”CHP sözünün arkasında, değişen Başbakan”

CHP Genel Başkanı Baykal, anayasa değişikliği teklifiyle ilgili olarak, "6 Nisanda ne söylediysek, 16 Nisanda da bugün aynı noktadayız" dedi

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

ANKARA - CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, anayasa değişikliği teklifiyle ilgili olarak, "6 Nisanda ne söylediysek, 16 Nisanda da bugün aynı noktadayız. Değişen Başbakan olmuştur. ABD'ye giderken başka şey söylemiştir, gelirken başka şey söylemiştir. Giderken 'kabul edebiliriz'  demiştir, gelirken, 'vazgeçtik' demiştir. Bu çelişkinin çok iyi anlaşılması lazımdır" dedi.

Baykal, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında anayasa değişikliğine giderken ortada sanki bir bulanıklık, zihni kargaşa varmış gibi bir ortamın yaratılmak istendiğini söyledi.

Kimin neyi talep ettiği, kimin önerisinin ne olduğu, kimin neye destek verip karşı çıktığı yönünde kamuoyunda bir tereddüt, bir bulanıklık, bir kargaşa varmış gibi bir tablo ortaya çıktığından durumu netleştirmek için basın toplantısı düzenlediğini belirten Baykal, "Aslında bir kargaşa var gibi görünüyor ama kargaşa hiç yok" dedi.

Ortada, var olan değil yaratılmak istenen bir kargaşa bulunduğu görüşünü aktaran Baykal, "Yani zihinler karartılmak isteniyor. Tablo bulanık bir biçimde sunulmak isteniyor. Gerçek konumları siyasi partilerin kamufle edilmek isteniyor" diye konuştu.

Zihinleri bulandırma çabasının "bazılarının pozisyonunu saklamak" için ortaya konulduğunu savunan Baykal, CHP'nin tutumuyla ilgili bir tereddüt, bulanıklık ve belirsizlik varmış gibi bir ortam yaratılmaya çalışıldığını söyledi.

Anayasa değişikliği teklifiyle ilgili düşüncelerini başından beri kararlılıkla söylediklerini ifade eden Baykal, şunları kaydetti:

"Bir anayasa değişikliğinin, Türkiye'de bir siyasi partinin iç işi gibi ele alınmasını, kendi mutfağına özgü bir konu gibi değerlendirilmesinin yanlış, sakıncalı olacağını, yapılması düşünülen şeyin bir anayasa olduğunu, bu anayasanın 70 milyonu da kapsamına aldığını, daha on yıllar boyunca gelecekte uygulanmasının söz konusu olduğunu, böylesine önemli bir düzenlemenin mutlaka bir siyasi partiyi aşan bir işbirliği, elbirliği, katılımla gerçekleştirilmesinin zorunlu olduğunu ifade ettik. Dünyanın her yerinde anayasalar bir partinin 'ben yaptım oldu' anlayışıyla gerçekleştirilmez. Anayasa Mahkemesi Başkanı, daha bu sürecin başında bu konuda çok doğru bir uyarı yaptı. 'Ben yaptım oldu ile bu iş ele alınmaz, mutabakat sağlayın' dedi. 'Konu yoksa gerginliğe gider, gerginliğe gider, bizim önümüze gelir' dedi. Şimdi, bütün bunlar sağduyunun sesi. Türkiye'de sağduyunun sesi konumunda olması gereken yüksek makamların, mercilerin de bu doğrultuda değerlendirme yapmasına ihtiyaç var."

"İnsanlar neye oy verdiğini bilmelidir"

"Anayasayı mutabakatla yapmayacağız da mutabakata nerede ihtiyacımız olacak? Bir ülkede bir siyasi rejimde mutabakat niçin aranır?" diye soran Baykal, "Yani, anayasayı değiştirirken, 'fırsat bu fırsat, parlamentodaki temelini kaybetmiş, önümüzdeki ilk seçimde kaybolacak siyasi görüntü buna fırsat veriyor, dayatalım, bastıralım' anlayışıyla anayasa yapılır mı? Yapılan anayasa milletin anayasası olur mu?" dedi.

Başından beri düşünülen bazı maddelerin anayasaya aykırı olduğunu, anayasanın özünü değiştirmeye yönelik olduğunu ve bunun bütün siyasi partilerin katılımıyla ele alınması gerektiğini söylediklerini belirten Baykal, "Ama anlaşıldı ki, AKP yönetimi, bir şekilde bu anayasa değişikliğini anayasaya aykırı da olsa, sadece bir AKP ve onun çevresinin sahipleneceği bir konumda da olsa bunu geçirmeyi deneme kararındadır" diye konuştu.

Anayasa değişikliği teklifindeki maddelerden bir kısmının milletin hiçbir kesiminin tartışmaya bile gerek görmeyeceği, yararlı düzenlemeler olduğunu ifade eden Baykal, bunların diğer bazı maddelerle bir arada sunulmasını da doğru bulmadıklarını kaydetti. Baykal, "Yani, birbiriyle ilgisi olmayan, AKP'li yöneticilerin bir kısmını ilgilendiren maddelerle bazı toplum kesimlerimizi ilgilendiren ve kimsenin karşı çıkmayacağı, kabul edilebilir uygulamaların aynı paketin içine konulması doğru değildir. Hukuka da demokrasi anlayışına da halk iradesine saygı anlayışına da uygun değildir. İnsanlar neye oy verdiğini bilmelidir" dedi.

