Erdoğan: İsrail yönetimi çok yanlış adım atıyor

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Mescid'i Aksa baskınıyla ilgili olarak İsrail yönetimini eleştirdi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İsrail'in Müslümanların ilk mescidi olan Mescid-i Aksa'ya yönelik ihlaline tepki gösterdi. Erdoğan, "Temennim odur ki bu konu bir an önce çözülür aksi takdirde bu gidiş hayra alamet bir gidiş değil. Yani burada İsrail yönetimi bence çok çok yanlış bir adım atıyor. Adeta İslam dünyasını tahrik etmek suretiyle Filistin'de, Ortadoğu'da yani yeni bir maalesef ateşlemeyi veya burada bu işin fitilini yakma noktasında attığı adımla öyle zannediyorum ki Orta Doğu'ya çok ciddi zarar verecekler" dedi. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, TRT 1 ve TRT Haber ortak canlı yayınında gazeteci Nasuhi Güngör'ün gündeme dair sorularını yanıtladı. 

Erdoğan, Çözüm Süreci içerisinde valilerin kendilerine verilen talimatlar gereği ciddi manada bu terör örgütlerine karşı operasyonlara girmediğini belirterek, "Belki kendilerine çekidüzen verirler, belki bu şekilde devam etmezler ama maalesef kendilerine çekidüzen vermediler tam aksine bu süreç içerisinde ne yazık ki bir hazırlık safhasının içerisine girdiler. Nitekim bundan önceki yaşadığımız 7 Haziran seçimlerinde bunu gördük, Doğu'da, Güneydoğu'da gördük" dedi.

Türkiye'nin terör anlamında sıkıntılı, sancılı bir dönem yaşadığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, demokratik açılım projesiyle başlattıkları terörle mücadele yol haritasını Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi ve Akil İnsanlar Toplantıları geliştirdiklerini ve Çözüm Süreci'ne ulaştırdıklarını söyledi.

"Hedefimiz Çözüm Süreci'ni daha ileri safhalara ulaştırmak"

Birilerinin karşı çıkmasına rağmen hedeflerinin Çözüm Süreci'ni daha ileri safhalara ulaştırmak olduğunu, böylece 780 bin kilometrekarelik vatan toprakları üzerinde 78 milyon vatandaşın bir, beraber, kardeşlik içinde Hacı Bektaş-i Veli'nin ifade ettiği gibi "Bir olalım, iri olalım, diri olalım ve kardeş olalım" bilinciyle yaşamasını amaçladıklarını anlatan Erdoğan, şöyle devam etti:

"Biz bunu 'Hep birlikte Türkiye olalım' hedefiyle yürütelim dedik, bunun adımlarını atalım dedik. Zira yola çıkarken bizim çok farklı hedeflerimiz vardı; Batı'da ne varsa Doğu'da, Güneydoğu'da o olacak, Kuzey'de ne varsa Güney'de de o olacak. 780 bin kilometrekare vatan topraklarını artık modern bir Türkiye olarak anacağız. Yani bir bölge geri kalmış, diğer böyle ilerlemiş, hayır böyle bir Türkiye görmek istemiyoruz. Bunun için de atılması gereken önemli adımlar vardı. Eğitim, sağlık, adalet, emniyet, ulaşım, tarım bütün bunlarda çok farklı, güçlü adımların atılması gerekirdi.

Biz, bu adımları attıkça birileri rahatsız olmaya başladı. Çünkü Türkiye güçleniyordu, biri ikiye katladı, ikiyi üçe katladı vesaire... Kişi başına milli gelire bakıyorsunuz; 3 bin 400 dolardan kişi başına milli gelir 11 binlere ulaştı. Şu anda dünyadaki ekonomik krize rağmen 10 bin 400 dolarlarda bir kişi başına milli gelirimiz var. Bunlar birilerini rahatsız ediyordu. Çünkü Türkiye'nin gidişi onlar için çok farklıydı, kısa zamanda 15 bin dolar kişi başına milli geliri yakalaması, ardından bir 25 bin dolara ulaşması Türkiye'nin hakikaten AB üyesi ülkeler arasında farklı bir konuma yerleşmesini getirecekti."

