Bu da İkinci musibet

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Tuna TUNAMAN / Araştırıcı Teknokrat

tunat2000@yahoo.com

"Bir musibet bin nasihatten yeğdir" demişler. Birinci musibet, 2007 seçimlerinde geldi. Baraj sistemi de bu seçimde çöpe atıldıktan sonra başka seçeneğin kalmadığı, gerçek demokrasinin seçim sisteminin dar bölge seçim sistemi olduğunu, artık daha başka çıkış yolu kalmadığını belirtmiştim. Böylece halkın kendi çevresinden en iyisini seçmesi sağlanarak, partilerin de kendine yalaka değil, kendilerine seçim kazandıracak, lider vasıflı insanları halkın arasından aramak zorunda kalacaklarını, böylece lider sultasının olmadığı, gerçek demokrasinin yolunun açılabileceğini belirtmiştim. Bir de, içinde bulunduğumuz siyasal konjonktürde arayış içinde bunalan saygı değer basınımızın konunun sahibi olacağını ümit etmiştim.

İkinci musibet, içine girdiğimiz dünya krizi. Nedeni, sosyalizmden itibaren bütün izinlerin sonuna gelen kapitalizmin reel sektör serbest rekabetinin, globalizm diyerek gelişmekte olan ülkelerin pazarlarına yönelik açılmanın karşısına Çin reel sektörünün çıkmış olmasıdır. Çin faktörünün ne denli bir güç olduğunu, önceki "Kapitalizm ve Globalleşme" başlıklı yazımda belirtmiştim. İçinde bulunduğumuz kriz; bizim 2001 de kendi kendimize icat ettiğimiz krizin etkisi dikkate alınırsa, aynısıdır.. Ancak mekanizması farklıdır.

Serbest ekonomide ekonomik düzeni sağlayan sistem; para, güven, talep, pazarlama, üretim, finans öğelerinin uyumlu çevrimidir. Bu konuyu Sayın Güngör Uras, Milliyet Gazetesi'nin 2 Aralık 2008'deki köşesinde bir vadeli çekin bu çevrimi nasıl gerçekleştirdiğini gösteren çok güzel klasik bir öykü ile açıklamıştır.

Özetle: Alıcının güvenine dayanarak, 'nasıl olsa satılır' düşüncesi ile ayakkabı satıcısı toptancıya vadeli çek vererek 100 liralık bir ayakkabı alır. Toptancı senedi imalatçıya ciro ederek, iki ayakkabı alır. İmalatçı deri alır. Derici imalat yerinin kirasını öder. Mal sahibi istediği bir buzdolabını alır. Dolap satıcısı, borcunu fabrikaya öder. Fabrika da vadeli çekin vadesi geldiğinde bankadan parasını alır. Neticede, 100 lira, yaklaşık 700 liralık işin işletme sermayesi olur.

Bu minyatür çevrim, kapitalist sistemin, insan bedeninde bulunan genç hücre gibidir. Bu tipik hücre yapısını ABD boyutunda entegre ettiğimizde ortaya dev bir Amerikan ekonomisi çıkmaktadır. Bu dev çevrimde güven faktörünün kopması ile çevrim durmuştur. Bu güven bunalımına neden olabilecek olayların arkasındaki faktör, globalizm meydanında konjonktürel değişimdir. Kapitalizmin ağa babasındaki tüketicinin, büyüyen işsizliğin etkisi ile kendisinde sarsılan güveni tekrar kazanacağı zamana kadar bu kriz maalesef sürecektir. Çünkü kopuş noktası; arkasında reel sektör varlığı gibi bir dayanağı olmayan, halkın iştirakçisi finans sektörü tarafından olmuştur. Bu husus giderek yabancı ekonomistler tarafından da belirtilmektedir. Artık kapitalizmin anayasası sorgulanmaktadır. Her ülke kendine göre önlemler almaktadır. Bu önlemler koruma ağırlıklıdır. Şimdi ortaya çıkan bu konjonktür; daha önce 'üzerimizde sanki görünmez bir zırh olduğu' söylemlerinin gazı ile, fırladığımız globalizm meydanında bazı yerlerimizi örtmek fırsatını bize de vermektedir..

2000 de işsizlik oranı yüzde 6.6. 2008'de 10.3 bu rakamlar 2001 krizini bile hala aşamadığımız gibi onca istatistiki büyümeye rağmen nüfusumuzun giderek artan bir kısmının da fakirleştiğinin açık göstergesidir. 2000 ve önceki yıllardaki işsizlik, kapitalist ağa ABD'nin günümüzdeki değeri ile aynıdır. O zaman ne yapıyorduk da işsizlik o düzeydeydi? Devlet ve özel sektör yarı yarıya yatırım yapıyordu. Kur kademeli sabit tutuluyordu. Sonra ne yaptık? IMF'nin istediği gibi devlet gemisinin bir uskurunu kırdık. Tek uskurlu kaldık. Özel sektörün uskuru ile de, bu kadar istihdam ancak sağlayabildik. Bu da yetmedi, reel sektörümüzü de desteksiz globalizm meydanına saldık. İyi bir dayak yesin diye. Bu kriz Allah'ın lütfu. Kendimize gelmek için bir fırsat.. Kaptırdıklarımızı geri almak fırsatı var. 1930 krizine benzer olan bu krize karşı; o zaman IMF olmadan krizden en kısa zamanda büyüyerek çıkan Almanya'nın neler yaptığı, kopya çekmeye kalkmadan bize yeni versiyonlar açısından ışık tutabilir.

Bu bağlamda aşağıda çözüm üreten konular önerilebilir: Bütün dünyanın kabul göreceği ülkeler arası dengeli ticareti destekleyen ama, damping'i önleyen, otomatik işleyen "Gümrük Tarifesi." Giderek artan işsizliğe karşı reel sektörü güçlendirecek, cari açığa çözüm getirecek, Keynes'yen devlet harcamalarını arttıracak, "Çift Paralı Sistem." Kayıt dışını minimuma indirecek, otomatik işleyen, gelirden değil, varlık artışından vergilendiren "Alternatif Vergi sistemi". Bu gibi önlemler, gelişmekte olan ülkelerin birlikte sahip çıkacakları konuları da kapsamaktadır. İnşallah ekonomik musibetten doğan bu fırsatı da heder etmeyiz. Tartışılması gereken bu konular, ileriki yazılarda ele alınacaktır.