Çin 'hapşırırsa' dünya hastalanır
Dünya Çin'de iki haneli büyüme rakamları duymaya alışmıştı ve çok değil iki yıl öncesine kadar Çin'in küresel ekonomiyi kurtaracağı düşünülüyordu. Ancak Çin'in baş döndüren büyümesi hız kesti.
Evrim Küçük
Amerikan ekonomisinin dünyadaki egemenliğini anlatmak için eskiden 'Amerika hapşırınca dünya hasta olur" denirdi. 1957-60 döneminde Mao'nun 'İleriye Doğru Büyük Sıçrama' stratejisini benimseyen Çin, o yıllarda başladığı endüstriyel devrimin üzerinden geçen 50 yılda küresel ekonomiye o kadar entegre hale geldi ki artık dünya ABD'den çok Çin'in hapşırmasından korkuyor.
Ülkenin üretimi ya da iç tüketiminde yaşanan küçük değişimler bile dünyanın diğer tarafında büyük bir etki yaratabilir. Uluslararası Para Fonu (IMF) son raporlarından birinde, "Çin dünyaya büyük şok dalgaları gönderebilir" demişti.
Dünya Çin'de iki haneli büyüme rakamları duymaya alışmıştı. Ancak Avrupa ve ABD borçlarıyla uğraşmaya başlayınca Çin baş döndüren ekonomik büyümesini sürdüremedi. Ucuz kredinin tetiklediği büyüme artık yavaşlıyor. Çin'deki yavaşlamanın etkisi çok uzaklara uzanacak. Çin ekonomisi yılın üçüncü çeyreğinde art arda yedinci çeyrek dönem yavaşladı. Çin'in geçen çeyrek kaydettiği yüzde 7.4'lük büyüme gelişmiş ülke standartlarına göre hızlı olsa da, bu oran 2010 yılı başlarında yüzde 12 büyümeyi başarmış bir ülke için ciddi bir ekonomik yavaşlama anlamına geliyor.
Çin'in hız kesmesi birçok endüstri kolunu ve ülkenin ticari ortaklarını çeşitli düzeylerde etkisi altına aldı ve son aylarda özellikle Avrupa'nın borç sorunun çözülemediği ve Amerikan ekonomisinde işlerin iyi gitmediği bir dönemde yatırımcılar için daha büyük endişe kaynağı haline geldi. Çin'in küresel piyasalardaki ağırlığının son yıllarda ne kadar hızlı arttığına bakıldığında, yatırımcının Çin'deki yavaşlamanın başlıca kurbanları arasında olacağını söylemek çok da yanlış olmaz. İstatistiklere göre Çin şu an İngiltere ve ABD'nin toplam üretiminden yedi kat fazla çelik üretimi gerçekleştiriyor. Bir başka deyişle Çin, dünyanın çelik üretiminin yarısından fazlası karşılıyor. Ülkenin küresel demir cevheri ithalatındaki payı 1990'ların başındaki yüzde 10'lardan şu an yüzde 65'e çıkmış durumda.
Çin'in azalan talebine karşılık, demir cevheri, bakır ve kömür gibi emtia ürünlerinin fiyatında bu yıl düşüşler yaşandı. Bu da emtia üreticisi ülkeler Avustralya, Brezilya, Endonezya ve Afrika'daki bazı ülkelerin ekonomileri üzerinde baskı yarattı. Credit Suisse'den Ric Deverell, Financial Times Gazetesi'ndeki açıklamasında, demir cevheri ve diğer hammadde fiyatlarının uzun vadede şu anki seviyelerinin altına ineceği öngörüsünde bulundu. Deverell, Çin'in alımlarının azalmasının etkisiyle 2015'te demir cevheri fiyatının 70 dolar/ton düzeylerine gerileyeceğini öngördü.