"Belki kendilerine çekidüzen verirler dedik maalesef vermediler"

Terör eylemleri karşısında devletin de can, mal güvenliği için tedbirler alması gerektiğini vurgulayan Erdoğan, "Çözüm Süreci içerisinde valilerimiz kendilerine verdiğimiz talimatlar gereği ciddi manada bu terör örgütlerine karşı şu andaki operasyonlara girmiyorlardı. Belki kendilerine çekidüzen verirler, belki bu şekilde devam etmezler, ama maalesef kendilerine çeki düzen vermediler. Tam aksine bu süreç içerisinde ne yazık ki bir hazırlık safhasının içerisine girdiler" değerlendirmesinde bulundu.

Erdoğan, 7 Haziran Genel Seçimlerinde Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde seçim güvenliği noktasında sıkıntılar yaşandığını belirterek, "Seçim güvenliği noktasında alınan bütün tedbirlere rağmen terör örgütü oralarda sızma hareketlerini yapmak suretiyle, belli yerlere, belli kanallarla tehditlerini yapmak suretiyle başta muhtarlar olmak üzere bu tehditlerle oradaki sandık kurullarında kurdukları otoriteyle ne yazık ki bir çok yerlerde, köylerde, mezralarda, mahallelerde tehditle oyların kendi destekledikleri siyasi partiye gittiğini tespit ettik" dedi.

Terör örgütünün Kandil'deki ileri gelenlerinin sosyal medyada açık ve net şekilde paylaştığı mesajların hepsinin "birer sinyal" mahiyetinde olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ben şimdi buradan bu olayları dışarıdan seyreden aziz milletime diyorum ki buralarda bizim çok hassas, çok dikkatli olmamız lazım. Bunlar niçin acaba bu yollara başvuruyorlar? Bu ülkede birlik, beraberlik istiyorlarsa, bu ülkede barış istiyorlarsa, bu ülkede huzur istiyorlarsa bu yola niye başvuruyorlar. Vatandaş sandığın yolunu bilmiyor mu? Bırakın vatandaş kendiliğinden sandığına gitsin. İstediği partiye oyunu rahatlıkla versin, huzur içinde versin. Ama bir taraftan elinde silahı, öbür taraftan bakıyorsunuz ki tehdidi. Nereye oy vereceğini biliyor, aksi takdirde o köy, mezra akıbeti meçhul" diye konuştu. 

"Lafa geldiği zaman saz lafa geldiği zaman caz"

 Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Şimdi böyle bir demokrasi, böyle bir seçim anlayışı olabilir mi? Tabi ki olamaz, olmaması lazım ama bunlar lafa geldiği zaman saz, lafa geldiği zaman caz, öbür taraftan bakıyorsunuz ki şehitleri ağlayan anası, babası ve vatan. Bunu artık yutamayız. Cizre bunun en açık örneği oldu. Cizre'de ne oldu? Burada özellikle paralel medya, onun yanında bakıyorsun 'medyada biz amiraliyiz', vesaire durumunda kendini gösteren medya. Ben buradan soruyorum; ey medya, ey sermaye ve bu vesileyle ben objektif düşünen milletime de sesleniyorum, acaba Cizre başta olmak üzere Silopi, bütün bu civarlarda, Hakkari'nin Yüksekova'sında, diğer yerlerde bu açılan kanallar neyle açılıyordu? Belediyelerin iş makineleriyle, belediyelerin iş makineleri yeterli olmadığı zaman hizmet alımıyla aldıkları makinelerle. Bedeli nereden ödeniyor? Belediyeden. Bu kanallar neyin kanalıdır, buralara güvenlik güçleri giremesin, bu kanallar bunun için açılıyor. Bunca mayın döşeniyor, bu döşenen mayınlar nasıl döşeniyor? Bunca bombalar yerleştirildi, zırhlı araçlar olduğu halde, bu zırhlı araçlarla polisimiz, askerimiz şehit edildi, onlarca, yüzlerce. Bütün bu hazırlıklar kime karşı yapılıyor, niçin yapılıyor? Bu terör eylemlerini biz görmezden gelmeye nereye kadar devam edeceğiz?"

