Borsalar şişiyor, birileri sanal ortamda kazanıyor
Makroekonomik verilerde iyileşme olmadığına işaret eden Büyükekşi, "Üretim yerine sanal ortamda paralar kazanma konusunda birileri hızla yol alıyor" dedi
İSTANBUL - Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mehmet Büyükekşi, "Ekonomik verilerde hiçbir iyileşme olmadan, sanayi üretimi, ihracat, kapasite kullanım oranı artmadan, işsizlikte herhangi bir iyileşme olmadan maalesef borsalar şişiyor. Yine üretim yerine sanal ortamda paralar kazanma konusunda birileri hızla yol alıyor" dedi.
Büyükekşi, MÜSİAD'ın Sütlüce'deki binasında düzenlenen Perşembe Toplantılarında yaptığı konuşmada, Türkiye İhracatçılar Merkezi'nin (TİM) değişimi gerçekleştirmek ve gelişimi tasarlamak olarak kendilerine bir misyon belirlediklerini ve bu konuda çalışmalar yaptıklarını belirtti.
Büyükekşi, 2008 yılının ekim ayından itibaren ihracatta düşüşler başladığını ve bu yılın ekim ayına kadar bu düşüşlerin sürdüğünü anlatarak, ekim ayında da Türkiye'nin ihracatında yüzde 5 oranında bir artış olduğunu kaydetti.
Mehmet Büyükekşi, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Şu anda Türkiye'nin 98 milyar dolarlık ihracat hedefini biz gerçekleştirip geçeceğiz. Biz bundan sonra da kasım, aralık aylarında da ihracatta düşüsün duracağını ve artış olacağını varsayıyoruz. İhracatın bundan sonra büyümenin motoru olacağını öngörüyoruz. Bundan sonra düşük olmayacak küçük küçük artışların olacağını, kapasite kullanımında, sanayi üretiminde küçük küçük artışlar olacağını düşünüyoruz.
Türkiye'de de İMKB 23-25 binlerden 50'bine çıktı. 50 bini aştı. Dövizin değerde düştü. Şimdi Türkiye ve dünya şimdi hiç bir iyileşme olmadan aynı bundan önceki 6-7 yıllık dönemde uygulanan politika aynı tekrar gündeme geldi. Ekonomik verilerde hiçbir iyileşme olmadan, sanayi üretimi, ihracat, kapasite kullanım oranı artmadan, işsizlikte herhangi bir iyileşme olmadan maalesef borsalar şişiyor, maalesef rakamlar yükseliyor. Yine üretim yerine sanal ortamda paralar kazanma konusunda birileri hızla yol alıyor."
"Yeni kriz beklemiyoruz"
Aşırı parasal genişleme ve kamu harcamaları destekleri ile küresel ekonomik daralmanın sona erdirildiğini dile getiren Büyükekşi, mali piyasalarda kuvvetli bir düzelme ile yeni bir kriz beklemediklerini bildirdi.
Büyükekşi, 3. çeyrek halka açık şirketlerin bilançolarına bakıldığında en çok kar eden şirketlerin bankalar olduğunu anımsatarak, bankaların karının yüzde 30 ile yüzde 60 arasında artmış olduğunu, reel sektöre bakıldığında ise karlarının düştüğünü ya da zarar ettiklerini belirtti.
Bu yanlış politikanın aynı şekilde tekrar uygulamaya konulduğunu, üretmeden, istihdama katkı yapmadan, para kazanmanın yolunun kapanması gerektiğini söylediklerini hatırlatan Büyükekşi, bu konuyu gündeme getirmek istediklerini ifade etti.
Mehmet Büyükekşi, Türkiye'nin dünya arenasında ihracatta 100'ler kulübüne girdiğini ve bu 100'ler kulübünde de geri adım atmaya hiç niyetleri olmadığını anlatarak, bu yıl da bu 100 milyar dolar ihracatın tekrar üstüne çıkıp, bu 100'ler kulübünde kalacaklarını vurguladı.
Türkiye'nin yeni alternatif pazarlara yönelmesinin gerektiğini ifade eden Büyükekşi, bu alternatif pazarlarla ilgili ne tür çalışmaların yapılabileceğinin incelenmesi gerektiğini belirtti.
