”Diyarbakır olayları ayaklanma propagandasıdır”
CHP lideri Baykal, Başbakan'ın, terör konusunda Türkiye'de muhalefeti muhatap kabul etmediğini belirterek tek muhatabının Barzani olduğunu söyledi
ANKARA - CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, "Diyarbakır'da dün yaşanılan olayların, sıradan bir terör manzarası olmadığını, Türkiye'de bir ayaklanma propagandası" olduğunu öne sürdü.
Partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, terör konusuna değinen Baykal, bir kaç günden beri yaşanan olayların, Türkiye'nin terör sorunu karşısında yeni bir noktaya geldiğini gösterdiğini kaydetti.
Türkiye'de terörün önemi ölçülürken, şehit sayısının baz alınmaması gerektiğine işaret eden Baykal, "Şehit sayısı artınca terör artmıyor, şehit sayısı azalınca da terör azalmıyor. Elbette önemlidir ama terörü anlama bakımından başvuracağımız temel ölçü şehit sayısı değildir" dedi.
Baykal, olayların, şehit sayısının da ötesinde olduğunu ifade ederek, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Diyarbakır ziyaretiyle ortaya çıkan manzaranın, Türkiye'nin terör tehdidinde hangi noktada olduğunu gösterdiğini söyledi.
Ortaya çıkan manzarayı acı bir manzara olarak nitelendiren Baykal, şöyle konuştu:
"Ülkenin Başbakanı bir kente gidiyor. Sokaklar bomboş, çöpler yığılmış, esnaf kepenk kapatmış. Bir tek dükkan açık değil. Sokakta sadece çocuklar ve polisler var. Bu manzara, bir anda ortaya çıkan spontane bir gelişme olarak anlaşılamaz. Bu, bir süreden beri giderek gelişen bir birikimin, yaygınlaşan bir örgütlenmenin, terör yapılanmasının, uygun gördüğü anda, karar alarak ortaya koyduğu manzaradır. Dün yaşadığımız olay, sıradan bir terör manzarası değildir, Türkiye'de, bir ayaklanma propagandasıdır. Bir kalkışma yaşanmıştır. Bunun gerçekleştirilebilmesi, uzun süreden beri atılan adımların sonucunda mümkün hale gelmiş."
Başbakan Erdoğan'ın, Diyarbakır'da, "esnaf kepenk kapatıyor" dediğini anımsatan Baykal, "Esnaf, niye kepenk kapatıyor? Çünkü tehdit var. Bu doğrudur da.. Ciddi bir devlette, devletin hukukunun kurallarının tam karşısında, devletin dışında bir tehdidi uygulamaya sahip bir birikim, sen iş başındayken nasıl ortaya çıkmış? Halkı, esnafı tehdit edebilecek bir güç nasıl ortaya çıkmış, sen buna nasıl göz yumarsın?" diye konuştu.
"Tek muhatap Barzani"
Bu sürecin arkasında, bu iktidarın terör sorununu bir türlü kavramamış olması gerçeğinin yattığını iddia eden Baykal, "Terör, çok uzun süreden beri, bu iktidarın kolu kanadı altında gelişmiştir, serpilmiştir, örgütlenmiştir, kökleşmiştir ve çok ciddi meydan okuma ve tehdit noktasına gelmiştir" dedi.
"Başbakanlık noktası, tehdit yapıyorlar diye şikayet etme noktası değildir, o tehdidi etkisiz kılacak bir kararlılığı sergileme noktasıdır" diyen Baykal, Aktütün saldırısından sonra Türkiye'nin terörle ilgili yeni bir politika oluşturması amacıyla, toplantılar yapıldığını söyledi.
Deniz Baykal, Türkiye'ye bir süreden beri yapılan baskıların sonuç vermeye başladığını ve Türkiye'nin Kuzey Irak yerel yönetimiyle temas kurmaya çalıştığını öne sürdü.
Türkiye'ye, "Kuzey Irak'la temas kur" diyenlerin, bu taleplerini, Aktütün saldırısının yaşandığı, şehitlerin verildiği bir dönemde daha kolay yaptıklarını belirten Baykal, bu ortamda Kuzey Irak'ta Barzani ile görüşmeler yapıldığını bildirdi. Deniz Baykal, "Bu görüşmelerden sonra 'mutabakat, anlaşma sağladık" deniliyor. Ancak Türkiye'de terör müzakereleri yapılıyor. Çıka çıka, İçişleri Bakanlığı bünyesinde koordinasyon merkezi kuruluyor" dedi.
Deniz Baykal, Başbakan Erdoğan'ın, bu konularda, Türkiye'de muhalefeti muhatap kabul etmediğini belirterek, "Bizi, MHP'yi yok sayıyor, içine sindirebildiği tek muhatap Barzani. Sadece onunla bu konularda rahatça görüşebiliyor" diye konuştu.
