Çiçek AB’nin ağır hareket ettiğini savundu
TBMM Başkanı Çiçek, AB’yi eleştirerek, AB'nin Türkiye ile olan ilişkilerinde kendi yükümlülüklerini ağır bir şekilde yerine getirdiğini savundu
TBMM - TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Türkiye ile AB ilişkilerinde zamanlama konusunda iki türlü saat kullanıldığını belirterek, "Bizim yükümlülüklerimiz söz konusu olduğu zaman kol saatini kullanılıyor, ama kendi yükümlülükleri söz konusu olduğunda kum saatini kullanıyor. AB'li dostlarımız, kum saatini kullanmaktan vazgeçsin, gelin aynı saati, aynı takvimi kullanalım" dedi.
Parlamentolar Arası Değişim ve Diyalog Projesi'nin TBMM'deki kapanış toplantısında konuşan Çiçek, projenin başarıyla gerçekleştiğini söyledi.
Meclislerin sadece kanun çıkaran organlar olmadığına işaret eden Çiçek, meclislerin önemli bir görevinin, değişik toplum taleplerinin milletin temsilcileri tarafından tartışılması ve bu tartışmanın tüm toplumsal aktörleri kapsayacak şekilde yapılması yönünde çaba harcaması olduğunu anlattı.
Çiçek, TBMM'nin gündemindeki önemli konulardan birinin de AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler olduğuna işaret ederek, "50 yılı aşkın bir geçmişe sahip olan bu ilişkiler, Türkiye ve AB arasında Türkiye'nin 2005'te üyelik müzakerelerine başlamasından sonra daha da ilerlemiş ve birçok boyutta yürütülmeye başlanmıştır. Bu nedenle, bu köklü ilişkiyi sadece fasılların müzakeresine indirgemek yanlış olacaktır. Bu, devletler arasında bir ilişki olduğu kadar meclisler, sivil toplum ve halklar arasında da bir ilişkidir" diye konuştu.
Bu çok boyutlu ve çok kapsamlı ilişkinin en iyi şekilde yürütülmesi için diyalog imkanlarının artması gerektiğini belirten Çiçek, sivil toplum ve milletvekillerinin bu diyalog sürecinden uzak kalmaması gerektiğini kaydetti.
"En önemli engel önyargı ve korkular"
Çiçek, Türkiye-AB ilişkilerinde gelinen aşamadaki en önemli engelin, devletler ve halklar düzeyinde olmak üzere karşılıklı önyargılar ve korkular olduğunu belirtti. Devletler ve halklar nezdindeki önyargıların, korkuların adeta birbirini desteklediğini vurgulayan Çiçek, "Halbuki devletlerin geliştirilecek programlarla, halklar nezdindeki önyargılar ve korkuların aşılmasına katkıda bulunması gerekmektedir. Bu konuda eksikliğin büyük olduğunu düşünüyorum. Türkiye-AB ilişkilerindeki önyargıların ve korkuların giderilmesi hedefine odaklanmamız gerekmektedir" ifadesini kullandı.
TBMM Başkanı Çiçek, 2013'ün, Türkiye ile o dönemki adıyla Avrupa Ekonomik Topluluğu arasında ortaklık ilişkisini kuran Ankara Anlaşması'nın imzalanmasının 50. dönümü olduğunu anımsatarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Geride bıraktığımız 50 yıl içinde Türkiye-AB ilişkileri, inişli çıkışlı, bazen sancılı bir seyir izlemesine rağmen ekonomiden dış politikaya, sağlık, çevre, eğitim, kültür ve enerji güvenliğine çok yönlü bir nitelik kazanmıştır. 1996'da Gümrük Birliği'nin tesis edilmesiyle AB, bugün en önemli ticaret ve yatırım ortağımız haline gelmiştir. 2005'te başlayan AB'ye katılım sürecimiz, ülkemizdeki demokratikleşme çabalarının itici gücü olmuştur. Ülkemizin AB'ye katılım süreci, bazı AB üyeleri tarafından siyasi nedenlerle kendi mecrasından çıkartılarak yokuşa sürülmektedir. Dolayısıyla müzakere sürecinde kaydedilen ilerleme, ticari ve ekonomik alanda kaydedilen bütünleşmeye oranla beklentilerimizin ve hedeflerimizin oldukça gerisinde kalmıştır. Bugün AB, 1963'teki 6 üyeli bir ekonomik topluluğun ötesindedir. Türkiye de gerek ekonomik, gerek siyasi ve başka açılardan Ankara Anlaşması'nın imzalandığı 1963'de olduğundan oldukça farklı bir noktadadır. Türkiye bugün Avrupa'nın 6., dünyanın ise 16. büyük ekonomisidir. Son yıllarda gerçekleşen küresel ekonomik krizler karşısındaki direnç ve performansıyla uluslararası alanda dikkatleri üzerine çeken ülkemizin, bugün toplam ticaretinin yaklaşık yüzde 40'ı AB ülkeleriyle yapılmaktadır."