Büyükekşi, Çin pazarının başlı başına incelenmesi gerektiğini dile getirerek, "Çin'e kim ihracat yapmaya gitse, ithalat yapıyor geliyor. Bunu irdelemek lazım. Biz bundan sonra Çin'le ilgili özel bir çalışma yapıyoruz. Çin'in bir bölgesine satamadığınız bir ürünü başka bir bölgede satabilirsiniz. Bu arada biz ürünlerimizi tüm dünyaya satıyoruz ama ABD pazarına da satamıyoruz. Bu konu üzerinde de gerekli çalışmaların yapılması lazım" diye konuştu.
Merkez Bankası'nın faiz indiriminin kısmen devam etmesini düşündüklerini belirten Büyükekşi, yüksek faizin yatırımın, üretimin ve istihdamın düşmanı olduğunu ve yüksek faizi kesinlikle desteklemediklerini kaydetti.
Büyükekşi, faiz indirimlerini alkışladıklarını ve alkışlamaya da devam edeceklerini söyledi.
Merkez Bankası'nın, döviz yükseldiğinde müdahalede bulunduğunu anımsatan Büyükekşi, Merkez Bankası'nın dövizin çok düşmesi halinde de müdahalede bulunması gerektiğini ifade etti.
Mehmet Büyükekşi, Türkiye'nin ulusal piyasalarda rekabet edebilmesi için rekabetçi bir kurun arkasında durması gerektiğini de sözlerine ekledi.
MÜSİAD Genel Başkanı Ömer Cihad Vardan
MÜSİAD Genel Başkanı Ömer Cihad Vardan, yaptığı konuşmada, Türkiye'nin 1994, 1999 ve 2001 yıllarında yaşadığı krizlerinin ardından bugün, sergilediği ekonomik performansla birçok ülke tarafından takdir toplayan ve örnek alınan bir ülke durumuna geldiğini belirtti.
Bu performansın sergilenmesinde Türkiye'nin dış ticarette gösterdiği baş döndürücü grafiğinin önemli yer aldığını dile getiren Vardan, Türkiye'nin dış ticaretinin bir taraftan değer bazında yükselirken, diğer taraftan hem miktar olarak arttığını hem de sanayi ürünleri bağlamında ağırlık göstererek önemli ölçüde pazar çeşitliliği kazandığını kaydetti.
Her ne kadar 30 milyar dolardan 130 milyar dolarlara kadar yükselen Türkiye'nin ihracat grafiği, bugün küresel krizin etkisiyle 100 milyar dolarlara düşse de tekrar toparlanma sürecine girmiş olmasının sevindirici olduğunu vurgulayan Vardan, şunları ifade etti:
"Bu toparlanma sürecinde Türkiye'nin uyguladığı dış siyaset ve bununla beraber gelen dış ticaret stratejisi oldukça önemli bir rol üstlenmiştir. Önceki dönemlerde, ihracatımızın uzun yıllar yüzde 60'lara yakın bir düzeyde Avrupa Birliği ülkelerine bağımlı olması, dış ticaret esnekliğimizi kaybetmemize sebep olmuştu. Fakat, özellikle, 2002 sonrasında Türkiye'nin diplomasi ve dış ticaret alanında izlediği politikalar, sorun üreten değil kazanım çıkaran bir süreci de beraberinde getirmiştir.
Türkiye'nin dış diplomaside öncelikle uyguladığı 'komşu ve çevre ülkelerle sıfır sorun politikası' ve ardından izlediği 'maksimum düzeyde işbirliği stratejisi' bu ülkelere yönelik ihracatımızı artmıştır. Bu şekilde Türkiye, bir yandan politik anlamda onlarca yıldır bekleyen sorunlarının çözümü için önemli adımlar atarak bölgesinde diplomatik güç haline gelirken, diğer yandan ise ekonomik anlamda bu ülkelerle ticaret hacmini artırmıştır. Bu şekilde kriz döneminde talep çöküntüsünün en ciddi hissedildiği Avrupa'nın, ihracatımız içindeki payı yüzde 60'lar düzeyinden yüzde 48'lere gerilemiş ve bu durum dış ticaretimizde yaşanabilecek bir tsunamiden bizi korumuştur. İşte bu tür proaktif ve sorumluluk alan dış politika uygulamaları her zaman Türkiye'ye doğrudan ve dolaylı olarak ekonomik anlamda kazanımlar getirecektir."