Binlerce yeni girişimciye ne dersiniz?

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Dr. Ahmet N. HELVACI / İTO Genel Sekreter Yardımcısı

Sosyal güvenlik sistemimizin Türkiye'nin en büyük kara deliklerinden birisi olduğu herkes tarafından uzun süredir ifade ediliyor. Özellikle geçen hafta (14 Şubat'la başlayan hafta) Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in yapmış olduğu, "9?uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in Başbakanlığı döneminde emeklilik yaşının düşürülmesinin Türkiye'ye 1 trilyon dolar kaybettirdiği" açıklaması bu konuyu tekrar gündeme getirdi.  Aslında sayın bakanın bu ilk açıklaması değildi. 2008 yılında da benzeri bir açıklama yapmıştı.

Sayın Bakan konuşmasında, Türkiye'nin 1991?deki o popülist sosyal güvenlik sistemindeki tercihleri yüzünden sadece sosyal güvenlik açığını finanse etmek için içeriye ve dışarıya yılda 30 milyar dolar borçlandığını, bu olmasaydı 30 milyar dolar ile çok şeylerin yapılabileceğini ifade etti. Unutanlar yahut gençler için hatırlatalım ki, sayın Demirel'in 1992 yılında yaptığı değişiklik ile kadınlarda 20, erkeklerde ise 25 yılını dolduran bütün çalışanların yaş şartı aranmaksızın emekli olabilmeleri imkanı getirilmişti.

Bu durum, 5434 sayılı Kanunda bir kısım değişiklikler öngören 4447 sayılı Kanun'la değiştirildi. Kanunun yürürlüğe girdiği 08.09.1999 tarihinden sonra memuriyete başlayan kadınların 58, erkeklerin 60 yaşında emekli olmaları öngörüldü. Anılan tarihte 20 hizmet yılını doldurmuş kadınlar ile 25 hizmet yılını doldurmuş erkeklerin yaş kaydı aranmaksızın istedikleri tarihte emekli olabilecekleri belirtildi.

Henüz 20 veya 25 yıllık hizmet süresini tamamlamamış olanların ise hizmet sürelerine karşılık geçiş sürecinde tabi oldukları yaşlarını doldurmaları şartıyla emekliliğe hak kazanacakları hükmü getirildi. Buna göre geçiş aşamasında olan çalışanlar yasanın yürürlüğe girdiği tarihteki çalışma yıllarına göre bayanlarda 58, erkeklerde ise 60 yaşına gelmeden emekli olabilmekte. Yeni Sosyal Güvenlik Yasası ile emeklilik yaşı 65'e çıkartılacağı belirtiliyor. (Bununla ilgili tüm bilgileri Sosyal Güvenlik Kurumu sitesi (sgk.gov.tr) başta olmak üzere ilgili sitelerden ayrıntılı olarak öğrenebilirsiniz.)

Öncelikle; sayın Demirel'in zamanında yapılan düzenlemenin yanlış olduğuna inanmakla birlikte, bu konuda sosyal ve demografik özellikleri Türkiye'den oldukça farklı Avrupa uygulamasının ülkemize birebir aktarılmasını (hele de 65 yaş uygulamasını) doğru bulmayanlardanım. Hatta bu konuda bazı çelişkilerin olduğunu düşünüyorum. Özellikle bu hükümet bağlamında genç nüfusu bir artı olarak değerlendirip, hatta Başbakanımızın ağzından aile başı asgari üç çocuğu tavsiye ettiğiniz bir konjonktürde, yıllardır nüfusları geriye giden ve yaşlanan Avrupa'nın nihai uygulamasını Türkiye'ye adapte etmek bir çelişkidir.

Doğru; öngörülen sistem yaklaşık 2030'larda 60 yaşı oturtmuş olacak. Ancak bu bizim, Türkiye'nin o yıllarda bile Avrupa ile aynı sosyal ve demografik özellikleri taşıyacağına inanmamızı gerekli kılmaz. Bu konularda (Sayın Başbakanın 3 çocuk yönlendirmesinin etkili olup olmadığı konusu da dahil) araştırmalar yapılmalı ve sosyal güvenlik sistemi araştırmaların sonucunda ortaya çıkacak bulgulara göre düzenlenmelidir.