"Devlet Cizre'de atması gereken adımı attı"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir taraftan halkının, vatandaşının güvenliğini sağlamaya çalışan polis, asker, köy korucusu varken diğer taraftan polise, askere, köy korucusuna kalleşçe, adice, alçakça bomba, mayın, kanas ve doçka tabir edilen silahlarla saldıranların bulunduğunu belirterek, "Düşünün lojmanlarda yaşayan insanlar, düşünün Ceylanpınar'da uyuyan iki polisimizin orada şehit edilişi... Bütün bunlar açık ortada, yakılan camilerimiz, okullarımız, pansiyonlar, yurtlar bütün bunlar ortada. Bütün bunlar Cizre'de yapılırken, ne yapacaktık? Orada tabi devlet atılması gereken adımı attı" dedi.

Cizre'de ve terör eylemlerinin olduğu bazı yerlerde kaymakamın, valinin yapılması gerekeni yaparak, sokağa çıkma yasağı ilan ettiğini belirten Erdoğan, "Niye bu yasağı ilan ediyor, diyor ki 'Belli saatler arasında sokağa çıkılamaz. Eğer sokağa çıkılırsa, sokağa çıkan teröristtir'. Ama o ilan edilen saatler dışında diyor ki 'Git fırından ekmeğini al, ihtiyaçlarını karşıla'. Çünkü o operasyonun rahatlıkla yapılabilmesi lazım. Benim orada yaşayan vatandaşım da huzur istiyorsa 'benim devletin burada' demeli, bunu görmesi lazım. Evler düşünebiliyor musunuz havan toplarıyla dövülüyor. Kimin evi? Vatandaşın evi, havan topunu kullanan kim? Teröristler" ifadelerini kullandı.

"1 Kasım en güzel testtir"

Polislerin, askerlerin arkalarından kurşunlandığını, lojmanlara ateş edildiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Lojmana ateş ediyorlar, havan topuyla lojmana. Niye? Çünkü orada devletin resmi güvenlik gücünü asla kabul etmiyorlar. Çünkü bunların derdi başka. Yani kurtarılmış bölgeler ama bu ülkede bunlara asla böyle bir fırsatı vermeyeceğiz. Buradan da sesleniyorum, onlara destek veren medya grupları, sermaye grupları, onlara iç ve dış destek verenler, bunun bedelini er veya geç ödeyecekler. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve bu millet, Türk milleti, bütün halkıyla inanıyorum ki bu olanlar karşısında tavrını, hukuk çerçevesinde ve demokratik bir ortamda en güzel şekliyle bunun cevabını verecektir. Bu cevabı verme zamanı yaklaşıyor. İşte 1 Kasım bunun en güzel testidir, sınavıdır diye düşünüyorum" ifadelerini kullandı.  

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Sanki bu saldırılarla birlikte, az önce ifade ettiğiniz gruplar, kuruluşlar ve belli odaklar tarafından bunlar sizin tarafınızdan yönlendirilen hadiselermiş gibi bir kara propaganda geliştirilmeye çalışılıyor. Ne söylemek istersiniz" sorusunu yanıtlarken şunları söyledi: 

"Bu mahfiller, eğer 'Tayyip Erdoğan bunu yönlendiriyor' diyorsa ben Rabbime hamdediyorum demek ki istikamet üzereyim. Niye? Çünkü bu terör ve şiddet odaklarına karşı verdiğimiz mücadelenin haklı bir mücadele olduğu ortaya çıkıyor. Kimin söylediği çok önemli. Bunlar çok önemli. Kimin söylediğine baktığımız zaman, bunlar bu millete, bu vatana sevdalı değil. Bunların bu ülkede dikili ağacı yok. Biz, meyvesi yenen ağaç konumundayız. Bundan dolayı rahatsız oluyorlar."