"Sınır ötesinde, etkin güç merkezleri oluşturmak gerekir" dediklerini ve sınırın; savunulabilir, korunabilir bir sınır olmadığını söylediklerini anımsatan Baykal, sınırın 1926'da çizilerek iki tarafa bildirildiğini söyledi.
Baykal, bu sınırın değiştirilmesini geçmişte istediklerini belirterek, "Barzani'nin yakın arkadaşı Irak Genelkurmay Başkanı Zebari, 'sınır değişikliği de mümkündür, bu da konuşulabilir, bunu da gerçekleştirebiliriz' diye açıklama yapıyor. Biz önerilerimizi Başbakanın dikkatine sunabilmek için Kuzey Irak, Zebari, Barzani üzerinden mi yapmak durumundayız?" diye sordu.
"Dava, hukuka, vicdana sığıyor mu?"
İnsanları itham etmenin, suçlamalarda bulunmanın çok önemli sorumluluğu bulunduğuna işaret eden Baykal, herkesin bir hayatı, ailesi, geçmişi, değerleri olduğunu söyledi. Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bir ömür, belli değerler, ilkeler için harcanacak, birisi, 'benim işim bunu gerektiriyor, toplayın bunları' diyecek, o emre uyan da toplayacak, hukuk buna alet olacak. Bunu kabul etmiyorum. Buna benzer davalar daha önce de geldi. Van'daki rektör olayında, bir kişi intihar etti. Bunun vebali, sorumluluğu yok mu? Aklıma geldikçe hala tüylerim diken diken oluyor.
Ergenekon duruşması dün başladı. Dava salona sığmamış. Davanın salona sığıp sığmadığını bir kenara bırakın, o dava, hukuka, vicdana sığıyor mu? Yabancı gazete, 'Da Vinci şifresi gibi iddianame' demiş, yani roman gibi... Üstelik ne roman; hayattan değil, efsaneden kaynaklanan, efsaneyi dile getiren roman."
"Büyük bir trajedi"
Baykal, dünkü duruşmada tutuklu ve tutuksuz sanıkların ayrılması kararı alındığını anımsatarak, "Hukuk fakültesinde biz yanlış şeyler mi öğrendik, hukuk, dava, suçlama bir bütün değil mi? Sanıkların bir kısmının tutuklu, bir kısmının tutuksuz olması davanın niteliği bakımından, size, bir ayrım yapmayı getirir mi? Salonun şartlarına göre dava, siyasi şartlara göre hukuk şekillenir mi?" diye sordu.
Hukuk ve yargı krizi yaşandığını öne süren Baykal, Türkiye'yi bu krizden çıkarmanın yolunu bulmaları gerektiğini vurguladı. Ergenekon davasında 86 sanığın yargılanmadığını, yargılanın Türk hukuk ve yargı sistemi olduğunu savunan Baykal, "Hukuk sistemimizin zafiyetlerini, siyasal etkiye maruz kalan yönlerinin bedelini, oradaki insanlar ödüyor" dedi.
Baykal, bunun büyük bir "trajedi" olduğunu ifade ederek, Ergenekon konusunda "Ne yapıyoruz, niçin yapıyoruz, değer mi?" şeklinde iç sorgulama yapılması gerektiğini söyledi. Bunun, siyasetçiler tarafından Türkiye'de şu ana kadar yapılmadığını ifade eden Baykal, "Tam tersini zorladılar. Mahkemenin, bu sorgulamayı yapacağını, yapması gerektiğini düşünüyorum. Türkiye'de adaletin varlığını ortaya koyabilecek son şansın, bu yargılamayı yapan mahkemenin elinde olduğuna inanıyorum. Onlara derin saygılarımı ve umudumu ifade ediyorum" diye konuştu.
"Yeni paket hazırlanmalı"
Ekonomideki gelişmeleri de değerlendiren CHP Genel Başkanı Baykal, iktidarın değişmesi halinde, Türkiye'nin kalkınma ve tarım politikalarının da değişmesi gerektiğini belirtti.
Ekonomik krize yönelik yeni bir paket hazırlanması gerektiğini vurgulayan Baykal, bu pakettin sosyal ve ekonomik ayağının bulunmasının şart olduğunu söyledi. Baykal, sosyal boyutta; istihdam projelerinin desteklenmesi, İşsizlik Sigortası Fonu'nun istihdam projeleri için kullanılması, fondan yararlanmanın biraz daha genişletilmesi gerektiğini anlattı.
Aile yardım sigortasının uygulamaya konulmasının, yoksullukla mücadelede önemli olacağını dile getiren Baykal, yatırımların desteklenmesini, kamu yatırım olanaklarının artırılmasını, KOBİ'lere yardım kredisinin harekete geçirilmesini, kredi kartı borç faizlerinin indirilmesini önerdi.
Baykal, "Bavullarla ülkeye para gelmesiyle", krizle mücadelenin başarılı olmayacağını belirterek, cari açığın tehlikeli noktaya ulaştığını, bütçe performansında zafiyetin kendini gösterdiğini savundu.