Bilançoları kurlar etkiledi
2008'de yüzde 5'e olan aktif karlılık, 2011'de yüzde 6,5 oldu. 13 alt sektör yüzde 14,6'lık imalat sanayi ekonomik karlılık ortalamasının altında kaldı, 14 sektör ise ortalamanın üzerine çıktı.
İSTANBUL - İstanbul Sanayi Odası (İSO) 500 çalışmasına göre, küresel krizin başladığı 2008'de yüzde 5'e kadar gerileyen özel kuruluşlar aktif karlılığı, 2009'da yüzde 6,1 ile yeniden artışa geçti ve 2010'da yüzde 7,1'e yükseldi. Bu rakam 2011 yılında ise gerileyerek, yüzde 6,5'e düştü.
Özel kuruluşlarda 2009 yılında yüzde 13,6 olan ekonomik karlılık oranı, 2010'da yüzde 14,1'e, 2011'de ise yüzde 14,2'ye yükseldi.
Ekonomik karlılık oranlarına alt sektörler itibariyle bakıldığında ise 13 alt sektör yüzde 14,6'lık imalat sanayi ekonomik karlılık ortalamasının altında kaldı, 14 sektör ise ortalamanın üzerine çıktı.
2011 yılında en yüksek ekonomik karlılık oranlarına sahip sektörler yüzde 32,1 ile tütün işleme sanayi, yüzde 30,1 ile ağaç, mobilya ve mefruşat sanayi ve yüzde 27,7 ile lastik ürünleri sanayi oldu.
Yüzde 3,9 ile diğer imalat sanayi ve yüzde 5,5 ile ayakkabı sanayisi ise en düşük ekonomik karlılık oranları ile sıralamanın altında yer aldı.
En yüksek varlık devir hızı diğer imalat sanayinde
İSO 500 özellerde net katma değer/satışlar oranında son 10 yıllık dönemde bir azalma eğilimi görüldü. 2002'de yüzde 11,2 olan net katma değer/satışlar oranı, 2011 yılında yüzde 10,6'ya geriledi.
Varlık devir hızında ise yükselme yaşandı. 2010'da 1,20 olan varlık devir hızı, 2011'de 1,34'e yükseldi. Alt sektörler itibariyle bakıldığında ise 2011 yılında en yüksek varlık devir hızı 3,80 ile diğer imalat sanayinde gerçekleşti. Bu sektörü 3,25 ve 2,95'lik oranlarla; çeşitli petrol ve kömür türevleri sanayi ile petrol ürünleri sanayi takip etti. En düşük varlık devir hızına sahip alt sektörler ise 0,55 ile basım sanayi, 0,57 ile de içki sanayi oldu.
Ödenen maaş ve ücretlerin net katma değer içindeki payı geriledi
Özel kuruluşlarda 2010 yılında yüzde 52,9 olan ödenen maaş ve ücretlerin net katma değer içindeki payı 2011'de yüzde 49,2'ye geriledi.
Yüzde 9 olan ödenen faizlerin payı yüzde 10,6'ya, milli gelir anlamında karın, yani ana üretim faaliyetinden elde edilen karın payı ise yüzde 38,1'den yüzde 40,2'ye yükseldi.
Üretim faaliyeti dışı gelirler incelendiğinde ise, 2001 kriz yılında özel kuruşlarda üretim faaliyeti dışı gelirlerin dönem kar ve zarar toplamı içindeki payı, yüzde 547 ile tepe yaparken, 2006 yılında bu oran yüzde 26,3 ile 1989 sonrasındaki en düşük seviyesine indi.
2007'de yüzde 35,6, 2008'de yüzde 36,8, 2009'da yüzde 44,2 olan bu oran, 2010'da yüzde 34,3'e, 2011'de ise yüzde 22,7'ye geriledi.
Çalışmada, 2011 yılında oranın bu kadar küçülmesinin, ekonomik düzelmeden ziyade kambiyo zararlarının İSO 500'deki özel kuruluşlarda bir önceki yıla göre yüzde 92,9 artmasından kaynaklandığı belirtildi.
Katma değerin yarısından fazlası kamuya
Özel kuruluşlarda 2010 yılında yüzde 38,2 olan net katma değerin brüt katma değeri içindeki payı 2011 yılında yüzde 38,4'e yükseldi. Aynı dönemde dolaylı vergilerin brüt katma değer içindeki payı da yüzde 51,7'den yüzde 51,9'a çıktı.
1992 yılında özel kuruluşlardaki brüt katma değerin yüzde 10,5'i net dolaylı vergi olarak devlete ödenirken; bu oran son 20 yılda 5 kat artarak yüzde 50'lilerin üzerine çıktı ve katma değerin yarısından fazlası kamuya aktarılır hale geldi.
Özel kuruluşlarda yüzde 8,1 ile 2001'de en üst seviyeye çıkan ödenen faizlerin toplam satışlara oranı 2010'da yüzde 1'e kadar gerilemiş, 2011'de de yüzde 1,1 olmuştu.
Faaliyet dışı gelirlere gelince ise, en yüksek seviyesine yüzde 8,7 ile 2001 yılında çıkan faaliyet dışı gelirlerin satışlara oranı 2011'de yüzde 1,1 olarak gerçekleşti. Faaliyet dışı diğer gelirlerin satışlara oranı ise yüzde 0,5 oldu.