Çin, daha büyük bir yelpazedeki ürünler ve ihracatçılar için de giderek daha büyük önem kazanıyor. IMF'nin verilerine göre Çin, küresel gayrisafi yurtiçi hasılanın yüzde 55'ini oluşturan 78 ülkenin en büyük ya da ikinci büyük ticari ortağı konumunda. 2000 yılında Çin, dünya ekonomik üretiminin yüzde 15'ini gerçekleştiren 13 ülkenin birinci ya da ikinci ticaret partneriydi. Çin'de ekonomik büyük aşamalı olarak yavaşlıyor fakat yatırımlarda ve altyapı harcamalarındaki azalma, özellikle Japon ve Alman şirketlerin güçlü varlık gösterdiği makine ve sermaye ürünleri talebinde düşüşe yol açıyor. Elektronik eşya yedek parçası ve lüks tüketim gibi tüketici odaklı sektörler ise daha dayanıklı bir görünüm sergiliyor. Çin'i küresel ekonominin lokomotifi yapan hızlı entegrasyonu, büyümenin hız kesmesinin dünyanın geri kalanı üzerinde sağlam etkiler yaratacağı anlamına geliyor. Sadece yarım yüzyıl önce ülkede 36 milyon kişi hayatını kaybetmiş, böylesi bir gelişme yurtdışında çok az yankı bulmuştu. Bugün ise Çin'in ultra zenginleri daha az araba ve çanta almaya başlayınca dünyanın dikkatleri üzerine çekmeyi başarıyor.
TALEPTEKİ AZALMA DEMİR CEVRİNİ 50 $'A DÜŞÜREBİLİR
[PAGE]TALEPTEKİ AZALMA DEMİR CEVRİNİ 50 $'A DÜŞÜREBİLİR
Yale Üniversitesi öğretim görevlisi Vikram Mansharamani, geçtiğimiz günlerde yayınlanan bir makalesinde, Çin'deki yavaşlamanın ne gibi sonuçlar doğuracağını söylüyor. Son yıllarda Çin; çelik, çimento, alüminyum, demir cevheri gibi birçok emtianın tüketiminde aslan payına sahipti. Şimdi ise talep azalıyor. Çin'in limanlarında ve depolarında stoklar oluşmaya başladı. Çin'in tedarik zincirinin bir halkası olan ülkeler, Çin'de talebin azalmasından dolayı sıkıntıya düşmeye başladı. Mansharamani'ye göre, gelişmekte olan ülkeler ayrıştıklarına dair tartışmalarına rağmen Çin'deki yavaşlamanın olumsuz etkilerini kaçınılmaz bir şekilde hissedecekler.
Son üç yıldır Çin'de ekonomik büyümenin sürdürülebilirliğiyle ilgili bazı endişeler var. Avrupa borç batağına sürüklenirken ve ABD konut piyasasındaki balonlarla mücadele ederken, Çin zor ekonomik koşullar arasında yolunu bulmayı başardı ve Batı'nın büyük bir bölümünü sarsan zorluklardan sıyrıldı. 2010'da herkes Çin'deki ekonomik büyümenin dünyayı kurtaracağına inanıyordu. Çin, dünyanın ikinci büyük ekonomisi koltuğuna oturdu ve Çin'in yakın bir gelecekte ABD'yi geçerek en büyük ekonomi haline geleceği beklentisiyle yatırımcılar Çin varlıklarına oluk oluk para akıttı. Şimdi ise Çin'deki büyümenin sürdürülebilir olup olmadığı sorgulanıyor ve Vikram Mansharamani'ye göre bunun için iyi nedenler var masada. GSYH, yılın ikinci çeyreğinde yüzde 7.6, geçtiğimiz çeyrekte ise yüzde 7.4 büyüdü. Böylelikle ülke ekonomisi art arda yedinci çeyrek boyunca yavaşlamasını sürdürdü. Çinli yetkililerden sürekli, ekonomik büyümeyi destekleyeceklerine dair açıklamalar geliyor. Gösterge faiz oranları haziran ve temmuz ayında düştü, emlak piyasasında ise fiyatların geçen yılın altında olduğu buna karşın satılmayı bekleyen konut sayısının arttığı görülüyor. Çokuluslu şirketlerin Çin'deki gelirlerinin azalıyor olması da Çin'in yavaşladığına dair resmi verileri destekliyor.
Krediye dayalı yatırım patlamasının sonuna gelinen Çin'de bunun tedarik zinciri üzerinde ciddi sonuçlar doğuracağı aşikar. Başka türlü anlatmak gerekirse Çin, ucuz kredi akışının yaşandığı dönemde çok fazla şey inşa etti ve şimdi bunların inşasında kullanılan hammaddenin fiyatında kaçınılmaz olarak büyük bir düşüş kapıda.
