Elektronik ticarete Avrupa standardı

Ankara Sohbetleri'nin bu haftaki konuğu TBMM 'Sanayi Komisyonu' Başkanı Mücahit Fındıklı komisyonun önceliklerini açıkladı.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Canan SAKARYA

ANKARA-24.dönemde TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Başkanlığı görevini üstlenen AK Parti Malatya Milletvekili Mücahit Fındıklı, sektörlerle daha iç içe bir çalışma yapmayı hedeflediklerini açıkladı.

Fındıklı, "İster bireysel ister kurumsal anlamda sivil alandan gelecek herkese komisyonu açacağım, gerekirse maddeler üzerinde söz verip görüşlerini almak istiyoruz, çünkü biz bu kanunları vatandaş ya da sektörler için üretiyoruz. Onların da düşüncelerini alırsak gerçekten çözüm üretmiş oluruz" dedi.

Fındıklı, komisyon gündemine getirmeyi planladıkları ilk tasarının ise elektronik ticaret yasa tasarısı olduğunu açıkladı. Cari açığı, nitelikli üretim ekonomisinin küçültebileceğini belirten Fındıklı, gerçek anlamda üretim ekonomisine geçilmesi halinde istihdam sorununun da çözüleceğini belirtti.

TBMM Sanayi Komisyonu Başkanı Fındıklı, Ankara Temsilcimiz B.Ferit Parlak ile arkadaşımız Canan Sakarya'nın sorularını yanıtlayarak yeni döneme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. 

-Yetki Yasasının ardından çıkarılan KHK'larla Bakanlıklarda görev değişiklikleri oldu. Başkanlığını yaptığınız komisyonun da bağlantılı olduğu Bakanlık sayısı artarken görev dağılımında da önemli değişiklikler gerçekleşti. Bu yeni durum Komisyon çalışmalarına nasıl yansıyacak?

Yeni yapılanma Bakanlıkları daha dinamik bir hale getirdi. Bakan ile parlamento ve vekiller arasındaki ilişkilerin yürütülmesinde bakan yardımcılıkları oluşturuldu. Dolayısıyla daha dinamik, daha hızlı karar alabilen bir yapı oluştu. Bakan Yardımcılığı müessesesi parlamentoyu da bakanları da çok rahatlattı. Bakanlıkların yapısı değişince Komisyon olarak bizim muhatap olduğumuz bakanlık sayısı artı.

Sayın Başbakanımızın her bakanlığa bir komisyon kurulması ve komisyonlarında aynı dinamizme ayak uydurması yönünde bir önerisi oldu. Bu konu önümüzdeki günlerde gündeme gelebilir. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Ekonomi Bakanlığı, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ile Ulaştırma Bakanlığı'nın bilim ve teknoloji, yazılım, iletişim, bilişim alanı bizde. Daha aktif bir yapıya büründük. Ben katıldığımız tüm toplantılarda sektör temsilcilerine, firmalara sorunlarını komisyona getirmelerini söyledim. Raporlar yoluyla iletiyorlar. Komisyon üyelerini sektör sektör ayıracağız, bilişime bir grup, enerjiye bir grup şeklinde paylaşacağız. Koordinasyonu yapınca sektörlerle ilişkimiz dinamik bir şekilde devam edecek.

-Komisyon gündemine öncelikle hangi konular yer alacak? Hükümetten gelen tasarılar var mı?

Gelecek günlerde elektronik ticareti çalışacağız. Ticaret Kanununa tam derç edilemedi, Adalet ve Ticaret Bakanlıkları tarafından ortak hazırlanan bir tasarı var. Elektronik ticarete Avrupa'daki standartları kazandırmak ve tüketici açısından çok güvenilir bir yapıya kavuşturacak bir çalışmanın içerisindeyiz. Elektronik ticaret yapanların da, tüketicilerin de görüşlerini alacağız. Biz serbest piyasadan yanayız özel sektör eliyle kalkınmayı hedef aldık ama serbest piyasa hiçbir zaman serseri piyasa anlamına gelmez.

