı Voyvodayı ve General Trikopis'i görmektedir. Biz tarihe bakınca binlerce yıllık muazzam bir milli değer görüyoruz, Başbakan'a baktığında ‘Osmanlı Bankası Kadar Osmanlıyım' diyen Meşrutiyet dönemi mebusu ayrılıkçı Boşo Efendiyi görmektedir."