İnşaat patlaması döneminde Çin endüstriyel metal piyasasında ağırlığını koydu. Çin'in bazı endüstriyel emtia ürünlerindeki talebinin boyutları Çin'in neden bu kadar büyük etki yarattığını ortaya koyuyor; 2011'de çimento ve demir cevherinde küresel talebin yüzde 60'ndan fazlası Çin'den gelirken, çelik ve alüminyum talebinin en azından yüzde 40'ı yine Çin kaynaklıydı. Son yıllarda Çin'in yarattığı büyük talep, bu talebin devam edeceği beklentisinin de eklenmesiyle, birçok madencilik şirketinin dev projelere imza atmasına yardımcı oldu. Fakat Çin'in talebinde meydana gelen azalma ve bunun yanında artan arzın emtia fiyatlarını aşağı çekeceği belirtiliyor. Örneğin 2007 yılında fiyatı 50 dolar olan demir cevherinin tonu 2011'de 200 dolardan satıldı, son haftalarda ise yarı yarıya azalarak 110 dolara kadar gevşedi. Eğer Çin'de inşaat balonu patlarsa bu emtia piyasaları için bir şok olabilir ve demir cevheri fiyatlarında 50 dolar dönemine geri dönebilir. Çin'in her ne kadar reel ekonomilerinin iç tüketim sayesinde ayrıştığına inanılsa da gelişmekte olan ülkelerin piyasalarını da vuracağı kesin. Zira analistler Çin, Rusya, Tayland ve Hindistan gibi ülkeleri 'gelişmekte olan ülke' olarak sınıflandırıyor ve birindeki olumsuz gelişmeler diğerlerine de sirayet ediyor.
THE ECONOMIST'DEN ÇİN BAĞIMLILIĞI ENDEKSİ
[PAGE]THE ECONOMIST'DEN ÇİN BAĞIMLILIĞI ENDEKSİ
İngiliz The Economist Dergisi, Çin ekonomisinin hastalanmasının dünya için ne demek olduğunu bir endeks ile açıklamaya çalışmış. Ticaretin Çin'in ekonomik etkisinin tek ölçütü olmadığını anımsatan dergi, birçok yabancı şirketin, ülkenin içinde mağazalaştığını ve ihracat yapmadan bu ülkede kar elde etmeyi başardığını ifade ediyor. Bu krallıktaki uluslararası riskleri ölçmek amacıyla The Economist bir endeks oluşturdu. Söz konusu borsa endeksi, Çin'deki gelirlerinin toplam içindeki payına bakılarak Amerika'da S&P 500'de işlem gören 135 şirketi kapsıyor (Asya Pasifik bölgesindeki gelirlerini bir bütün olarak açıklayan şirketlerin ağırlığı, Çin'in bölgenin GSYH'sindeki payı oranında belirlendi). 'Sinodependency' yanı 'Çinbağımlılığı' olarak adlandırılan bu endeksin performansı son yıllarda S&P'nin üzerinde gerçekleşti ve endeks 2009 yılı başından bu yana yüzde 129 yükseldi. Aynı dönem içinde S&P 500'ün yükselişi yüzde 57 oldu. 'Sinodependency' endeksi Çin'in kendi hisse senedi piyasalarından da hızlı bir yükseliş kaydetti. Bu endeksin ışığında The Economist, Çin ekonomisindeki bir sert inişin etkilerini değerlendirdi. Bu değerlendirmeye göre sert bir iniş Güney Kore 'yi vurabilir ve Tayland ekonomisini durumu noktasına getirebilir. Ancak Brezilya ve Avustralya'da büyümenin sürpriz bir şekilde iyi bir performans göstereceği söylenebilir. Çin ekonomisindeki sert iniş dünya genelinde borsalara darbe indireceği gibi bazı ülkeler üzerinde dolaylı etkiler doğurabilir. Örneğin, Almanya'nın Çin'e ihracatında yaşanacak ciddi bir düşüşün yanında Çin'e önemli miktarda satış yapan Amerika gibi pazarlara yaptığı ihracatta da büyük bir gerileme yaşanabilir.