Serbest piyasayı serseri piyasadan kurtaracak olan burada yapacağımız düzenlemeler. EPDK, Rekabet Kurulu, BDDK gibi düzenleyici ve denetleyici kurumlar. Onların da faydasını görüyoruz. Özel sektör eliyle dağıtım işleri yapmanın faydası var. Tüketici karşısında özel sektör olduğu zaman haklarını çok daha açık ve net arıyor ama devlet olduğu zaman böyle olmuyordu. Tüketici artık daha hür davranmaya başladı.

-Rusya ile doğalgaz anlaşmasının sona ermesinin ardından özel sektörün doğalgaz ithalatının yolu açılıyor mu?

Doğalgaz ithalatını serbest bırakmak lazım ancak daha önce yapılan anlaşmalar var 'kullanmasan da öde sözleşmeleri' var bunlar ayağımıza bağ oluyor onları özel sektöre bölüştürmek ve şu fiyattan alın demek maliyetlerine etki ediyor. Ruslarla bir anlaşmayı yenilemedik bundan sonraki süreçte etap etap özel sektöre geçecek. İletim hatları yine stratejik konum olarak devlette kalmak kaydıyla herkesin istediği yerden doğal gaz alıp piyasaya arz ettiği bir rekabeti yaratmak istiyoruz. Bunu yaptığımız zaman hem optimum noktada bir enerjiye ulaşmış olacağız hem de dağıtımı rekabete açmış olacağız. Türkiye'nin enerji ihtiyacı var. Türkiye bu enerjiyi ya kendisi bulacak ya da enerjinin bulunduğu yere gidecek.

Dolayısıyla biz mutlaka enerji ihtiyacımızı yerli kaynaklardan sağlamalıyız, Yenilenebilir Enerji Yasası'nı çıkardık, hidroelektrik santraller, jeotermal, kömür rezervleri devreye sokuldu ama bana göre Türkiye'nin orta vadede 4 tane nükleer santrale ihtiyacı var. Türkiye eğer 2023 yılında 500 milyar dolar ihracatı hedefliyorsa bunu turizm geliriyle elde etme şansı yok, ileri teknolojide üretim yapması lazım, bunun içinde enerjiye ihtiyaç var. 500 milyarlık ihracat hedefi için enerji politikalarımızın bir adım daha önden gitmesi gerekiyor.

-Cari açık sorununa para politikaları ile çözüm arıyoruz reel sektörden gelen biri olarak bu önlemlerin dışında uzun vadeli çözüm olarak ne öneriyorsunuz?

Para politikalarıyla çözüm geçici bir kolaylık sağlar, kalıcı bir rahatlık olmaz. Dikkat edilecek konu şu, 75 milyon nüfuslu bir ülkeyiz, 2023 hedeflerinde bu 90 milyona çıkacak. 90 milyonluk bir ülkeyi bir tek finans ya da bir tek turizm sektörlerindeki gelirlerle besleyemeyiz. Gerçek anlamda üretim ekonomisini oturtabilirsek hem istihdam sorununu çözeriz hem üretim kalitemizi artırırız. Nitelikli bir üretim yapmak zorundayız. Cari açığı ancak bu küçültür.

Her türlü ürünü üreteceğiz diye bir şey yok. Bilgisayarın bütün parçalarını dışarıdan getiriyoruz, monte ediyoruz gönderiyoruz 1.000 dolara satıyoruz belki ama bize kalan 20 dolar. Montaj, paketleme, lojistik bize kalıyor o da 20 dolar. Tekstile baktığımızda hala 5 dolara bluz dikip gönderiyorsak bu hedeflere ulaşamayız. Marka yaratmalıyız. Bütün sektörler için bu tip atılımları yapmak zorundayız. Bugünkü yapıyla ne kadar zorlarsak zorlayalım en fazla 160-170 milyar dolara çıkarız. Sanayi Bakanlığı'nda yapılan çok ciddi bir çalışma var. Her sektörün strateji belgesi yayınlanıyor. O stratejik hedeflere doğru yeni teşvikler yeni yapılanmalar yeni imalat modelleri geliştiriliyor.

Önümüzdeki günlerde petro kimya ile ilgili stratejik belge yayınlanacak. Tekstil yeniden revize edilecek. Tekstilde nano teknoloji öne çıktı. Bir fark yaratmaya doğru gidiyoruz. Türkiye eski üretim alışkanlıklarını terk edip bilgi birikimini dinamizmini bir takım stratejik hedeflerle daha ileri düzeye taşımalı ki 500 milyar dolara ulaşsın.

