Bankacı Basel'e ulusal ayar istiyor
Türkiye İşbankası Genel Müdürü Adnan Bali, Basel'de ulusal inisiyatif alınmasının önemine işaret ederek "Bu yaşlı ve yorgun bir atlet ile genç ve enerjik bir atletin aynı hızla yarışmaya zorlanmasıdır" dedi.
YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Ece Ceyhun
GAZİANTEP - Basel II kurallarının Türkiye'de uygulamaya girmesine neredeyse günler kaldı. Temmuz ayı başından itibaren artık Türk bankacılık sektörü için geçen yıl ekonominin soğutulması için alınan tedbirlere ek olarak Basel'in getirdiği kurallarda geçerli olacak. Türk bankacılık sektörü bir süreden beri mükrerrer olan ve bankaların kredi verme kapasitesi üzerinde etkileri bulunan Basel kuralları için Türkiye'nin ulusal bir insiyatif kullanmasını istiyor.
Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali'de "Türkiye'nin Basel uygulamaları devreye girmeden önce ulusal ayar verme zorunluluğu var. Kriz döneminde nasıl Merkez Bankası proaktif davrandıysa ezber bozucu politikalar uyguladıysa Türkiye'nin burada da 'ezber bozmaya' ihtiyacı var" dedi.
Türk bankalarının 2001 krizinin sonrasında yakaladığı büyüme ivmesinin, elde ettikleri kazanımların riske edilmemesi gerekliliği üzerinde duran Adnan Bali, "Ratingi onlar belirliyor. Risk ağırlıklı varlıkları onlar belirliyor. Bu kuralları zaten onlar belirliyorlar. Tabii ki tedbiri elden bırakmayalım. Ama ulusal ayar vermek şart. Çünkü Türkiye gibi bir ülkenin büyümeye ve istihdama ihtiyacı var. Bu ülkenin imkanlarını kısıtlama yoluna gitmeyelim" açıklamasında bulundu.
Bizi hasta adamlarla aynı hızda koşmaya zorluyorlar
Bali, esas itibariyle bankacılık sistemi üzerinden, gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere kayan büyüme dinamiğine kısıt getirilmeye çalışıldığına vurgu yaparak "Risk yönetimi açısından alınması gereken tedbirleri tabii ki almalıyız. Biz bunun olması gerektiğini de ısrarla vurguluyoruz. Ama özü kısıtlamaya dayanan tedbirlerin, uluslar arası önlemlerin fevkinde kendimizi daha da kısıtlayıcı hale getirmemeliyiz" açıklamasında bulundu.
Bali konuyu açıklarken bir örnekte vererek şöyle konuştu: "Kendi ülkelerindeki hastalıklara göre düzenlemeler yapılıyorlar. Bu yaşlı, yorgun ve hastalıkları olan bir atlet ile genç, enerjik ve dinamik bir atletin aynı hızla yarışmaya zorlanmasıdır. Biz bankalar olarak bizden istenen sermaye yeterlilik rasyosu oranlarını tabii ki tuttururuz. Ama bunun reel sektörün finansmanından ihracatın desteklenmesine, büyüme performansına kadar etkileri olacaktır."
Gelişen ülkelerin dinamizmi sınırlanıyor
Öteyandan Adnan Bali, İş Bankası'nın Zeugma Antik Kenti'nde sürdürülen "Muzalar (Esin Perileri) Evi" kazı çalışmalarına verdiği destek nedeniyle düzenlenen basın toplantısında da gazetecilerin sorularını yanıtladı. Adnan Bali burada yaptığı açıklamada da "Basel II'nin şu anda gelişmekte olan ülkelere daha fazla olumsuz yansımaları olacağı giderek netleşiyor. Ve bir tarafta büyüme sorunları yaşayan olgun ekonomiler burada büyüme ihtiyacı olan ve büyümeye de müsait dinamikleri olan ülkeler. Şimdi bir anlamda onların dinamizmini sınırlıyorsunuz" ifadelerini kullandı.
Bali, şöyle devam etti: "Basel II'nin hesaplanan etkisi 130 baz puan. Yani bankaların sermaye yeterlilik rasyoları üzerinde 130 puanlık düşürücü etkisi öngörülüyor. Bunun yanı sıra yüzde 12 hedef rasyo olarak geçerli. Biz yüzde 12 hedef rasyomuzu koyduğumuzda Avrupa'da durum böyle değildi. Avrupa'da yüzde 8'den yüzde 9'a rasyonun yükselmesi için stres testini geçemeyen bankalara 115 milyar euro ilave sermayelendirme ihtiyacı ortaya çıktı. Büyüme ihtiyacı olan bir ülkenin kendisine yüzde 12 hedef rasyo koyup oyunun alanını daraltması bence yeniden düşünülmesi bir konu. Bunun finansal istikrarı tehdit edebilecek boyutlarını da öngörerek o alanlara özgü kategorik önlemler alınabilir. Genel bir kısıtlamaya sokmamak lazım."
