”Deniz Feneri Davası'na müdahale niye?”
Deniz Feneri Davası'yla Türk hükümeti'nin yakından ilgili olduğunu söyleyen Baykal, davayı Meclis'e getireceklerini belirtti
ANKARA - CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, NTV canlı yayınında Murat Akgün’ün sorularını yanıtladı. Almanya'da devam eden "Deniz Feneri Davası" ile ilgili bir soru üzerine Baykal, Alman savcının iddianamesinin elinde olduğunu, iddianamede, "Türk hükümeti tarafından, devam eden tutukluluğa mani olunması için baskı yapıldığının" yer aldığını belirtti.
"Anlaşılıyor ki Türk hükümeti bu işle çok yakından ilgili" diyen Baykal, "Ortada bir yolsuzluk var, bırakın incelesinler. Sana ne? Sen niye telaş içindesin? 'Aman aman' diye niye müdahale ediyorsun? Bu müdahalenin altında ne yatıyor? Bir siyasi dayanışma, ortaklık mı söz konusu?" görüşünü dile getirdi. Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Alman savcısının iddianamesinde, tutuklu olan iki kişiden birisi diyor ki ifadesinde 'ben Türkiye Başbakanı'na verilmek üzere belli bir meblağı Mehmet Gürhan adındaki kişiye verdim'. Mehmet Gürhan da bunu aldığını tasdik ediyor. Bu, çok önemli dayanak noktasıdır. Bizim yargı makamlarının bu dosyayı derhal ele alıp kendi içimizde araştırmamız gerekir. Mehmet Gürhan verdi mi vermedi mi bilemem. Başbakan'a bu paralar intikal etmiş midir etmemiş midir? Vermiş de olabilir vermemiş de olabilir ama vermiş olsa da vermemiş olsa da Başbakan'ın çevresindeki bir takım insanların Başbakan'a vermek üzere orada para toplandığını kabul etmiş olması olağanüstü önemlidir. Bu toplanan paraların bu amaçlara harcanmış olması, yani bir televizyon kurulmasına ya da başka yolsuzluklara bunun akmış olması, Başbakan'ın 'beni ilgilendirmez' diyemeyeceği bir konudur. Fevkalade önemli bir konudur. Derhal aydınlığa kavuşturulması lazımdır."
Baykal, bir soru üzerine de yeni dönemde "Deniz Feneri davasını" TBMM gündemine getireceklerini söyledi.
Baykal, "Almanya'daki bir savcı, 'Türkiye başbakanına götürmek üzere ben bu parayı topladım diyor falan kişi, öbürü de ben götürmek için aldım' diye iddianamesine yazacak. Türkiye'de yaprak kımıldamayacak, kimse bunu yazmayacak, manşetlerde yer almayacak. Bundan daha önemli bir olay olabilir mi?" dedi.
"Sen af merci misin?"
Şaban Dişli'nin partideki görevlerinden istifasını nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine Baykal, "Çok açık biçimde, belgeli, somut, kanıtlı, imzalı, şartları ortaya koyulmuş bir yolsuzluk olayının ortaya çıktığını" savundu.
"Cumhuriyet tarihinde bu kadar açık, net bir yolsuzluk olayının ortaya konulamadığını" ileri süren Baykal, şunları söyledi:
"Dişli'nin genel başkan yardımcılığı görevinden istifa etmesinin nedeni, yolsuzluk olduğu içindir. Yolsuzluk varsa bunun gereği genel başkan yardımcılığından uzaklaştırmak mıdır? Vatandaş yolsuzluk yaptığı zaman mahkemeye gidiyor, cezaevine giriyor. Genel başkan yardımcısı yolsuzluk yaptığı zaman görevinden istifa edip durumu halletmeye çalışıyor. Türkiye bunu kabul edebilir mi? Başbakan 'Ben uygun gördüm' diyor. Sen kimsin de ne hakla onu uygun görüyorsun? Sen af merci misin? Sen Türkiye'nin hukuk sistemi nasıl işleyecek ona karar verme noktasında mısın? Varsa ortada yolsuzluk mahkemeye gider. Dokunulmazlığını kaldırıp yargının önüne çıkmasının yolunu açacak mısınız? (canım uzatmayın bunu böyle bağlayalım) Uzatacağız. Şaban Dişli'nin dokunulmazlığı niye kalkmıyor biliyor musunuz? Çünkü onun arkasından Başbakan'ın dokunulmazlığı kalkar."
Gül'ün Ermenistan'a gitmesi
Cumhurbaşkanı Gül'ün Ermenistan'a gitmesinin yeni bir fırsat doğurup doğurmayacağına ilişkin soruya Baykal, şu yanıtı verdi:
"Bize yapılan baskılar sonucunda, Ermenistan'ın ve Ermenistan'ın dostlarının baskıları sonucunda ve onların Türkiye'deki desteklerinin katkılarıyla, 'Efendim, önemli değil biz büyük devletiz aldırmayalım' gibi bilinen argümanlar dile getirilerek, 'canım bu işler başlasın, böyle olur' diyerek, şimdi biz Cumhurbaşkanı düzeyinde -ki bu Türkiye'deki en yukarı düzeydir- bu kadar kolayca Cumhurbaşkanlığı'nın olmadık işlere sokulması, zıddiyetle konuşulması gereken bir konudur. Daha müsteşarlar ve Dışişileri Bakanlığı var, Başbakanlık var. Bir kere Cumhurbaşkanı'nı, bütün bunları yok sayarak 'aman ne kadar hoş' diye bir magazin olayı gibi 'haydi Erivan'a gönderiyoruz...' Ya bu kadar büyük bir jest yapacaksanız, hiç olmazsa ciddi durmayı başarın bir noktada da hiç olmazsa mesela Yukarı Karabağ'da işgal ettiği 3 tane köyden çıkmasını sağlayın. 3 köyden çıkmadın, 2 köyden, 1 köyden çıkmasını sağla. Yani çıkması gereken bir işgal vaziyetinde olduğunu, onun da kabul ettiğini bir görelim. Yani soykırımın muhatabı olarak biz gideceğiz, Cumhurbaşkanımızı göndereceğiz, bize 'soykırım' diyecekler, her türlü iddialar yapılacak ve biz sesimizi çıkarmayacağız."