Bilim merkezleri ve nanoteknoloji
YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Prof. Dr. Fevzi YILMAZ / Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Mühendislik-Mimarlık Fakültesi, İstanbul
Bilim, Sanayi Ve Teknoloji Bakanı Sayın Nihat Ergün, sayısı 81'e ulaşan tüm illerimizde beş yıl içinde (iki yıl içinde tüm büyük şehirlerde) 1 milyar TL kaynakla bilim merkezleri kurulacağını belirtmiştir. Sayın Bakan; "2023 hedefi olarak ilk 10 dünya ülkesi arasına girmeliyiz. 2023'te 500 milyar dolar ihracat yapmak için Üniversiteler bilgi üretme yeri (merkezi) olmalı, tasarım ve markalaşmada özel sektöre yardım etmelidir" demiştir. (DÜNYA Gazetesi, 12 Nisan 2011).
10 Mart 2012'de de Sabancı Üniversitesi Nanoteknoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi'nin (SUNUM) açılışı 2 bakanın katılımı ile gerçekleştirildi. Sabancı Üniversitesi'nin SUNUM'u, Bilkent Üniversitesi Yerleşkesi'ndeki Ulusal Nanoteknoloji Merkezi (UNAM) gibi önemli ölçüde devletin desteği ile kurulmuş büyük bir merkez niteliği taşımaktadır. Bu iki üniversite merkezleri dışında birçok üniversitede de devletin desteği (DPT ve TÜBİTAK gibi) ile kurulmuş nano teknoloji (ve nanomalzeme) araştırma ve uygulama merkezleri vardır.
SUNUM açılışında Bakan Ergün; 2011 ihracatımızın 135 milyar dolar olduğunu, ihracatımızda ileri teknoloji (nano teknoloji gibi) ürün payının çok düşük oranda gerçekleştiğine vurgu yaparak, "Nanoteknoloji yaşam döngüsünün başında olan sektördür. Gelin başında yakalayalım. Sanayi devrimini kaçırdık ama nanoteknoloji devrimini kaçırmayalım. Üniversiteler yayınlarını patente, lisansa dönük olarak yapsınlar ve buluş havuzuna dönüşsünler." demiştir. Kalkınma Bakanı Sayın Cevdet Yılmaz ise Avrupa'daki 9-10 ülkeyi Ar-Ge / GSMH'da geçtiğimizi belirterek 2010 için gerçekleşen % 0.84 Ar-Ge Harcaması / milli gelir oranını hükümet olarak daha da yükselteceklerini söylemiştir. (2023 hedefi: %2) Bakan Ergün " 2023'te Ar-Ge'nin 2/3'ünü özel sektör yapsın ve 300 bin Ar-Ge personelimiz olsun istiyoruz" diyerek üniversite sanayi işbirliğinin önemine dikkat çekmiştir. Bakanlar; nanoteknoloji yanında, mekatronik, yazılım, bilişim, tıp, biyoteknoloji ve teknogirişim alanlarını da önemsediklerini belirterek katma değeri yüksek ürünlere dönük çalışmaların teşvik edileceğini belirtmişlerdir. Gerçekten de Başbakan Erdoğan tarafından açıklanan son teşvik paketi yöre ne olursa olsun bu önceliği kapsamıştır (5 Nisan 2012).
İleri teknoloji ve bilim denince önce NANO bütün takılarıyla akla gelmektedir. Kanıtını Google'da bulabilirsiniz. Sörf yapın, nanoteknoloji ve nonamalzemeyi tıklayın. 10 milyona yakın sonuç (bağlantı) komutu ekrana çıkar. 10-300 nanometre (nm) arasındaki boyutlarda malzemelerin özelliklerini inceleme, anlama ve kontrol etme eylemleri ardından ürün ve cihaz üretme teknolojisine nanoteknoloji denir. Nanometre, metrenin milyarda biri olup, inanılmaz küçük boyutu simgeler. Bu ölçü, bir kağıdın yüz binde biri kalınlığa denktir.
Bilim merkezleri, bireyde bilime dair olumlu yargı oluşturan, bilimsel merak uyandıran ve kişinin bilimsel etkinliklere katılmasını sağlayan popüler mekân eksenli belediye yerleri olarak planlanmıştır. Merkezler, herkesi meraklandıracak ve bilimi elit ve erişilmez insanların uğraşısı olmaktan çıkaracaktır. Son beyanlar, 2008'de TÜBİTAK öncülüğünde başlayan bu projenin ivmeleneceğini göstermektedir.
