Basel II'de yol haritası belli değil

BDDK, Basel II düzenleme taslaklarının yayımlanarak görüşe açılmasını 'olumlu' olarak değerlendirdi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

ANKARA - Bankacılık Sektörü Basel-II İlerleme Raporunda, CRD/Basel II uygulamasına ilişkin olarak son 6 aydaki gelişmelerin nasıl değerlendirildiğine bakıldığında, en olumlu olarak değerlendirilen gelişmenin Basel II düzenleme taslaklarının yayımlanarak görüşe açılması, en olumsuz olarak değerlendirilen gelişmenin ise Basel II'ye geçiş süreci ve yol haritasının belli olmamasının olduğu bildirildi.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK), "Eylül 2010 Bankacılık Sektörü Basel II İlerleme Raporu"nu yayımladı.

Dünya çapındaki birçok ülkede Basel-II'ye uyum çalışmalarının devam ettiğine işaret edilen raporda, Türkiye'de Basel-2 uygulamasına yönelik olarak, CRD ve Basel-II ile uyumlu düzenleme taslaklarının Nisan 2010 itibarıyla sektörün ve kamuoyunun görüşlerine sunulduğu belirtildi.

Bu taslaklara ilişkin olarak iletilen görüşlerin değerlendirilmesi sürecinin halen devam ettiği ifade edilen raporda, ayrıca, CRD/Basel II'ye uyum konusunda yürüttükleri çalışmaların yakından takip edilmesi amacıyla bankalardan 6'şar aylık dönemlerde "Bankaların CRD/Basel II'ye Geçişine İlişkin İlerleme Anketi"nin talep edildiği ve ankete verilen cevaplar değerlendirilerek kamuoyunun bilgilendirilmesi amaçlandığı kaydedildi.

Türk bankacılık sektörü toplam aktif büyüklüğünün yüzde 48,1'ini oluşturan bankaların bireysel bazda, yüzde 35,5'ini oluşturan bankaların ise konsolide bazda Basel II'ye geçişe ilişkin strateji ve politikalarını yönetim kurullarının onayına sunduğu veya söz konusu strateji ve politikaları yönetim kurullarına onaylatarak uygulamaya koyduğu belirtilen raporda, şu değerlendirmelerde bulunuldu:

-Bankacılık sektörünün yüzde 99'u CRD/Basel II  çalışmalarını yürütecek üst yönetimini, yüzde 88'i birimlerini oluşturmuş, yüzde 82'si sorumlu personelini, yüzde 70'i ise komitelerini belirlemiştir.

-Bankaların CRD/Basel II'ye uyum durumu anketler üzerinden incelendiğinde kredi riskinde bankaların yüzde 99'unun standart yaklaşıma, yüzde 53'ünün ise içsel derecelendirmeye dayalı yaklaşıma yüzde 50 ile yüzde 100 arasında uyum sağladığı görülmektedir.

-Bankaların tamamı piyasa riskinde standart yönteme uyum sağlarken, içsel ölçüm yöntemlerinde ve değerlemeye ilişkin hususlarda büyük ölçüde (yüzde 75-yüzde 100) uyumlu olan bankaların oranı sırasıyla yüzde 86 ve yüzde 83'tür.

-Spesifik riske ilişkin hususlara büyük ölçüde uyumlu olduğunu belirten bankaların oranı yüzde 38 seviyesinde kalmaktadır.

-Operasyonel riskte bankaların tamamı şu anda kullanılmakta olan temel gösterge yaklaşımına uyum sağlarken, standart yaklaşımda yüzde 75 ile yüzde 100 arasında uyum sağlayan bankaların oranı yüzde 31'de kalmaktadır.

-İkinci yapısal bloğa uyumun birinci yapısal bloğa kıyasla daha düşük düzeyde olduğu dikkati çekmektedir.

-Kredi riskinin birinci yapısal blokta kapsanmayan hükümlerine ilişkin uyum durumunun yüzde 75-100 aralığında olduğunu belirten bankalar sektörün sadece 9'unu oluşturmaktadır.

-Yapısal faiz oranı riski ve likidite riskine ilişkin uyum düzeyi yüzde 50-100 aralığında olan bankaların Türk bankacılık sistemi aktif büyüklüğü içindeki payı ise yüzde 99 düzeyindedir.

-Üçüncü yapısal blok hükümlerine ise bankaların yüzde 93'ünün yüzde 50-100 arasında uyum sağladığı görülmektedir.

"Geçiş süreci belli değil"

CRD/Basel II ile ilgili karşılaşılan sorunlara ve kısıtlara bakıldığında bankaların öncelikli engelinin "veri eksikliği" olduğunun görüldüğüne dikkati çekilen raporda, bu kısıtı, mevzuattaki belirsizlikler ve teknolojide karşılaşılan sorunların takip ettiği belirtildi.

CRD/Basel II uygulamasına ilişkin olarak son 6 aydaki gelişmelerin nasıl değerlendirildiğine bakıldığında, en olumlu olarak değerlendirilen gelişmenin "Basel II düzenleme taslaklarının yayımlanarak görüşe açılması", en olumsuz olarak değerlendirilen gelişmenin ise "Basel II'ye geçiş süreci ve yol haritasının belli olmaması" olduğu vurgulandı.

"Kredi riskinin hesaplanmasında bankaların büyük bir kısmı uygulamanın başlamasını takip eden 3 yıl içerisinde ileri yöntemlere geçmeyi planlamakta, bu çalışmalar kapsamında veri biriktirmekte, yine büyük kısmı stres testleri uygulamakta ve bankaların tamamına yakını kredi riski analiz sonuçlarını karar alma süreçlerinde kullanmaktadır" denilen raporda, operasyonel risk hesaplamasında bankaların büyük çoğunluğunun nihai olarak ileri ölçüm yaklaşımını hedeflediği ve operasyonel risk analiz sonuçlarını karar alma süreçlerinde kullandığı ifade edildi. Raporda, şunlar kaydedildi:

"Piyasa risklerinin ölçümünde bankaların tamamına yakını içsel modeller kullanmakta, stres testleri uygulamakta, analiz sonuçlarını karar alma süreçlerinde kullanmakta ve sektörün yüzde 95'i yasal sermaye hesaplamalarında içsel model kullanımını planlamaktadır. CRD/Basel II ile ilgili olarak, bankacılık sektörü toplam aktif büyüklüğünün yüzde 8,7'sini oluşturan bankalar ekonomik sermaye tahsisi uygulamasına gerek görmez iken, yüzde 3,3'ü ekonomik sermaye tahsisini uygulamakta, kalan kısım ise konuya ilişkin çalışmalarını sürdürmektedir. Bankaların ikinci yapısal blok kapsamında ele alınan yapısal faiz oranı riski, likidite riski ve yoğunlaşma risklerini çoğunlukla tanımlamış oldukları, ancak karşı taraf risklerine ilişkin strateji ve politikalarını yeni oluşturmaya başladıkları görülmektedir. Üçüncü yapısal blok kapsamında ise bankacılık sektörünün kamuya açıklama yükümlülüklerine büyük ölçüde uyumlu olduğu görülmektedir."

 

 

Bu konularda ilginizi çekebilir