"El ele vermiş, beraber yürüyorlar"

Kendilerinin Türkiye'de barışı hakim kılmak için çalıştığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: 

"Onlar ise halkı sokağa döktüler. 6-7-8 Ekim olaylarını düşünün. Sokağa çağıran kimdi? 50'yi aşkın insan öldü. Kimdi bu ölenler? Kürt. Öldüren? Onlar da Kürt.

Daha yeni, Cizre olayından sonra tekrar sokağa çağırmadı mı? Tekrar sokağa çağırdı ama bu defa pek aradığını bulamadı. Bunların en önemli özelliği bir de yalandır. Yalanı çok rahat kullanırlar. O kadar rahat kullanırlar ki dinleyen de bu yalana inanır. Bunların gerçek yüzünü bilmedin mi, buna inanmak durumunda kalırsın. Komünist ideolojiden gelen 'İftira at, tutmasa iz bırakır' mantığı bunlarda hakimdir. Bunlar iftira atarlar, tutmasa da izi kalır.  

Hele hele paralel devlet yapılanması, paralel yapının bütün medya ağları, aynı şekilde 'amiral gemisi' diye medyada kendilerine yer edinmeye çalışanlar, bunlar şu anda el ele vermiş durumdalar, beraber yürüyorlar. Beraber hareket ediyorlar ama bizim bulunduğumuz makam, tüm milletin, tüm cumhurun haklarını korumak, onları bu ülkede barış, huzur içinde yaşatmanın yollarını aramaktır. Biz şu anda bunun mücadelesini veriyoruz. Bundan da çok rahatsızlar." 

"Herhangi bir suç yoksa neden kaçıyorsun"

"Paralel terör örgütü, PKK terörüne karşı mücadelede olmazsa olmaz bir mücadele midir? Son dönemde onların ekonomik ayaklarına yönelik de operasyonlar var. Buradaki mücadele ne düzeyde" sorusu üzerine de Cumhurbaşkanı Erdoğan, MGK'de "ulusal güvenliği tehdit eden legal veya illegal örgütlerin hakkındaki bütün işlemlerin yapılabilmesinin yolunu açmak, ulusal ve uluslararası boyutta bunun tedbirlerini almak" yönünde karar alındığını ve kararın Milli Güvenlik Strateji Belgesi'ne girdiğini kaydetti. 

Yurt içinde ve dışında her türlü takip ve mücadelenin her alanda sürdüğünü, olumlu neticeler de alınmaya başlandığını dile getiren Erdoğan, şöyle konuştu:

"Ekonomik alanda da aynı kararlılıkta devam ediyor. Dikkat ederseniz bazıları yurt dışına kaçıyor. Yurt içinde olanlar henüz teslim olmuş değiller. Bu manidardır. Yargı içinde olanlar da var. Niye kaçıyorsun? Herhangi bir suç yoksa neden kaçıyorsun? Sermaye çevresinden olanlar neden kaçıyorsun? Madem suçun yok, o zaman kal. Neden? Çünkü arkada nelerin olduğu biliniyor, kendi taraflarından. Bundan dolayı kaçıyorlar. Bizim yargımız, polisimiz, askerimiz, herkes el ele, omuz omuza, tüm bu paralel devlet yapılanmasına karşı, legal, illegal, bu örgütlere karşı bu mücadeleyi, bu takibi sürdürmeleri lazım.

Ben 'İnlerine gireceğiz' dedim. İnlerine girme mücadelesini veriyoruz, sağolsun bu konuda katkı verenleri özellikle kutluyorum. Çünkü bu bizim milli güvenlik meselemizdir. Sıradan bir olay değil. Dolayısıyla herkesi ilgilendiriyor. Kimde bu konuda bir bilgi varsa yetkili mercilere bunu bildirmesi lazım. Bildirelim ki bir an önce netice alalım ve şu anda gelen bilgiler ışığında, alınan neticeler çok çok manidardır. Zamanı geldikçe de zaten bunları halkımla paylaşacaklardır."

