Ekonominin dinamosu KİT'lerin geleceğini için ne düşünülmektedir

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

Dr. Mustafa TURHAN / Okan Üniversitesi, İİBF- Uluslararası Ticaret Bölümü

Kamu İktisadi Teşekkülleri (KİT), denince ilk olarak kamuya ait işletmeler akla gelir. Bunlar, ekonomik faaliyette bulunmak üzere devlet yada başka bir kamu kuruluşu tarafından yalnız veya ortaklık yolu ile oluşturulan, sermayesinin tamamı veya çoğunluğu devlet veya diğer kamu kuruluşlarına ait bulunan, doğrudan doğruya veya dolaylı biçimde devlet tarafından denetlenen ve ürettikleri mal ve hizmetlerden yararlanabilmek için karşılık ödenmesi gereken iktisadi işletmelerdir.

Osmanlı Devleti'nde 2. Mahmut zamanında ordunun ihtiyacı olan ayakkabı, bot, kemer, çizme ve benzeri ihtiyaçları karşılamak için kurulan Beykoz Teçhizatı Askeriye Fabrikası, elbise, çuha, fes, battaniye ve benzeri ihtiyaçlar için kurulan Feshane Fabrikası ile çuha, elbise, giyim malzemesi üretmek için kurulan "İzmit Fabrikası" ilk devlet işletmesi unvanı taşımaktadır. Bunu takiben 1. Abdülmecid zamanında Fevaidi Osmaniye kurularak deniz işletmeciliği başlatılmış, kadife, ipekli kumaş üretimi için "Hereke Fabrikası", pamuklu bez üretimi için "Bakırköy Fabrikası" kurulmuştur. 2. Abdülhamit zamanında kurulan Ziraat Bankası ile Yıldız Çini Fabrikası Cumhuriyet devri öncesi ilk KİT'lerimizdir diye düşünmek yanlış olmaz.

Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu ile birlikte, 1923-1950 arasında Türkiye Sanayi ve Maadin Bankası, İş Bankası, Emlak ve Eytam Bankası, Sümerbank, Etibank, Devlet Ziraat İşletmeleri kurulmuştur. 1950-1960 arasında ise TCDD, PTT, TDİ, DMO işletme halinde yeniden düzenlenmiş ve TPAO, EBK, TDÇİ, SEKA, Turizm Bankası kurulmuştur. 1961-1980 arasında ise, TEK, ÇAYKUR, TEMSAN, TAKSAN, GERKONSAN, İSDEMİR, Karadeniz Bakır İşletmeleri gibi kuruluşlara daha sonraları TEAŞ, TEDAŞ, EÜAŞ, TEİAŞ ve benzeri kuruluşların eklenmesi ile KİT kuruluşları ekonomik hayatta önemli bir şekilde yer almaya başlamıştır.

Kuruluş kanunları dışında KİT'lerin ilk kanunu olarak nitelendirilebilecek olan 1938 tarihli ve 3460 Sayılı Sermayesinin Tamamı Devlet Tarafından Verilmek Suretiyle Kurulan İktisadi Teşekküllerin Teşkilatiyle İdare ve Murakabeleri Hakkında Kanun, sermayesinin tamamı devlete ait olan işletmeleri iktisadi devlet teşekkülü olarak tanımlamıştır. Bu kapsamda, her ne kadar kamunun pay sahipliği olsa da kamu bankaları ile özelleştirme portföyündeki kuruluşlar, mahalli idare işletmeleri, bütçe dışı fonlar, TMSF iştirakleri ve döner sermaye işletmeleri 233 Sayılı KHK kapsamında olmadıkları için mevzuatta KİT olarak görülmemektedir.

Kamu işletmeleri, Kamu İktisadi Teşekkülleri (KİT) deyimi mevzuatımızda ilk defa 1961 Anayasa'sında kullanılmıştır. Anayasa'nın 127'nci maddesinin 5'inci fıkrasında "Kamu İktisadi Teşebbüslerinin Türkiye Büyük Millet Meclisi'nce denetlenmesi Kanunla düzenlenir" denilmiştir. 1961 Anayasa'sının 127/5 maddesi gereğince çıkarılan 440 Sayılı "İktisadi Devlet Teşekkülleriyle Müesseseleri ve İştirakleri Hakkında Kanun" 21.3.1964 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Kanunun 1'inci maddesinde "İktisadi Devlet Teşekkülleri"; sermayelerinin yarısından fazlası tek başına veya birlikte devlete ve iktisadi devlet teşekküllerine ait olup, iktisadi alanda ticari esaslara göre faaliyet göstermek üzere kurulan teşebbüsler olarak tanımlamıştır.

1982 Anayasa'sının "Kamu İktisadi Teşebbüslerinin denetimi" başlıklı 165. maddesinde KİT deyimi kullanılmış olup "KİT" kapsamı; sermayesinin yarısından fazlası doğrudan doğruya veya dolaylı olarak devlete ait olan kamu kuruluşları olarak tanımlanmıştır. 1982 Anayasa'sından sonra yürürlüğe giren 2929 Sayılı İktisadi Devlet Teşekkülleri ve Kamu İktisadi Kuruluşları Hakkında Kanun 60 Sayılı KHK değiştirilerek kabul edilmiş ve 22.10.1983'te yürürlüğe girmiştir.18.6.1984 tarihinde ise 233 Sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında KHK yürürlüğe girmiştir.