Buradan Türkiye'de kaç çalışan olduğu ve bir yılda bunların ne kadarının emekli olduğuna geçersek;

Kasım 2010 tarihi itibariyle TÜİK'in kamuoyuyla paylaştığı İstihdam Raporu'na göre Türkiye'de 22 milyon 854 bin çalışan var. SGK Başkan Yardımcısı Fatih Acar Şubat 2011 itibariyle BUSİAD'da yaptığı açıklamada da 10 milyon da kayıt dışı çalışanın olduğunu söyledi. (Çukurova Üniversitesi, Eğitim Fakültesi'nce yürütülen bir araştırma, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) kayıtlarında Temmuz 2010 ayı itibariyle, 2 milyon 244 bin 534'ü Emekli Sandığı'na, 3 milyon 309 bin 531'i Bağ - Kur'a ve 10 milyon 415 bin 684'ü SSK'ya bağlı olmak üzere toplam 15 milyon 969 bin 748 kayıtlı çalışan bulunduğunu açıklamıştı.) 

Bu çalışanlardan bir yılda yaklaşık 210 ile 250 bin arasındaki kişi emekli olmakta. Demirel yasasıyla emeklilik yaşının bir ara 34'lere (583 kişi) kadar düştüğü Türkiye'de, emekli olanların yaklaşık %50'si 50 yaşın altında. Bugün itibariyle de süresi dolup da emekli olmayı düşünenler için emeklilik taban yaşı 50'lerin altında. 2010'lu yıllarda, 1980'lerin ikinci çeyreğinden itibaren işe başlayanlar 60 yaşına gelmeden peyderpey her yıl emekli olabilecek. Ortalama 2030 yılına kadar çalışanlar 60 yaşından önce emekliliği hak edecekler.

Türkiye'de 16 milyon çalışana rağmen, şubat ayı içerisinde Rize Ticaret ve Sanayi Odası'nda,  kurumlar ve gelirler vergisi ile ihracatta ilk 10'a giren mükelleflere verilen ödül töreninde konuşan TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu'nun yaptığı açıklamaya göre, Türkiye'de 1 milyon 300 bin girişimci var.

Türkiye, girişimcilik liginde gelişmiş ülkelerin oldukça gerisinde. Girişimcilik oranı sadece yüzde beş. ABD'de bu oran %11 ve AB'de ise %12. Cumhuriyetin yüzüncü yılında dünyanın ilk on ekonomisi arasında yer almayı hedefleyen Türkiye, çok yönlü kalkınma hamlesini girişimciliğin artırılmasında da sürdürmekte. En büyük rolü KOSGEB'in oynadığı Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ile özel sektördeki girişimcilik dernekleri yoğun bir gayret içerisinde bu sayının artırılmasına çabalamakta.

10 Temmuz 2010 tarihinde DÜNYA Gazetesi'nde dile getirdiğimiz, "girişimciliğin bir iş seçeneği olduğunun başta üniversite olmak üzere okullarda öğretilmesi" önerimizin Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ile Milli Eğitim Bakanlığı'nca hala ortak bir kampanya - proje olarak ele alınmamasına karşın kullandığımız önerme ve kavramların bazı girişimcilik temsilcileri tarafından ifade edilmeye başlanması bizim için mutluluk verici. Ancak o yazıda belirttiğimiz gibi, Türkiye girişimcilik konusunda okullarında ulusal bir kampanya yürütmediği takdirde sürdürülen çabalar eksik kalacaktır.

Çoğu sitede yer alan (örneğin www.girisimhaber.com) bir habere göre Türkiye'de insanlar girişimde bulunmak için  cesarete değil, sermayeye gereksinim duyuyor. 27 Ağustos-11 Ekim tarihleri arasında Türkiye, Avusturya, Danimarka, Fransa, Almanya, İngiltere, İtalya, Polonya, Rusya, İsviçre, ve Ukrayna'da 14 yaş üzeri kadın-erkek 12 bin 510 kişi üzerinde yapılan araştırmaya göre, Türklerde başarısız olurum korkusu sadece yüzde 12. Bu oran Almanlarda %58 ile en yükseği. Türkler patron olmayı seviyor (Kadın-erkek ortalaması %35). Ayrıca bizde girişimciliği bir ek iş olarak görme eğilimi de oldukça yüksek (%20'ler). Türkler için en önemli sorun sermaye erişimi.