"Paralel yapı, kurumlarımızın içerisindeki bütünlüğü bozdu"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, toplumun bilinçlendirilmesi ve doğru bilgilendirilmesi konusunda yeterli noktada olunup olunmadığına ilişkin soruyu yanıtlarken de ilgili kurumların ellerinden geldiğince bilgi verdiğini söyledi.

Erdoğan, şöyle devam etti:

"Yeterli bir bilgilendirme oluyor mu dersek, tabii dört dörtlük henüz yeterli bilgilendirme olamıyor. Ülkemizin eksikliği olmaktan öte bir de maalesef kurumlarımızın içerisindeki bütünlük bozuldu. Bu paralel yapı, kurumlarımızın içerisindeki bütünlüğü bozdu. Mezhebi yaklaşımlar, kurumlarımızın içerisinde maalesef çok farklı noktaya doğru, ideolojik sapmalar, bunlar... Dolayısıyla benim her zaman söylediğim, 'Bizim de bir Rabiamız var, tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet' diye. Bu tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet anlayışını yakalamadıktan sonra biz o bütünlüğü yakalayamayız. Bizim o bütünlüğü yakalamamız lazım, onu yakaladığımız anda olay çok daha farklı gelişecektir." 

"Çözüm süreci Parlamento'daki siyasi parti tarafından baltalandı"

Erdoğan, Demokratik Açılım ve Milli Birlik Kardeşlik Projesinin geride kaldığını, Çözüm Süreci'nin de şu anda dolapta olduğunu belirterek, "Olumlu gelişmeleri yakaladığımız zaman kaldığı yerden niye devam etmesin. Buna mani bir hal yok ama bütünüyle bu süreç maalesef, bölücü terör örgütünü arkasına almış olan Parlamento'daki siyasi parti tarafından baltalandı, parçalandı" dedi.

 "Teröre karşı ciddi eylemler olacak. Konunun bir bu tarafı var, bir de bir siyasi partinin lideri 'elinize bayrağınızı alıp karşımıza çıkmanız çok doğru değil' açıklaması yaptı. Hem bu toplumsal duyarlılık hem o karşı duyarlılık konusunda ne söylersiniz?" sorusu üzerine, Erdoğan şunları söyledi: 

"Bu ifadeleri kullanan kişi hayatında Türk bayrağını eline doğru dürüst almış değil. Son seçimde birileri ona, üst akıl, akıllar verdi, 'bunu içinden demesen, yapmasan bile meydanda hiç olmazsa bir miktar dağıt.' Çünkü bunların kongrelerinde bayrağımızı bırakın asmayı, asılan bayrak varsa indirdiklerini biliriz. Bunların hepsi arşivlerde olan bilgiler. Şimdi mesela çok enteresan, teröristlerin cesetleri üzerinde malum bölücü terör örgütünün paçavrasını sarmışlar ve orada kendilerine göre ibadetlerini yapmışlar, bunu sosyal medyayla paylaşmışlar. Bunu paylaşırken neyle izah edecekler. Hani sizin bayrağa saygısızlığınız yoktu, nerede saygı. Sizin aslınız meydana çıkıyor. Bizim bayrağımız belli. Bu ülkede 78 milyonun tek bayrağı var ama sen bu milletin o tek bayrağını kabul etmediğini ortaya koyuyorsun. Bunu benim milletim görecek, sosyal medyada, değişik görsel medyada görecek ama görecek. Nasıl oluyor böyle bir saygı. Yani yalancının mumu yatsıya kadar yanar."

"Dünya samimi değil"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Terörle mücadelede dünya nerede duruyor" sorusuna karşılık, "Dünya bu konuda samimi değil. Türkiye'ye karşı hiçbir zaman Batı dünyası samimi olmadı, her zaman bize uzak durdu ve maalesef bunları kısmen de olsa desteklediler. Her türlü silah, mühimmat tüm bu noktalardan desteklediler" diye konuştu.

