Bir ulusal kampanya önerisi "İşadamı olacağım öğretmenim"

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

Dr. Ahmet N. HELVACI / İstanbul Ticaret Odası Genel Sekreter Yardımcısı 

 

Son zamanlarda Türkiye'de girişimcilik noktasında çok önemli adımlar atılmaktadır. Başta meslek örgütleri olmak üzere, Sivil Toplum Kuruluşları (STK), üniversiteler ve şirketler girişimcilik konusunda değişik projeler geliştirmekte ve bunları uygulamaktadır.

Günümüzde girişimcilikle alakalı çalışmaların üç boyutu vardır:

Birincisi; girişimci olmanın her genç için bir iş seçeneği olduğunun öğretilmesi, ve bunu sağlamaya dönük radikal değişimlerin gerçekleştirilmesinin temini.

İkincisi; proje üretiminin teşvik edilip iş geliştirme önerilerinin alınması, gerekli değerlendirmenin ardından uygun bulunan projelerin ödüllendirilmesi.

Üçüncüsü ise bu projelerin aynen yahut geliştirilerek öneri sahibi veya uygun yatırımcılar tarafından uygulamaya geçirilmesinin sağlanması. Bunun için uygun buluşma-buluşturma etkinlik ve platformlarının düzenlenmesi.

Giriş paragrafında Türkiye'de girişimcilik konusunda önemli adımların atılmaya başlandığını söylediğimizde ikinci ve üçüncü boyutu kastediyoruz. Girişimciliğin ikinci boyutu yaygın, üçüncü boyutu ise kısmen uygulanmaya başlandı. Ancak girişimciliğin birinci boyutu, yani girişimci ve sanayici olmanın bir iş seçeneği olduğunun başta gençler olmak üzere toplumun tüm katmanlarına anlatılması konusunda yapılan her hangi bir ciddi çalışma yok Bizim önerimiz ise bu konuda ulusal bir kampanyanın düzenlenmesi. Bu yazıda bunun gereği üzerinde durulacak ve dikkate alınması gereken hususlar ortaya konacaktır.

Neden böyle bir kampanyaya ihtiyaç var?

Arka arkaya gelen üç çocuğu da farklı sistemle sınava giren bir baba olarak içeriden yaptığım gözlemlere dayanarak söylüyorum ki, bütün iyileştirme çabalarına rağmen Türk eğitim sisteminin çok ciddi sorunları var. İşin ilginci bu sorunların görülmesi de çok zor. Nedeni, politika yapıcıların eğitim sisteminin sorunlarının çoklukla metotta ve uygulamada olduğunu düşünmeleri.

Yıllar içerisinde Anadolu'daki her hangi bir lisede okuyan bir gencin de üniversite sınavında çok iyi yerleri kazanabildiği sistem öldürülerek öğrencilerin çok küçük yaşlarda kastlaşma mağduru haline getirildiği bir sınav sistemi üretildi. Örneğin ilköğretim öğrencilerine yönelik 1 milyon yüz elli bin kişinin girdiği sınavlarda kısmen iyi okullara yerleşmek için yeterli olan 400 puan üstünü alan öğrenci sayısı yaklaşık yüz bin.

Hazırlıklı Anadolu lisesi ve iyi fen lisesine girmek için gerekli olan 465 ve üstünü alan ise sadece 22 bin kişi. Bu bir milyon çocuğu, "ileride iyi bir fakülte kazanamam ve geleceğimi kurtaramam" psikolojisine sokan ve zimmen insanların istenen puanı alamayan öğrencilere "işe yaramaz" gözüyle bakmasına olanak tanıyan bir eğitim sistemi var. Sanırız Türkiye'dekinden başka bu kadar gencini "sen işe yaramazsın" diyerek aşağılayan bir sistem yoktur. Çünkü hiçbir modern devlet bu yükü kaldıramaz.

İkincisi, SBS, OKS, ÖSS, LGS adı her neyse çocukların hayatta meslek edinme durumlarını ölçecek hiçbir soruyu sormuyor. Bilginin bile işe yaramaz ayrıntılarında çocukları sıralamaya tabi tutuyor. Modern bilimin keşfettiği değişik zeka türleri ve yetenekler iş planlamasında ve gencin bu doğrultuda yetiştirilmesinde hiç dikkate alınmıyor.

Üçüncüsü, öğrenciler bütün bu badireleri atlatıp, eğitim sisteminin fetişist bir gaye haline getirdiği üniversiteye girdiklerinde dahi sorun çözülmüş olmuyor. Belli okullar dışındaki öğrencilerin nerdeyse tümü, daha önce mezun olanların durumuna bakarak işsiz kalma ihtimal ve korkusu içinde yaşıyorlar.