1983 tarihli ve 2929 Sayılı İktisadi Devlet Teşekkülleri ve Kamu İktisadi Kuruluşları Hakkında Kanun ise, sermayesinin tamamı devlete ait olan işletmeleri kamu iktisadi teşebbüsleri olarak tanımlamış ve bu teşebbüsleri Kamu İktisadi Kuruluşları ve İktisadi Devlet Teşekkülleri şeklinde ikiye ayırmıştır. Halen yürürlükte olan 1984 tarihli ve 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname de aynı kurguyu kabul etmiştir.

KİT'lerin Türkiye ekonomisindeki yeri oldukça önemlidir. Bu gün gelinen noktada yatırım, istihdam, üretim ve teknolojik gelişme ile ekonominin dinamosu olmuş, kamu sektörüne katkı sağlamış ve özel sektöre öncülük etmiştir. Çünkü KİT'ler kurulurken, özel sektörün yapamadığı işleri yapsınlar ve özel sektöre öncülük etsinler düşüncesinden hareket edilmiştir. Daha sonraları ise ekonomik kalkınmanın sağlanması ve ekonominin yönlendirilmesi hedefi söz konusu yapılmıştır. Gelir dağılımının düzeltilmesinde ve tekellerin kırılmasında da KİT'lere rol verilmiştir. 2001 de KİT sayısı 49 iken, 2010 Aralık olarak 25'e inmiştir. KİT'lerin bir kısmı Hazine'ye temettü, bir kısmı ise hasılat payı ödemesi yapmaktadır. DHMİ, KIYEM, DMO, TPAO, PTT, ETİ Maden gibi kuruluşlar temettü öderken, bu kuruluşlardan DHMİ, KIYEM, DMO, TPAO ayrıca hasılat payı ödemektedir.

KİT yatırımları 1998 yılı sabit fiyatları ile 2010 da 752 milyon TL gerçekleşmesine karşılık 2011 de 766 milyon TL gerçekleşme olacağı beklenmektedir. Toplam kamu yatırımlarının 1998 sabit fiyatlarla gerçekleşmesi 5.358 milyon TL. 2011 sonunda yüzde 9.5 oranında azalarak 4.842 milyon TL'ye inecektir.

             

                    Yatırımlar (1998 Fiy.) Değişim

                         2010        2011           %

KİT                    752          766            1.9

Toplam kamu    5.358      4.842         -9.5

Kamu işletmeleri yatırımlarının toplam kamu yatırımları içersindeki payı korunması düşünülmektedir. KİT işletme gelirleri ile işletme giderleri arasında -475 milyon TL. fark oluşması maliyet artışları ile izah edilmelidir. KİT'lerin hasılatı özelleştirmelerle düşmektedir. Mesela 2009'da GSYH içersinde KİT'lerin yüzde 8.7 olan payı, 2011 sonunda yüzde 5.9 civarına ineceği hesaplanmaktadır. Dolaysıyla KİT'lerden hazineye aktarılan temettü ve hasılat gelirlerinde de gerileme söz konusudur. 2009 yılında hazineye aktarılan temettü ve hasıla payı toplamı 1.948 milyon TL olmuştur. 2010'da bu miktar 1.369 milyon TL'ye inmiştir. 2011 yılında muhtemelen daha aşağılarda gerçekleşme karşımıza çıkacaktır.

Hazineden KİT'lere yapılan sermaye transferleri ise özelleştirmelere ve devirlere mukabil artmaktadır. 2009 yılında KİT'lere aktarılan görev zararı+sermaye transferi 5.207 milyon TL olmasına karşılık 2010 da bu miktar 6.691 milyon TL olmuştur.

Yukarıdaki grafikten de yıllar itibariyle KİT'ler yapılan Hazine Yardımları ile KİT'lerden Hazineye yapılan ödemeler görülmektedir. Bu gün kamu işletmelerinin idari ve iktisadi olmak üzere bir çok sorunu vardır. Yönetim kurullarının fonksiyonel olmaması ve siyasi beklentilere göre hareket etmesi yanında şirket yönetim bilgilerinden mahrum bırakılması en önemli sorundur.

Yönetim kadroları, denetim ve koordinasyon işlevini yerine getirmede ağır ve zayıf hareket etmesi ile denetim ve koordinasyon fonksiyonlarında işletme dışı faaliyetler ve kararlar kaçınılmaz olmaktadır. Sektör ve işletme bilgisi dahilinde hareket tarzları yoktur. KİT'lerin mal ve hizmet üretimlerinde satış, fiyatlama, pazarlama konuları politik kararlara göre oluşmaktadır. Yatırım kararlarında DPT, sermaye hareketleri, görev zararlarının ve borç ödemelerinde Hazine görevlidir. Yatırımlarında ve satın almalarda kullanılacak ihale mevzuatı rakiplere üstünlük sağlamaktadır. Açıklıkla belirtelim ki, karların dışarıda alınması ve kamu işletmelerine verilmeyen teşviklerin haksız rekabet etkileri ortadan kaldırılmalıdır.

Kamu işletmelerinde verimlilik karlılık hesapları yapmak mümkün olamamaktadır. İşlerin veya çalışanların performansı ölçülememektedir. Finansman ve mali hesaplar günün şartlarına ve bilgisine göre değildir. Çalışanların rotasyonu ve iş zenginleştirmesi yapılamadığı gibi, eksik istihdamın giderilmesinde de esneklik yoktur. OECD'nin kurumsal yönetim ilkeleri olan hukuk düzenlemeleri, etkinlik, adil olma, şeffaflık, yönetim kurulu sorumlulukları gibi kararlar uygulamaya konulmalıdır.