”Devletin komplo kuracağını hiç düşünmemiştim”

Veli Küçük Ergenekon'da savunması sona erdi

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

İSTANBUL - "Ergenekon" davasının 26'ncı duruşmasında savunmasını yapan tutuklu sanıklardan emekli Tuğgeneral Veli Küçük, "Devletin komplo kuracağını hiç düşünmemiştim" dedi.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'ndeki salonda görülen davanın 26'ncı duruşmasında, Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün tarafından savunmasını yapacağı kürsüye çağrılan Veli Küçük'e yasal hakları hatırlatıldı.

Daha sonra savunmasına başlayan Veli Küçük, uzun zamandan beri planlı bir şekilde üzerine gelindiğini ve bu planın icra safhasına konulması sonucu gözaltına alındığını söyledi.

Küçük, gözaltına alınmadan bir gece önce rahatsızlığı nedeniyle geceyi hastanede geçirdiğini, ertesi gün de hastaneye gitmesi gerekirken emniyete götürülmesine itiraz dahi etmediğini anlattı.

Küçük, "Çünkü hayatım boyunca hiç hata yapmadım, yasaların dışına çıkmadım. 'Veli Küçük korktu' dememeleri için hastalığımı sakladım. Ancak devletin komplo kuracağını hiç düşünmemiştim" diye konuştu.

"Evinde arama yapılırken, cezaevi firarisi ya da PKK'lı militanlar aranıyormuş gibi evinin kuşatıldığını" ileri süren Küçük, bu görüntülerle polisin darbe yaptığının düşünülebileceğini savundu.

"Atatürk'ün Cumhuriyeti yargılanmak isteniyor"

Gözaltına alındığını ilgili askeri birime bildirdiğini, ancak bunun "yardım isteniyormuş" şeklinde kamuoyuna yansıtıldığını dile getiren Küçük, kimseden yardım istemediğini, yardıma da ihtiyacı olmadığını belirtti.

Bu olayın kendisini topluma tanıtması açısından bir fırsat olduğunu dile getiren Küçük, "iddianamenin yüce Türk milletine karşı hazırlandığını" öne sürdü.

"İddianamede 'terör örgütü' deyiminin, Türk'ün Kabe'si olan Ergenekon ile birlikte kullanıldığını" ifade eden Küçük, "İki kelimeyi birlikte kullanmasının kendisinin ayıbı olmadığını, bu yüzden de yüce Türk milletinden özür dilediğini" söyledi.

Küçük, "iddianame ile Atatürk'ün Cumhuriyeti'nin yargılanmak istendiğini, rejimin, dinin değiştirilmek istendiğini" savundu.

Duruşma, Veli Küçük'ün savunmasıyla devam ediyor.

"Türkiye Cumhuriyeti'ni ayakta tutan kurumlar hedef alınıyor"

"Bu davayla Türk gençliğinin, memleketini ve milletini sevmekten başka bir suçu olmayan, tamamen masum insanların nasıl suçlu ve adeta bir darbeci, katil, cani, kaçakçı, şantajcı ve terörist gibi kamuoyuna yansıtılmakta olduklarını kavrayabildiklerini" ifade eden Küçük, vatandaşların da Cumhuriyet'in temel değerlerine bağlı insanları "Türküm. Vatanımı, milletimi, bayrağımı seviyorum" demekten korkar hale getirmek için acımasız ve vicdansız senaryolar sergileyeceklerini anlayacak ve ders alacaklarını kaydetti.

Küçük, bu senaryolar çerçevesinde uydurulan tamamen asılsız gerekçelerle sanık olarak mahkeme huzurunda bulunmaktan son derece üzgün olduğunu dile getirerek, "Üzgünüm çünkü, bu hazin, hazin olduğu kadar da gülünç oyunda başta Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti'ni ayakta tutan kurumlar hedef alınmaktadır. Huzurunuzda bulunmaktan aynı zamanda gururluyum. Gururluyum çünkü, askerliğe girdiğim anda ettiğim yemine uygun olarak devletime, milletime, Cumhuriyete hep sadık kaldım ve bu uğurda canımı ortaya koymaktan çekinmedim" diye konuştu.

"İddialar mantıktan uzak, tutarsız"

Veli Küçük, terörle mücadele adına yasaların verdiği yetki çerçevesinde "savaştığını" belirterek, "bu şekilde savaşmak suç ise TSK'nın her kahraman mensubu gibi yıllarca bu uğurda savaştığını ve bu suçun faillerinden biri olduğunu" söyledi.