Toplumda, iş dünyası içinde olmayan hemen hemen hiçbir ailenin de "çocuğum doktor, mühendis, kaymakam olacak" der gibi, "çocuğum işadamı olacak" diye yetiştirmemesinin yanında eğitim sistemimiz hiçbir aşamada, formel mesleklerin yanında girişimci ve sanayici olmayı, yani öğrencilere kendi işini kurmayı önermiyor, öğretmiyor ve bu doğrultuda yetiştirmiyor.

Bu nedenle hiçbir çocuk hiçbir aşamada "kendi işimi kuracağım" diye öne çıkmıyor, öğretmeni "büyüyünce ne olacaksın yavrum?" diye sorduğunda "işadamı olacağım öğretmenim" diyemiyor. Dolayısıyla ileride tanımlanmış bir işe giremediklerinde gençlerin hayatı kararıyor. Hem zihni enerjileri, hem onlara yapılan harcamalar, hemde ülkemizin sanayici-iş adamı potansiyeli dumura uğruyor. Ayrıca ekonomi basını da dahil medyada iş adamlığı-sanayicilik yeterince öne çıkarılmıyor.

İşte bu kampanyanın özü yukarıdaki saptamada yatıyor. Bu projeyi hayatiyete geçirmeye karar veren kurum yahut kurumlar kapsamlı bir kampanya eşliğinde girişimci ve sanayici olmanın bir iş seçeneği olduğunu başta gençler olmak üzere toplumun tüm katmanlarına anlatacaklar.

Gelişmişliğimizi daha da artırmak mümkün. Her insanın hayatında, ülkeyi ve ekonomiyi kurtaracağını düşündüğü, en azından gerçekleştirebildiğinde çok zengin olacağını hayal ettiği birkaç projesi vardır. İşte bu kampanya bu türden projelerin üretilmesini de teşvik edecektir.

Eğer (diğer iki boyutla birlikte) bunu başarabilirsek hem işdünyası inisiyatifi ele alır, hem gençler arasında önemli bir sinerji ve ümit doğurulur, hem de ekonominin katlanmasına ve istihdamın artmasına KALICI bir katkı sağlanır.

Başarı için nelere dikkat edilmeli?

- Kampanyaya, "girişimciliğin bir iş seçeneği olduğunu gençlerin zihnine kazımak" hedefini öne çıkartan bir konsept eşliğinde yaklaşılmalı.

- İlk ve orta öğretim, yüksek öğretimden ayrı değerlendirilmeli.

- TOBB (illerinde de ilgili odalar), Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) gibi kurumlara proje iyi bir şekilde anlatılıp katılımları sağlanmalı. Bilhassa ilk ve orta öğretim kurumlarına yönelik çalışmanın bu üç kurumun katılımı olmadan başarıyla yürütülmesi mümkün değildir.

- Medya bu projeye mümkünse ilk başından dahil edilmeli.

- Başta (pilot bölge olarak) İstanbul olmak üzere ülkemizdeki bütün üniversiteler ve MEB'e bağlı ilk ve orta öğretim kurumları hedef kitle olarak ele alınmalı.

- İlköğretim kurumları ile orta öğretim kurumları yani liselerin tümü üzerinde neler yapılabileceğine dair ayrıntılı bir eylem planı hazırlanmalı, ders kitap ve materyallerinin elden geçirilmesi de dahil onlarca değişiklik hızlıca uygulanmalıdır. Girişimciliği öven başarı hikayeleri, öğreten deneyimler okuma metinlerinde yer almalı.

- Önce ilk öğretimle orta öğretim, sonra da normal lise eğitimiyle meslek lisesi eğitimi ayrı ayrı değerlendirilmelidir. İlk öğretimde girişimcilik duygu ve sevgisinin verilmesi ağırlıklı olurken, lise ayağında ise bilgi ve yönlendirmeye odaklanılmalı.

- Üniversite ayağı için bütüncül bir düzenleme çabası yerine ilgili üniversitelerin rektörlük ve dekanlıklarıyla irtibata geçilmeli, bilhassa da öğrenci dernekleriyle yakın irtibat içerisinde olunmalıdır. Her branşın girişimcisi vardır. Ancak teknik bölümler, sanayiye yönelik katma değeri yüksek buluşları yapma özelliklerine binaen farklı ele alınmalı.

- Birinci boyut için "işsiz değilim, çünkü geleceğin işadamıyım", "işsiz değilim çünkü kendi işimi kuruyorum" "işadamı olmak varken neden profesyonel olasın ki?" gibi döviz ve afişler hazırlanıp başta fakülteler olmak üzere uygun yerlerde sergilenmeli.

Çocuklarımıza ne olacağını sorduğumuzda "işadamı ve sanayici" yanıtını sıkça almaya başladığımızda, gençlerimiz formel mesleklere giremediğinde "kendi işimi kurarım" diyebildiğinde hem Türkiye farklı bir faza geçmiş, hem de bu kampanya amacına ulaşmış demektir.