Bir AR-GE soslu girişimcilik mönüsü lütfen!
Serhas BEKışOğLU / Marmara ve Kuzey Anadolu Sanayici ve ışadamları Dernekleri Federasyonu (MAKSıFED) Başkanı
Bugünlerde dünya her zamankinden hızlı dönüyor gibi geliyor şirketlere. Bilim adamlarına sorsak bize gülerler, olsa olsa bizi ekonomistler anlayacaktır.
Dünyanın hareket ettiği hızda koşsak, biz ancak yerimizde durarak aynı ekmeği kazanmaya devam edebiliyoruz. Demek ki daha hızlı koşmamız gerekiyor.
Koşacağız ama ne yiyelim, ne içelim daha büyük hızla koşmak için? Çağı yakalamak isteyenler için en ideal mönü, iyi pişmiş bir AR-GE soslu girişimcilik.
Anlatması daha keyifli olsun, tersten yaklaşalım: Ne değildir bu AR-GE soslu girişimcilik?
ıçki masasında beş şirket kurup, yirmi ülkeye ihracat yaparak dünya markası olup, sabah kalkınca baş ağrısı çekenlerin masasına meze olmaz.
'Kervan yolda düzülür' mantığı ile işe soyunup, 'ış planı da neymiş kardeşim, bin akıllı düşünürken bir deli hendeği atlarmış' felsefesiyle bol atasözlü kurulup kapanan işletmelerin yolluk çıkınlarında da bulunmaz.
Bir de 'Bu mal çok satıyor, aman biz de yapalım' diyerek bir ürünün ömür çizgisinde en son safhalarına geldiği zaman uyanıp rekabet havuzuna göbek üstü bir atlama yapan 'arkadan gelen girişimci' tiplemesinin midesine dokunur bu AR-GE soslu girişimcilik mönüsü.
Dünyadan haberdar, ilgili ve bilgili, girişimciliğin günümüz rekabet koşullarında ancak araştırma geliştirme çalışmaları ile hayatta kalabileceğinin bilincinde bir yeni kuşak yaklaşım sahipleri işte bu mönüye bayılanlar.
Türkiye'deki firma profillerini incelediğimizde, çoğunun "tedarikçi", "fasoncu" konumunda olması nedeniyle rekabetin ucuz iş gücü veya düşük maliyet üzerinden yapıldığını görüyoruz. En büyük rakipleri olan Çin'de, Pakistan'da ve Hindistan'da ise işçi ücretleri ortalama 40-50 dolar. Dolayısıyla rakipleriyle başa çıkabilmek için işçi ücretlerini ve maliyetleri olabildiğince hızlı aşağıya çekmeye çalışıyorlar ki, bu da işgücünün ve ürünün kalitesizleşmesinden başka bir işe yaramıyor.
Çözüm tüm firmaların markalaşıp fasonculuğu bırakması mı? Hayır, böyle bir çözüm önerisi ekonominin gerçekleri ile örtüşmüyor. Çözüm, tedarikçilerin inovasyon kültürüne sahip olması.
Bu doğrultuda etkili görüşleri olan Prof. Dr. Arman Kırım, "Türkiye Nasıl Zenginleşir" adlı kitabında, Türkiye'ye yeni bir sanayileşme stratejisi önerirken, aynı zamanda "ıkinci Nesil Fasonculuk" adını verdiği yaklaşımı gözler önüne seriyor. Prof. Dr. Kırım'ın bu yeni stratejisine göre Türkiye Avrupa ülkelerinin üretimini yaptığı ve teknolojisini geliştirdiği sektörlerde fasonculuğa talip olacak. Bu yeni nesil fasonculukta gerekirse ürün ya da hizmetin fikri de bize ait olacak. Türk şirketleri yapacak ama marka Batılıların olacak. Ve Türk şirketleri tıpkı Çin ve Hindistan gibi bir outsourcing ve offshoring cenneti haline gelecek diye öngörüyor Kırım.
Uzun lafın kısası; bu mönüye alışacağız, başka çare yok. Tedarikçi de olsak, amacımız vazgeçilemeyen tedarikçi olmak olacak. Ve ne olursa olsun işletmelerimizde gelişim körlüğüne müsaade etmeyeceğiz. 'Tamam bu bize yeter' deyip arkamıza yaslandığımız anda, yerimizi almak isteyen yüzlerce global rakibimiz olduğunu unutmayacağız.
Geleceğin başarılı KOBı'lerine şimdiden afiyet olsun!