Emtia
Avustralya'dan Brezilya'ya Endonezya'dan Güney Afrika'ya kadar Çin'in hammadde açlığını doyururken ekonomisi patlayan ülkeler, Çin ekonomisindeki yavaşlamadan en fazla darbeyi alanlar. Son 10 yılda Çin'deki büyüme emtia piyasalarında 'süper bir çıkış' yaşanmasına neden oldu. Küresel ekonominin modern tarihinin hiçbir döneminde emtia fiyatlarında bu kadar büyük bir sıçrama yaşanmamış ve fiyatlar yüksek seviyelerini bu denli uzun süre korumayı başaramamıştı. Geçtiğimiz 10 yılda Çin'in çelik talebinde bazı yıllarda yüzde 15-20'ye varan artışlar kaydedildi. Bu yıl ise talebin yalnızca yüzde 2-4 artış göstermesi bekleniyor. Buna bağlı olarak çelik üretiminde kullanılan maddelerin fiyatında da gerileme kaydedildi. Brezilyalı Vale ve Londra'da işlem gören Rio Tinto gibi büyük maden şirketlerinin karının büyük bir kısmını oluşturan demir cevheri fiyatı nisan ayından eylül ayına kadar yüzde 40 değer kaybetti. İhracatının dörtte birini Çin'e gönderen Avustralya gibi ekonomiler Çin'deki yavaşlamanın en çok sancı çektirdiği ülkeler. Geçtiğimiz haftalarda merkez bankası, doğal kaynaklar yatırımlarının artık zirve noktasına ulaşmak üzere olduğu gerekçesiyle faiz oranlarını aşağı çekti. Gerileyen emtia fiyatları ayrıca büyük madencilerin Avustralya'daki yatırımlarını askıya almalarına sebip oldu. Yavaşlatılan projeler arasında BHP Billiton'un 20 milyar dolarlık bakır ve alüminyum madeni büyütme projesi de bulunuyor. Her ne kadar Çin'in ithalatında ciddi bir düşüş kaydedilmese de diğer birçok emtianın alımında iki haneli büyüme durdu. Ağustosta ülkenin kömür ithalatı geçen yılla kıyaslandığında yüzde 5 arttı. Bir önceki yılın aynı döneminde artış yüzde 27 olmuştu.
Endüstri
Tokyo ve Pekin arasındaki ada kriz, Japon otomobil firmalarına Çin'e artan bağımlılığının artan riskler taşıdığını acı bir şekilde hatırlattı. 'Vatansever' Çinli sürücüler Japon markalarına sırtlarını döndü. Toyota, Nissan ve Honda'nın Çin'deki satışlarında yüzde 30 ila yüzde 50 arasında düşüş meydana geldi. Nissan haziran ayında sona eren çeyrek dönemde her dört aracından birini Çin'de sattı, Toyota ise 10 otomobil satışından 1'ini Çin'de gerçekleştirdi. Goldman Sachs, Japon karşıtlığı furyası nedeniyle önde gelen Japon otomobil üreticilerinin yıl genelindeki hisse başına gelir tahminini yüzde 2.4 ve yüzde 9.5 arasında değişen oranlarda düşürdü. Japon şirketlerin sorunları Avrupalı ve Güney Koreli rakiplerine yaradı ancak otomotivde genel olarak bir yavaşlama meydana geldiği de yadsınamaz. Goldman, Çin'de binek otomobili satışlarının bu yıl yüzde 13.9 artmasını beklerken, gelecek yıl artış oranının yüzde 7.8'e inmesini bekliyor.
Çin'in diğer sektörlere verdiği hasar ise daha büyük. Madencilikte ve inşaatta kullanılan dozer talebi giderek zayıflıyor. satışlar 2011 yılı ortalarından bu yana düşüyor; temmuz ayında geçen yılın aynı dönemine oranla satışlar yüzde 25 düşmüştü. Dünyanın en büyük inşaat ve madencilik ekipmanları üreticileri arasında yer alan Caterpillar Çin'de 18 tesise sahip fakat siparişlerdeki gerileme nedeniyle Ortadoğu ve Afrika'ya ihracata başladı. Sektörün ikinci büyük şirketi Komatsu, içinde bulunduğu mali yılda satışlarının neredeyse yarı yarıya azaldığını bildirdi. Son veriler Çin'in kimyevi maddeden tribünlere kadar birçok üründe talebinin azaldığını ortaya koyuyor.
