”CHP, MHP ve BDP tabanı değişikliğe sıcak bakıyor”

Erdoğan, Meclis'in referanduma gerek kalmaksızın anayasayı değiştireceğini söyledi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

ANKARA- AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP, MHP ve BDP tabanının anayasa değişikliğine çok sıcak baktığını ve destek vereceğini söyledi.

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Hükümet olarak, her türlü provokasyona, her türlü kirli oyuna, her türlü insanlık dışı terör eylemine karşı birlik ve bütünlük ile kardeşliği koruyacaklarını belirterek, "Terörle mücadeleyi aynı kararlılıkla sürdüreceğiz" dedi.

Erdoğan, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Meclisin kuruluşunda cesaretle mücadele verenleri, Mecliste görev yapan ve bugün hayatta olmayan tüm üyeleri rahmetle andığını ifade ederek, dünyanın yegane çocuk bayramı olan 23 Nisan'ın tüm dünya çocuklarına barış ve huzur getirmesini temenni etti.

Erdoğan, "Hükümet olarak, her türlü provokasyona, her türlü kirli oyuna, her türlü insanlık dışı terör eylemine karşı birlik ve bütünlüğümüzü, kardeşliğimizi koruyacak, terörle mücadeleyi aynı kararlılıkla sürdüreceğiz" dedi.

Son haftalardaki çalışmaları hakkında bilgi veren Erdoğan, esnaf ve sanatkarlarını yakından ilgilendiren eylem planını İstanbul'da açıkladıklarını hatırlattı. Eylem planının tarihi nitelikte adımlar içerdiğini anlatan Erdoğan, şunları söyledi:

"Türkiye, büyüme noktasında başarılı bir performans sergiliyor. Bu başarının 2010 ve sonrasında daha bariz görüleceğini tahmin ediyoruz. Önemli bir gösterge olarak İMKB'nin de tarihi rekorlara sahne olduğunu görüyoruz. Çarşamba günü borsamız 59 bin 330 endeks seviyesine ulaşarak bütün zamanların rekorunu kırdı.

İşsizlik oranının ocak ayında yüzde 14,5 olarak gerçekleştiğini öğrendik. Her zamanki gibi felaket tellalları ortaya çıkarak, işsizlik rakamlarını çarpıtmak için kollarını sıvadılar ve kamuoyunu yanıltmaya yönelik gerçekten artniyetli ve çirkin yorumlar yapıldı.

Erdoğan, "Fransa'da bir kez daha şahit olduk ki yurt dışında yaşayan her bir vatandaşımız, soydaşımız, Türkiye'nin büyümesinden, saygınlığının artmasından, Türkiye'nin küresel meselelerde cesur şekilde barış ve adalet çağrısı yapıyor olmasından dolayı büyük gurur duyuyor" diye konuştuu. 

Dış politika temaslarından en önemlilerinden birinin Nükleer Güvenlik Zirvesi vesilesiyle gerçekleştirilen ABD ziyareti olduğunu kaydeden Erdoğan, "47 ülkenin devlet ve hükümet başkanının bulunduğu zirve bir kez daha gösterdi ki Türkiye doğruları konuşuyor, adaletten, hak ve hukuktan yana tavır koyuyor" dedi. 

"Ermenistan da aynı samimiyeti göstermeli"

Zirvede, birçok ülke lideriyle baş başa görüşmeleri olduğunu hatırlatan Erdoğan, Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan ile görüşmesinde, "Ermenistan ile ilişkilerin normalleşmesi ve protokollerin hayata geçirilmesi noktasında Türkiye'nin samimiyetini vurgularken, aynı samimiyeti Ermenistan'ın da göstermesi gerektiğine" işaret ettiğini anlattı. Erdoğan, "Ayrıca Ermenistan ile Azerbaycan ilişkileri, Yukarı Karabağ, reyonlar konusunda çözüme ulaşılmasının, protokollerin hayata geçirilmesi için belirleyici olacağı yönündeki gerçeğin altını çizdik" diye konuştu. 

ABD Başkanı Obama ile görüşmesinde, kendisine, 1915 olaylarıyla ilgili iddialarının Temsilciler Meclisi Dışilişkiler Komitesinde kabul edilmesinden duyduğu üzüntüyü bizzat dile getirme imkanı bulduğunu belirterek, "Başkan Obama, bu tasarıdan Dışişleri Bakanı vasıtasıyla üzüntülerini daha önce zaten bize bildirmişleri. Türkiye-Ermenisten ilişkilerinin normalleşme sürecinden duydukları heyecanı da bize ifade ettiler. Tabii hassasiyetimiz bu konuda belli. Hassasiyetimizin belli olması sebebiyle atılacak adımlarda onlar da bunu göz önünde bulunduracaklardır. Bunu da görüyorum, biliyorum" şeklinde konuştu.

