Başkan Obama'nın Kahire konuşması

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Dr. Mustafa AŞULA / Em. Büyükelçi

ABD Başkanı Obama'nın 4 Haziran günü Kahire'de üniversitede yaptığı konuşma tüm dünyada ve tabiatiyle ülkemizde de geniş yankılar uyandırdı.

Her şeyden evvel, konuşmanın büyük bir maharet ve ustalıkla kaleme alındığını kabul etmek ve başkanın danışmanlarını kutlamak gerekiyor.

Konuşma dinlendiğinde ve metin tümüyle incelendiğinde, başkanın bu vesile ile, başta İslam alemine ve ayrıca dünyaya bazı temel mesajlar vermek istediği ortaya çıkıyor; Bu mesajların özünde Amerika'nın yeni imajı yer almaktadır.

Cumhuriyetçiler'i 'yenilik' sloganlarıyla seçimlerde yenilgiye uğratan Demokrat başkan, Amerika'nın, kendi yönetimi sırasında benimseyeceği hüviyeti çeşitli veçheleriyle uzun uzun anlatıyor konuşmasında.

Öncelikle, görevi devraldığı Başkan Bush dönemini karakterize eden, İslamiyet'in terörle özdeşleştirilmesi anlayışının terkedildiğini, böylece Amerika'nın kamplaşmadan yana olmak yerine, kurucuların anayasa içinde yer verdikleri yüksek ideallerin savunucusu ve demokrasi, barış, istikrar, güvenlik ve işbirliğini tercih eden bir ülke olduğunu ortaya koyan başkan, değindiği belli başlı konular itibariyle hemen herkesin üzerinde mutabık olduğu temel ilkeleri sıralamış ve böylece herkesi memnun etmesini bilmiştir. Bu yönüyle konuşmayı başarılı bir halkla ilişkiler (public relations) konuşması olarak görmek mümkündür.

Başkan Obama aslında başka türlü hareket edemezdi; zira, gerek seçim kampanyası sırasında, gerek daha sonraki dönemde muhtelif vesilelerle verdiği beyanatta açıkladığı üzere, Amerika'nın İslam dünyası ile davası olmadığını, uluslararası alanda, özellikle Ortadoğu'da çözüm bekleyen, başta İsrail- Filistin uyuşmazlığı olmak üzere, birçok sorunun barışçı yollarla sonuçlandırılmasında İslam aleminin katkılarına gereksinim duyduğunu bir kere daha tekrarlamıştır. Buna karşılık başkan, Amerika'nın doğrudan methaldar olduğu Afganistan'a müdahaleyi ve Irak'ın 2003 den bu yana işgalini de bu meyanda zikretmek suretiyle, buralarda, savunduğu ideallere açıktan ters düşen fiiliyatı adeta meşrulaştırmak istemiştir. Irak'tan filhakika artık çekileceği sözünü veren başkan, saldırı devam ettiği sürece Afganistan ve bu yolla, aslında zorla ve tamamen haksız yere sürüklemiş bulunduğu Pakistan'daki mücadeleye devam etmek zorunda olduğunu da tekrarlamıştır. Yani batı cephesinde bir yenilik yok.

Siyasiden çok, bir din adamının hoşgörü ve tolerans yüklü nasihatlerini andıran, İslam alemini hoş tutmaya yönelik bu konuşmanın kurgusu aslında o kadar da naif değildir. Aksi halde, başkanın bilinen yeteneği kafi derecede değerlendirilmemiş olurdu. Bu nedenle, konuşmanın satır aralarında dolaşmak gerekiyor. Bu yapıldığında görülecektir ki, fark sadece üsluptadır, özde değil. Amerika'nın, başta İsrail ve Ortadoğu olmak üzere, bilinen stratejik tercihleri eskisi gibi yerini koruyor, ancak eldiven değişmiş gibi, kadife olmuş, fakat içindeki el hâlâ demir. Bu bakımdan, bir Kahire konuşmasıyla, gerçek Amerika'yı tanımlamakta kendimizi, çoğu kere yaptığımız gibi, hayal alemine kaptırmayalım.