"AB tarafı samimi bir yol haritası koyamadığından"
Çiçek, ekonomik ilişkilerin, müzakere sürecindeki ivmeye şu ana kadar yansımadığını, özellikle siyasi mülahazalarla 3 yıldır sadece bir faslın açılabildiğini anımsattı.
Kasım 2013'te 22. faslın açılması kararının önemli ancak yetersiz olduğunu dile getiren Çiçek, bu olumsuz görüntüye rağmen Türkiye'nin teknik düzeyde tüm fasıllar için gerekli hazırlıkları yaptığını, hızla bu fasılları kapatabilecek seviyeye geldiğini anlattı.
[PAGE]
Çiçek, müzakere sürecinin, Türk hukuku ile AB hukuku arasındaki farklılıkların birbirleri ile uyumlaştırılmasını kapsadığını vurgulayarak, sözlerini, "Eğer siyasi engellemeler olmasaydı inanıyorum ki Türkiye şu ana kadar fasılların tamamına yakınını açmış ve çok önemli bir kısmını da kapatmış olacaktı. Eğer siyasi mülahazaları ve engelleri aşabilirsek, Türkiye'nin rahatlıkla en kısa sürede AB'ye üye olmaması için hiçbir neden yoktur. Ancak maalesef yaşanmış tecrübeler ve güncel gelişmeler nedeniyle AB tarafı ortaya inandırıcı ve samimi bir yol haritası koymadığından ya da koyamadığından Türk halkı da üyelik konusunda geleceğe ümitle bakmamaktadır. Bu ümidi ben de taşıyorum. Türkiye, AB üyeliği doğrultusunda ev ödevlerini yapmaya devam ederken, AB'nin de ülkemize karşı önyargılı, çifte standartlı tutumundan bir an önce vazgeçmelidir" diye sürdürdü.
"Suni ve siyasi engeller"
Çiçek, ekonomik olarak birçok AB üyesi ülkeden çok daha iyi durumda olan bir Türkiye bulunduğunu belirtti.
AB, bir coğrafi birlik değil, bir değerler bütünü olarak kabul ediliyorsa, Türkiye'yi yeni baştan değerlendirmeye alması gerektiğini vurgulayan Çiçek, AB'nin bir değerler bütünü olduğunu söyledi. Çiçek, bunun, demokrasi ve hukukun üstünlüğü şeklinde iki önemli ayağı bulunduğunu dile getirerek, "Hukuki değerler ve evrensel hukuk kuralları, hepimizi bağlayan, hepimizin saygı duyması ve uygulaması gereken kurallardır. Gündemdeki olayları, gelişmeleri değerlendirirken tek yanlı, sadece siyaset penceresinden bakmak yerine siyaseten vardığımız sonuçların uluslararası hukukla da ne ölçüde örtüştüğünü kontrol etmemiz gerekiyor" diye konuştu.
TBMM Başkanı Çiçek, AB tarafından önlerine çıkarılan suni ve siyasi engeller nedeniyle artık halkın neredeyse "Niye üye olalım ki" noktasına geldiğini söyledi. Çiçek, siyasetçiler olarak, bunu bir stratejik tercih olarak gördüklerini belirterek, Türkiye'nin üye olmasının AB'nin geleceği ve uluslararası görünürlüğü açısından büyük öneme sahip olduğunun, AB'li siyasetçiler tarafından doğru analiz edilmesi gerektiğini kaydetti.
"Kimse kimseyi aldatmasın"
"Türkiye ile AB ilişkilerinde zamanlama konusunda iki türlü saat kullanılıyor" diyen Çiçek, şunları kaydetti:
"Bizim yükümlülüklerimiz söz konusu olduğu zaman kol saatini kullanılıyor, ama kendi yükümlülükleri söz konusu olduğunda kum saatini kullanıyor, işine nasıl gelirse saati ona göre çeviriyor. Bu çifte standarttan AB vazgeçmelidir. Günümüz dünyasında bu iki yanlılık, ikicilik çok ve net olarak anlaşılıyor. Kimse kimseyi aldatmasın. Hele hele imtiyazlı ortaklı, vs. gibi bizim zihnimizi karıştıracak tekliflerden de herkes vazgeçsin. Ahde vefanın, samimiyetin, verilen sözde durmanın Avrupai değerler olduğuna inanıyorum. Her ülke, bu ilkeler açısından kendi konumunu bir kez daha değerlendirmelidir. Bu saatten sonra, başkaları ne derler bilmiyorum ama Meclis Başkanı olarak bu noktada, bugüne kadar ortaya konulan tavır sebebiyle işin yokuşa sürüldüğü kanaatindeyim. AB'li dostlarımız, kum saatini kullanmaktan vazgeçsin, gelin aynı saati, aynı takvimi kullanalım.