Elektronik
Foxonn ve diğer Asyalı tedarikçiler arasında Çin'in iPhone talebini karşılamak için yaşanan yarış, teknoloji sektörünün Çin'deki yavaşlamadan çok da etkilenmediği izlenimi yaratıyor. Çin'de azalan tüketici talebi elektronik eşya satışları üzerinde baskı yaratırken, iPhone 5 ve Windows'un yeni versiyonu gibi üst segmentteki satışlar teknoloji şirketlerini meşgul etti. Yine de Çinli tüketicilerin elektronik eşya talebinde değişimler göze çarpıyor. Çin'de IT ürünleri distribütörlüğü yapan Tayvanlı Synnex, eylülde Çin'deki satışlarının yüzde 9 düştüğünü duyurdu. Nomura analistleri, makroekonomik belirsizliğin Japon elektronik şirketlerinin üretimine yansıdığına dikkat çekiyor. Ancak analistler daha büyük bir soruna dikkat çekiyor; dünyada PC talebinde yaşanan azalma. PC talebi son zamanlarda Çin, ABD ve Avrupa'dan çok daha güçlü. Çin'in PC pazarı geçtiğimiz üç aylık dönemde zayıf bir büyüme gösterdi, ABD ve Asya'nın geri kalanında ise satışlar beklentilerin üzerinde düştü. Foxonn gibi Koreli firmalar da son zamanlarda Çin'de iyi bir performans gösteriyor, özellikle de Samsung'un Glaxy akıllı telefonlar. Önemli yarıiletken üreticilerinden Tayvan'dan Çin'e ihracat ağustos ayında yüzde 7.5 düştükten sonra geçen ay yüzde yıllık bazda yüzde 11.9 yükseldi. Elektronik eşya ihracatındaki artış, ihracatta önemli bir rol oynadı. Çin'e monhtaj için büyük miktarda ihracat yapılıyor, sonra bu ürünler Avrupa ve ABD'ye ihraç ediliyor.
Lüks tüketim
Geçtiğimiz ay gazetelerde Burberry'nin kar uyarısı yaptığına dair haberler okumuştuk. Burberry, Çin'de son üç ay içinde satışlarının yavaşladığını fakat güçlü kalmaya devam ettiğini bildirmişti. Bu açıklama, Çin'deki ekonomik yavaşlamanın Çin'de lüks tüketim satışlarını baltalamaya başladığı korkusu yaratmıştı. Financial Times'ın analizine göre Burberry'nin Çin'de karşı karşıya kaldığı sorunlar, Çin'in harcama alışkanlıklarında markanın öne çıktığı ürünlerden çok daha niş ve 'exclusive' ürünlere doğru bir kaymayı yansıtıyor. Şanghay merkezli Çin Pazar Araştırması'nın genel müdürü Shaun Rein bu trendi şu sözlerle açıklıyor: "Çin'de lüks tüketim harcamaları hız kesiyor olsa da ultra lüks harcamaların devam ettiği görülüyor. Süper zenginler Bottega Veneta ve Hermes gibi markalara tercih ederken, Burberry ile Louis Vuitton gibi 'çok lüks' görmedikleri markalardan uzaklaşıyor."
Diageo'nun ürettiği viski satışlarında güçlü bir artış var. Diageo'nun bu bu ülkedeki viski satışları son sekiz çeyrekte yıllık bazda yüzde 40-50 yükseldi. Diageo Asya Pasifik Başkanı Gilbert Ghostine, Çin pazarında iç talebin güçlü bir seyir izlediğini belirtiyor. Çin'deki liderlik değişimi öncesinde hediyelik eşya satışlarındaki azalma da ülkede tüketici harcamalarında yaşanan gerilemenin nedenlerinden. Burberry'nin finans direktörü Stacey Cartwright'in verdiği bilgiye göre yönetimdeki kişilere hediyeler sunulması Çin kültürünün bir parçası ancak liderlik değişimi öncesinde hediye verilecek adresler konusunda oluşan belirsizlik satışları bir süredir etkiliyor.