İçerisinde yaşadığımız ülkenin koşullarını tam olarak yansıttığını düşündüğümüz bu araştırmanın sonuçlarını da dikkate alarak yukarıda verilen tüm bilgiler ışığında ifade ediyoruz ki, bir düzenleme olarak daha geç yaşlarda emekliliğin bütçe ve makro ekonomik denge için yararlı olduğunu düşünmemize rağmen, bir sorunu fırsata dönüştürmek adına daha 20 yıl kadar varlığı geçerli olacak erken emeklilikten yararlanmak gerekmektedir. Bu kapsamda devlet ve özel sektörün ilgili gönüllü kuruluşları erken yaşta emekli olanların girişimci olmasını sağlayıcı çalışmalar yürütmelidir.

İçerisine dahil olduğum bu yaş kesiminden epeyce kişi, vakti dolunca emekli olmayı düşünmekte ama hiçbir şey yapmadan kenarda ölümü beklemeyi de arzulamamaktadır. Bunların sermayesi vardır, garanti altına aldıkları bir emeklilik maaşları da söz konusudur. Muhtemelen çoğunun emeklilik maaşı dışında da gelirleri olacaktır. Ayrıca bir hayat tecrübeleri ve buna uygun iş ve piyasa bilgileri de mevcuttur. İstedikleri; gelişen trendler doğrultusunda en uygun yatırımı gerçekleştirmek için bilgilendirilip yönlendirilmeleridir. Ayrıca özellikle ünlü bankacı Akın Öngör örneğinde olduğu gibi, kamuoyunun da dikkatini çekmeye başlayan oranda, başarılı özel sektör yöneticileri süreleri dolduğunda emekli olmakta, hem sevdikleri hem de o güne kadar yönlendirdikleri işleri girişimci olarak bizzat kendileri yapmaktadır.

En önemlisi emeklilik ikramiyesi olan ellerindeki sermaye ile neler yapabilecekleri, bu sermayenin ne kadarını kullanmaları gerektiği, iş seçenekleri ve en uygun sektörlerin neler olabileceği konusunda verilecek eğitimler bu insanların hızlı bir şekilde girişimci olmalarını sağlar. Genç girişimcilere sermaye desteği verirken bunlara vermek zorunda olmayan Devlet, bir de başarısız olma durumunda, yatırıma kanalize ettikleri sermayelerinin belli bir kısmını ödeme güvencesi getirirse, ömrünün son demlerinde muhtaç duruma düşmek istemeyen bu insanların son korkularını da yenmelerini sağlayacak daha da cesaretlendirerek hızla girişimci olmalarını sağlayacaktır.

Tabi ki Türkiye'nin önceliği gençleri girişimci yapmaktır. Ancak bu ana hedefin yanında, yılda 250 bin emeklinin yüzde %10'unun bile girişimci olmasının sağlanması mevcut girişimci rakamına her yıl ekstra yüzde 2'lik bir katkı demektir. Gerçekleşme daha düşük oranlarda bile olsa önemli bir kaynak ayırmadan bunun yapılabiliyor olması her halükarda bir artıdır.

Sonuç olarak; bu oranı artırmak devletçe (ve girişimcilik derneklerince) yürütülecek projenin kapsamı ve başarısıyla alakalıdır. Başlıktaki soruyu buraya taşırsak, "sayın Bakanım! Hem tecrübesi hem de sermayesi olan binlerce yeni girişimciye ne dersiniz? Bu potansiyeli kullanmamak saflık olmaz mı?" Türkçe'de bir deyim var: "Akıl verme para ver" şeklinde. Bu potansiyel girişimciler ise bunu "para verme akıl ver" şeklinde değiştirmişler. Çok zor olmasa gerek…