Çin ekonomisi'nde neler oluyor?

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Cihan UĞUR / Şanghay Fudan Üniversitesi U.A.İlişkiler Doktora Öğrencisi

[email protected]

 

2007'de dünyanın en büyük dördüncü ekonomisi olduğunu ilan eden Çin'de global krizle beraber ciddi bir hareketlilik yaşanıyor. Elindeki devasa nitelikteki likiditeyi nerede kullanacağı merak edilen Çin, dünya devletlerinin ve özellikle de ABD-AB'nin talepleriyle piyasalara 584 milyar doları sunacağını açıklamıştı. Bu, global piyasaların hareketlenmesini sağlamak adına oluşturulan eylem planına Çin'in katkısı olarak sayıldı; aslında en önemli diğer bir sebebi ise Çin'in kendi ekonomisini hareketlendirme ve kendini kurtarma adına ortaya koyduğu bir eylem planı olarak da kabul edilebilir.

Büyüme hızı bu yılın 3. çeyreğinde yüzde 9.5'lara gerileyen Çin, dünyadaki ekonomik çalkalanmanın kendisini etkilemesinden ve büyüme hızımı düşürmesinden çekiniyor. Dışa açılım politikasının başladığı 1978'den bu yana geçen 30 yıllık süreçte Çin'in bu muazzam büyümesinin en önemli iki faktörü ucuz iş gücü ve istikrarlı ülke durumuydu. Çin'in 30 yıllık süreçte ekonomik büyümesi, takdire şayan kalkınması ve ülke içi yapılanmasının ardındaki temel faktörler veya avantajlar aslında hızlı bir düşüşün ve istikrarın bozulması adına da temel faktörler olabilir. 30 dolar aylıkla çalışan işçilerin maaşları her ne kadar 120 dolarlara kadar çıkmış da olsa, Dışa Açılım Hareketi'nin en temel felsefesi olan "Öncelikli Zenginleştirme ve Çin Eliti'ni Oluşturma" çerçevesinde büyük servetlere ulaşan ve sıradan halkla aralarında çok mesafe bulunan ayrıcalıklı kesimle ve şehirlerde yaşayan orta sınıfla işçilerin aralarında bulunan muazzam fark Çin'in en büyük avantajlarından biri olan "ucuz işgücü" nü Çin istikrarını zedeleyebilecek bir gayr-ı memnunlar sınıfına çevirebilir. Bu yönüyle Çin'in piyasalara sürdüğü 584 milyar dolarlık likidi bu yönden değerlendirmekte fayda var.

Nitekim geçen haftanın sonunda ve bu haftanın başında yayınlanan haberler de bunu doğrular nitelikteydi. Dünyanın atölyesi denilen Çin'in Guangdong (Canton) Bölgesi'nde irili-ufaklı 67 bin fabrikanın düşen talepler sebebiyle kapatılmasıyla binlerce işçi işsiz kaldı. Kişi başı ortalama 440 dolar kendilerin geri ödeme yapılan işçiler ise işsiz kalmanın şokuyla ya protestolara katıldılar ya da sessiz sedasız köylerine döndüler. Bunun hemen ardından 24 Kasım'da Çin'deki eyalet yönetimlerinin yaklaşık 1,4 trilyon doları piyasaya süreceği ve bunun ülke imarı ve istihdam için kullanılacağı devlet haber ajansı Xinhua tarafından açıklandı. Dünya Bankası'nın 25 Kasım itibariyle açıkladığı verilere göreyse Çin'deki ekonomik büyüme hız kesmeye devam edecek ve 2009 yılında yüzde 7'lere kadar gerileyecek.

Bu gelişmeler ışığında önümüzdeki yıllarda Çin'in elindeki çok büyük miktarlardaki likiditeyi dünyanın farklı yerlerindeki fırsatları değerlendirip global şirketleri satın alarak ve dünyanın diğer devlerine meydan okuyarak kullanmaktan çok; ülke ekonomisini daha sağlam temeller üzerine oturtmaya, ülke yapılanmasına ve istihdama harcayacağı aşikar duruyor. Bununla birlikte Çin'e yatırım yapacak yabancı yatırımcılara kolaylıklar sağlayacak yeni düzenlemeler ise gündemde.

Bu gelişmelerin dışında bir istatistik ise Çin'e yatırım yapmanın ve Çin pazarına girmenin gelecek adına sağlayacağı avantajları doğrular nitelikte. Merkezi ABD'de bulunan dünya Lüks Tüketim Merkezi'nin verilerine göre dünya ortalamasında global krizle birlikte lüks tüketim yüzde35 düşerken Çin'deki lüks tüketim sadece yüzde 5 düşmüş. 340 binin üzerinde dolar milyoneri bulunan Çin'de lüks tüketimin ne seviyelere ulaştığını görmek için Şanghay, Pekin, Şiamın, Şıncın gibi şehirlerde kısa bir tur atmak yeterli.

Dünyanın en büyük 4. ekonomisi Çin'de makro planda çalkalanmanın devam edeceği mikro planda ise ülke içi tüketimin hızla artacağı görüşü birçok uzmanın ortak kanaati. Bu yönüyle Türk müteşebbislerin Çin'deki gelişmeleri takip ederek yatırımlarını ona göre şekillendirmeleri tüketim aşısını almış 1,3 milyarlık bir pazarda kendilerine ciddi avantajlar sağlayacaktır.

Çin ekonomisinde yaşanan hareketlilik, önümüzdeki dönemde dünyanın ekonomik şekillenmesi adına da kilit rollerden birini oynayacaktır.