Konuyla ilgili görüştükleri ülkelerin liderlerinin, "Biz gerekli tedbirleri alıyoruz, uyarıları yapıyoruz" dediklerini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: 

"Ama kusura bakmayın bizim de istihbaratımız var. Yakalanan, teslim olan bütün teröristlerin ellerinden çıkan silahlar var, bilgiler var, bunları görüyoruz. Bunu bize yutturmaları mümkün değil. Kararlılıkla azimle biz bu mücadelemizi sürdüreceğiz, bu oyuna da gelmeyeceğiz. Ben milletimin böyle şirin görünen, gülücükler dağıtan bu tür bunların temsilcilerinin oyununa gelmemelerini özellikle tavsiye ederim. 

Bakıyorsunuz bir eş başkan çıkıyor, bayan, 'arkamızda YPG, KCK var, yani terör örgütü var' diyor, sayıyor. Bunu söyleyen bir mantıktan daha başka ne bekleyebiliriz. Tam bu bir teröristin söyleyebileceği en ileri derece ifade neyse o ifadeyi sözde siyasetçi bu şekilde kullanabiliyor. Bunlara karşı bu noktada biz bir tavır özellikle bekliyoruz. Bunu tüm müttefiklerimize söylüyoruz, Avrupa'da, NATO'da vesaire, hepsine söylüyoruz. Onlar da bizimle görüşürken güzel ifadeler kullanıyorlar ama uygulamaya geldiği zaman maalesef beklediğimiz neticeyi alamıyoruz. Temenni ederim ki bundan sonra alırız." 

"Türkiye şu anda çok farklı bir safhada"

Erdoğan, "Türkiye'nin bu büyük sorunlarında çok büyük riskler almış bir siyasetçisiniz, devlet adamısınız, mücadele devam ediyor ama yine konuşulacak, müzakere edilecek süreçler olacak mı? Yeniden Türkiye'de Çözüm Süreci benzeri olacak mı?" sorusu üzerine, Türkiye'nin şu anda çok farklı bir safhada olduğunu söyledi. 

Erdoğan, şöyle konuştu:

"Burada bir defa Demokratik Açılım geride kaldı, Milli Birlik Kardeşlik geride kaldı. Daha önce de söyledim, Çözüm Süreci de şu anda dolapta. Bu gelişmeler bunu gösterecek. Olumlu gelişmeleri yakaladığımız zaman kaldığı yerden niye devam etmesin. Buna mani bir hal yok ama bütünüyle bu süreç maalesef, bölücü terör örgütünü arkasına almış olan Parlamento'daki siyasi parti tarafından baltalandı, parçalandı. Çünkü o bütün gücünü terör örgütünden alıyordu. Bölücü terör örgütü de ona 'şöyle, böyle davranacaksın' diyordu. Dikkat ederseniz zaman zaman Parlamento'daki o siyasi partinin Eş Başkanlarından biri kalkıyor bir açıklama yapıyor, ertesi gün bir açıklama daha yapıyor. Niye, hemen haber geliyor, 'sen ne yaptın, düzelt şu ifadeni' diye. İsterse düzeltmesin. Niye, çünkü bu aslında parti genel başkanı değil, zaten eş başkan ama oraya bağımlı. Oradan talimatlar gelerek yönetiliyor. Böyle bir durumla karşı karşıyayız." 

"Anayasa'da ne varsa onu yaptım"

Erdoğan, 7 Haziran seçiminin ardından koalisyon kurulmasına kendisinin engel olduğu yönündeki iddiaların hatırlatılmasına karşılık, elindeki Anayasa'yı göstererek, Anayasa'da ne varsa süreç içinde hep onu yaptığını dile getirdi. 