Bu noktada Türkiye'de ve AB ülkelerinde yaşanan olaylara, AB kriterleri açısından bakılması ve çifte standarttan uzak durulması gerekiyor. Zaman zaman Türkiye'de ve AB ülkelerinde vuku bulan aynı veya benzer nitelikli hadiselerle ilgili yapılan değerlendirmelerde, ne yazık ki farklı tutum takınılmasını anlamakta güçlük çekiyorum. Birlikte kabul ettiğimiz sözleşmeler herkes için bağlayıcıdır. Bunların başında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi geliyor. Türkiye ile ilgili değerlendirmeler söz konusu olduğunda en başta Avrupa Parlamentosu olmak üzere, Avrupa'nın yetkili makamları olaya sadece siyasete açısından bakıyor, Türkiye ile ilişkilerinde siyaset penceresinden bakarken, öbür tarafta AİHM kararları ve sözleşmeyi gözardı etmek suretiyle siyasi değerlendirmeler yapıyor. Acaba uluslararası hukuk, Avrupai değerler arasında yer almıyor mu? AİHM kararları Türkiye'yi bağlıyor bizi eleştirenleri bağlamıyor mu? Bu durum, önyargıları daha da derinleştirmekte ve halkımızın AB'nin bir değerler bütünü olduğunu anlayışının zedelemekedir."
"Mazot yakıyoruz, mesafe alamıyoruz"
TBMM Başkanı Çiçek, seçimler başta olmak üzere, ilgili olsun veya olmasın çeşitli olaylarda konunun Türkiye'nin AB üyeliği ve Avrupa'da yaşayan başta Türkler olmak üzere, göçmenler üzerinden tartışılmasını ahlaki bulmadığını söyledi. Çiçek, kısa vadeli menfaatler üzerinden toplumsal algılar maniple edilerek taraflar arasında karşılıklı anlayış ve güvenin zedelenmesine izin verilmemesini istedi.
Fransa ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi'nin ortaya koyduğu engeller nedeniyle müzakere edecek başlık bulmakta zorlandıklarını kaydeden Çiçek, ne yaparsa yapsınlar, mesafe almalarının mümkün olmadığını belirtti. Çiçek, "Biz kırmızı ışıkta yakıt, mazot yakıyoruz, motor çalışıyor, mesafe alamıyoruz" dedi.
[PAGE]
Çiçek, fasıllardan birinin açıldığını, diğerlerinin açılış ve kapanış kriterlerinin olmadığını anımsatarak, şöyle devam etti:
"Bazı konularda bazı fasıllarla ilgili bize henüz bilgi bile verilmedi yani biz neyi, neye göre yapacağız? 2013'te bir faslın açılmasından memnun olduk. Ama bir çiçekle de yaz gelmez. Türkiye'nin, bir bahar havasında AB'ye bakmasının hiç de gerçekçi bir yanı yok. Umut ederim, 2014 yılı içinde yeni fasılların açılması ve katılım sürecinin canlandırılması mümkün olur.
Müzakere sürecinin bir şok terapiye ihtiyacı vardır. Bu şok terapinin de fasılların açılması ve vizelerin kaldırılması olarak iki ayağının olması gerekir. Özellikle AB üyesi olmayan birçok ülkenin bile vize serbestisinden yararlandığını düşünürsek, Gümrük Birliği'ne üye olan Türkiye'nin AB ülkelerine vize alma mecburiyeti olmasının kamuoyuna açıklanamaz bir tarafı var. Vizelerin kalkması nedeniyle hiçbir olumsuzluk yaşanmayacak, tam tersine vizeler kalktığında iş adamları, sanatçılar, sporcular, sivil toplum örgütü mensupları Avrupa'ya daha rahat seyahat edecek ve bu AB'ye çok önemli katkılar sağlayacak, belki de gerçek diyalog bu yolla kurulacaktır."
"Türkiye'nin kıymetini bilmeli"
Türkiye'nin Avrupa'sız, Avrupa'nın da Türkiye'siz olamayacağını dile getiren Çiçek, Türkiye'nin hedefinin tam üyelik olduğunu bildirdi.
