Borçlar Kanunu ve Ticaret Kanunu tasarıları

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Prof. Dr. T. ANSAY / Koç Üniversitesi Hukuk Fakültesi

Ticaret hayatını olduğu kadar herkesi yakından ilgilendiren Borçlar Kanunu ve Ticaret Kanunu tasarıları bir süreden beri TBMM gündeminde kanunlaşmak için gün saymaktalar. Ticaret Kanunu Tasarısı görüşülmeye başlanmışken, Meclis bu iki kanun arasındaki yakınlıktan dolayı, önce daha genel hükümleri içeren Borçlar Kanunu'nun görüşülmesine karar verdi. Gerçekten de her iki kanun birbirlerine sıkı sıkıya bağlıdırlar. Bu kanunlarda da kabul görmüştür. Bir kere Borçlar Kanunu, Medeni Kanun'un 5. kitabı olup, onun tamamlayıcısıdır (BK tasarısı m. 647). Ticaret Kanunu ise Medeni Kanun'un ayrılmaz bir parçasıdır (TK Tasarısı, m.1).

Buna karşın, BK ve TK bugüne kadar aynı konuları ayrı hükümlerle düzenlemekteydiler. Bunun da başlıca nedeni her iki kanunun, farklı sistemleri kabul eden İsviçre ve Almanya (Fransa) hukuklarını izlemeleriydi. İsviçre'de, bizim ticaret hukukunun içinde olan konular BK'da düzenlenirken, Almanya ve Fransa'da ayrı bir Ticaret Kanunu bulunmaktadır. Önceleri bizde, örneğin satış akdi hem BK'da, hem de TK'da düzenlenmişti. Bugün yürürlükte olan TK hazırlanırken ticari satışa ilişkin hükümler kaldırılmış ve mevzuatımızdaki hukuki müesseseler alanında yaşanan ikiliğe bir ölçüde son verilmişti. TK Tasarısı bu tür ikili sistemin son kalıntılarının bir kısmını gidermeye çalışsa da, onları tamamen ortadan kaldıramamıştır. Üstelik, ticaret hayatındaki gelişmeler yeni bazı hükümlerin yürürlüğe girmesine neden olarak karmaşık durumu daha da yaygınlaştırmıştır. Şöyle ki, bir yandan satış akdine ilişkin bazı BK maddeleri ticari satışlar için özel hükümler getirirken, satış akdine ilişkin başka özel hükümler TK Tasarısı'nda eskisi gibi kalmıştır. Bunlara ek olarak Tüketici Kanunu'nda da satışa ilişkin hükümlere rastlıyoruz. Son günlerde yasalaşan Uluslararası Viyana Konvansiyonu nedeniyle, bir satış akdi uluslararası nitelik kazandığında ise bu tür satışlara farklı hükümler uygulanacaktır. TK'nundaki faiz, teselsül, zamanaşımı gibi konuların da BK içine alınması sistemi rahatlatacaktır. Cari hesap ve acentelik müesseselerinin de BK içine alınması mümkün olabilir. TK'daki bu ve buna benzer konularda kanunlarımız arasındaki çoklu bir anlayıştan doğan karmaşıklığı çözümlemek için kanımca önce BK Tasarısı'nın TBMM'de görüşülmeğe başlanması önemli ve olumlu bir yaklaşımdır; ama bu yeterli olmayabilir. Çünkü her iki tasarıyı hazırlayanların uzaktan birbirlerine bakışmaları çözüm üretmeye yeterli olmaz. Çarenin, her iki tasarıyı hazırlayan kurullardan seçilecek az sayıda kişinin tasarıları birlikte baştan sona gözden geçirip, ortak bir görüşe varmaları ve erişecekleri sonuca göre de benzer maddelerin hangi kanunda yer almasını doğru olacağını önermeleridir. Aksi takdirde, örneğin TK Tasarısında ticari satışları düzenleyen madde çıkarıldığı halde, BK'ya bunun yerini tutacak bir madde eklenmezse bundan, hiç de arzu edilmeyen hukuki bir boşluk doğabilecektir.

TBMM'nde dikkate alınması gereken bir başka hususun daha varolduğunu sanıyorum. TK Tasarısı hazırlanıp kamuya açıklandığı 2005 yılından beri, ülkemizde ve dünyada, ticaret hayatına etki yapan önemli toplumsal veya iktisadi gelişmeler yaşandı. Son ekonomik kriz, devletin ticaret hayatına müdahalesinde yeni tartışmalara neden olmuş bulunuyor. Bu gelişmelerin, TK Tasarısı'nda bazı ilke değişiklikleri yaratması doğaldır: Devletin ticaret hayatına müdahalesi artmalı mıdır, azalmalı mıdır? Diğer taraftan ise Avrupa Birliği'nin de son 4 yılda bazı yeni düzenlemeler getirdiği göz ardı edilemez. Geçen süre zarfında ülkemizde de bazı yeni yasalar çıkarılmıştır, ki bunların getirdikleri düzenlemelerin bir kısmı TK Tasarısı içinde başka biçimlerde hükme bağlanmaktadırlar. Böylece tasarıdaki bazı hükümlerin, daha tasarı kanunlaşmadan değerlerini yitirmiş olduğu söylenebilir. Kaldı ki tasarıda teknik eksiklikler de tamamen giderilememiştir. Ayrıca, Meclis komisyonlarında verilen önergeler doğrultusunda tasarıda yapılan değişiklikler ile insicam bozukluklarının veya bazı çelişkili durumların ortaya çıkmış olması da muhtemeldir. Bizler tasarının son şeklini göremediğimiz için bu konularda görüş bildirmek olanağına sahip değiliz.

Açıklamaya çalıştığım bu sorunlar, her iki tasarıyı hazırlayanlar arasından oluşturulacak az üyeli ortak bir kurulun birlikte çalışıp TK Tasarısı'nda yapılması gerekenleri saptaması TBMM'nin işini kolaylaştıracak ve Meclis'teki tartışmaların daha çabuk sonuçlanmasına katkıda bulunabilecektir.

Diğer taraftan, Avrupa Birliği müktesebatından aktarılacak düzenlemelerin, başka Avrupa Birliği ülkelerinin yaptıkları gibi, tasarı dışında ayrı kanunlarla yapılması yolunun açık olduğu da unutulmamalıdır.

Bu Ayrıca, AT mevzuatının da TK Tasarısı dışında düzenlenmesi doğru olur. Böylece TK gereksiz yere şişirilmekten kurtulur. Bu imkanın henüz yitirilmediğini söyleyebilirim.