Erdoğan, Anayasa'nın Cumhurbaşkanına en fazla oyu alan partinin genel başkanını yetkilendirme hakkı verdiğini hatırlatarak, "Bu işin teamülü, en fazla oyu alana da vermeyebilir. Geçmişte bunun uygulamaları çok oldu ama ben Cumhurbaşkanı olarak cumhurun bana emaneti neyse o emanetin gereğini yaptım. Cumhura saygımın gereği, en fazla oyu alan siyasi parti hangisiyse teamüllerin de gereği olarak onun genel başkanına görevi vermem gerekirdi, onun genel başkanına görevi verdim" ifadesini kullandı.

"Ben de biraz umutlanmıştım, herhalde kuracaklar falan diye"

Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun CHP'yi, MHP'yi, HDP'yi ilk turda ziyaret ettiğini anlatan Erdoğan, CHP ile çok daha ayrıntılı bir çalışma yapıldığını ancak MHP ile böyle bir çalışmanın ortaya konamadığını kaydetti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:

"Öyle bir tablo ortaya çıktı ki daha doğrusu ben de biraz umutlanmıştım, herhalde kuracaklar falan diye, fakat ikinci tura başlandığında, yine Sayın Başbakan CHP'ye bir ziyaret yaptı, MHP'ye de bir ziyaret yaptı. MHP zaten kapısını tamamen kapatmıştı. CHP ile görüşmeler oldu ama CHP, Sayın Başbakanın kabul edemeyeceği bazı tekliflerle karşısına çıkınca, Sayın Başbakan da ekibiyle görüşmek suretiyle bunun olamayacağı istikametinde herhalde karar verdi ki bana bizden almış olduğu bu vazifeyi iade etti. Süre itibarıyla çok az bir süre kalmış, kuramazsa Cumhurbaşkanı isterse, kendi arzusu dahilindedir, o vecibe değildir, ikinci bir sayısal durumu müsait olana verebilir. Zaten vakit dar, partiler birbirleriyle zaten görüştüler, peki kime gidecek, belli. MHP ne diyor, 'ben x partinin olacağı bir koalisyonda zaten yer almam' diyor. Kapıyı peşinen kapıyor. Kapadığına göre daha burada biz neyi görevlendirerek zaman kaybedeceğiz." 

Erdoğan, bu süreç üzerine ekibiyle değerlendirmelerini yaptığını ve erken seçim kararını aldıklarını ifade etti. 

"Koalisyon kültürümüz gelişmediği için bunu başaramadık"

Bunun bir geçici seçim hükümeti olduğunun altını çizen Erdoğan, şöyle devam etti:

"Bu geçici seçim hükümetiyle 1 Kasım'a yürüyoruz. Temennimiz odur ki bu sıkıntıları yaşatmayacak 1 Kasım seçimi olsun. İşte bakın ne oluyor? Bunu 12 yıllık başbakanlığım döneminde yaşadım, hamdolsun böyle bir sıkıntı yaşamadım. Tek başına bir iktidar, burada ekonomik istikrar, mali istikrar oldu, istikrar ve güven oldu. Bunlar olduğu için de biz gerek yatırımlarımızda gerek üretimimizde gerek ihracatımızda gerçekten bir patlamayı yaşadık ve Türkiye bugün eğer en batısından en doğusuna, en kuzeyinden en güneyine bir değişimi, dönüşümü yaşadıysa bunun tek sebebi işte tek başımıza iktidar olma olayıdır. Bazıları hala koalisyon filan... Olabilir, yani biz koalisyona karşı olmak diye bir prensip içinde değiliz, demokrasi içinde bu da olur ama bu ülkelere göre değişiyor. Bazı ülkelerde bu demokrasi kültürü yaygındır, çabuk olur ama bazı ülkeler bunu kavrayamaz. Türkiye bunu kavrayamamıştır. Geçmişten bu yana bizim, demokrasi ortamı olmasına rağmen koalisyon kültürümüz gelişmediği için bunu başaramadık. Birçok kere bu denendi."

