Ekonomik ve sosyal kriz işsizliktir…

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Dr. Mustafa TURHAN / Finansal Riskleri Araştırma ve Uygulama Merk. OKAN ÜNİV.

mustafa.turhan@okan.edu.tr

1911'de Servet-i Fünun Dergisinde ilk yazılarını yazan Falih Rıfkı Atay, siyasi gazete olarak Mart 1952'de yayın hayatına başlattığı DÜNYA Gazetesi, 1981 yılında rahmetli Nezih Demirkent ile ekonomi gazetesi haline dönüştürülmüştür. Bu gün 48 yıllık geçmişi olan tarafsız yayıncılığı ile ekonomi alanında bir referans gazete olmanın 30'uncu yılı kutlu olsun .

Hayatın olmazsa olmazı beslenme ve barınmadır. Beslenme olmadan barınma olmayacağı da ayrı bir gerçektir. Beslenme "iş" ve "aş" demektir. İş ve aş, ekonomik ve sosyal hayatın göstergesidir. Öyleyse makro izahlar yapılırken bireyi ve toplumu en iyi anlatan ekonomik ve sosyal göstergelerin başında işsizlik olgusunu söylememiz yanlış olmasa gerek.

İstanbul'da Ekim 2009'da yapılan IMF - Dünya Bankası toplantısı öncesinde IMF Başkanı Dominique Strauss Kahn söylediği "ülkeler arasında tam işbirliği ve uyum ile krizden çıkılabileceği" ile "önlemlerin erken terk edilmesinin krizden toparlanma girişimlerini olumsuz etkileyeceği önlemlerin geç terk edilmesinin ise enflasyonu yükseltici olabileceği" 2010 Şubat sonu hangi düzeydedir. "Esnek kredi hattına önem verilmesi" isteği ile finans sıkıntısı çeken ülkeler sigorta imkanlarını kendi kaynaklarından bulamayacakları açıktır. Rezerv tutmaya yönelişler dışında başka çare şimdilik görülmemektedir. Ülkelerin kırılgan finans yapılarının önceden uyarılabilmesini sağlayıcı sistem arayışları ve ülkelere kota arttırışları halen gündeme gelmemiştir.

2009 yılında mali kriz nedeniyle başta Amerika olmak üzere gelişmiş ülkelerde yaşanan ekonomik daralma ve işsizlik yanında tüketim talebinin yerinde sayması 2010 yılında kayda değer gelişme göstereceği beklenmemelidir.

Sabit fiyatlarla yaklaşık 13.4 trilyon dolarlık gayri safi yurtiçi hasılaya sahip ABD ekonomisinin 2007 yılında yüzde 2.1 oranında büyümesine karşılık 2009'da yüzde 2.7 oranında küçülmesi, aynı büyüklükte GSYH oluşturan AB ülkelerinde de yüzde 4.2 oranında daralmalara sebep olmuştur. Bu dönemde 560 milyar dolarlık GSYH ile Japon ekonomisi 2009 da yüzde 5.4 oranında, alman ekonomisi ise yüzde 5.3 oranında küçülmüştür. En önemlisi işsizlik sorunu ABD ve AB'de kötüleşerek devam etmektedir. İşsizlik, 2009 da ABD'de yüzde 9.5 oranından yüzde 10'lara varacağı beklenmektedir. Artık AB ülkeleri de işsizlik oranlarının artarak devam edeceğini kabul etmektedirler.

Bu rakamların olumluya dönüşeceği beklentisi yöneticilerin farklı zamanlarda ve farklı yerlerde yaptıkları açıklamalarla değişiklik göstermektedir. Mesela OECD yayınladığı raporda büyümenin yüksek oranda olmayacağını, ancak ılımlı bir seyirde olacağını ifade etmiştir. OECD Genel Sekreteri Angel Gurria, 2009 da ticaret hacminin küçülerek 25 milyon kişinin işsiz kalacağı gerçeğinden bahsetmiş, 2010 da ekonomik düzelmenin oldukça yavaş olacağını söylemiştir. OECD tahmini, Gelişmiş Ülkelerin yüzde 0.7 oranında büyüme olabileceği şeklindedir. Avrupa Merkez Bankası tahminleri ise bu kadar iyimser değildir.

