Batıdaki güçlerin Ortadoğu taşeronu olmayacağız

CHP İstanbul İl Kongresi’nde konuşan CHP Genel Başkanı, “Batının egemen güçlerinin, Orta Doğu'daki taşeronu asla ve asla olmayacağız. Adalet ve Kalkınma Partisi'nin dış politikasını şiddetle kınıyoruz ve reddediyoruz.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME



 

İSTANBUL - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, batının egemen güçlerinin, Orta Doğu'daki taşeronu olmayacaklarını belirterek, "Kendisini, batının egemen güçlerinin taşeronu olarak konumlandıran Adalet ve  Kalkınma Partisi'nin dış politikasını şiddetle kınıyoruz ve reddediyoruz" dedi.

Abdi İpekçi Spor Salonu'nda gerçekleştirilen CHP'nin 34. Olağan İstanbul   İl Kongresi, saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı'nın söylenmesiyle başladı. Saygı duruşu sırasında bir partili yüksek sesle Can Yücel'in, ''En uzun koşuysa elbet Türkiye'de de devrim/O, onun en güzel yüz metresini koştu/En sekmez  lüverin namlusundan fırlayarak/En hızlısıydı hepimizin/En önce göğüsledi   ipi/Acıyorsam sana anam avradım olsun/Ama aşk olsun sana çocuk, aşk olsun'' dizelerini okudu.

Kongrede, partililere seslenen Kılıçdaroğlu, bugün ''demokrasi dersi   vermek üzere'' önemli bir kongre yaptıklarını belirterek, ''Sizlerle beraber  olmaktan mutluyum, gururluyum, onurluyum'' dedi. Konuşmasının başında şampiyon olan Galatasaray ile rakibi Fenerbahçe'yi kutlayan Kılıçdaroğlu, ''Her iki takımı da Türkiye'ye güzel bir heyecan yaşattıkları için kutluyorum'' diye konuştu.

Kılıçdaroğlu, Anadolu'nun son on yılda ciddi şekilde kan kaybettiğini,  İstanbul'un tek başına bütün Anadolu'yu çekip çeviren bir kent haline dönüştüğünü belirterek, ''Oysa Anadolu'nun cazibe merkezleri olmalıydı. Anadolu'da herkesin rahatça ulaşabileceği büyük kentler oluşturabilmeliydik'' dedi.

Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası'nın 1930'lu yıllarda yaptığı bir araştırmaya değinen Kılıçdaroğlu, ''Araştırmaya göre Diyarbakır 1930'lu yıllarda   Türkiye'nin üçüncü büyük sanayi kenti. 1970'li yıllarda sosyo-ekonomik gelişme   açısından 81 il içinde 40'ıncı sırada. 1990'lı yıllarda 53, 2007 yılında 63'üncü   sırada. Ne dedim? Anadolu kan kaybediyor. Anadolu'nun kan kaybettiği bir ülke,   dengeli bir ülke değildir. Anadolu'nun kan kaybettiği bir ülkede işsizliği   önleyemezsiniz, barışı sağlayamazsınız'' diye konuştu.

İktidara geldiklerinde Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde özelleştirmelere   son vereceklerini, devletin bu bölgelerde fabrika kuracağını ifade eden ve   kendisini dinleyen Diyarbakırlılar'a seslenen Kılıçdaroğlu, konuşmasını şöyle   sürdürdü: ''Size hapishane sözü veren Başbakan'a oy verdiniz. Yeni Adalet Bakanı da çıktı, 'Türkiye'ye daha fazla hapishane yapacağım' dedi. Türkiye zaten yarı açık   cezaevine dönüştü. Herkes baskı altında. Herkes, korku imparatorluğuna teslim   olmuş gibi bir tablo sergiliyor. Korku imparatorluğuna direnen tek parti var, direnen tek kitle var o da CHP.

Siz hiçbir demokraside, özgür insanların bulunduğu bir ülkede, bir   Başbakan'ın hapishane sözü verdiğini duydunuz mu? Bu bile demokrasinin yüz karası   bir söylemdir. Bu anlayışa karşı çıkan tek parti var o da Cumhuriyet Halk Partisi'dir. Unutmayın, çok sık kullanılan bir deyim vardır; 'Büyük balık, küçük balığı yutar'. Büyük balık, küçük balığı yutar tamam da 21. yüzyılda daha farklı  bir şey var. Hızlı balık, yavaş balığı yutar. Bunun unutulmaması lazım. Büyük olmak, aynı zamanda hızlı olmak, karar vermek, uygulamak gerekiyor. Bunu yapacak olan sadece ve sadece sosyal demokratlardır. Yapacağız, hızlı karar alacağız. Türkiye'yi büyüteceğiz. Bu bizim sözümüzdür.''

''Birilerine endeksli dış politika yapmayız''  

Türkiye'nin dış politikasına da değinen Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin bugün izlediği dış politikanın CHP'nin arzu ettiği, savunduğu bir dış politika olmadığını dile getirdi. Türkiye'nin bağımsız bir ülke olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, ''Biz dış politikada kararlarımızı kendi özgür irademizle alırız. Birilerine endeksli dış politika yapmayız. Hele hele batının egemen güçlerinin, Orta Doğu'daki taşeronu  asla ve asla olmayacağız. Kendisini, batının egemen güçlerinin taşeronu olara konumlandıran Adalet ve Kalkınma Partisi'nin dış politikasını şiddetle kınıyoruz ve reddediyoruz'' dedi.


Ne zamandan beri Türkiye komşusuna silah sıkmaya kalkıyor?