"Uluslararası aktörlerin sözde Ermeni soykırımı safsatasına ilave olarak piyasaya sürmeye çalıştıkları sözde Pontus soykırımı safsatasını ve Karadeniz bölgesindeki Pontusculuk faaliyetlerini deşifre etmek anlamında bir fail aranıyorsa, evet esas faillerden biriyim. Ülkemiz üzerinde oynanmak istenen oyunları ve bu oyuna alet olanları yasal olan her zeminde ifşa etmek bir suç ise yine faillerden biriyim" diyen Küçük, hakkındaki iddiaların hukuki tutarsızlıkları bulunduğunu ve mantıktan uzak olduğunu iddia etti.

"Buharlaştırılmak istenen Cumhuriyeti savunma refleksleridir"

Küçük, Cumhuriyet'in temel değerleri ile vatanın ve milletin bölünmezliği uğruna mücadele eden herkesi yıldırmanın esas alındığını ileri sürerek, savunmasını şöyle sürdürdü:

"Bu maksatla bir kısım medyanın ve uluslararası karanlık çevrelerin desteğiyle bir yamyam kazanı oluşturulmuş ve sesi çıkan herkes bunun içine atılmaya başlanmıştır. Bir türlü inandırıcılık dediğimiz nefaseti ve ayarı tutturamadıklarından, kazanın dibi tutmuş ve hatta yanmıştır. Artık pis kokular herkes tarafından algılanabilmektedir. Artık aklı selim her insan, rejimin koruyucu unsurlarını hedef alanların büyük bir hesaplaşma içerisinde olduklarını açıkça görebilmektedir. Kazanda gerçekte kaynatılmak istenen ben veya benim gibiler değil, bizim üzerimizden laik ve bağımsız Cumhuriyet rejimidir. Böylece buharlaştırılmak istenen büyük Atatürk'ün rejimi emanet ettiği ve bu görevini sonuna kadar yapmaya amade olan kurumlarımızdır. Buharlaştırılmak istenen Türk milletinin tarihi ve milli değerleridir. Türk milletinin Cumhuriyeti savunma refleksleridir. Bu değerler, buharlaşmaya devam ettiği ve önü alınamadığı sürece, Cumhuriyet rejimi de devlet de, millet de tarihin akışı içerisinde acımasızca yok olacak ve tarih sahnesinden silinecektir."

Duruşma, Veli Küçük'ün savunmasıyla sürüyor.

"Veli Küçük olmak çok zor"

Bazı özel nedenlerden İstanbul'da kalması gerektiğinden, lojmandan ayrıldıktan sonra ev kiraladığını belirten Küçük, "Sayın Başkanım; Veli Küçük olmak çok zor. Arkasında 4 korumayla dolaşan Veli Küçük'ü gördüklerinde insanlar evlerini kiralamak istemiyorlar. Tabii haklılar. Emlakçi ile anlaşıyorsunuz, ev sahibi sizi görünce kiralamaktan vazgeçiyor. En sonunda yol seviyesinin altında, perdeleri hiç açılmayan bir ev kiraladım" diye konuştu.

Daha sonra ilgilendiği işlerle ilgili bilgi veren Veli Küçük, önce Seyfi Çapan'ın aracılığıyla bir şirkette çalıştığını, buradan ayrıldıktan sonra da İlhan Yazgan ve eski emniyet müdürü Nihat Kubuş'un teklifleri üzerine, Erol Çakır'ın da dahil olmasıyla bir güvenlik şirketi kurduklarını anlattı.

Bilecik'teki köyünde kalmadığı zamanlarda özellikle Türk dünyası ile ilgili çalışmalara katıldığını, buralarda zaman zaman konuşmalar yaptığını söyleyen Küçük, "Doğu sorunu" ile ilgili yaptığı konuşmanın metnini avukatının mahkemeye sunacağını ifade etti. Bu konuşmasında, "Kürt ve Türk'ün kardeş olduğunu, Doğu sorununun Kürt sorunu olmadığını" anlattığını kaydeden Küçük, Kinsay Kartal'ın risalelerini ve Mehmet Şükrü Sekman'ın Kürt sorunu ile ilgili kitaplarını kendi imkanlarıyla çoğaltarak bölgede dağıttığını anlattı.

"Doğu sorununun bir Kürt sorunu değil, Ermeni sorunu olduğunu anlattığını" söyleyen Küçük, "Bunlar bazılarının hoşuna gitmedi ve buradayım" dedi.

"Benim bölgemde faili meçhul olmaz"

 

Kocaeli'de faili meçhul cinayetler meydana geldiği yönünde basında sık sık haber yapıldığını anımsatan Veli Küçük, şunları söyledi:

"Benim bölgemde faili meçhul olmaz. Ben ortaya çıkartırım. Benim avukatım da görev yaptığım süre içinde faili meçhul cinayet olup olmadığının araştırılması için mahkemeye dilekçe verdi. Bu, ertesi gün basında 'mahkeme faili meçhulleri araştırıyor' diye çıktı. Ama benim avukatımın bu konuda dilekçe verdiği yazılmadı. Öyle komik şeyler oldu ki bir defterime not aldığım turşu yapımı ile ilgili tarif, bomba yapımıyla karşılaştırılarak gazetelerde yer aldı."