-OSB Kanununda bu dönem bir değişiklik öngörülüyor mu? Özellikle yönetimler konusunda bazı sıkıntılar görünüyor?

Bu benim yıllardır içinde olduğum bir konu yönetimlerle ilgili bir sıkıntı yok. Eğer OSB devletten aldığı krediyi ödediyse borcunu bitirdiyse kendi yönetimlerini oluşturuyor. Ama hala devlete ödemesi gereken kredisi varsa devletin denetimine tabi. OSB'ler kendi imar planını yapabiliyor kendi inşaat ruhsatlarını verebiliyor kendi projelerini tasdik edebiliyor, oturma ruhsatlarını verebiliyor. Bu tamamen özerk bir yapı haline geldi. Kendi alt yapılarını kurabiliyorlar. Bazı yerlerde yönetimin değişmesini istiyorlar odaların egemenliğinden şikayet ediyorlar ama bu işi kuran odalar, emeği çeken onlar.

-Alış veriş merkezleri ile ilgili yasal düzenleme 10 yılı aşkın bir süredir gündemde. Bu dönem bir adım atılacak mı?

Alışveriş merkezleriyle ilgili bugüne kadar çeşitli taslaklar hazırlandı. Uzun yıllar bu konuda çalışmalar yapılıyor, bir yandan da sistem devam ediyor. TESK Başkanı Bendevi Palandökenle görüştüm 'AB'deki uygulama neyse onu getirin' dedi. Serbest piyasa demek serseri piyasa demek değil. Bu yasa öyle bir hale gelmiş ki bir öneri getiriyorlar şu kadar km içinde alış veriş merkezi olmasın deniyor ama her şehirde alışveriş merkezi var o zaman eskiler ne olacak' diyoruz onlar kalsın deniyor. Bu yasayı çıkardığınız zaman şehir içinde o adamı tekel haline getiriyorsunuz.

Malatya'daki alışveriş merkezindeki kiralar nerdeyse İstanbul'daki Akmerkez'e yakın, dolayısıyla bir şey yaparken çok iyi düşünmek lazım bu sorun AVM sorunu değil, bu ticaretin şekliyle ilgili bir sorun, esnafın değişimi dönüşümü ile ilgili bir durum. Alış veriş merkezleri bir furya ve ömrü 10 yıl, 10 yıldan sonra eğer o alışveriş merkezi kendini yenilemiyorsa çöker. Bunu Ankara'da gördük. Atakule çöktü, Karum çöktü Ankamall çöküyordu plaza yaptı, Armada sıkıntıya girdi ilave yaptı, yarın Panora'da sıkıntıya girecek. Dünyanın neresine giderseniz gidin köşe mağazalar denilen 'corner shop'lar her zaman önde. Hiçbir uluslararası markayı corner shoplar dışında getiremezsiniz. Köşe mağazalar dünyanın her yerinde çok kıymetli ve önemli.

Moskova'da Kızıl Meydan'da dünyanın en muhteşem markalarını küçük küçük dükkanlar şeklinde görürsünüz ünlü markaları alışveriş merkezinde görmezsiniz. AVM'ler aslında daha orta sınıf yerler olarak görülür. İstinye Parkta da Kanyonda da cadde kısmında varlar binanın içinde yoklar. Diğerleri ucuz olduğu için gidilen yerlerdir. Bu nedenle bu furya esnafın önünü kesen bir konu değil, esnafın mantığını değiştirmesi gerekiyor. İnovasyon diyoruz bir tek ürünlerde değil pazarlama mantığında da bu inovasyonu yakalamalıyız. Pazarlama kültürümüzü değiştirmeli yeni dünyayı iyi okumalıyız. Bunu başarırsak herkese ekmek var ama oturup beklersek olmaz.

