Ekonomiyi soğutmak gerekli mi?

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Aykut GÖKŞİN / BASİAD Yönetim Kurulu Üyesi Akürün Tekstil YKB

Ekonomik büyümenin yüksek olmasının tercih edilir bir durum olduğunu biliyoruz. Tüm Dünyanın en ciddi sorunu olan işsizliğin çözümü, insanların gelir, refah düzeyinin yükselmesi, toplumsal barış ve belki de dünya barışına giden yol ekonomik büyümeden geçiyor. Bizim ülkemiz içinde durum farklı değil, büyümek zorundayız.

Buna rağmen bu yıl fazla büyümeyelim diye alınan tedbirler var, alınacaklarında yolda olduğunu biliyoruz. Ekonomiyi soğutma, yavaşlatma arayışının bir dayanağı da, büyümenin yıllar itibariyle dengeli olması, inişli çıkışlı bir büyümenin önüne geçilmesi, yani sürdürülebilir bir büyüme. Neden büyümeyi frenlemeye çalıştığımız bellidir. Büyüme iç tüketime bağlı ve vatandaş var olan tasarruflarını harcamıyor, artan gelirinden, cebinden değil geleceğinden harcıyor. Tabii ki bu çok artınca korkuyoruz. %5'i aşacak bir büyümenin, borçlanma zeminli iç tüketimle sürdürebilir olmadığını görüyoruz.

Düşündürücü noktalardan biri de günün temel ihtiyaçları için değil, gerekliliği, önceliği olmayan bir sürü alım için harcama yapıyor olmamız. Cari açığın büyüklüğü karşısında bilhassa ithalata dayalı iç tüketim kontrol altına alınmalıdır, kredi kartlarıyla alışverişlere çeki düzen verilmesi sadece ekonomik değil sosyal açıdan da çok mühimdir. İthal cep telefonuna, ithal LCD TV 'ye ya da benzerlerine 6 ay, 18 ay taksit kesinlikle olumsuz bir yapı. Asgari ücretli bir vatandaşımıza bu yapı 1 maaşını cep telefonuna verdiriyor, bu durum devam etmemeli. Anlaşılmaz boyuta gelen ithal otomobil satış rakamlarına 24 ay vade yaptıralım mı? Bir de tüketicilerin faizsiz vade masallarıyla cezb edilmelerine, kandırılmalarına gözümüzü kapamaya devam edelim mi? Hayır. Cebimize, gönlümüze, aile yapısına, sosyal yapıya bir çok zarar veriyoruz. Tüketim alışkanlıklarına, kültürüne bir göz atmakta, neler yapılabileceğine bakmakta yarar var.

Kredi kartlarını, tüketici kredilerinden ayıran şu noktayı hatırlamalıyız. Kredi kartı çok hızlı, düşünmeden harcama yapmaya sevk eden çok pratik bir kredi kullanma yolu. O nedenle kredi kartlarının ayrı bir önemi var. Kredi genişlemesini yavaşlatma tedbirleri reel sektörün yatırıma yönelik taleplerini kapsamamalıdır. İstihdam doğuran yatırım zaten zorlandığımız bir konu, maliyetleri asla artırılmamalı.

Soğutma tedbirleri çok kısa vade için kabul edilebilir. Asıl ihtiyacımız yapısal sorunların üzerine gitmek. Daha kalıcı, sağlıklı çözüm noktası burası. Ekonomiyi soğutma çabasının yanına süratle, ihtiyacımız olan minimum %7'lik sürdürülebilir büyüme koşullarının oluşturulması çalışmaları eklenmelidir. Yapısal sorunlarla ilgili çokça dillendirilen vergi reformu, kayıt dışılıkla mücadele, girdi maliyetlerinin dünyayla eşit, ya da kabul edilebilir nitelikte olması konularının önemi ortada duruyor. Bunları yaptığımızda yüksek büyüme korkulacak değil, mutluluk, umut verici bir konu ve sürdürülebilir olacaktır.

Bugün en acil mesele ihracatın artırılması ve daha da önemlisi katma değerli hale getirilmesidir. İhracattaki en büyük kalem otomotiv ancak, %80'ler civarı ithalat girdisiyle bunu başarabiliyoruz. İstihdamda da önemli yer tutan yüksek tekstil ihracatımızda durum daha iyi olsa bile çeşitli yanlış uygulamalarla katma değerin daha iyi oranlarda olmasını engelliyoruz.

Söz ithal girdilere gelince Çin ile müthiş ticaret açığına neden katlandığımızı anlamak imkansız. Stratejik ortağımız olmadığını da biliyoruz. Ara malı ithalatı tekrar irdelenmelidir. Avrupa birliği üzerinden gelen 3.ülke malları için tedbir geliştirilmelidir. İthalattaki öncelikli gaye iç piyasadaki üreticiyi terbiye etmekse, ülke içinde ucuzluk tesis etmekse bu yaklaşım yanlıştır. Ülkemiz üreticisi zaten üretim girdilerindeki dünyaya oranla dengesiz yükleri nedeniyle bu unsuru zaten yaşamaktadır. Üretici kesimin çok düşük verim ya da yüksek marjlarla çalıştığını kim söyleyebilir ki terbiye edelim. Bu gerçekleri görmediğimizde sonucun ne olacağının işaretleri çok net. Sanayici üretemiyor, mal üretse de katma değer üretemiyor, bunun sonucu da biriktiremiyor, ülke tasarrufları büyüyemiyor.

Üretim ve bağlı olarak milli gelir ve tasarrufların artması. Bu konuda atılacak en ciddi adımlardan biride Doğu, Güneydoğu'ya da diğer bölgelerdeki yoğun işsizliğin olduğu illerde istihdam üzerindeki SSK ve gelir vergisi kalemlerinin tamamen sıfırlanmasıdır. Bu bir gün geciktirilemeyecek kadar değerli bir adımdır. Bundan devletin, ülkenin göreceği tek bir zarar söylenemez. Faydası ise saymakla bitmez. Ankara bunu görebilecek kadar yetenekli yöneticilerimizle dolu. Ama toz dumandan, bazı perdelerden göremiyorlar olsa gerek.

Ekonomik yapımız kırılgan bir hal almamalıdır. Ürettiğimizden daha çok tüketen bir toplum olarak ülkemizin dünyadaki çıkarlarından taviz vermek mecburiyetinde kalırsak bunun vebali büyük olacaktır. Ülkemiz çok güzel, bir o kadar da büyük risklere açık bir bölgede. Bizim ekonomik durum dahil her türlü halimiz başka ülkelere göre çok daha fazla dengeli olmak zorunda, Makro dengeleri. Örneğin cari açığı bir başka ülkeyle kıyaslarken bu gerçek dikkate alınmalıdır. Zaaf noktalarımız ülke çıkarlarını daha iyi savunabilmemize engel teşkil edecektir. Dışarıya karşı güçlü Türkiye her şeyin temeli, en değerli yarardır. Her şey ama her şey buna çok bağlıdır.