Türkiye'nin bugün bölgesinde barış, istikrar, huzurun tesisi için samimi gayret sarfettiği kadar her ülke ile eşit koşullarda ilişki ve iletişim kurabilen, her ülkeyle artan bir ağırlıkla masaya oturabilen bir konuma yükseldiğini vurgulayan Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:

"Orta Doğu'da da kalıcı barış ve istikrar istiyoruz"

"Çatışmadan, diklenmeden, küsmeden, darılmadan, masadan ve uzlaşmadan kaçmadan her ülkeyle hem kendi meselelerimizi hem de bölge meselelerini cesaretle ve samimiyetle konuşabilen bir ülkeyiz. Dikkat ediniz aynı anda Irak, Suriye, İran, Lübnan, Ürdün, Suudi Arabistan, Libya ile aynı anda Ermenistan ve Azerbaycan ile, aynı anda Yunanistan, Makedonya, Sırbistan, Hırvatistan, Bosna-Hersek ile konuşabilen, güven temelinde işbirliği geliştirebilen bir başka bölge ve hatta dünya ülkesi bulamazsınız. İşte bu Türkiye'nin gücünden, bölgesel barış algısından, itibarından ve samimiyetinden kaynaklanan yeni bir durumdur. Biz masadan kaçan taraf olamayız, biz sorunların üzerini örten, sorunları erteleyen taraf olamayız. Biz her zaman çözümden, diplomasiden, uzlaşıdan yana olduk. Kıbrıs için de çözüm istiyoruz, Ermenistan ile ilişkilerde de normalleşme istiyoruz. Orta Doğu'da da kalıcı barış ve istikrar sağlansın istiyoruz."               

"Eroğlu'nu kutluyorum"

Erdoğan, dün KKTC'de seçimlerin başarıyla gerçekleşmesinden memnuniyet duyduğunu ifade ederek, "Cumhurbaşkanlığa seçilen Sayın Derviş Eroğlu'nu kutluyor ve önümüzdeki dönemde başarılı sürecin başlamasına vesile olmasını diliyorum. Anavatan olarak biz her zaman Kıbrıs Türkünün ve KKTC'nin yanında olduk. Her zaman çözüm sürecini destekledik, bundan sonra da aynı şekilde çabalarımızı sürdüreceğiz" dedi.

"Amacımız herkesi aynı çizgiye çekmek değil"

Erdoğan, Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi'ni anlatmak, görüş, katkı ve desteklerini almak üzere başlattıkları istişare toplantılarının üçüncüsünü Cumartesi günü İstanbul'da gerçekleştirdiklerini hatırlatarak, edebiyat ve düşünce dünyasının önemli isimlerini orada ağırladıklarını, kendilerine süreç hakkında bilgi verdiklerini ve fikirlerini aldıklarını söyledi.

Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:

"Son derece samimi bir atmosferde geçen görüşmelerin ardından burada da yine gönül rahatlığı içinde, aynen nasıl sanatçılarda olduğu gibi, aynı kanaatlerin, bu istikamette gerçekleştiğini gördük, buna şahit olduk. 3 toplantımızda da ifade ettiğim bir hususu bir kez de burada vurgulamak isterim; bizim bu toplantılardan amacımız, herkesi aynı çizgiye çeken, herkesin bizim gibi düşünmesini sağlamak değil. Biz Türkiye'nin can yakıcı meselelerini orada sanatçılarımızla, düşünce dünyamızın temsilcileriyle paylaşıyoruz. Bizi sevsin sevmesin, oy versin vermesin, desteklesin desteklemesin, Türkiye'nin böyle ortak bir meselesinin çözümünde onların ne dediğini, ne düşündüğünü görmeye, anlamaya çalışıyoruz. Davet edilip gelmeyen sanatçılarımızın canı sağ olsun. Eminim ki her birinin geçerli mazeretleri var. Ama katılan sanatçılarımızın neden katıldığının sorgulanmasını, özellikle de medyanın bu yönde sansasyon peşinde koşmasını ben son derece sorumsuzca bir tavır olarak görüyorum.         