"Değişen CHP değildir"

Partisinin 6 Nisan Salı günü yapılan Grup toplantısında tarihi bir değeri olduğuna inandıkları bir öneri yaptıklarını ve paketin içindeki 3 maddeyi ayırarak kalan maddelerin ayrıca bir paket haline dönüştürülmesini teklif ettiklerini anımsatan Baykal, Anayasa Mahkemesi ve HSYK'nın yapısı ile siyasi partilerin hukuki denetim dışındaki maddelerle ilgili katkı sağlayabileceklerini söylediklerini kaydetti. Bunun yapılması halinde toplum tarafından özlenen bir anayasa değişikliğinin mümkün olacağını ve toplumdaki kutuplaşmanın ve siyasi gerginliğin bir ölçüde törpülenmiş olacağını düşündüklerini dile getiren Baykal, şöyle konuştu:

"6 Nisan 2010 tarihinde bunu söyledik, şimdi bugün 16 Nisan 2010... CHP, 6 Nisanda ne söylediysek 16 Nisan 2010'da da aynen o düşüncenin arkasındadır. Bu konuda hiçbir tereddüt yoktur, hiçbir zihni bulanıklığı hak eden tablo yoktur. CHP 6 Nisanda yaptığımız bu önerinin arkasında durmaya devam etmektedir. Bizimle ilgili kimse tereddüt imal etmeye, tereddüt yaratmaya çalışmasın. Bizim ne yapacağımızı bizim adımıza onlar söylemesin. Biz söylüyoruz. Efendim, yaparlar, yapmazlar... Yapar mıyız, yapmaz mıyız denersiniz görürsünüz. Kimsenin CHP'nin bu konudaki iyi niyetini sorgulamaya hakkı yoktur. Biz sorumlu, boş konuşmayan, söylediğimiz sözün arkasında bir siyasi partiyiz. Bu konuda da aynen böyledir. CHP'liler anayasa değişikliği diye hep bir arada oluşturulmuş bu paketin içinden o üç maddenin ayrılıp geride kalan maddelerin bir araya gelmesiyle oluşturulacak yeni anayasa değişiklik paketine destek vermeye hazırdır.

Sayın Başbakan, 11 Nisanda ABD'ye giderken bizim bu önerimize yönelik olarak gereksiz polemikler yaptı, 'şark kurnazlığı' falan gibi bilgisiz, anlamsız, gülünç sözler söyledi, içini boşalttı, ondan sonra 'eğer yasal bir olanağı varsa biz de bunu değerlendirmeye hazırız' dedi. Şimdi bizim için önemli olan bu. 11 Nisanda Başbakan giderken 'biz bunu değerlendirebiliriz' dedi. Sayın Başbakan 14 nisanda döndü, döner dönmez 'hayır, bu sulandırmadır' dedi. 'Şark kurnazlığı' dedi gitti, 'sulandırma' diye geldi. "Değerlendirebiliriz, yasal olanağı varsa' dedi, yasal olanağı var, hiçbir sakınca yok, hiçbir sıkıntı yok, derhal yapılacak birkaç saatlik bir çalışmayla bu düzenlemeyi gerçekleştirmek mümkün. Geldi, 'hayır, bu işi yapmayacağız' dedi. Şimdi bir defa herkesin şu fotoğrafı çok iyi çekmesi lazım. Değişen CHP değildir. Sözünün arkasında duran CHP'dir. Biz, verdiğimiz sözün arkasında olduğumuzu ifade ettik. 6 Nisanda ne söylediysek, 16 Nisanda da bugün aynı noktadayız. Değişen Başbakan olmuştur. Giderken başka şey söylemiştir, gelirken başka şey söylemiştir. Giderken 'kabul edebiliriz'  demiştir, gelirken, 'vazgeçtik' demiştir. Bu çelişkinin çok iyi anlaşılması lazımdır."

"Herkes ciddi olmak zorundadır"

Bugünkü basına bakınca bazı enteresan bazı bilgiler gördüğünü dile getiren Baykal, şöyle devam etti:

"Başbakan, bu açıklamayı yaptıktan sonra uçakta giderken gazetecilerle konuşmuş, sonra 'kapatın teypleri' demiş, kapatmışlar. 'Bakın size söylüyorum, ben şimdi kabul edebiliriz dedim, ama göreceksiniz muhalefet kabul etmeyecek, değiştirecek'  demiş. Şimdi Başbakan, bizim kabul ettiğimizi görünce anlaşılıyor ki, bir blöf olarak yaptığı, bizim kabul etmeyeceğimizi düşünerek ifade ettiği bu önerisinden vazgeçme noktasına gelmiştir. Bu böyle kamuoyu önünde, halkın önünde sahnelenecek bir oyun değildir. Herkes ciddi olmak zorundadır. Söylediği sözün sorumluluğunu herkes taşımak durumundadır.

Şu anda dahi biz gene aynı anlayışta olduğumuzu söylüyoruz. Yasal imkan da vardır. Bu konuda gerekli zaman da vardır. Hiçbir engel yoktur. Eğer samimiyet varsa, yani halkın önüne götürülecek konunun herkesin toplumun, hukukun, demokrasinin gereği doğrultusunda böyle bir ayrımla bu işin halkın önüne götürülmesi konusunda siyasi irade varsa bunun gereği olur. Bizde bu irade var, AKP'de bu siyasi irade yok."

Bu konularda ilginizi çekebilir