Ekonomideki durgunluk nereye kadar…
Dr. Mustafa TURHAN / Okan Üniversitesi Öğretim Üyesi
59. Hükümet, 162 ret oyuna karşı 350 oy ile güvenoyu almıştı. Yapılan oylamaya 512 milletvekili katılmış, program görüşmeleri 21 Mart 2003 Cuma günü yapılmış ve güven oylaması TBMM'nin 23 Mart 2003 tarihindeki 53. birleşiminde gerçekleştirilmişti.
Hükümet Programı'nda ekonomi ile ilgili en önemli husus "Eski siyaset mantığı ve köhnemiş siyasî akıl tarafından uygulanan ekonomi politikaları başarısızlıkla sonuçlanmış, cumhuriyet tarihinin en büyük ekonomi krizleri yaşanmış ve halkımız, görülmemiş bir şekilde, yoksulluğa maruz bırakılmıştır" ifadesinden yola çıkılarak, "Ekonomik istikrarı sağlamış", "Sürdürülebilir kalkınma ortamını yakalamış ve ekonomik refahın nimetlerini adaletle dağıtan millet iradesi hayata geçirileceği" hedef yapılmıştır.
Program'da 59. Hükümet, önceliklerini sıralarken "Ekonominin rehabilitasyon ve restorasyonu sürecini tamamlamak", "Ekonomik büyümeyi yeniden başlatmak", "Fakirlik ve işsizliği azaltmak" gibi hususlara ver yermiştir. Program, "Gayri Safî Millî Hâsılada reel ve sürdürülebilir büyüme ile vatandaşların hayat standardını artırmayı sağlayan ekonomik politikalara ağırlık verilecek" şekli ile de makro bütünlük içersine alınmıştır. Bize göre en önemli politika argümanı, "Yatırım ve ekonomik büyüme olmaksızın sürdürülebilir ekonomik politika üretilemez" cümlesidir. Bu bakış, "Ulusal ekonominin yeniden güçlendirilmesini amaçlayan stratejik önceliğimiz, ulusal sermayenin daha fazla katılımını sağlayarak ve doğrudan yabancı sermayeyi teşvik ederek yatırım oranını artırmak" düşüncesi ile programa ayrı bir destek sağlamıştır.
Ne olmuştur. 59. Hükümet zamanında (14 Mart 2003-22 Temmuz 2007) birkaç ay sonra 5.6.2003 tarihinde 4875 Sayılı "Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu" çıkarıldı. Ağustos ayında ise bu kanunun uygulamasına ait yönetmelik yayınlandı. Merkez Bankası'nın verilerine göre 2000 yılında 19.2 milyar dolar olan yurtdışından gelen yatırım sermayesi 2006 da 93.4 milyar dolar, 2007'de 150.9 milyar dolar ve 2008 de 66.6 milyar dolar olmuştur. Bu dönemde gelen doğrudan yatırımlar içersinde büyüme en çok ulaştırma-haberleşme sektöründe ve sağlık sektöründe olmuştur.
GSYİH'nin büyümesi 2002'de yüzde 7.9'dur. 2003 yılında yüzde 5.8, 2007'de ise bu oranın yüzde 4.6 olduğu kabul edilmiştir. Buna bağlı olarak GSMH 2002'de 230 milyar dolardan 2007'de 660 milyar dolara çıkmıştır.makro ekonomik verilere bakıldığında hiç de fana sayılmayacak hayat seviyesi oluşmuştur. Fiyat istikrarının sağlandığı, kredi hacminin genişlediği ve dış ticaretin arttığı bu dönem 59. Hükümeti, TBMM'nin 5 Eylül 2007 tarihli oturumunda 337 kabul oyu ile 60. Hükümet'e dönüştürmüştür.
60. Hükümet Programı, "Ekonomimiz dışa açılıp uluslararası piyasayla çok daha iyi bir şekilde entegre oldukça, halkımızın refahı da artacaktır" şeklinde belirtilenlere ve de, "kurun piyasa şartlarında oluşması, ekonomimizin iç veya dış şoklardan daha az etkilenmesini sağlanacaktır" ifadelerine göre alınamayan kararlar ve uygulanmayan politikalar 60. Hükümeti bu günlerde daha da zorlayacaktır.
Katma değeri yüksek olan istihdama yönelik sektörlerde mesela enerji sektöründe 2007'de 1998 yılı fiyatlarıyla 464 milyon TL olan yatırım gerçekleşmesi, 2009 için sabit fiyatlarla 420 milyon TL hedeflenmiştir. Yine aynı şekilde eğitim ve sağlık yatırımlarında da sabit fiyatlarla düşmeler olmaktadır. Bunun için kamu yatırımlarının dikkatlice üretken olarak sektörlere yöneltilmesi gerekir. Dış ticaret verilerine bakıldığında teknolojinin, fiyat düşürülmelerinin ve zamanın getirdiği gelişmeler görülmektedir. Burada yapılması gerekenlerin başında yeni pazarların bulunmasına, maliyet azaltıcı unsurların kullanılması, borçlanma şekillerinin değiştirilmesi, yerli kaynakların daha çok kullanılması, kamu kurum ve kuruluşlarının karlılık ve verimlilik ilkelerine göre düzenlenmesi gerekir.
"Ekonomideki durgunluğun uluslararası krizden kaynaklandığı" ve "IMF ile anlaşma sağlanmalıdır" kabullerine yeniden bakmak ve yeni yorumlar getirmek gerekmektedir. Genişletici maliye politikalarının kullanılmasında cesur olunmalıdır. Vergilerin azaltılması gündeme getirilemiyorsa kamu harcamalarında artış ve yatırımların uyarılması söz konusu edilmelidir.
Bankaların sermaye yeterlilik ve likidite oranlarının güçlü olmasına karşılık mali aracılık yapılarında reel sektör açısından olumsuzluklar vardır. Bankalar toplam varlıklarının 2007'de yüzde 45'ten fazlasını kredi olarak kullandırmıştır. Bu gün gelinen noktada 2009 yılında görülen kredi vermekteki ürkeklik 2010'da devam etmemeli finans sektörü için değişime yönelik yeni politikaları gerekmektedir.
Kısacası yeni politikalarının oluşmasında; genişletici politikalarla katma değeri yüksek ve sosyal değeri geniş yatırımlara önem verilmesi, çalışanlar üzerindeki vergilerin azaltılarak istihdamı sağlayacak tedbirlerin alınması, bankacılık sektöründe kredilerin korkusuzca reel sektöre yönlendirilmesi, kamu kurum ve kuruluşlarının verimlilik ve üretkenlik ilkelerine göre düzenlenmesi konularında korkusuzca karar alınması şarttır.