"Türkiye, kapatılan partiler mezarlığı haline döndü"

Türkiye, kapatılan partiler mezarlığı haline döndü. Biz bunu aşmak istiyoruz. Farklı bir kültürün Türkiye'de oluşabildiğini, oluştuğunu göstermenin adımlarını atıyoruz. Parlamento, müsaade ettiği takdirde yargılama sürecinin başlayabilmesinin mümkün olduğunu görmek istiyoruz ki bu iş artık zorlaşsın. Biz burada o kadar samimiyiz ki Parlamentonun yüzde 65'ine sahip olan bir siyasi parti... 4 tane grup var ve bu grupta 336 üye iktidar partisine ait, 200 civarında üye muhalefetin tamamına ait. 15 üye onlardan oluşacak, 5 üye iktidardan oluşacak ve 3'te 2... Bundan daha büyük samimiyet olur mu? Daha farklı şeyler de düşünebilirdik. Biz bugünü düşünmüyoruz, bugünü de yarını da düşünüyoruz. Grubu olan partilerin temsilcisi olarak değil de sadece Parlamento üyelerinin 3'te 2'si de diyebilirdik. Ama bakın bunları da demedik. İstiyoruz ki işin ortasını bulalım. Burada da bir gerilim olmasın. Ama gördüğünüz gibi işte, 'biz sadece konuşuruz, ama oylamaya gelince tüm ekibimizi de alır gideriz' Niye? 'Olur ki gizli oylama, odada bir şeyler olabilir.' Bu ne? İşte bu, Parlamentodan, demokrasiden kaçmaktır, olay bu."

"Meclis anaysayı değiştirecek güce sahip"

Başbakan Erdoğan, TBMM'nin kuruluş tarihinden 90 yıl sonra bile, millet egemenliğini, iradesini, Millet Meclisinin gücü ve yetkisini hala kavrayamayan, Cumhuriyet ve demokrasi ruhunu hala anlayamayanlar olduğunu ifade ederek, "Bunu, kavrayamayanlar adına büyük bir talihsizlik olarak görüyorum. Bu Meclis, Anayasayı değiştirecek güce, yetkiye, iradeye ve birikime ziyadesiyle sahiptir. Ben inanıyorum ki Meclis bu Anayasayı değiştirecektir. İnanıyorum ki sadece AK Parti'li milletvekilleri değil, muhalefet vekilleri de milletin kendisine yüklemiş olduğu emanetin hakkını verecek ve referanduma gerek kalmaksızın Anayasa değişecektir" diye konuştu.

Muhalefetin bu görevini yerine getirmekten imtina etmesi durumunda, kararı verecek olanın, Meclisin gerçek ve asil sahibi millet olacağını kaydeden Erdoğan, "Aziz milletimiz basiretiyle, engin sağduyusu ile en doğru kararı verecektir" dedi.

"Gerilimin tarafı olmayacağız"

Başbakan Erdoğan, kendilerini zorlu bir süreç ve meşakkatli maraton beklediğini ifade ederek, şunları kaydetti:

"Bugün Genel Kurulda görüşülmeye başlanacak olan Anayasa değişiklikleri, muhalefetin her çalışmada yaptığı gibi oyalama, engelleme ve yavaşlatma, özelikle de germe girişimlerine sahne olacaktır, olabilir. Biz gerilimin tarafı olmayacağız. Sağduyuyu, aklıselimi, bir an olsun elden bırakmayacağız. Burada kendimiz, şahsımız için değil, milletimiz için varız ve milletimiz için çalışıyoruz. Öyleyse sabırla süreci nihayete erdireceğiz. Genel Kurul çalışmalarını izleyen aziz milletimiz kimin yapıcı, kimin bozucu, kimin samimi, kimin samimiyetsiz, kimin nazik, kimin kaba olduğunu bir kez daha görsün istiyoruz. Biz sadece aziz milletimize değil, muhalefet milletvekillerinin de vicdanına sesleneceğiz. Tam kadro halinde, vakar içinde AK Parti'nin büyüklüğüne ve şanına yaraşır biçimde süreci götüreceğiz. Ben şimdiden sizlere başarılar diliyorum."

"Ne oldu parti içi demokrasinize?"

BaşbakanErdoğan, "Muhalefet, tartışmalara, müzakerelere katılıp oylamalarda Mecliste bulunmayacağını ifade ediyor. Ne oldu parti içi demokrasiniz? Bu, milletvekillerinin iradesine ipotek koyma değil de nedir?" diye sordu.

Erdoğan, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, 1982 Anayasasının önemli bir kısmının değişmesine rağmen, Türkiye'nin halen arzuladığı, özlediği, büyüklüğüyle orantılı bir Anayasaya kavuşamadığını söyledi.

Erdoğan, "Herkes konuştu, eleştirdi. 28 yıl sonra biz en kapsamlı, en cesur, en demokratik değişikliği yapmak için kollarımızı sıvadık ve yola çıktık. Ne oldu? 2007'de başlattığımız bu süreçte 2008 başında başlattığımız Anayasa değişikliği çalışması partimize yönelik kapatma davasıyla akamete uğramıştır" dedi.