Çalışma saatleriyle ilgili bir düzenleme olabilir

Alış veriş merkezlerinin çalışma süreleri ile ilgili bir düzenleme olabilir, Almanya'da alış veriş merkezleri belli saatler içinde açılır 18.30 da kapanır akşam yediden sonra 24 saat açık olan küçük büfeler var ekmek süt çocuk bezi gibi acil ihtiyaç olan her şeyi satıyorlar. Yine Almanya'da kendi sektörünüzde o şehirde yüzde 51 pazara ulaştıysanız sizi tekelleşmeye gidiyorsunuz diye direkt kapatıyorlar. Bizde de herkesin nefes alabileceği bir düzenlemeyi ortaya koymak lazım, Hükümetten bir çalışma gelirse yasalaştırırız. Aslında burada asıl dikkat çeken BİM, Şok gibi marketler. Bir Anadolu şehrine bunlardan biri gidip 20 tane diğeri 30 tane mağaza açsa piyasa birden darmadağın olur.

Fasonculuğu bırakmak zorundayız

Tekstille ilgili yeni bir gelişme var. Çin, Hindistan, Pakistan Bangladeş üretimi tekstil, Avrupa da rafların önünden düştü. Artık Türkiye'de yapılan mallar ön planda. Markalaşmamızı devam ettirmeliyiz. Yerli imalata dönük teknoloji yoğun üretim stratejilerimizi belirliyoruz. Bunlara yoğunlaşmalıyız. Fasonculuğu bırakmak durumundasın, İtalya bıraktı, İspanya bıraktı Türkiye'de bırakacak. İngiltere tekstilden tümüyle çekildi çünkü İngiltere'nin başına İtalya dert oldu, İtalya'nın başına İspanya, İspanya'nın başına Türkiye, Türkiye'nin de başına Çin dert oldu. Baktılar ki rekabet edemiyorlar dönüştüler markalar çıkardılar Türkiye'de bu dönüşümü yaşamak zorunda yoksa yaşama şansınız yok. Mesela LCW bunu yaptı bu dönüşümü erken yakaladı, markalaştı ve şimdi Avrupa'da yapılanıyor.

Türkiye Petrolleri stratejik bir şirket haline gelecek

Petrolle ilgili sıkıntılar var cari açığın en büyüğü de oradan geliyor. Türkiye Petrolleri'ni dünya çapında bir oyuncu yapmak istiyoruz. Türkiye Petrolleri artık burada oturup petrol aramak yerine Kuzey Irak'a, Yemen'e, Kazakistan'a gidip petrol arasın. Bir takım konsorsiyumlar kursun uluslar arası bir oyuncu olsun. Rusya'nın nasıl Gazprom gibi devletin elinde ama özel sektör gibi davranan bir stratejik şirketi varsa bizimde Türkiye Petrolleri'ni bu hale getirmemiz lazım.

FINDIKLI'nın dikkat çektikleri

Ferit B.PARLAK

ferit.parlak@dunya.com

Malatya Ticaret ve Sanayi Odası'nın eski Başkanı Mücahit Fındıklı'yı 2007 yılında, yeni milletvekili olduğu dönemde ağırlamıştık bu sayfada.

O sohbette, Anadolu'da herhangi bir kent kalkınmaya başlayınca, görünmez bir el tarafından engeller çıkarıldığını anlatmaya çalışmıştı Fındıklı.

Bunun sadece sınır kentlerde değil Malatya'da da, Maraş'ta da, Çorum'da da, Sivas'ta da yaşanıldığını dile getirmişti.

Bu nedenle 'teşvik' denildiği zaman güldüğünü, bölgenin ekonomik ve sosyal kalkınması için gerekli olan tek şeyin 'huzur' olduğunu vurgulamıştı.

Fındıklı kaynak kullanımındaki sıkıntılara da dikkat çekmiş, büyük kaynakların, dağınık ve ağır bürokrasinin çarkında eridiğini ve heba edildiğini, bunun çok basit uygulamalarla engellenebileceğini ve bu kaynakların ekonominin katalizörü olabileceğini ifade etmişti.

Mikro düzeyde atılacak adımların ekonomi için elzem olduğunu, bu adımların atılabilmesini ise merkezin ve bölgelerin takım oyununu iyi oynamasına bağlamıştı.

Önceki gün yaptığımız sohbette ise Sanayi Komisyonu'nun arzulanan resme yapacağı/yapabileceği katkıları konuştuk.

Bu konularda ilginizi çekebilir