Dernekler ve 'alternetif ordu' konusu

İddianamede, "örgüt kararları çerçevesinde birçok dernekler kurulmasını sağladığı ve faaliyetlerde bulunduğu" yönünde iddialar olduğunu hatırlatan Küçük, savcıları bu iddialarını ispata davet ettiğini söyledi. Küçük, "Savcının Osman'ından bu kanaate varıldıysa doğru değil" dedi.

"Alternatif bir ordu kurmaya çalıştığı yönünde iddialar bulunduğunu" söyleyen Küçük, eğer böyle bir çalışması olsa idi buna emekli olmadan önce teşebbüs etmesi gerektiğini anlattı.

Bu alternatif ordu konusunda özel güvenlik şirketiyle ilgili bir bağlantı kuruluyorsa bunun da doğru olamayacağını ifade eden Küçük, şöyle konuştu:

"(Benim Yeşildirek'te 10 bin adet kalpak siparişi verdiğim, ancak yeterli param olmaması nedeniyle bu siparişten vazgeçtiğim, aynı siparişi Azerbaycan'a verdiğim -sanki orada bedava yapılıyor da- sonra Ankara'da 10 bin kişiyi toplayacağım, başına emekli Orgeneral Hurşit Tolon ve başka emekli orgeneralleri geçireceğim, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne yürüteceğim, kalpakları dağıtarak takmalarını sağlayacağım, bu kalpaklı grubu gören meclisteki askerlerin kenara çekilecekleri ve meclisi işgal edeceğim) yönünde bir iddia bulunmaktadır.

Bu iddianın gizli tanık beyanında ortaya çıktığı anlaşılmaktadır. Ancak bir başka gizli tanığın ifadesi bu beyanla çelişmektedir. Bu iddialar, iddianameye saçmalık olsun diye mi konulmuş anlamış değilim."

 "Yurt dışında örgütsel toplantılara katıldığının iddia edildiğini" belirten Küçük, iddianamede adı geçen şahısların yurt dışına giriş-çıkışları kontrol edildiğinde bu kişilerle yurt dışına gidip gelmediğinin ortaya çıkacağını anlattı.

"JİTEM, TSK'ya yapılan bir saldırıdır"

İstihbarat görevinde çalışmış olmasının iddianamede suç gibi aktarıldığını savunan Küçük, kısa bir süre için Jandarma Genel Komutanlığı istihbarat gruplarında görev yaptığını söyledi. Söz konusu birimin resmi bir birim olduğunu ifade eden Küçük, şöyle dedi:

"İddianameye ısrarla JİTEM adı konulmuştur. Jandarma Genel Komutanlığı'nın hiçbir zaman böyle bir birimi olmamıştır. Bu isim konularak sanki gizemli, gayriyasal bir oluşum varmış izlenimi yaratılmaktadır.

Jandarma Genel Komutanlığı'nın istihbarı grupları gayri yasal bir faaliyette bulunmamıştır. JİTEM, TSK'ya yapılan bir saldırıdır" dedi.

Sedat Peker ve Sami Hoştan

"Çıkar amaçlı suç örgütü liderleri ile yoğun görüşmelerinin olduğunun" iddia edildiğini belirten Veli Küçük, "Görüşme yoğunluğundan kast edilenin açıklanması gerektiğini" söyledi.

Çıkar amaçlı suç örgütü lideri olarak bahsedilen görüştüğü kişilerin Sedat Peker ve Sami Hoştan olduğunu kaydeden Veli Küçük, "Sedat Peker ve Sami Hoştan'ın çıkar amaçlı suç örgütü lideri olduklarını kabul etmiyorum" dedi.

Susurluk

"Susurluk'un merkezinde olduğu" yönünde iddialar bulunduğunu belirten Küçük, kazanın olduğu gün kendisine Sami Hoştan'ın haber verdiğini, onun nereden haber aldığını ise bilmediğini söyledi.

Hüseyin Kocadağ ve Sedat Bucak'ı tanıyor olması nedeniyle Hoştan'ın kendisine de haber verdiğini belirten Küçük, bunun üzerine kazanın meydana geldiği yerdeki emniyet müdürünü arayarak bilgi aldığını, bu sırada Mehmet Özbay isimli kişinin de öldüğünü öğrendiğini söyledi.

Veli Küçük, olaydan yaklaşık 1 ay önce Abdullah Çatlı'nın "Mehmet Özbay" sahte kimliği ile dolaştığına dair bazı resmi makamlara başvuruların olduğunun duyulduğunu anlatarak, bu konuda emniyet müdürünü uyardığını dile getirdi.