Nanoteknoloji araştırma ve uygulama merkezleri
Üniversitelerimizde, başta mühendislik ve temel bilimler alanında görevli yüzlerce araştırmacı bir şekilde nano boyut ölçekli çalışmalar yürütmektedir. Ayrıca; büyük küçük onlarca nanoteknoloji yoğun araştırma merkezleri ve laboratuvarlar da vardır ve aralarında çok az irtibat mevcuttur. Bilim çalışanları merkez ve laboratuvarlar arasında koordinasyon ve eşgüdümün sağlanması şarttır. Bunu ancak insan ve cihaz envanterini çıkararak, fonlayan kurum (TUBİTAK gibi) yapabilir. Çalışanlar ve merkezler arasında network oluşturulmalı üniversite ve sanayiden gelen araştırmacılar bir araya getirilmelidir. Bu yolla kaynak israfı önlenir, tekrarlı ve fayda değeri düşük çalışmalar önlenir. Mukayeseli performans çalışmaları ile endüstri işbirliği yanında yayınların patente, lisansa dönüşümü sağlanır. Kaynakların oburca tüketilmeleri önlenmeli ve sonuç-ürün hedefli çalışmalar teşvik edilmelidir. Ulusal sanayimizin ihtiyaçlarına odaklanılmalıdır. Temel bilim Ar-Ge'den, sonuç eksenli Ar-Ge ve Ür-Ge'ye (ürün geliştirme) geçilmelidir. Sonuç eksenli Ar-Ge ve Ür-Ge' ye örnekler:
- Tekli ve çok katmanlı fonksiyonel yapıların üretimi (algılayıcılar, devre elemanı ve devreler/dizinler halinde)
- Mikro ve nano sistemlerin prototiplerinin haberleşme, sağlık, savunma, çevre, enerji, vb. geniş uygulama alanları için üretimi
- Moleküler ölçekte sensörler ve sensör dizinleri üretimi
- Gıdalar içindeki etkin veya zararlı maddelerin tespitini sağlayan algılayıcıların üretimi
- Malzemelerin içinde bileşen ve katkı elemanlarının yüksek hassaslıkla tespitini yapan gereçlerin üretimi
- Atık su ve diğer maddelerde ağır metal tayini cihazları üretimi
- Biyomedikal tanı ve tedavi desteği cihazları üretimi: Kılcal damarlarda ve benzeri kanallarda hareket eden tanı ve tedavi robotları, nanotıp, nanotoksikoloji,
- Otomotiv uygulamaları, biyodizel ve enerji araştırmaları, (Yakıt pilleri ve lityum ion bataryaları)
- Tüketici ürünleri için nanomalzeme üretimi
- Nano güvenlik çalışmaları: araştırmacı, üretici ve kullanıcı eksenli
Sonuç
Hükümetin bilim politikaları için ortaya koyduğu irade, Ar-Ge teşvikleri, bilim merkezleri oluşturma projeleri övgü ve takdire değerdir. Her ilde bilim merkezi oluşturma çabası, doğru bir yol haritası çizilir ve ana temalar iyi belirlenirse başarılı olacaktır.
Nanoteknoloji ilk yıllarındaki (1980'ler) çok küçük şey (zerre) anlayışından, bugün şaşırtan özellik (ve fayda) anlayışına dönmüştür. Uygulama alanları, sağladığı fırsatlar ve tehditleri ile bu teknoloji hızla büyümektedir, trilyonlarca dolarlık bir dünya pazarı doğmuştur. Hükümetin bonkörce desteklediği bu teknolojiyi katma değeri yüksek ürünleri ile yaşam döngüsünün başında yakalamak istiyorsak aşağıdaki 3 hususu önemsemeliyiz.
i)Üniversitelerimiz çalışanları ve merkezle (laboratuvarlar) arası eşgüdüm ve işbirliği oluşturmak, sonuç odaklı çalışmaları teşvik etmek ve mutlaka sanayicilerle işbirliği yapmak hedef alınmalıdır. Teşvik ve destek alan merkez ve laboratuvarların performansları izlenmelidir. Unutulmamalıdır ki, batı ülkeleri endüstri şirketleri Ar-Ge'de temel araştırmadan ürün ve talep geliştirmeye geçmişlerdir. Nanoteknoloji çalışanlarının üreticilerin, kullanıcıların ve kullanım sonrası evrenin güvenliği (nano güvenlik) iyi yönetilmelidir.
ii) Mevcut uygulama ve potansiyeli olan alanlarda (yukarıda açıklanmıştır) ulus ötesi işbirlikleri gözetilmeli, bu yolla ürün rekabetçiliği ve katma değeri yüksek tutulmalıdır. Ürün ve serviste küreselleşme için Ar-Ge ile başka ülke kuruluşlarına sipariş edilen Ar-Ge yeni eğilimleri oluşturur.
iii) Ülkemiz, orta teknoloji endüstri alanlarında (lastik, döküm, dizel motor, çimento, tekstil, demir-çelik, TV gibi) yoğunluğa sahiptir. Emek yoğun, enerji obur ve katma değeri düşük bu alanlardan ileri teknoloji alanlara tırmanmak zaman ve emek ister. Doğru strateji ile orta teknoloji alanları da rekabetçiliğimizi arttırıcı yönde desteklenmelidir. Burada en büyük sorun, sanayicimizin Ar-Ge kaynaklarını genel kullanımlı hibe gibi görmesidir ve bu bakış çalıştaylar yapılarak değiştirilmelidir.