Çin'deki süt krizi Türk firmaları için fırsat

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

CİHAN UĞUR / Şanghay Fudan Üniversitesi Basın Yayın Fakültesi

Çin'deki süt ve bebek maması krizini hepimiz ulusal  ve uluslararası medyadan takip etmişizdir. Sanlu markasının bebek mamalarında ve süt tozlarında ilk olarak ortaya çıkan skandal sonradan aynı firmanın sütlerinde, daha sonra Çin'in en büyük süt ürünleri firmaları da dahil olmak üzere 20'ye yakın firmanın ürünlerinde "melamin" maddesinin maddesinin bulunması ile daha da büyüdü. Çin'de üretim yapıp dünya piyasalarına ürün gönderen Cadburry gibi firmaların şeker, bisküvi ve şekerlemelerinde de aynı maddenin bulunması başta Hong Kong, Tayvan, Singapur, Kore ve Japonya gibi ülkelerin bu ürünleri raflardan indirtmesine ve nitekim Çin'in en büyük ikinci ithalat pazarı ABD'nin ve Avrupa birliği ülkelerinin Çin'den gelen sütlü ürünleri ülkeye sokmamasına sebep oldu; böylelikle Çin'deki süt krizi uluslararası bir hal aldı.

Uluslararası piyasalardaki kötü namını düzeltmek için uğraşan Çin adına bu skandal olay Çin'in birçok şeyi baştan almasına sebep olacak büyüklükte. Ama yine de en büyük darbeyi yine Çin'in içindekiler aldı. Başta bu olaydan 53 binden fazla bebek etkilendi ve hastanelere başvurdu; bunlardan 13 bini müdahele için hastanelere yatırıldı; 4 çoçuk da hayatını kaybetti. Çin hükümeti duruma müdahale etti ve kontrolü birebir merkez idarenin eline verdi. Skandalın başladığı "Shijiazhuang(şıciyacuang)" şehrinin valisi görevden alındı. Türkiye'deki TSE'nin muadili kalite kontroller dairesi başkanı da görevden alındı ve hakkında soruşturma başlatıldı. Olayla ilgili 20'nin üzerinde kişi tutuklandı. Bunların başında süt deposu işletmecisi iki kardeş vardı ve iki kardeş idamla yargılanmak üzere mahkemeye verildi. Olayın en içler acısı kısmı ise skandalın patlak vermesinden sonra olayla çok ilgisi olmayan binlerce süt besicisi köylünün alımların kesilmesi sebebiyle sütlerini sokaklara dökmek zorunda kalması ve ciddi bir ekonomik sıkıntıyla karşılaşması oldu.(1) Krizden en çok etkilenen 3 büyük süt ürünleri firmasının pazardaki toplam payı ise yüzde 38'i geçmektedir; yani bu krizde süt ve yan ürünlerine ait piyasanın yüzde 38'lik bir kısmı direk sallantıya maruz kalmıştır. (2)

Bu skandal olayın Coca-Cola'nın Çin'in en büyük meyve suyu firması olan "Huiyuan" markasını almak için girişimde bulunmasından sonra patlak vermiş olması, Çin'in her alanda büyük bir pazar ve fırsat olmasının yanında özellikle gıda sektöründe çok büyük ve önemli bir pazar olduğunu, çok ciddi fırsatları barındırdığını ve bunu global devlerin çok iyi bildiğini bir kere daha hepimize göstermiş oldu. Coca-Cola'dan hemen sonra Pepsi firmasının da Çin'in diğer büyük meyve suyu markalarından olan "Nongfu Quan"i alacak söylentileri piyasaları iyice hareketlendirdi. Çin'in dev firmalarının yabancılara satılmasına karşı olan bazı muhafazakarlar tepki verse de, gelmek üzere olan reformlar gereği ve bu skandalla birlikte Çin'in uluslararası arenada adından daha fazla kötü bahsettirmek istememesi gıda sektörün için Çin'de global devlerin yolunu açacak gibi duruyor.

Tam bu noktada Türkiye'yi ve Türk firmalarını ilgilendiren kısmı var aslında. Çin, her sektör için çok büyük bir pazar; ama özellikle gıda sektöründe hiç zarar edilmeyecek hissi verecek kadar büyük bir pazar. Türkiye gıda sektöründe Avrupa, Ortadoğu ve özellikle son yıllarda Afrika pazarlarında dünya devleriyle boy ölçüşebilen bir ülke. Çin gibi büyük bir pazara girmek ve "one shot" kârlar beklemeden uzun soluklu yatırımlar yapmak, Türk gıda firmalarını dünya çapında firmalar haline getirebilecek önemli bir atılım olacaktır. Çin'in orta sınıfı nerdeyse bütün Avrupa'nın nüfusuna denktir. Türkiye'de 5-6 milyonluk bir nüfusa tekabül eden "yüksek alım gücüne sahip" nüfus, Çin'de 200 milyona yakındır. 20 milyon nüfuslu Şanghay şehrinin kişi başına düşen yıllık ortalama geliri 10 bin doların üzerindedir. Bu kadar büyük bir nüfus ve ciddi alım gücüyle Çin dünyanın en büyük gıda firmalarının iştihanı kabartmışken, bu sektörde başarılı Türk firmalarının duruma ilgisiz kalması aslında üzücüdür.

Çin her türlü lehte ve aleyhte propagandaya rağmen olimpiyat organizasyonunu kusursuz düzenlemeyi başaran bir ülke ve 2010'daki EXPO fuarı da Çin'in Şanghay şehrinde düzenlenecek. EXPO organizasyonu için şu ana kadar yapılan harcamaların dışında sadece son yılın hızlandırılmış yatırımları için Çin 18 milyar dolar harcayacak. 21 gün süren olimpiyatlara bu kadar önem veren Çin'in 6 ay sürecek EXPO için nasıl hazırlandığını hepimiz tahmin edebiliriz. Çin pazarına girmek isteyen tüm firmalar adına bulunmaz bir fırsat olan bu organizasyon adına, Türk gıda firmalarının süt krizini de fırsata çevirmek için şimdiden Çin'e girmeleri ve yaklaşık 18 ay sonraki EXPO için hazırlık yapmaları kendilerine çok ciddi avantajlar sağlayacaktır.

Benimle aynı üniversitede hukuk yüksek lisansı yapan Tayvan asıllı Kanadalı, çift pasaport taşıyan bir arkadaşıma  Kanada'da daha yüksek maaşla çalışabilecekken neden Çin'e geldiğini sorduğumda bana çok manidar bir cevap vermişti: "Kanada veya Tayvan'da hukuk ve her türlü sistem oturmuş durumda, çok az büyük fırsat çıkar; oysa Çin'de çok sey daha yeni oturuyor, halen bir sürü boşluklar var, burası fırsatlar cenneti".

Evet, Çin aslında fırsatlar cenneti; cesaret edip değerlendirebilene...

(1) <http://www.nytimes.com/2008/10/04/world/asia/04milk.html?_r=2&ref=world&oref=slogin&oref=slogin>

<http://www.iht.com/articles/2008/10/03/asia/milk.php>

(2) China Sectoral Information Center