Aşırı borçlanan gelişmiş ülkeler borçlarını döndürmek 2010'da zorlaşmaya başlayabilir. ABD'nin ve AB ülkelerinin borç stokunun 2008 de GSYH oranı yüzde 70'lerden 2010'da yüzde 100'lerin üzerinde gerçekleşeceği beklentisi IMF çevrelerinde raporlanan hususlardır. Borçların döndürülmesi likidite sorunudur. Merkez Bankalarının ve Hükümetlerin mali politikalarla ilgili yeni kararları ve destekleri ne kadar söz konusu olacaktır.

Yeni kararlar ve desteklerin başında vergilerin arttırılması gelmektedir ki, tasarruflarını kaybeden toplumlar ve iş çevreleri için bu olay hiç de kolay olmayacaktır.

Tüketim mallarına ve ara mallara olan talebin artacağını beklemek acaba ne derece doğru olur. Daralan bir ekonomide tasarrufların yeniden kazanılması, talebin canlandırılması, likiditenin sağlanması denkleminin oluşturulması zor olacaktır. Bunun yanında yatırımların kısa vadede oluşmayacağı gerçeği de ortadadır. ABD'de kamu açıklarının GSYH'ya oranı 2009'da yüzde 13.5 olduğu bir dönemin sonunda 2010'a çok değişebilecekmidir. Gelişmekte olan ülkelerde 2009'da yüzde 4 olan kamu açıkların GSYH oranının 2010'da yüzde 3 olacağı tahminini yaptığımızda yatırım denklemini çözmek mümkün olamayacaktır. Yatırımların kısa vadede yapılması oldukça zordur.

Buna karşılık 4.4 trilyon dolar GSYH sahibi Çin ve 1.3 trilyon dolarlık GSYH üretimi ile Hindistan büyüyen ekonomilerin başını çekecektir. 2010 IMF' nin büyüme tahminleri Çin için yüzde 9.8, Hindistan için yüzde 7.8 olması bölgesel para akışlarını tetikleyebilir hatta finans piyasalarının toparlanmasına sebep olabilir. Çünkü ABD'de bir saatlik ücret katkı payı 24.6 dolarken bu pay Çin'de 1.4 dolar, Hindistan'da 0.6 dolardır. Yüksek ücretlerin olmadığı bu ülkeler ekonomik büyümede üstünlük sağlamaktadır. Yükselen ve gelişmekte olan ülkeler arasında alt grupta olan yoksul ülkeler için 35 milyar dolar kredi ihtiyacı sadece Dünya Bankası ekonomistlerini değil aynı zamanda yoksul ülkelerle siyasi ilişkileri yoğun olan gelişmiş ülkeleri de kaygılandıran hususlar arasındadır.

IMF verilerine göre 1milyar trilyon dolar üzerinde GSYH sahibi olan 15 ülkenin Dünya GSYH içersindeki payı 50.1 trilyon dolar ile yüzde 72 pay, finans krizinde hemen pozitife dönüşecek gibi gözükmemektedir. Gelişmiş ekonomilerdeki zincirleme etki, işsizlik rakamlarını 250 milyon civarına getireceği endişesini hissetmeliyiz.

Dünya Bankası'nın, OECD'nin, IMF'in raporlarında en önemli ve belirli ekonomik hareketsizliğin hatta kötüye gidişin işsizlikle ilgili olacağı ifadesine dikkat edilmelidir.

Yatırımların uzun vadede düşünüldüğü, tasarrufların tüketim hızlandıranı ile oluşturulmadı para politikalarının genişletildiği bir ortamda işsizliğin daha da artacağını beklemeliyiz. 2010 için istihdam gelişmiş ülkeler için olduğu kadar gelişmekte olan ülkeler için de çok sıkıntılı bir durumdur.