Cumhurbaşkanı Erdoğan, suikastten TC-ATA ile Atatürk Havalimanı’na hareket ederek kurtuldu
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı öldürecek kadar gözünü karartan FETÖ’cü kalkışma, bir detayı atlıyordu. O detayın içinde ise çelik gibi bir iradeye sahip “Şu Çılgın Türkler” vardı. Onların direnci, darbecilerde adeta radikalleşme psikozuna itekliyordu.
Bu milletin ödediği vergilerle maaşını alan, devletin kadrolarında yıllarca yapılanıp, “yerinde sayan, geri kalmış bir Türkiye” arzusuyla pusuda bekleyen FETÖ kalkışmacıları, İstanbul ve Ankara’dan istediği sonucu alamayınca, rotayı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a çevirdi.
O sırada Marmaris’te tatil yapan Erdoğan’ın suikaste kurban edilmesi, darbecilerin ana planı olmaya başlamıştı. Çünkü hem halk meydanlarda darbeci teröristlere çelikten bir iradeyle duruş sergiliyor, hem de siyasetin bütün kanadı yek vücut olup, “Gün muhalif olma günü değil, gün demokrasiye sahip çıkma, yek vücut olma günüdür” mesajını veriyordu.
Darbecilerin bozulan psikolojisi radikalleşme psikozu oluşturdu
Birinci Dünya Savaşı sonrası tüm dünyada artan istihbarat yapılanması ve casusluğun yaygın yöntemlerinin yanı sıra özel kuvvetler üzerinde yapılan psikolojik testlerin de gösterdiği gibi hedefe odaklı eylem yapan dar kadrolu suç örgütleri, istediğini elde edemeyince, çoğu zaman radikalleşme eğilimi gösterir. Bu yöntem tarih boyunca vahim sonuçları da beraberinde getirdi. Başta kadın ve çocukların katliamı olmak üzere şer odakları radikalleşme psikozuna yakalandığı andan itibaren son derece tehlikeli olabiliyor.
15 Temmuz gecesi ise terör örgütü FETÖ’nün talimatlarını yerine getiren dar kadrolu kalkışmacılar, ilk başta tepki veren halka ateş açma eylemine girişti. Bunu meclise atılan bombalar, başta Ankara olmak üzere büyük kentlerin emniyet güçleri ve iletişim araçlarına saldırılar takip etti. Buradaki ana amaç belliydi, “Yok et ve sindir.” Ancak darbeciler bir tek şeyi hesap edememişti. Mehmet Akif Ersoy’un da İstiklal Marşı dizelerinde tanımladığı gibi yüce Türk milletine, “Hangi çılgın zincir vuracakmış, şaşarım.”
Eylemlerinin karşılığını alamayan darbeciler pek tabi halkın iradesini kırmak için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı öldürme hezeyanına kapıldılar. Çünkü onu yok etmek bir milletin iradesini kırmakla eşdeğerdi. Gelelim Marmaris’te yaşanan suikast hareketine ve TC-ATA uçağını yöneten ekibin dahiyane akıl oyununa…
TC-ATA uçağının THY kodu kullanması felaketi önledi
15 Temmuz gecesi Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik ‘Yurtta Sulh Konseyi’ yönetimindeki Çiğli 2. Ana Jet Üs Komutanlığı'nda, Muharebe Arama Kurtarma (MAK) timi üyelerince yapılan suikast ve darbe teşebbüsü söz konusu radikalleşmenin son halkasını meydana getiriyordu.
Marmaris'te bir otelde yaşanan suikast girişiminde darbe girişiminde görev alan askerler, Erdoğan'ın kaldığı otele silahlı ve bombalı saldırı ile öldürme girişiminde bulunur ve aynı gün darbe girişiminin püskürtülmesinden sonra söz konusu tim kaçmıştır. Yaralanan kişileri hastaneye kaldırmak üzere bölgeye gönderilen sağlık ekiplerine de ateş açılmış, çatışma sırasında yaralanan bir polis memuru ve bir cumhurbaşkanlığı koruma polisi yaşamını yitiriyordu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, suikast girişiminden önce Dalaman’da bulunan TC-ATA uçağıyla Atatürk Havalimanı'na hareket etmiş, hareketi sırasında Türk Hava Kuvvetlerine bağlı darbecilerin kontrolündeki F-16 uçakları TC-ATA uçağı için risk oluşturmuştu. İşte tam da bu noktada TC-ATA kendi sinyal kodu yerine THY 8456 kodunu kullanarak, kendisini THY'e ait bir uçak gibi göstererek kimliğini gizlemeyi başarıp adeta bir felaketi önlemiş oluyordu.
“Bu hareket, 70’li yıllardaki gibi davranarak millete karşı bir kalkışma yapıyor”
Kalkışma sonrası Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, operatörler aracılığıyla halka kısa bir mesaj göndererek, haysiyet yoksunu bu eyleme boyun eğilmeyeceğinin fitilini de ateşlemiş oluyordu aslında. Erdoğan söz konusu kısa mesajında, şu ifadelere yer veriyordu: “Türk milletinin değerli evlatları, bu hareket Ankara ve İstanbul’da, devletin zırhlı araçlarını ve silahlarını gasp etmiş dar bir kadronun, 1970’li yıllardaki gibi davranarak millete karşı bir kalkışmasıdır. Şerefli Türk milleti demokrasine ve huzuruna sahip çık. Türk milletini sindireceğini düşünen bu dar kadronun hareketine karşı sizleri sokağa ve milletinize sahip çıkmaya çağırıyorum. Devletine ve milletine sahip çık, Recep Tayyip Erdoğan.”