Mükerrer uygulamalar gözden geçirilmeli
Türkiye'nin CDS'lerinin rating notundan tüm teorik bilgileri ezecek kadar kopuk hareket ettiğine ve ülke notunun bu seviyeye çıkmamasının önünde hiçbir makro ekonomik veri göremediğini de anlatan Bali, "Yatırım yapılabilir kategorisinde olmanız aynı sermaye yeterlilik rasyosunda daha fazla kredi imkanına sahip olmanız demektir. Türkiye gibi dinamik ülkelerin bu kadar genç nüfus ile buna ihtiyacı var. Şimdi alt yapı plasmanları geliyor. İşletme sermayesi ihtiyacından tutun ihracatın finansmanına kadar bu ülkenin ciddi planlı bir ekonomisi var. Böyle bir ülkenin Hazinesine verilen fonlardan dolayı onu hak etmeyen bir ülkeye göre daha az fon kullandırılması sonucu ortaya çıkacak. Bende onun için Basel II'ye ilişkin bizim kendi kendimizi cezalandırdığımız mükerrer uygulamalar gözden geçirilip bu konuda finans sisteminin fonksiyonunu daha etkin görebilmesinin yolu açılmalı" değerlendirmesinde bulundu.
Büyümede ihracatın katkısı giderek artıyor
Adnan Bali, ülke ekonomisinde cari açığın dışında Türkiye'nin notunu olumsuz etkileyecek hiçbir göstergenin bulunmadığını savundu. Alınan tedbirlerle cari açıkta çok ciddi değişen bir trend olduğuna işaret eden Bali, Türkiye'de büyümenin kompozisyonunun da değiştiğine dikkat çekerek, "Son iki senedir ilk defa ihracat büyümeye artan oranda net katkı yapıyor. Daha önce ihracatın katkısı hep negatifti. 2011'in son çeyreğinde alınan önlemlerin etkisiyle bu katkı ciddi belirginleşti" dedi.
Enflasyonu değerlendirirken kur seviyesi ve kurun rekabet düzeyinin de dikkate alınmadığını kaydeden Bali, "Kurun 1.50 TL'de olduğu enflasyon ile 1.80'li seviyelerdeki enflasyon aynı şey değildir. 1.80'li seviyelerde elde edilmiş enflasyon performansı çok daha makbuldür. Çünkü kur seviyesi düşük ise siz ucuzluk ithal ediyorsunuz. Ucuzluk ithal etmek nedeniyle elde edilen enflasyon performansı cari açık bedeli ödeten bir performans. Türkiye çok uzun yıllar yüksek faiz düşük kur politikası ile aslında çok pahalıya satın aldığı bir enflasyon performansı satın aldı. Şimdi 1.80'li seviyelerde benzer enflasyon seviyesine gelebilirsek bu artık ucuzluk ithal etmeden sağlanmış olacağı için hakiki enflasyon performansı olacaktır."
Özince: Ratingciler utandı da not arttı
Türkiye İş Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Ersin Özince, dünya ekonomisinde yaşanan olumsuz gelişmelere karşın Türkiye ekonomisinin göreceli olarak pozitif olduğunu belirterek rating kuruluşu Moody's'in yaptığı not artırımını " Utandılar, korktular da not artırımına gittiler" şeklinde değerlendirdi.
Not artırımını Türkiye ekonomisinin geleceği açısından 'olumlu' olarak nitelendiren Özince, rating kuruluşlarının bugüne kadar yaptıkları haksızlıklara da dikkat çekti. Rating kuruluşlarının artık inandırıcılıklarının kalmadığını vurgulayan Özince, "Bu kuruluşlar artık inandırıcılıkları kalmadığından utandılar, korktular da not artırımına gittiler. Türkiye'nin bulunduğu kategorideki ülkelerin notlarını yüksek tuttuklarında Türkiye'ye yapılan haksızlığı 'sizin siyasi istikrarınız yok' gibi savunmalarla yanıtlıyorlardı. Çin'in notunu yüksek tutarken bu ülkedeki siyasi istikrardan bahsediyorlardı. Oysa Çin bu açıdan patlamaya hazır bir bomba gibi" diye konuştu.