Sabahtan akşama değişen, yazdığı başka söylediği başka olan, kendisi farklı ekibi farklı konuşan başka bir siyasi lider bulmak gerçekten zordur arkadaşlar. Bir taraftan 'anlaşalım' diyeceksin diğer taraftan 'şunları kabul ederseniz diğerlerini destekleriz' diyeceksin. Kabul etmediğiniz taktirde o diğerlerini de ne yapacaksın, Anayasa Mahkemesine götüreceksiniz. O desteklediklerin doğruysa o zaman niye Anayasa Mahkemesine götürüyorsun. Suç üstü yakalandılar. Tablo bu."

"Einstein izafiyet teorisini rafa kaldırır"

CHP Genel Başkanının haftalardır referandumla ilgili olarak "Einstein gelse bu işin içinden çıkamaz" dediğini belirten Başbakan Erdoğan, "Ben de diyorum ki; Einstein gelse sizin bu zikzaklarınızı görse, zaman tüneli içinde nasıl dalgalandığınızı, Türkiye ışık hızıyla ilerlerken sizin 1940'lara doğru gittiğinizi görse, inanın izafiyet teorisini rafa kaldırır ya da üzerinde ciddi değişiklik yapardı" diye konuştu.

"Gerçekten uzlaşma istiyordunuz, uzlaşmacıydınız da bugüne kadar, taslak bu aşamaya gelinceye kadar nerelerdeydiniz? Gerçeği bugün mü gördünüz, bugün mü anladınız?" sorusunu yönelten Erdoğan, "Aziz milletimizin değişim iradesini, talebini gördünüz, muhtemel referandumda ne kadar güçlü bir değişim iradesinin ortaya çıkacağını anladınız, şimdi en zararla nasıl çıkarız diye çırpınıyorsunuz ama tutarlı tavır takınamıyorsunuz, net açık, samimi bir teklif içine giremiyorsunuz" diye konuştu. Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bakın şimdi yeni bir adım daha atılıyor. Muhalefet tartışmalara, müzakerelere katılıp oylamalarda Mecliste bulunmayacağını ifade ediyor. Ne oldu parti içi demokrasiniz? Bu, milletvekillerinin iradesine ipotek koyma değil de nedir? Bunu biz daha önce de yaşadık bu parlamentoda biliyorsunuz ama o gruplar burada değil şimdi, tarihe karıştılar. Nasıl müzakereye katılıyorsan bırak bütün grubunda katılsın, onlar da iradelerini bütün samimiyetiyle ortaya koysunlar. Demokratik parlamenter sistemin içerisinde olması gereken budur. Bu yapılan Şark kurnazlığıdır. Engelleme, yavaşlatma, suyu bulandırma taktiğidir. Ne biz ne de aziz milletimiz bu ayak oyunlarına aldanmaz, aldanmayacaktır. Ben CHP, MHP ve BDP tabanının bu Anayasa değişikliğine çok sıcak baktığını ve destek vereceğini biliyorum, görüyorum çünkü ülkeyi dolaşıyorum. Çünkü aziz milletimiz artık bu değişimin ertelenemez olduğunu görüyor. Türkiye'nin artık daha fazla vakit kaybetmeye tahammülünün olmadığını çok iyi biliyor. Yarının büyük Türkiyesini inşa etme yolunda bu değişimin artık kaçınılmaz bir hal aldığını milletimiz engin ferasetiyle görüyor."

"Neymiş bu özel şartlar?"

Haftalardır "yargının siyasallaştırılmak istendiğinin" savunulduğunu ifade eden Başbakan Erdoğan, "Süreç içinde yapılan açıklamalardan, itirazlardan, toplantılardan aslında manzaranın tam tersi olduğu ortaya çıktı. Yapılan, yargının siyasallaştırılması değil, siyasallaşmış yargının bağımsızlığının ve tarafsızlığının sağlanmasıdır. Yargının da yasama ve yürütme gibi milli egemenliğin tesiri altına girmesidir" dedi.

HSYK benzeri kurumların Fransa, İtalya, İspanya'daki yapısını, Anayasa Mahkemesinin ABD, Almanya, Japonya, Portekiz'deki yapılarından örnekler veren Erdoğan, "Hangi gelişmiş ülkeye, demokrasiye baksanız benzer tabloyu görürsünüz. Ne diyorlar? 'Türkiye'nin özel şartları var' diyorlar. Neymiş Allah aşkına bu özel şartlar, bir anlatır mısınız? İşte o özel şartlar Türkiye'nin büyümesini, ilerlemesini, gelişmesini kalkınmasını, ileri demokrasilere ulaşmasını istemiyor. Bu olay Türkiye'nin çağdaş uygarlık seviyesinin üzerine çıkmasını önlemek, işte o özel şartlar milletin hakimiyetini değil, belli odakların vesayetini ön plana çıkarır."

Bu konularda ilginizi çekebilir