Kazanın ardından kendisi ile ilgili basında yayınlar yapıldığını belirten Küçük, bunun üzerine hakkındaki iddiaların soruşturulması için talepte bulunduğunu söyledi.

Jandarma Genel Komutanlığı'nca görevlendirilen 3 general tarafından yapılan inceleme sonucunda iddiaların doğru olmadığı sonucuna varıldığını kaydeden Küçük, söz konusu iddiaların orduyu yıpratma faaliyetleri çerçevesinde olduğu kanaatine varıldığını söyledi.

Bunun üzerine 22 Temmuz 1997'de Jandarma Genel Komutanlığı'nca bir basın bülteni hazırlandığını anlatan Küçük, söz konusu basın bültenini okudu.

Küçük, basın bülteninde, "Hanefi Avcı'nın, Tuğgeneral Veli Küçük ve bir kısım jandarma personelinin yasa dışı olaylar içerisinde bulunduğu şeklindeki iddialarının öğrenilmesi üzerine, Jandarma Genel Komutanlığı'nca kurulan heyetler marifetiyle, derhal idari tahkikat başlatıldığının, ancak sonuçta iddia ve ithamlar hakkında herhangi bir delil tespit edilmediğinin" bildirdiğini söyledi.

İddianamede ayrıca Susurluk Araştırmada Komisyonu'na ifade vermek üzere gitmediği yönünde iddiaların bulunduğunu anımsatan Veli Küçük, "Susurluk Araştırma Komisyonu'na çağrılmadım. Bu durum, Fikri Sağlar tarafından da bazı medya kuruluşlarına yaptığı açıklamalarda dile getirilmiştir. Anadolu'da bir laf vardır 'Çağrılmayan yere simitçi ile leblebici gider" dedi.

"Tuncay Güney'i kendimden uzak tutmaya çalıştım"

Tuncay Güney ile kendisinden yaşça büyük emekli bir asker tarafından tanıştırıldığını belirten Küçük, Giresun'da görev yaptığı süre içerisinde Güney'in zaman zaman kendisine gelerek doyurucu olmayan, doğruluğu tartışılır bilgiler verdiğini anlattı.

"Bu bilgileri, Güney'in kendisi ile olan irtibatını kesmemek için verdiğini" düşündüğünü belirten Küçük, "Güney ile yapılan ve mülakat adı verilen görüşmeden bu kişinin ne derece güvenilir olduğunun ve bugünlere hazırlık yapıldığının açıkça anlaşıldığını" söyledi.

Tuncay Güney ile yapılan bu görüşmeden örnekler okuyan Küçük, sorguyu yapan kişinin Güney'i ısrarla yönlendirdiğini, hatta daha önceden yazılan senaryoyu zaman zaman hatırlattığını savundu.

Tuncay Güney'in kendisinin adını kullanarak dolandırıcılık yaptığını daha önceden öğrendiğini söyleyen Veli Küçük, davanın sanıklarından Semih Tufan Gülaltay'ın ifadelerinden de Gülaltay'ı cezaevinde kendisinin adını kullanarak ziyaret ettiğini, istihbaratçı bir subay olduğunu söylediğini öğrendiğini anlattı.

Küçük, "Güney'in kendisinin adını kullanarak başka şeylere de karışmış olmasına şaşırmayacağını" ifade ederek, "Güney'i Gülaltay'ın ziyaretine kimlerin gönderdiğinin araştırılması gerektiğini" belirtti.

Tuncay Güney'i kendisinden uzak tutmaya çalıştığını belirten Veli Küçük, Güney'in yakında emekli olacağını bildiğinden ve belki de oturacak evinin, kullanacak arabasının da bulunmadığını bildiğinden, kendisine bir cip getirdiğini kaydetti.

Bu cipi kabul etmediğini, sert bir tavırla reddettiğini ve bir daha Güney'le görüşmediğini anlatan Küçük, "Cipi alsaydım -bu mümkün değil ama- bu operasyon çok daha önce başlayabilirdi" dedi.

Veli Küçük, "Tuncay Güney'in saçmalıklarının samimi beyan olarak kabul edildiğini" savunarak, bu durumu eleştirdi.

Duruşmaya, Veli Küçük'ün ifadesiyle devam ediliyor.

Veli Küçük, savunmasını tamamladı

Sabah 09.30'da savunma yapmaya başlayan Veli Küçük, bu savunmasını saat 14.35 sıralarında bitirdi. Duruşma, Küçük'ün, Mahkeme Başkanı Köksal Şengün'ün sanığın daha önceki ifadelerine ilişkin sorularını yanıtlamasıyla devam ediliyor.

Ardından Veli Küçük'ün avukatı ve kızı Zeynep Küçük'ün savunma yapması bekleniyor.