Dünya HES diyor, Türkiye HES'leri tartışıyor
Serdar İSKENDER / Makina Yük. Mühendisi/TÜTEV Enerji Danışmanı
Oktay EKŞİ'nin içeriğini tasvip edemeyeceğimiz, gerçek dışı yazısına kadar ülkemizde yeni kurulacak hidroelektrik santraller, popüler ismi ile HES'ler kamuoyunun bu kadar ilgisini çekmemişti. Ülkemizde, sözde çevreyi bir grup, tüm enerji kaynaklarına karşı çıktığı gibi HES'lere de karşı çıkıyor. HES'lere karşı çıkıyorlar ancak ekonomik olarak sürekli büyüme konusunda önemli adımlar atan dünyanın ilk 20 ekonomisi arasına girmeyi başarmış Türkiye'nin enerji ihtiyacının nasıl karşılanacağı konusunda ise bir alternatif sunamıyorlar. Bu açıdan bakınca, sözde çevreci demek dışında bize başkaca alternatif bırakmayan bilimsellikten ve dünya gerçeklerinden uzak yaşayan sayıca az, sesçe yüksek güruhun söylediklerine katılabilmek mümkün değil. Bu grup, fosil yakıtlara karşı, nükleere karşı, HES'lere karşı. Güneş ve rüzgara ise şimdilik karşı değiller. Başta Sayın Ekşi ve sözde çevrecilere 75 milyon nüfusa ulaşan Türkiye'nin enerji ihtiyacı nasıl karşılanacak diye de sormak gerekiyor.
Türkiye'de HES tartışmaları son dönemde hız kazanırken, Avrupa ve ABD'nde HES'ler yükselişe geçmiş durumda. Uluslararası Hidroelektrik Enerji Birliği'ne göre küresel elektrik ihtiyacının yüzde 16'sı hidroelektrik enerjiden elde ediliyor. Hidroelektrik enerjinin, yenilenebilir enerji kaynakları içerisindeki payı yüzde 80'lere ulaşıyor. Hidroelektrik enerji, 65 ülkenin ulusal elektriğinin yüzde 50'sini, 32 ülkenin yüzde 80'nini ve 13 ülkenin de elektrik ihtiyacının neredeyse tamamını sağlayan önemli bir enerji kaynağıdır.
ABD'nde toplam elektrik üretiminde hidroelektrik enerjinin payı yüzde 7. Avrupa'da ise yüzde 10 seviyesinde. Kuzey Amerika'da, kullanılabilir hidroelektrik kaynakların yüzde 70'inin, Avrupa'da ise yüzde 75'inin kullanıldığı belirtiliyor. Gelişmiş ülkelerin HES'lerde yeni hedefi 10 MW (MegaWatt) ve altındaki güçlerde küçük HES'ler kurmak.
2020 yılına kadar toplam enerji tüketiminin beşte birini yenilenebilir enerji kaynaklarından elde etmeyi hedefleyen AB ülkelerinde, özellikle hidroelektrik enerji kapasitesinin artırılmasına yönelik yatırımlar hızla artıyor. Avrupa'da kurulu hidroeleketrik enerji kapasitesi 170 bin MW civarında. Ülkemizin toplam elektrik kurulu gücünün 44.5 bin MW olduğu düşünüldüğün de, Avrupa'da hidroelektrik kaynaklara verilen önem ortaya çıkmaktadır.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nın verilerine göre, 128 milyar kWh/yıl hidroelektrik potansiyelimiz bulunmaktadır. Bugün itibariyle, hidroelektrik enerji kaynaklarımızın, sadece yüzde 35'i değerlendirilebilmiştir. Elektrik ihtiyacımızın ise yüzde 25'ini hidroelektrik kaynaklardan sağlayabiliyoruz.
2009 sonu itibariyle ülkemizde 208 adet HES işletmede bulunuyor. Bu santraller yaklaşık 14.300 MW'lık bir kurulu güce ve toplam ekonomik potansiyelin yüzde 38'ine karşılık gelen yaklaşık 50 bin GWh (GigaWaatsaat) 'lık yıllık ortalama elektrik üretim kapasitesine sahiptir. Ülkemizin 2015'de, pik yük ihtiyacı da dikkate alındığında toplam kurulu güç kapasitesinin 60-65 bin MW, 2020'de ise 80-90 bin MW seviyesinde olması gerekiyor. Bu enerji projeksiyonu dikkate alındığında, 2015'e kadar en az 16 bin MW'lık enerji yatırımına ihtiyaç bulunuyor. Bu enerji yatırımlarının da 4-5 bin MW'ının HES'ler olması bekleniyor.
Hidroelektrik enerjinin, diğer yenilenebilir enerji kaynaklarına göre teknik avantajları bulunuyor. Hidroelektrik enerjide günlük su miktarının tahmin edilebilir olması, rüzgar ve güneşe göre hidrelektrik enerjiyi öne çıkarıyor. Diğer bir avantajı ise, hidroelektrik enerjiyi oluşturan suyun daha kolay depolanması ve ihtiyaç duyulduğunda kullanılabilmesidir.
Hidroelektrik santrallerin üretiminin yüzde 80'lik bölümü yerli kaynaklar kullanılarak yapılabilmektedir. Bu açıdan değerlendirme yapıldığında, hidroelektrik santrallerin kuruluşu, diğer santrallere göre daha az dışa bağımlıdır. Hidroelektrik santrallerin verimleri yüzde 90'a kadar çıkarken, termik santrallerde bu oran yüzde 30-35'ler de kalıyor. Hidroelektrik santrallerin yakıt maliyeti olmadığı için en ucuz elektrik üreten santrallerdir. Bu sayede, fosil yakıtların fiyat istikrarının sağlanmasında, sigorta olarak, enerji portföyünün sigortası olarak da kullanılırlar. Doğalgazla çalışan termik santrallerde elektrik üretim maliyeti ortalama 4 cent/kWh, kömürle çalışan termik santrallerde 5 cent/kWh'ken, hidroelektrik santrallerde 0.20 cent/kWh'dır.
Hidroelektrik santraller, yakıt kullanmadıkları için sera gazı emisyonları üretmiyorlar ve havayı kirletmiyorlar. Küresel ısınmanın önlenmesi için katkıda bulunuyorlar. Akarsuların akış hızını düşürerek, erozyonun önlenmesine de yardımcı oluyorlar.
Hidroelektrik santrallerin teorik ortalama ömürleri 75 yıldır. Fakat elektromekanik makine ve ekipmanları yenilenen, hidroelektrik santrallerde işletme ömürleri 200 yıla kadar çıkarılabiliyor.
Gelişmiş ülkelerin, enerji portföylerinin temeline yerleştirdikleri HES'lere, ülkemizde gereken önem verilmiyor ve tartışılmaya devam ediyor. Bu nedenle, hidroelektrik potansiyelimizin yüzde 65'i halen değerlendirilmeyi bekliyor. Yeni HES'ler kurulmadığı sürece, enerji ithalatımız ve enerjide dışa bağımlılığımız da artıyor. "Su akar, Türk bakar" sözünü, "Su akar, Türk HES yapar" olarak değiştirmemizin zamanı geldi de, geçiyor bile.