Suriye'deki olaylara değinen Kılıçdaroğlu, ''Ne zamandan beri Türkiye, batının taşeronu olarak kendi komşusuna silah sıkmaya kalkıyor, onun topraklarını işgal etmeye yelteniyor? Buna izin vermeyeceğiz. 1 Mart tezkeresine nasıl karşı  çıktıysak, Suriye'ye müdahaleye de aynı anlayışla karşı çıkacağız'' diye   konuştu.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Gidersin, Beşşar Esad ile kanka olursun, orada Bakanlar Kurulu  Toplantısı'nı yaparsın, beraber Şam'ın sokaklarında gezersin, yediğin içtiğin ayrı gitmez, bir gün Amerika kızar, sen de kalkarsın Beşşar Esad'e kızarsın. Bunu uygun görmüyoruz. Biz bağımsız bir ülkeyiz. Kendi kararlarımızı, kendimiz almalıyız. Bütün komşularımızla dost ve barış içinde yaşamalıyız.''

Irak, İran, İsrail, Suriye ile aramızı bozdun

''Dış politikada Irak, İran, İsrail, Suriye ile aramızı bozdun.  Yunanistan ile zaten sorunlarımız vardı. Allah aşkına dış politikada kavga etmediğimiz bir ülke kaldı mı?'' diyen Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti: ''Ayakları yere basmayan, parmakla çağrılan, koşa koşa giden bir Dışişleri Bakanımız var. Böyle bir Dışişleri Bakanı'nı, bağımsızlık savaşı veren bir Türkiye'ye asla ve asla yakıştırmıyoruz. O Dışişleri Bakanı, o koltuğunda oturduğu sürece, parmakla çağrılan bir Dışişleri Bakanı'dır. Biz Dışişleri  Bakanlığını, kendi ülkesinin çıkarlarını her ortamda savunan kişiler olarak  biliriz. Dışişleri politikası, bir ülkenin en önemli politikasıdır ve o  politikanın bir devlet politikası olarak ortaya çıkması gerekir. Birilerine  endekslenen bir dış politika doğru değildir.''

Poşu takana 11 yıl hapis cezası mı demokrasi?

Türkiye'de bir zihniyet devrimi yapılması gerektiğini dile getiren  Kılıçdaroğlu, ''Üç büyük devrime Cumhuriyet Halk Partililer imza atmıştır.  Cumhuriyeti kurmuşlardır, çok partili hayatı getirmişlerdir, sosyal demokrasiyi bu ülkeye getirmişlerdir. Şimdi dördüncü büyük devrime imza atmak için çaba  harcayacağız. Demokrasi ve özgürlükleri getireceğiz bu ülkeye'' dedi.

Poşu takılan gence, 11 yıl hapis cezası veren bir düzeni asla ve asla demokrasi olarak kabul etmediklerini kaydeden Kılıçdaroğlu, ''Saçını kesip, arkadaşına destek olmak isteyen üniversite öğrencisini tutuklayıp, hapse atan bir düzeni asla ve asla kabul etmiyoruz. Üniversiteleri baskı altına alınmış, korkudan konuşmayan bir üniversitesi olan bir ülkede demokrasinin varlığını asla   ve asla kabul etmiyoruz. Medyası susturulmuş, gazetecileri işten atılmış, televizyonları susturulmuş, tek sesi dile getiren bir medya düzenini de kabul etmiyoruz. Bizim demokrasi anlayışımız, çağdaş demokrasi anlayışıdır. Çağdaş demokrasilerde ne varsa, Türkiye'de de aynısı olmalıdır'' dedi.

"Türkiye'yi darbe hukukundan el birliğiyle kurtaralım"

Eleştiriye siyaset adamının tahammülü olması gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:''İster Cumhurbaşkanı, ister Başbakan, ister Ana Muhalefet Partisi lideri... Kim olursa olsun, herkes eleştiriye saygı duyacak ve o eleştirilerden ders almasını bilecek. Birileri darbeye karşıymış gibi bir tavır içine girebilir. Onları siz biliyorsunuz. Darbeye karşı olmak, darbe hukukunu değiştirmekle  başlar. Eğer siz darbe hukukunu değiştirmiyorsanız, o zaman darbecilerin ortağısınız demek ki. Çağrı yaptım, özel olarak basın toplantısı yaptım, grup toplantılarında konuştum, şimdi İstanbul İl Kongresi'nde söylüyorum; Siz  darbelere karşı mısınız? Darbelere karşı olmaktan ötürü samimi misiniz? O zaman   gelin, 12 Eylül darbe hukukunu yeniden gözden geçirelim ve Türkiye'yi darbe hukukundan el birliğiyle kurtaralım. Darbe hukukunun arkasına saklananlar, darbeyle mücadelede samimi  değildirler. Darbe hukukunu değiştirmeyenler, 'Ben darbecilerden hesap soracağım'  diye ortaya çıkanlar samimi değildirler. Samimi olan darbe hukukunu değiştirir. Nedir darbe hukuku, seçim barajı. Kaldıralım diyoruz, kaldırmıyorlar. Siyasi  partiler yasasını değiştirelim diyoruz, değiştirmiyorlar. Seçim kanunu da darbe  hukukunun bir parçası. Gelin değiştirelim diyoruz, değiştirmiyorlar. Üniversiteler özgür ve özerk olsun diyoruz yanaşmıyorlar çünkü darbe hukukundan besleniyorlar. Darbe hukukundan beslenenler ülkeye demokrasiyi ve özgürlüğü  getiremezler.''

Bu konularda ilginizi çekebilir