Demografik yapı tasarrufu engelliyor
Orhan AKIŞIK
Geçici rakamlara göre geçen yıl %7 civarında büyüyen Türkiye ekonomisi için yeni yılda bu rakamın neredeyse yarısına yakın bir büyüme hızı öngörülüyor. Oldukça düşük bir oran, bu düşük büyüme hızlarıyla ne ekonomik istikrarı sağlamak ne de yıllar itibariyle sürekli artan işsizlik sorununa çözüm getirmek mümkün. Düşük büyüme hızının en önemli nedeni ise, yetersiz yatırım ve tasarruflar. Bir ekonominin büyümesi için yatırım, yatırımın olması için ise tasarruf gerekli. Bizim durumumuzda olan birçok ülkede istikrarlı büyümenin sağlanamamasının nedeni yatırım ve tasarruflar arasındaki dengesizlik. DÜNYA Gazetesi'nin, Maliye Bakanlığı kaynaklarına dayanarak yurtiçi tasarruflarla ilgili geçen haftaki haberi bu konuda ilginç ipuçları veriyor. İrlanda'nın % 8.9 ile en düşük, Çin'in % 53.2 ile en yüksek tasarruf oranına sahip ülkeler olduğunun belirtildiği haberde, Türkiye % 12.6'lık tasarruf oranıyla 32 ülke arasında sondan altıncı sırada yer alıyor.
Bir ülkenin tasarruf oranını arttırmak suretiyle daha hızlı büyüyüp büyümeyeceği öteden beri iktisatçı ve ekonomi politikasından sorumlu teknisyenlerin zihnini meşgul eden konulardan biri. Tasarruf oranı, iktisadi büyümenin ve refah artışının en önemli belirleyicisi, bugün tüketimden fedakarlıkta bulunmadan, yani tasarruf etmeden yarınlarda yüksek yaşam standartlarını yakalamak olanaksız. Bu bağlamda, Uzakdoğu ülkelerindeki yüksek büyüme hızlarında yüksek tasarruf oranlarının payı yadsınamaz. Örneğin Çin. GSYİH'sinin her yıl yaklaşık yarısını tasarruf eden bu ülke, geçtiğimiz yıl dünyanın ikinci büyük ekonomisi unvanını Japonya'nın elinden aldı. Öte yandan, büyümesini bizim gibi tüketim artışına bağlayan ülkeler ise büyüyor gibi görünseler de borçlanarak geleceklerini ipotek altına sokuyorlar.
Türkiye'de tasarruf oranının düşüklüğüne yol açan faktörler çeşitlidir. Kişi başına gelirin düşüklüğü, ekonomik krizler sonucu ortaya çıkan gelir kayıpları ve finansal piyasaların yeterince gelişmemişliği en çok bahsedilenler arasında. Bunların dışında, bağımlı nüfusun toplam nüfus içindeki yüksek payı da düşük tasarrufların diğer önemli bir nedenidir. Bağımlıdan kastedilen yaşamlarını sürdürebilmeleri çalışan nüfusa bağlı olan kimseler. 0-14 yaş arasındaki ve 65 yaş üstündeki nüfus olarak tanımlanan bağımlı nüfusun çalışma çağında bulunan üretken nüfus içindeki payının artması tüketimi arttırırken tasarruflarda azalmaya neden olmaktadır.
Uluslararası çalışmalarda elde edilen bulgular, bu tezi doğrulamaktadır. Bağımlılık oranının artışına yol açan faktörler ise ülkelerin gelişmişlik düzeylerine göre farklılık göstermektedir.
Zengin, Batılı ülkelerde bu oranın artışı genel olarak doğurganlığın azalması, buna karşılık ortalama yaşam süresinin uzamasından dolayı 65 yaş üstü grupta yer alan insan sayısının artmasından kaynaklanmaktadır. Yaşlı nüfusun toplam içindeki yüksek payı sosyal güvenlik harcamalarının finansmanını güçleştirerek kamu tasarruflarının gerilemesine ve bütçe açıklarının artmasına neden olmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde ise bağımlılık oranının artmasına yol açan faktör, 0-14 yaş grubu içinde bulunanların sayısındaki göreli artıştır. Aşırı borçlu ve gelir düzeyi düşük ülkelerde %90'lara yaklaşan bağımlılık oranında 0-14 yaş grubu içinde bulunan nüfusun payı % 80'in üzerindedir. Yükselen piyasa ekonomileri ise karmaşık bir yapı sergilemektedir. Çin, Hong Kong ve Singapur gibi Uzakdoğu ülkelerinde toplam bağımlılık oranı %31-40 arasında bir değer alırken, genç nüfusun toplam bağımlılık oranı içindeki payı Hong Kong'da %18, Çin'de %25'dir. Singapur'da ise çocuk ve gençlere ilişkin yaş bağımlılığı oranı %25 civarındadır. Öte yandan, Latin Amerika'nın yükselen piyasa ekonomileri Uzakdoğu ülkelerinden farklı bir görünüm ortaya koymaktadırlar. Toplam yaş bağımlılığı Arjantin'de %57, Brezilya'da %50 olmasına rağmen, genç yaş grubunda yer alanların toplam içindeki payı her iki ülkede de %40'tır.
Yaş bağımlılığı ve tasarruf oranları karşılaştırıldığında arada yakın bir ilişkinin varlığı göze çarpıyor. Yaşa bağlı bağımlılığın nispeten düşük olduğu Uzakdoğu'nun gelişen ekonomilerinde 1960'lardan bu yana ortalama %25 oranında gerçekleşen tasarrufların ülkeler bazında GSYİH'nin %32-53'ü arasında değiştiği görülmektedir. Latin Amerika'da bu oran Brezilya için %18, Arjantin için ise %28'dir. Farklı bir deyişle, yaşamları üretken nüfusa bağlı kimselerin toplam nüfus içinde göreli artışı tasarrufları olumsuz etkilemektedir.
Yükselen piyasa ekonomileri arasında Türkiye yaş bağımlılığı ve tasarrufların gelişimi yönünden daha çok Brezilya'ya benzemektedir. %50 olan toplam bağımlılık oranı içinde en yüksek pay %41 ile 0-14 yaş grubu içinde yer alan insanlara aittir. Türkiye'de üretken nüfus içinde bağımlı nüfusun payının artması tasarruf artışının önündeki önemli engellerden biridir.
Bunun nedeni ise geçmişte olduğu gibi şimdi de iktidarların nüfus artışını teşvik eden popülist söylemleridir. Yaş bağımlılığı oranının yüksekliğinden kaynaklanan yüksek iç tüketim ve buna bağlı düşük tasarruflar sadece yatırımların artışını engellememekte, aynı zamanda cari işlemler ve bütçe dengesi üzerinde de bozucu bir etki yaratmaktadır. Ülkemizin makroekonomik büyüklüklerindeki iyileşme nüfus artışının frenlenmesine bağlıdır.