Çiçek AB'nin, Türkiye'yi alıp almamak değil, küresel güç olup olmadığına karar vermesi gerektiğini kaydetti. Çiçek, AB küresel güç, sorun çözecek güç olmak istiyorsa Türkiye'nin farkında olması ve kıymetini bilmesi gerektiğini belirtti. AB'den ilkeli duruş ve samimiyet beklediklerini kaydeden Çiçek, "Türkiye'nin Afrika ile 500 senelik beraberliği olduğunu; dünya sisteminin en önemli parçası olan Ortadoğu ile 1500 senelik bağı olduğunu ve enerji kaynaklarının yoğunlaştığı Hazar bölgesinde kardeş ülkelerimizin bulunduğunu belirtirsek, zannederim ki Avrupalı dostlarımız Türkiye'nin basit siyasi mülahazalara kurban edilmemesi gerekliliğinin farkına varmalıdır" dedi.
"AB standartlarını önemsiyoruz"
AB Uyum Komisyonu Başkanı, Proje Lideri Mehmet Tekelioğlu, TBMM ile AB'nin ortaklaşa yürüttüğü projenin Ocak 2012'de başladığını anımsattı.
Türkiye'nin AB vizyonunda herhangi bir değişikliğin olmadığını bildiren Tekelioğlu, "Her kademede AB ilişkilerimizin düzgün yürümesi, müzakerelerin sağlıklı ilerlemesi için Türkiye'de gayret var. Bunun bir parçası olarak, TBMM neler yapabilir cevabı olarak bu proje düşünüldü" şeklinde konuştu.
Tekelioğlu, AB standartlarını önemsediklerini vurgulayarak, bu standartların kağıt üzerindeki hali ile uygulamadaki halinin farklı olduğuna işaret etti. Tekelioğlu, kağıt üzerindeki AB standartlarını çok önemsediklerini vurgulayarak, AB ile elde edecekleri değerlerin demokrasiyi geliştirebileceklerini, gelişen demokrasinin de ekonomiye katkı sağlayacağını söyledi.
Türkiye'nin müzakerelerinin ilerlemesini istediklerini dile getiren Tekelioğlu, bu müzakerelerde motivasyonlarının artmasının iyi olacağını belirtti.
Türkiye'nin 23 ve 24. fasılların açılmasını beklediğini ifade eden Tekelioğlu, ancak Türkiye'ye açılış ve kapanış şartlarının bildirilmediğini dile getirdi. Tekelioğlu, bu şartları tahmin edip, o doğrultuda çalıştıklarını kaydetti.
AB sürecinde farkındalık yaratmayı ve Türkiye'yi daha iyi tanıtmayı amaçladıklarını vurgulayan Tekelioğlu, kendilerini ne kadar iyi tanıtırlarsa işlerin daha da kolaylaşacağını dile getirdi. Tekelioğlu, AB'de Türkiye'yi tanımayan pek çok çevre bulunduğunu ifade ederek, Türkiye'nin tanıtılmasını ve bu çerçevede sivil toplum diyaloğunu güçlendirmeyi amaçladıklarını söyledi.
Tekelioğlu, proje kapsamında 6 sempozyum, 3 diyalog forumu, 2 parlamentolar arası yaz kampı, AB uluslararası parlamentoları ile 36 değişim ziyareti, Yeni Yıldız dergisinin periyodik yayınını gerçekleştirdiklerini anlattı.
Tekelioğlu, proje çerçevesinde AB tarafının da sorumluluk yüklenmesi ve bunun şarta bağlanması gerektiğini ifade etti.
Tekelioğlu, Türkiye'nin çok sesliliğini, Avrupalılara tanıttıklarını belirterek, faaliyetlerinin Türkiye'nin AB yolundaki emeklerine çok küçük de olsa katkı sağladıya bundan mutluluk duyacaklarını söyledi.
"Yargının bağımsız ve tarafsızlığına önem atfediyoruz"
AB Türkiye Delegasyonu Maslahatgüzarı Bela Szombati, bu projelerin, Türk devletinin yasama organının katılım süreci içinde desteklenmesinde önemli olduğunu vurguladı.
Türkiye'nin şu anda zor dönemlerden geçtiğini savunan Szombati, AB'nin, her zaman zor dönemlerde Türkiye'nin yanında olmaya kararlı olduğunu bildirdi.
Szombati, yargının bağımsız ve tarafsızlığına büyük önem atfettiklerine işaret ederek, ayrımcılık, taraf tutma gibi unsurlar olmaksızın şeffaf ve tarafsız şekilde süreçlerin işletilmesinin önemli olduğunu kaydetti.
İlişkilerin önemi nedeniyle endişelerini paylaşma ihtiyacının da son derece önemli olduğunu ifade eden Szombati, Türkiye'nin Kopenhang kritirlerine uygun hareket etmesi, yargı sisteminin taahütlerini yerine getirmesi, AB standartlarında erkler, güçler ayrılığı politikalarının ayrılmaz parçası kılmasının önemli olduğunu belirtti.