Üretmiyor, tüketiyoruz
Özince, dünya ekonomisinde yaşanan olumsuz gelişmelere karşın Türkiye ekonomisinin göreceli olarak pozitif göründüğünü kaydetti. Ancak Özince, Türkiye ekonomisinin olası risklerine de dikkat çekerek "Türkiye üretmiyor, tüketiyor" dedi. Özince, gelecekte ülke ekonomisinin daha büyük dalgalanmalara karşı beklenen gücü gösteremeyeceğine dikkat çekerek şöyle konuştu: "Sizi rahatlatmak için maalesef çok olumlu konuşamayacağım. Türkiye bugün tasarruf yapmıyor tüketiyor. Bunu müşterilerimizden de biliyoruz. Bizden kredi kullanan müşterilerimiz artık yatırım yapmıyorlar çoğu marketçi, gayrimenkulcü, inşaatçı oldu. Gayrimenkul fiyatlarının bu gibi yerlerde bile ne kadar yükseldiğine bakarsanız içinizi rahatlatacak şeyler söyleyemem. Türkiye'nin üretmediğini görebilirsiniz."
Türkiye'nin katma değeri olan sanayi üretimine geçemediğine dikkat çeken Özince, "Güçlü bir sanayi sınıfı oluşturamadık. Bugün Türkiye tarımda bile her şeyi ithal ediyor. Tohumu, modern tarım teknolojisini, seracılıkta gerekli olan her şeyi ithal ediyoruz. Ufak tefek üretimlerimiz var ama bunlar bir tarım sanayisini ifade etmiyor" dedi.
Her kulubün bir bedeli var
Ersin Özince Türkiye'nin gelinen süreçte dünya ekonomisinin düzeltilmesi için IMF'ye 5 milyar dolar ödeme yapacağının hatırlatılması üzerine şu değerlendirmede bulundu: "Her kulübe girmenin bir bedeli vardır. Eğer kurucu üyeyseniz ve ağırlığınız artıyorsa bunun bedelini ödersiniz. IMF'ye üye ülkeler ağırlıkları karşılığında para öderler. Türkiye IMF'ye bir para hibe etmiyor. Ağırlığı oranında ödemesi gereken parayı ödüyor."
Basel aşısı bize uymaz
Ersin Özince, uluslararası bankacılık standartlarında getirilen yeni Basel kurallarının Türkiye'yi zorlayacağını ifade ederek "Basel aşısı bize uymaz" dedi.
Bazı ülkelere gidildiğinde üniversite öğrencilerine bazı kurumların belli hastalıklara karşı aşı yapılmasını talep ettiğini kaydeden Özince, ama doktorlarla konuşulduğunda kuralların değiştiğini o aşıları gerektiren o hastalıkların olmadığını söyleyebildiğine dikkat çekti. Özince, "Demek ki her ülke aynı aşıyı almak zorunda değil" diyerek Basel kriterlerinin de her ülke bankacılığında farklı ele alınması gerektiğini söyledi.
İş Bankası, 'Esin Perileri' için 150 bin TL fon ayırdı
Türkiye İş Bankası, kültür mirasının korunması için yürüttüğü sosyal sorumluluk projelerine şimdi de dünyanın önde gelen açık hava müzelerinden biri olan Zeugma Antik Kenti'nde sürdürülen "Muzalar (Esin Perileri) Evi" kazı çalışmalarına verdiği desteği ekledi. Gaziantep'in Nizip ilçesinde Birecik Baraj Gölü kıyısında bulanan ve MÖ 300 yılında kurulmuş olan Zeugma Antik Kenti'nde arkeolojik kazılar ilk olarak 1987 yılında başladı, 1996 yılında Birecik Barajı gövde duvarının temel kazısı sırasında bazı mozaik parçalarına rastlanması üzerine bölgedeki kazılar yoğunlaştı. İş Bankası ise Zeugma'daki kazı çalışmalarına ilk olarak 2000 yılında Türkiye Anıt Çevre Turizm Değerlerini Koruma Vakfı'na aktardığı kaynakla katkıda bulundu, bugün ise Muzalar Evi'nde sürdürülecek kazı çalışmalarına destek verecek. İş Bankası 2000 yılında Zeugma için 100 bin dolar kaynak sağlarken şimdi 150 bin TL kaynak ayırdı. Zeugma Antik Kenti'nde düzenlenen İş Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Ersin Özince ile Genel Müdür Adnan Bali'nin katıldığı törende Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Zeugma'ya bir önceki dönemde Gaziantep Milletvekili olan Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in desteğinin önemine de değinerek "Türkiye'de 120'den fazla arkeolojik, 48 kadar da yabancı kazı var. Yani 170'ler civarında yerli yabancı kazı yapıyoruz. Bu, dünyada çok önemli sayılardan bir tanesi. Gittiğim her ülkede kaç kazı var, kaçını devlet yapıyor, kaçı başka üniversitelerde, bu derslerin hepsine çalışıyorum, öğreniyorum. Türkiye iyi bir yerde. Biz kazılarımıza 2000'li yılların başında 2 milyon ayırmıyormuşuz. 8-9 yıl içinde ayırdığımız kaynak 48 milyon TL. Bu rakamı bu yıl 50 milyon TL'nin üzerine çıkartmayı temenni ediyoruz" değerlendirmesinde bulundu.