"Çok çirkin yaklaşımlar"

"Hafta sonu bir kongre yaptı AK Parti, kongreyi nasıl takip ettiniz? Sizin kongreyi farklı takip ettiğinizi, listelere müdahil olduğunuzu söyleyenler, iddia edenler oldu. Bu konuda neler söylersiniz?" sorusu üzerine Erdoğan, bu konuda gerek atılan başlıkların gerek köşelerde yazılan yazıların hoş olmadığını belirterek, bunları "çok çirkin yaklaşımlar" olarak değerlendirdi.

Erdoğan, şunları söyledi:

"Sayın Davutoğlu'nun kongre öncesi benimle görüşmesini, benim diyelim bu konudaki kanaatlerimi paylaşmasından daha doğal, daha tabii bir şey göremem. Nedir o? Yani bir kongreye giderken, çünkü ben bu partinin kurucu genel başkanıyım, kurucularından değilim, kurucu genel başkanıyım. Bu kurucuları oluşturan, bu gayreti ortaya koyan kişi şahsım. Dolayısıyla adeta bir anne-baba evladını nasıl izlerse takip ederse doğrusu ben de bu ilk kongrede onu öyle izledim, öyle takip ettim ama öncesinde de sağolsun Sayın Davutoğlu geldi, kanaatlerimi, düşüncelerimi sordu. Ben de düşüncelerimi, kanaatlerimi kendisiyle paylaştım."

Türkiye'nin bir dönüm noktasında olduğunu ve burada atılması gereken adımın çok önem taşıdığını dile getiren Erdoğan, bu nedenle Davutoğlu'nun yaklaşımını çok doğal, tabii bulduğunu belirtti.

"Herkes yerini, konumunu, gayet iyi belirlemeli"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ama maalesef bakıyorsunuz bir tane parti çıkmış diyor ki 'bu bir vesayettir.' Ne vesayeti? Allah rahmet etsin, şu anda Türkeş hayatta olsaydı acaba Türkeş'in göz hareketlerine bakmadan böyle bir şey yapabilir miydi? Yapamazdı. Bunu bir vesayet olarak görmek mümkün mü? Değil. Herkes bir defa bu noktada yerini, konumunu, gayet iyi belirlemeli, gayet iyi tespit etmeli" diye konuştu.

Tuğrul Türkeş'in bir irade ortaya koyduğunu dile getiren Erdoğan, Başbakan'ın teklifini "Bu ülke hükümetsiz kalamaz" diyerek kabul ettiğini anlattı.

Diğer iki MHP'li vekilin teklifi kabul edemediğini, Türkeş'in kabul ettiğini dile getiren Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:

"Bundan rahatsız oldular. Hemen ne yaptılar? Süratle ihraç talebiyle disipline sevkettiler. Burada dahi bazı şeyler yine gelişiyor. Niye ihraç ediyorsunuz? O kalktı, burada milletin vekili olarak kendisine tanınmış olan bir hakkı burada kullanıyor. 'Ülkem, hükümetsiz kalmasın' diye böyle bir adım atıyor. Bu anayasal bir hak, anayasal bir hakkı kullanıyor. Anayasal bir hakkı kullanırken, iradesini kullanırken siz onun iradesine müdahale etme yetkisini nereden buluyorsunuz? Orada ne gibi bir suç işlendi ki böyle bir yetkiyi kendinizde buluyorsunuz? Yatıyor, kalkıyor, söylediği laf şu; Recep Tayyip Erdoğan'a hayırlı olsun. Tuğrul Bey benim yanıma gelmedi ki hükümette görev aldı, ben de görev aldığı hükümeti onayladım. Bundan da mutluyum ama o önce bir defa kendisini çek etmesi lazım. Böyle bir anlayışla milliyetçilik olmaz, böyle bir anlayışla vatanseverlik olmaz. Bu vatanseverlik değildir, bu milliyetçilik değildir. Kaldı ki bu kişi rastgele bir kişi de değil. O hareketin, o partinin kurucu genel başkanının oğlu. Vaka ortada."

(Kaynak: aa.com.tr)