Katma değerde en yüksek paya sahip sektör kimya, petrol ürünleri ve plastik sektörü
2011 yılında İSO 500'de imalat sanayi istihdamında en yüksek paya sahip sektör yüzde 20,1 ile geçen sene de olduğu gibi gıda, içki ve tütün sanayi oldu.
Katma değerde en yüksek paya sahip sektör ise yüzde 42 ile geçen sene de olduğu gibi kimya, petrol ürünleri ve plastik sektörü oldu.
2008 sonrasında faiz oranlarında istikrarlı bir düşüş gerçekleşmiş, bu çerçevede İSO 500 özellerde ödenen faizler 2009'da yüzde 25,3, 2010'da yüzde 10,9 oranında azalmıştı. 2011'de ise özellikle yılın ikinci yarısı ile birlikte kredi faiz oranları ve kurların tekrar yükselmesi, İSO 500 özellerde ödenen faizleri yüzde 40,7 oranında artırdı. Çalışmada ödenen faizlerin finansal giderlerin sadece bir bölümünü oluşturduğu, bunun dışında finansman giderleri döviz cinsi borçlanmadan kaynaklanan kur farkı, komisyon, vade farkı, dosya masrafı gibi giderleri de kapsadığı aktarıldı.
Bu çerçevede özel kuruşların finansman giderlerinde 2009'daki yüzde 48, 2010'daki yüzde 3,1'lik azalışlardan sonra, 2011'de yüzde 102,5'lik artış görüldüğü ifade edildi.
"Sonuçlar, 2011'in sanayi kuruluşları açısından pek parlak geçmediğini ortaya koyuyor"
İSO Başkanı Tanıl Küçük, yüksek cari açık dışında ekonominin genelindeki olumlu gidişe rağmen, İSO 500 Büyük Sanayi Kuruluşu Araştırması'nın sonuçlarının 2011'in sanayi kuruluşları açısından pek parlak geçmediğini ortaya koyduğunu söyledi.
2011 yılında sanayi kuruluşlarında üretimden satışlar ve toplam satışların, bir önceki yıla kıyasla artarken, dönem kar ve zarar toplamı başta olmak üzere karlılığa ilişkin göstergelerin ve katma değerin bir önceki yıla göre gerilediğini ve mali yapının bozulduğunu belirten Küçük, sözlerine şöyle devam etti:
"Karlılık ve katma değerde bir önceki yıla göre düşüş ve mali yapıdaki nispi bozulmanın nedeni, kurlardaki yukarı doğru hareketlilikle kredi faizlerindeki artıştır. Kurlardaki yükseliş, kuruluşların yabancı para cinsinden borçlarının TL karşılığını yükseltirken, kredi faizlerindeki artış, kuruluşların finansman giderlerinin bir önceki yıla kıyasla yükselmesine yol açmıştır."
Gazetecilerin sorularına yanıtlayan Tanıl Küçük, "Orta gelir tuzağı kavramı" hakkında konuştu.
Bunun iktisatçılar tarafından ortaya konulan genel bir kavram olduğunu belirten Küçük, bu duruma Japonya gibi, Güney Kore gibi ülkelerin düşmediğini söyledi.
Türkiye'deki yapısal dönüşümün değişmek zorunda olduğunu dile getiren Küçük, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Özel sektör bunun farkında. Rekabet gücünü artırmak, Türkiye'yi bir üst lige çıkarmak sadece bizim omuzumuzda değil. Bunu ekonomi yönetimiyle birlikte yapmalıyız. Bu ortak bir politika gerektiriyor."
Türkiye'nin potansiyeli yüksek ve hedefleri olan bir ülke olduğunu dile getiren İSO Başkanı, "Türkiye, yakın dönemde önemli başarılara imza attı, yapabileceklerini yaptı. Bundan sonraki amaç bir üst lige çıkmak. O yüzden yapısal dönüşüm sağlanmalı" ifadelerini kullandı.
Kıdem tazminatı hakkındaki görüşlerini de paylaşan Küçük, bir fon oluşturulması gerektiğini ve bunun kalıcı bir şekilde çözülmesi gerektiğini çok önceden beri söylediklerinin altını çizdi.
Bunun teknik bir konu olduğunu ifade eden Küçük, üzerinde çalıştıktan sonra söylenmesi gerekenleri söyleyeceklerini dile getirdi.
Cari açık...
Geçen yıl cari açığa dikkat edilmesi gerektiğini söylediklerini hatırlatan Küçük, bu yılki azalmayı gördüklerini ve takdirlerini ilettiklerini kaydederek, "Cari açıkla mücadele önemli. Ama bu büyümeden vazgeçilmesi anlamına gelmiyor" ifadelerini kullandı.
Finansman giderlerinde ciddi bir artış olduğuna dikkati çeken Küçük, şirketlerin rekabet gücünü devam ettirmek adına dövizle borçlandıklarını söyledi.
"Yani risk alıyorlar. Bu keyfi bir risk değil, rekabet adına yapıyorlar" diyen Küçük, bankalarla ilgili bir tartışma konusu başlatmak istemediklerini, kredi mekanizmasında bankaların öne çıktığını ama özel sektörün de diğer enstrümanları kullanacak seviyeye gelmesi gerektiğini sözlerine ekledi.